Turan Seyfioğlu, Ağustos 1961'de Londra'ya giderken üç albümden birini bavulunun bir köşesine yerleştirmiş: "En güzel hatıralarım, en sevdiğim insanlar da bu albümün içindedir", demiş ve ilave etmiş; "Albümün sonunda bir sayfa boş. Oraya da, Londra'da karımla, kızımla bir arada çektireceğim fotoğrafı koyacağım".
31 Temmuz 2012

Turan Seyfioğlu, Ağustos 1961'de Londra'ya giderken üç albümden birini bavulunun bir köşesine yerleştirmiş: "En güzel hatıralarım, en sevdiğim insanlar da bu albümün içindedir", demiş ve ilave etmiş; "Albümün sonunda bir sayfa boş. Oraya da, Londra'da karımla, kızımla bir arada çektireceğim fotoğrafı koyacağım. Sonra onlarla yurda dönecek, alacağım yeni bir albüm ise mutlu pozlarla dolacak!..."

Caddebostan'daki evine bıraktığı o iki albümde ise kırk yıllık hayatından parçalar bulma mümkün. Her fotoğrafın hikayesi, her hikayenin bir fotoğrafı var.  İlk albümü bir bebek fotoğrafı ile başlıyor. 1920 yılında doğduğu gün çekilmiş. Her sayfada bebek bir yaş daha büyüyor. Babasının kucağından hiç iniyor. Çocuğunun üzerine titreyen baba, bir deniz subayı. Turan'ın ilkokul, ortaokul, Maarif Koleji öğrencisiyken çektirdiği fotoğraflar ise, okul, sınıf, sıra arkadaşlarının bile unuttukları "okul hatıraları"ndan izler taşıyor. Sonra, yüzen, koşan, kayan, top oynayan bir gencin pozları.

Birkaç sayfa çevrilince, Turan'ın göğsü madalyalı fotoğrafları başlıyor. 400 metre Türkiye yüzme şampiyonu Turan, 1500 metre şampiyonu gene Turan. Albümün tam ortasındayız. Turan Fransızların meşhur lejyon elbisesinden giymiş poz vermiş. Onun yanındaki fotoğrafta ise beş lejyon askeri çölde görünüyor. Ortalarındaki genç asker ise Turan Seyfioğlu! Bu fotoğrafların hikayesine gelince: Babası Londra Tarım Ataşeliğine atanmış. Turan'da gitmek istemiş, babası olmaz demiş. Londra durmadan bombalanıyor, sen ne yapacaksın orada?... Peki demiş Turan. Ancak gitmenin de yollarını aramaktan geri kalmamış. Güney sınırından Suriye'ye geçerim, oradan da bir yolunu bulur Londra'ya giderim demiş. Ancak Suriye'ye adım atar atmaz Fransızların eline düşmüş. Onu, Almanya tarafını tutan bir Suriyelinin de bulunduğu bir zindana atmışlar. Koğuş arkadaşı olan bu Suriyeli, Hüsnü Zaim adlı bir Albaymış. Üç ay sonra Fransızlar, "lejyon" a yazılırsan hapisten kurtulursun demişler. Turan kabul etmiş lejyona yazılmış. Süveyş kanalı dolaylarında Rommel'in ordusuyla çarpışmış. Bir yıl sonra 1943 yılının Eylül ayında Türkiye'ye dönmüş. O hapishane arkadaşı albay, birkaç yıl sonra Suriye Cumhurbaşkanı oluvermiş. [1]

Albümün diğer sayfalarında ise, film sahnelerinden resimler. Beyaz perdede yarattığı ilk kahraman, "Ulubatlı Hasan", "Ankara Ekspresi", "Kızıltuğ", "İpsala Cinayeti", "Öldüren Şehir", gibi on yıl içinde oynadığı filmlerden hatırda kalan birkaç isim. Turan Seyfioğlu 1951'de "Sinema Sanatçıları Derneği"nin düzenlediği bir yarışmada en iyi artist armağanı kazanmış.  Film ile ilgili bu resimlerin bitiminden sonra, bir kış fotoğrafının konduğu resimle birlikte özel sayfalar yer almakta. Turan Seyfioğlu bir tepeden bir kadınla   kayarken poz vermiş. Yanında yeralan resimdeki kadın ise Seyfioğlu'nun yaşamına düzen getiren güzel karısı İngiliz Patricia. Turan Uludağ'da kayak dersi verirken, Londra'dan turist olarak gelen Patricia ile tanışmış dost olmuşlar ve 1952 yılında da evlenmişler. Yedi yıl boyunca mutlu bir evlilik geçiren çiftlerin bir de kız çocukları olmuş. 1959 yılına gelindiğinde, Patricia Londra'ya dönmüş. 

Turan Seyfioğlu'nun İstanbul'da bıraktığı hatıraları böylece burada bitiyordu. Daha yeni fotoğraflarını, hatıraları Londra'ya götürmüştü. Dileği dayanılmaz bir duruma gelen hastalığını Londra'da bir klinikte tedavi ettirmek, iki yıldan beri uzak kaldığı kızını ve  karısını görmekti. Kızının, eşinin fotoğrafları ile dolu, bir fotoğraflık  yeri boş olan albümü bavuluna yerleştirirken, Patricia ile barışmayı, mutlu hayata dönmeyi bile düşünüyordu. Albümün boş sayfasına da kızı ve karısı ile bir arada çektireceği bir fotoğrafı koyacaktı. 

(kyn:  Hayat  Mec, 7 Eylül 1961 Sayı 37) Araştırma: Yalçın Özgül

[1] Suriye'de 1943 ve 1947 seçimlerini kazanan Milli Blok Hükümeti'nin iç ve dış politikaları tamamen İsrail çıkarlarına paraleldi. Sonuçta ekonomik sıkıntılar, rüşvet ve yolsuzluklar nedeniyle ortaya çıkan büyük tepkiler hükümetin istifasına neden oldu. 17 Aralık 1948'de Halid El-Azm tarafından yeni bir kabine kuruldu. Yeni Başbakan 28 Aralık'ta Suriye Parlamentosu'nda yaptığı bir konuşmada "Filistin'in kurtarılmasının esas amaç olduğunu ve Filistin'in taksimiyle kurulacak bir Yahudi Devleti'ni kabul etmeyeceklerini" söyledi.Yeni kabinenin takındığı bu kararlı tutumdan rahatsız olan İsrail hemen harekete geçti. İsrail'le bağlantılı bir Suriyeli askerin sayesinde düzenlenen ihtilalle bu problem halledildi. Albay Hüsnü Zaim 30 Mart 1949'da yaptığı bir darbe ile iktidarı ele geçirdi.

Kaynak
Yalçın Özgül
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)