Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Pedro Almodovar:
Bu filmde çok sayıda geri dönüşler olduğu doğrudur. Sizin de söylediğiniz gibi Carmen ve Penelope ile çalışmaya geri döndüm. Aynı zamanda kökenlerime dönüp La Mancha'da çekim yaptım. Ancak bu dönüşlerin, düşündüğümden çok daha dokunaklı olduğunu söylemeliyim. Ayrıca Carmen'in oynadığı karakterin öbür dünyadan sonsuzluğun ötesinden geri dönmüş olması da aynı şekilde dokunaklıdır.
Eğer Arjantin müziğine aşinalığınız varsa "Volver"in 30'lu yıllarda Carlos Gardel'in söylediği ünlü tangolardan birisi olduğunu bilirsiniz. Bu şarkınin filmde çok büyük önemi vardır. Çünkü Carmen Maura'nın oynadığı anne karakterinin, yıllar önce küçük kızını film yıldızı olması için yarışmaya soktuğunda söylemesi için öğrettiği şarkıdır.
Raimunda bu şarkıyı söylerken de ortaya dokunaklı bir tablo çıkar. Çünkü öbür dünyadan çıkıp gelen anne Irene, kızı Raimunda'nın kendisini hatırladığını bilmektedir. Bu şarkı kızına henüz çok küçükken öğrettiği şarkıdır. İleride film yıldızı olmasını istediği için yarışmaya soktuğunda söylemesi için bu şarkıyı ona öğretmiştir.
Bildiğiniz gibi bu sahne filmin sonlarında yer alır. Anne Irene?nin, artık olgun bir kadın olan kızı Raimunda'ya, "Sen küçükken de kalçaların böyle büyük müydü?" diye sorduğunu duyarız. Raimunda'nın yanıtı ise "Evet, çocukluğumdan beri böyle" şeklindedir.
Raimunda küçükken de çok güzel bir kız çocuğudur. Anne onu yetenek yarışmasına hazırlarken daha da güzel ve çekici görünmesini sağlamak için elinden geleni yapmıştır. Ancak bunu yaparken farkında olmadan Raimunda?nın babası için bir cazibe merkezi haline gelmesine yol açmıştır. Kısacası kızının güzelliği karşısında babası baştan çıkmıştır. Bu yüzden "Volver" çok farklı anlamlarla yüklüdür.
Peki, siz ne diyorsunuz Penelope?
Penelope Cruz:
Benim açımdan da bu film bir geri dönüştür. Yıllar sonra kendi ana dilimde çekilen bir filmde oynadım. Bunu gerçekten çok özlemişim. Ayrıca kendi ülkemde çalışmak da benim için bir geri dönüş oldu. Bu film için İspanya'da altı aylık çalışma yaptık. Bunun ilk üçü provalarla geçti. Son üç ayda ise çekimleri gerçekleştirdik. Arkadaşlarım ve ailemle çevrili bir ortamda çalışmak hoşuma gitti.
Ancak benim için asıl önemli geri dönüş, Pedro Almodovar ile yeniden çalışma duygusuydu. Beş yıldır beraber çalışmıyorduk ama çok iyi arkadaş olduğumuz için sürekli iletişim halindeydik. Beş yıllık bu süre bana 20 yıl gibi geldi. O kadar uzundu yani Oynadığım diğer filmlerin yönetmenlerini sürekli Pedro Almodovar ile kıyaslıyorum ki, aslında böyle birşeyi yapmamalıyım. Bazı şeyleri deneyince önce bağımlısı olursunuz, sonra da sonsuza kadar bağlı kalırsınız. Oynadığım her filmde, "Acaba bu sahne için Pedro ne düşünürdü?" diye düşünüyorum. Yaptığım herşeyde daima Pedro var gibi geliyor bana?
Raimunda rolünü Penelope için mi yazdınız?
Pedro Almodovar:
Filmin öyküsünü en başından beri, yazdığım ilk kısa nottan itibaren biliyordu. Ancak gelişim süreci içerisinde filmin öyküsü değişim gösterdi. Penelope'yi ilk başta torun rolü için düşünmüştüm. Ancak yazım sırasında torun karakterinin yeteri kadar önemli olmadığını düşünmeye başladım. Penelope için daha büyük bir rol olsun istedim. Penelope henüz çok genç olmasına rağmen biyolojik açıdan anne olabilecek yaştaydı. 15 yaşında kızı olan anneyi oynayabilirdi. Bu yüzden senaryoyu beş-altı kez değiştirirken anne Raimunda rolü için aklımda hep Penelope Cruz vardı.
Raimunda?nın annesi Irene rolü için de aklınızda Carmen Maura mı vardı?
Pedro Almodovar:
Karakterleri yazarken genellikle aklıma oyuncu getirmem. Bu filmde Penelope ile özellikle çalışmak istedim. Başlangıçtan itibaren projenin içindeydi. Carmen?e gelince, onun için özel olarak yazdığım rol ?Women on the Verge of a Nervous Breakdown'daki karakterdi. Antonio Banderas için özel olarak yazdığım tek rol ise "Tie Me Up! Tie Me Down!"daki rol olmuştu. Onlarla defalarca çalıştım ama artık oyuncu belirleme işini senaryoyu bitirdikten sonraya bırakma kararı aldım.
Bununla beraber, "Volver"de Irene'in hayaletinin göründüğü ilk anı yazarken aklıma Carmen geldi. O andan itibaren daha önce yazdığım herşeyi değiştirdim. Başlangıçta bu film, konusu Madrid'de geçen ve daha çok komedi ağırlıklı bir filmdi. Ancak hayaletin ilk göründüğü sahneyi yazarken aradığım öyküyü bulduğumu düşündüm. Hayalet karakteri bir anda diğerlerinin önüne çıkmaya başlayınca anne ile kızı arasındaki ilişki filmin ana temalarından birisi haline geldi. Senaryonun ilk taslağını yazdığım sıralarda aklıma Carmen Maura ile çalışma fikri geldi diyebilirim.
Çekimler öncesinde üç aylık prova süresinden söz ediyorsunuz. O sürede nelerle ilgilendiniz?
Pedro Almodovar:
Diyalogların müzikalitesine kafayı taktım. Yaptığım ilk şey, filmdeki diyalogları kendi tanımladığım bir pozisyona getirmek oldu. Oyuncularla çalışma biçimimin aslında bir film yönetmeninden çok tiyatro yönetmeni gibi olduğumun farkına vardım. Önce bir masa çevresinde toplanıp okuma yapmakla işe başladık. Filmdeki diyalogların ve replikler arasındaki diğer detayların tonunu bu şekilde belirledim. Ardından bu okumalar provalara dönüştü. Ancak provayı mekanlarda yapmadık. Bu okumalar sırasında rolleri üstlenecek aktör ve aktrislerin diyalogları üzerinde uyarlamalar yaptım.
Ayrıca oyuncuları fiziksel olarak da rollerine hazırladım. Genellikle yakından tanıdığım ekiplerle çalışırım. Provalar esnasında ön planda olmayı, oynayacakları karakterlerin nasıl olması gerektiğini onlara bizzat anlatmayı severim. Aktörler için bu çok önemlidir. Sanki aynaya bakıp, oynayacakları karakterin yansımasını görmüş gibi hissederler.
Penelope'nin oynadığı Raimunda karakteri için aklımdaki görüntü, son derece güçlü ve mücadeleci bir kadın olması şeklindeydi. Ancak Penelope zaman zaman kendince değişiklikler yaparak bu karaktere çocuksu bir kırılganlık da eklemesini bildi. İspanyol sinemasında mükemmel görünümlü ev kadını geleneği yoktur. İspanyol filmlerindeki ev kadınları normalde kısa boylu ve şişmandır. Bunu yıkmak için 1950?ler İtalyan sinemasında Sophia Loren, Anna Magnani ve Claudia Cardinale'in oynadığı neo-realist ev kadınları görüntüsünü örnek aldım. Penelope'nin çok küçük bir yüzü olduğu için buna uygun saç stili vermek çok önemliydi.
Almodovar konuşmaya dalıp sizi unutmuşa benziyor Penelope?
Penelope Cruz: Yoo hayır, ben alışkınım.
Pedro Almodovar: Claudia Cardinale'in koyu renk göz farı kullandığı makyajından çok etkilenmiştim. Bunu Penelope üzerinde uyguladığımız anda herşey değişti. Ayrıca madalyonun stratejik açıdan doğru konuma yerleştirildiği göğüs dekoltesi de çok önemliydi. İspanya'da anneliğin en önemli simgelerinden birisi madalyondur ve bu filmin ana temalarından birisini annelik kavramı oluşturur.
Raimunda karakterinin ayrıca kocaman bir popoya sahip olması da önemliydi. Bir kadının büyük popolu olması iyi niyetin sembolüdür. Penelope'yi filme hazırlarken kullandığımız tek yapay şey, onun için yeni bir popo hazırlamak oldu. Böylece dış görünümü değişmiş oldu. Büyük popo sadece fiziksel bir olgu olmayıp aynı zamanda insanın ruhsal yapısıyla da ilgilidir. Penelope dans eğitimi almıştı. Bu yüzden gündelik hayatında adeta uçarcasına dik yürüyordu. Ancak portresini çizeceği Raimunda karakterinin, hayatın ağırlığını hisseden bir karakter olmasını istiyorduk. Kullandığı yapay büyük popo sayesinde daha durmuş oturmuş bir tip oldu.
Penelope, bu konuyu bir de sizin açınızdan dinleyelim?
Penelope Cruz:
İnsanlar bana bu yapay popo konusunda soru yönelttiğinde keşke Pedro her zaman yanımda olsa diyorum. Gazeteciler bu konuda yanlış şeyler yazdılar. Benim popom küçük olduğu için yapımcıların beni yapay popoya zorladığı şeklinde yazılar çıktı. Bu olayda onların anlamadığı bir yön vardı ki, bunun ne olduğunu Pedro şu anda çok iyi açıkladı.
Pedro'nun dediği gibi, bu yapay büyük popoyu kullanmaya başladığım andan itibaren yürüme şeklimin değiştiğini hissettim. Hareket etmeye çalışırken sanki enerjime birşeyler oldu. Kendimi daha toprağa bağlı gibi hissettim. Bunlar gerçekten de oldu. Bence bu olay, bir karakteri canlandırırken doğru ayakkabı bulmak gibidir. Sonuçta biz de doğru popoyu bulmuş olduk.
Ancak şu da var ki, söyleşiler esnasında böyle konulardan konuşurken insan kendisini biraz kötü hissediyor. Bu yüzden böyle sorular yöneltildiğinde yanımda hep Pedro olsa diyorum. Bugüne dek bu soruya belki 50 defa cevap verdim. Ancak hepsi için farklı teoriler geliştirildi ve bir sonraki soru genellikle anoreksi (iştahsızlık) veya bulimia (aşırı iştah) üzerine oldu. Kısacası hepsi beni yanlış anladı.
(Penelope Cruz'a) "Live Flesh" ile kıyaslayacak olursanız "Volver"de çalışmanın farkı neydi? "Live Flesh"te henüz ergenlik çağındayken otobüste doğum yapan genç bir fahişeyi oynamıştınız. Küçük bir rol olduğu halde çok dikkat çekmişti. Olağanüstü bir açılış sahnesiydi.
Pedro Almodovar:
Penelope yerine ben cevap vereyim. O önemli bir sahneydi gerçekten. Filmin geri kalanından ayırdığınız takdirde başlıbaşına bir kısa film gibiydi. Sekiz dakikalık o sahnede Penelope gerçekten harikaydı. Stephen Frears o sekiz dakikayı gördükten sonra Penelope?ye "Hi-Lo Country"de rol vermek istediğini söylemişti.
(Penelope Cruz'a) Bakıyorum da Pedro sizin yönetmeniniz olmaktan çok tanıtım ajansı yetkiliniz gibi konuşuyor?
Penelope Cruz: O benim herşeyimdir.
Pedro Almodovar: O sorunuza Penelope yerine ben cevap verdim, çünkü onun harika bir oyuncu olduğunu keşfeden tek kişinin ben olmadığımı bilmenizi istedim. "Live Flesh"in konusu 70'li yıllarda geçiyordu. O çocuğun talihsiz koşullar altında doğmasını istedim. Ayrıca İspanyol tarihinde çok önemli yeri olan bir geceyi seçtim. Franco diktatörlüğü sırasında İspanyol bakan Fraga tarafından en son olağanüstü hal açıklamasının yapıldığı gece olsun istedim. Çünkü o çocuğun berbat bir gecede ve berbat koşullar altında doğmasını istiyordum.
Öte yandan Penelope Cruz için bulduğumuz giysiler de ikinci el otantik giysilerdi. Ancak Penelope onları giydiğinde ortaya beklenmedik bir sorun çıktı. 60'lı yılların sonuyla 70'lerin başında gençlerin eski püskü giysiler giymek şeklinde bir trendi vardı. Bu yüzden Penelope ikinci el elbiseler giydiği halde sanki modaya uygun giyinmiş gibi oldu. Bir fahişeden çok çağdaş bir kadına benzedi. Bu sorunu nasıl çözeceğimizi bilemedik. Giysiler gerçekten çok eski ve çirkindi ama Penelope'nin üzerinde fantastik duruyordu. Penelope'yi çirkinleştirmek için yüzüne bir sivilce koymak zorunda kaldık.
Penelope Cruz: Küçük bir bıyığım da vardı?
Pedro Almodovar: Evet, vardı gerçekten?
Bunlar o filmde işe yaradı. Penelope orada gösterişli ve seksi bir kadındı. Burada ise çok farklı bir rolde oynuyor. Bu da farklı rolleri çok iyi oynayabildiğini gösteriyor?
Pedro Almodovar:
Penelope'nin o filmde daha kaba, daha sıradan ve daha az sofistike görünme çabasından büyülenmiştim. Yaptığı işe yüreğini koyunca limit tanımayan bir oyuncu olduğunu gördüm. Portresini çizeceği karakterin ruhuyla bağlantı kurduğu andan itibaren vardığı noktalar karşısında büyülenmemek imkansızdı.
Yönetmen olmak isteyişimin sebebi de budur. Aktörlerle çalışmak istediğim için yönetmen oldum. Bir aktör sizin ne istediğinizi bir kez aldı mı, gerisi artık bir mucizenin gerçekleşmesi gibidir ve yönetmen de bu mucizenin ilk tanığıdır. Yönetmenlik bu açıdan bir ayrıcalıktır ve tadına doyum olmaz. Penelope Cruz'u "Live Flesh"te oynarken sadece izlemekten bile inanılmaz zevk aldım.
Sizin açınızdan ?Live Flesh?te oynamak nasıldı?
Penelope Cruz:
"Live Flesh" benim için bir rüyanın gerçekleşmesi gibiydi. Oyunculuğa başladıktan sonra Pedro ile çalışma fırsatları aramaya başlamıştım. Pedro'yla yaşadığım ilk deneyim "Live Flesh"ti. Gerçekten çok güzel ve yoğun bir haftaydı. Birbirimizle çok kolay iletişim kurduk. O film birçok açıdan kariyerimi değiştirdi. Sadece sekiz dakikalık rolüm vardı ama o filmin ardından başta Stephen Frears olmak üzere çok sayıda teklif aldım. Ayrıca İspanya?dan da teklifler geldi. Ancak Pedro kadar geniş hayalgücüne sahip olmadıkları için yönetmenlerin büyük kısmı benim bu yönümü değerlendirecek kadar cesur olamadılar. "Live Flesh" sayesinde kariyerim daha iyi yönde değişti.
Şimdi tekrar "Volver"e dönelim. Burada Raimunda karakterinin çeşitli olağanüstü duygular arasında kalırken yaşadığı bir ruhsal karmaşa var. Raimunda'nın bir duyguyu yaşarken ansızın diğerine atladığı anları çok iyi yakaladığınızı görüyoruz. Penelope'nin bunu yapması zor oldu mu? Bunlar da prova sürecinin bir parçası mıydı?
Pedro Almodovar:
Çok kolay yaptı. Penelope eğer oyuncu olmasaydı, eminim ki bu anlık duygu değişimleri sebebiyle adı deliye çıkmış bir kadın olabilirdi. Bırakalım kendisi açıklasın?
Penelope Cruz:
Pedro beni gerçekten iyi tanır. 10 yıldan beri en iyi arkadaşım olduğu için böyle konuştuğu zamanlarda kendimi güvende hissederim. Bu karakter sayesinde içimdeki canavarın dışarı çıkmasına izin verdim. Normalde bana çelişkili gelebilecek şeyleri yapma fırsatı buldum. Aslında hepimizin içinde az da olsa Raimunda vardır. Şimdiye kadar oynadığım ve bir kısmı bana oldukça monoton gelen karakterler arasında en çok Raimunda?ya benzediğimi hissediyorum.
Pedro bunu bilir ve ben de ona çok fazla güvenirim. Duygusal açıdan oldukça ürkütücü görünen konumlara gitmeyi başardım. Bunu yaparken hep Pedro'ya güvendim. En zor dakikalarımızda hep yanımızda olacağını biliyordum. Pedro'nun kibarlığı her zaman had safhadaydı. Filmin setine her sabah biraz korkuyla geliyorduk ama misyonumuz günün sonunda Pedro?nun evine daha mutlu dönmesini sağlamaktı. Bize inandığı için pişman olmaması gerekiyordu.
Tüm oyuncular olarak bir köşede saklanıyorduk ve aramızda şöyle konuşmalar geçiyordu: "Bugün sen ne kadar korktun?" "Çok fazla" "Ben de öyle" "Okey, devam edelim". Ancak Pedro'nun karşısında hepimiz kendimize güveniyormuş gibi davranıyorduk. O şekilde hissetmek harikaydı. Okula gittiğimiz ilk gün gibiydi. Prova dönemi üç ay devam etti. Tanrı'ya şükürler olsun ki, prova şansını bize verdi. Başka hangi yönetmen bu kadar uzun süre verebilir ki? Üç ay boyunca günde altı saat sürekli bizlerle yakından ilgilendi.
İşte bu yüzden Pedro?dan çekiniyorsunuz. Çünkü diğer yönetmenlerden tamamen farklı bir çalışma tarzı var. Üç aylık prova döneminin ardından o karakter artık benliğinizin içinde yaşamaya başlıyor. Sonra sete gidiyorsunuz. Hala o korku ve heyecan var. Ancak bence herşeye değer bir korku bu? Sete gidildikten sonra o karakteri artık daha iyi anlamaya başlıyorsunuz. Setteki her gün yepyeni zorlukları, meydan okumaları da beraberinde getiriyor. Adım adım ilerlerken hepimizin aklında tek bir misyon vardı: Pedro evine mutlu gitmeli?
Pedro Almodovar:
Çok teşekkür ederim. Bu sözlerden gurur duydum. Ancak aynı çekim içinde bile farklı duygusal kapasiteleri sergilemesi gerçekten büyüleyiciydi. Penelope'nin bunu nasıl başarabildiğini bilemiyorum. İki dakika önce bas bas bağırırken bir anda çocuk gibi ağlamaya başlayabiliyor. O anlarda bilinci yerinde mi bilemiyorum ama gerçekten çok tuhaf bir kapasite bu? Yani çoğu insan için tuhaf demek istiyorum. Aynı zamanda yapması da zor bir iş?
Penelope Cruz:
Biz oyunculardan daima istenen bir şeydir bu? Aslında kelimelerle ifade etmek oldukça zor? Ne yaptığımızın farkındayızdır ama entelektüel açıdan bakarsak ne olduğunu bile anlayamadan yapıveririz. Bence her rol gerçeğe uygun olmalı ve izleyiciyle bağlantı kurabilmeli?
Açıkçası kendimi bir başkasının yerine koyma oyununu sevmiyor ve yapmıyorum. Tehlikede olan birisini oynayacaksam kendimi tehlikedeymiş gibi düşünüyorum, bir başkasını değil? Herşeyden önce kendi ruhunuzla bağlantı kurarak gerçeği bulmak zorundasınız ki Pedro bu konuda bize çok fazla yardım etti. O karakterler ve gerçekleriyle bağlantı kurmamız gerektiğinde elimizde yeterli materyal her zaman vardı. Böyle bir senaryoya sahip olduğumuzu bilmek çok güzeldi. Zaten ortada böyle bir senaryo olunca ihtiyacınız olan esin kaynağını her yerde buluyorsunuz.
Yeniden ana dilinizde çalışmak farklı duygular getirdi mi?
Penelope Cruz:
Farklıydı. Evet, bir rahatlama getirdi.
Ana dilinizde çalışırken kendinizi farklı bir oyuncu gibi hissediyor musunuz?
Penelope Cruz:
Yabancı dilde çalıştığım sıralarda ekstra gerilim hissediyorum. O sesleri İngilizce veya başka dillerde çıkartmak için gereken yüz ifadeleri üzerinde çalışmak, özellikle dil öğretmeniniz de yakınlardayken kimi zaman işkenceye dönüşüyor. Aksanlı konuşmaktan kurtulmak için bunlar gerekli ama aynı zamanda tam bir işkence diyebilirim. Hazırlık aşamasından başlayarak bu gerilimi hissediyorsunuz ki gerilim hiçbir zaman oyunculuğun dostu değildir. Bu yüzden ana dilimde çalışırken kendimi daha rahat hissediyorum. Çünkü duygularıma ket vuracak engellerin çoğu sözkonusu olmuyor.
Bir önceki çalışmanız "Bad Education" gösterime çıktığında verdiğiniz bir söyleşide şöyle demiştiniz: Kadınlar beni komedi yazmam için esinlendiriyor, erkekler ise trajedi? Hala aynı şekilde mi düşünüyorsunuz?
Pedro Almodovar:
Evet, o sözü bilinçli söyledim. Sebebini tam olarak bilemiyorum. Belki o soru bir psikiyatristten gelmişti. Ancak kadınlar üzerine yazarken erkeklerin dünyasına göre çok daha fazla mizah kullanabiliyorum. Belki bunun sebebi benim de bir erkek oluşumdur. Kendi benliğimin en karanlık yönleriyle yakından ilgilendiğim için erkekler konusunda espri yapamıyorum. Bu yüzden ?Bad Education?un ardından kendimi daha rahat hissettiğim kadınlar evrenine geri dönmek istedim.
Ünlü İspanyol drama yazarı Garcia Lorca, en büyük rolleri kadınlar için yazardı. Buna gerekçe olarak da İspanya?daki kadın oyuncuların erkeklerden daha iyi olduğunu söylerdi. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Pedro Almodovar:
Kesinlikle doğru. Garcia Lorca o sözü 60 yıl önce söylemişti ama bugün de doğrudur. Belki kültür sebebiyledir, belki Latin maçoluğunun klişesidir ama Akdenizli erkek kişilik yapısının kadın kişiliğine kıyasla daha sıkıcı ve donuk olduğu bilinir. Akdeniz kadını daha sürprizlidir ve daha az önyargısı vardır. Kim bilir belki de yüzyıllar boyunca sessizliğe mahkum edildikleri için kendi içlerinde çok zengin bir dünya yaratmışlardır. İspanya'nın her döneminde çok iyi kadın oyuncular bulabileceğiniz birçok açıdan doğrudur. Buna karşılık erkek oyuncu pek bulamazsınız.
Bu filmde farklı yaş kuşaklarından kadın oyunculara yer verdiniz. Örneğin Paula hala rolündeki Chus Lampreave var. Ayrıca bu filmde ilk kez kırlaşmış saçlarla kamera karşısına geçen Carmen Maura da 60 yaşındaki bir kadını oynamaktan çekinmedi. Sonra ilk kez sizin filminizde oynayan Blanca Portillo?nun kusursuz performansını görüyoruz. Sadece yıldız oyunculara yaslanmak yerine her kuşaktan oyuncularla kadro kurmakta iyi görünüyorsunuz?
Pedro Almodovar:
Bu filmde altı kadın oyuncuyla çalışırken çok şanslıydım. Çekimler sırasında hepsi aile gibi davrandı ve kamera da bunu algıladı. Çünkü kameralar böyle şeylere çok hassastır. Uzun süre prova yaptık. Aylarca birlikte yaşadılar. Gerçek aile gibi oldular. Örneğin Lola Duenas ile Penelope Cruz'un fiziksel görünümü birbirinden oldukça farklı olmasına rağmen kardeş gibi görünmesi bu yüzdendir. Onların bu durumu bana, farklı fiziksel görünüme sahip olan kendi kızkardeşlerimi hatırlattı.
Kızkardeşleriniz bu filmde danışman olarak görev yaptı değil mi? Bu yüzden "Volver"e bir aile filmi diyebiliriz?
Pedro Almodovar:
Kesinlikle doğru. Filmdeki olayların birçoğunu kendi çocukluk yıllarımdan esinlendim. Konusu günümüzde geçen çağdaş bir filmdir ama benim doğduğum köyde yıllardır değişen bir şey olmadı. Çekimler esnasında kızkardeşlerimi arayıp, "Bu durum karşısında annem olsa ne derdi?" diye sordum. Onlar da kelimesi kelimesine söylediler. Annemin mutfakta neler yaptığını anlattılar. Çünkü yemek servisini annemle beraber yapıyorlardı. Çocukluğumun kültürünü bugün de yaşattıkları için araştırmamı onlarla telefonda konuşarak yaptım.
Ve gastronomi? Filmdeki yemekler son derece lezzetli görünüyor?
Pedro Almodovar:
Filmde gördüğünüz yemeklerin hepsi gerçekti ve kızkardeşlerim tarafından yapıldı. Çekimler bittikten sonra ekip olarak hep beraber oturup yedik.
Önceki filmlerinizde de annenizden bahsetmiştiniz. Hatta bazılarında oyuncu olarak yer almıştı. Bu filmin de her yerinde sanki annenizin varlığı hissediliyor?
Pedro Almodovar:
Evet. Kadınlar arasındaki diyalogların hemen hemen yarısında annemle yaptığım konuşmalardan aklımda kalan sözlerden esinlendim. Bu söyleyeceğim, filmi İngilizce izleyecek olanlara belki çok fazla şey ifade etmeyebilir ama filmdeki köylü kadınlar eski Kastilya dili konuşur. Özellikle La Mancha bölgesinde çok yaygın olan bu dil kullarda öğretilen akademik Kastilya dilinden çok farklıdır. Onların konuşma biçimini tamamen kendi annemle konuştuklarımdan esinlendim.