Ömercik hiç kuşkusuz Türk Sineması'nın yetiştirdiği en büyük yıldızlarından. Uzun yıllardır sinemadan kopan, bir çok sorunla boğuşmak zorunda kalan Ömercik'le Sinematürk üyeleri kapsamlı bir söyleşi yaptı. Değerli Yakup Sancı'nın organizasyonu ile, Ömercik, Sinematürk üyelerinin sorularını yanıtladı...
31 Temmuz 2012

Yakup Sancı:   Mavi gözlü sarışın çocuk, 1959 yılında Adapazarı’nda doğdu. Dedesi’nin şeker imalathanesi, babasının da şekerleme dükkanı vardı. Birçok çocuğun imrenerek baktığı şekerleme vitrinlerine o hiç bakmazdı, çünkü o her akşam babasının eve getirdiği şekerlemeleri yerdi. Henüz 4 yaşındayken, daha bir amacı, ulaşmak istediği bir ideali bile yokken eniştesi Hamdi Bey, bir gün mavi gözlü sarışın çocuğun elinden tutup onu İstanbul’a getirdi. Ses dergisinin actığı ‘’Çocuk yıldızlar yarışması’’na katıldı ve yarısmada  ikinci oldu. Oysa kendisi daha bunun ne anlama geldiğinin, neyi kazandığının farkında bile değildi. Teyzesinin evine yerleştirildi. Zeynep (Zeynep Değirmencioğlu) artık onun ikinci ablasıydı. İlkokul 5. Sınıfa kadar teyzesinin yanında kaldı. Sinemacılar, bir mavi gözlü sarışın çocuk bulmanın heyecanı içinde Ömercik'e peş peşe filmler çevirttiler... Ömercik bir Star olmuştu. Sokakta görenler  onu tanıyor, ona hayranlıkla bakıyordu. O ise ev ile setler arasında koşuşturuyordu. 

Size Ömercik mi demeliyim Ömer Bey mi?

Ömercik: Ömercik denilmesi hoşuma giderdi o yıllarda ama artık ‘’cik’’ kalmadı. Nasıl isterseniz öyle deyin. 

Fulda: O yaşlarda bir çocuk için oldukça ağır şartlarda filmler çevirdiniz. Kendi çocukluğunuzu yaşayabildiniz mi? 

Ömercik: Hiç çocukluğumu yaşamadım. Sokağa çıkıp her çocuk gibi rahat hareket edemiyordum. Oynuyordum ama yalnızca filmlerde. 15 günde iki film bitirirdik o günlerde. Yorulurdum ama eğlenceliydi, yeni kıyafetler, değişik yerler... İyi de para kazanıyordum. Hiç unutmam. "Tanrı Misafiri" diye bir film çekiyoruz. Dönme dolaptan aşağı atlayacağım Edis Hun aşağıdan beni tutacak. Bir kaç metre var yükseklik. Yerde koruma için güvenlik tedbirleri alınmış bir sünger yatak var. Ben bir defa atlayacağım ama çok fazla atladım. Hoşuma gitmişti ben oyun oynuyordum film, iş düşündüğüm yok. Dalmışım oyuna. Bana kızıyorlar Ömercik sonra oynarsın şimdi işimiz var diye. Böyle setlerde oynuyordum kendimce bulduğum oyunlarla.

Bir Demet Menekşe: Kimlerle çalışmaktan zevk aldınız? En çok beğendiğiniz filminiz hangisi?

Ömercik: Sette sevilen bir çocuktum. Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit. Bir abla bir anne şefkatiyle seviyorlardı beni. Cüneyt Arkın. Ediz Hun. Daha sayamadığım birçok abim, ablam vardı. Ben de onları çok seviyordum. Filmlerimin hiç birini ayıramam. Hepsi benim filmimdi. Hepsini seviyorum. 

Hasan Yıldız, Alın Yazısı: Sizin döneminizde dört büyükler Ömercik, Ayşecik, Sezercik ve Yumurcak. Rakip olarak gördüğünüz biri var mıydı?

Ömercik: Herkesin yeri ayrıydı. Kimse kimseye rakip değildi. Ama Zeynep ablanın yeri ayrı, Zeynep abla hepimizin üstündeydi. Bu beni hiç rahatsız etmedi, aksine gurur duydum.  

Exotic: Zeynep Değirmenci oğlu ile görüşüyor musunuz?

Ömercik: Zeynep abla ile teyze çocuklarıyız. Her zaman görüşüyoruz. Görüşmememiz için bir neden yok.  

Exotic: Size yardımcı oluyor mu?

Ömercik: Herkesin kendine göre sorunları var. Yardımcı olması gerektiğinde tabi ki yardım eder. 

Darağacında Üç Fidan: Bizimle bir anı daha paylaşır mısınız?

Ömercik: Adapazarı'nda film çekimine gitmiştik, üstümde yine yırtık pırtık kıyafetler, delik bir şapka, set arasında dedemi ziyaret etmeye gidecektim. İstasyondan geçerken elinde bavulu olan bir adam, gel şunu taşı da para vereyim demişti, ben, sen taşı da ben vereyim benim param çok dedim. Kızmıştı bana, hem dökülüyor hem de para istemiyor diye. 

Yakup Sancı: Aileniz Adapazarı’nda mı yaşıyordu siz filmlerde oynarken? 

Ömercik: Evet, İlkokul 5. sınıftayken ailem Adapazarı'ndan İstanbul'a taşındı. Selimiye'ye, Çiçekçi semtine yerleştik.  

Yakup Sancı: Babanız ne iş yapıyordu?

Ömercik: Filmlerden kazandığım paralarla 4 taksi aldık, babam onları çalıştırıyordu. Filmler birbirini izliyor çok yoğun bir tempo da çalışıyordum.

Yakup Sancı: Sonra ne oldu?

Ömercik: Ne olduğunu anlamadan 15 - 16 yaşlarına gelmiştim. Ergenlik çağıma girmiştim artık, değişen sesimi bile tanıyamaz olmuştum. Gençlik filmleri de yoktur Türk sinemasında, üstelik seks filmleri de gelip kapıya dayanmıştır. Haşarı bir delikanlı olmuştum, tıpkı filmlerimdeki gibi. Babamdan habersiz, şoförleri kandırıp taksicilik yapardım. 

Yakup Sancı: O yaşlarda bir de kaza geçirdiniz ve gözünüzü kaybettiniz?  

Ömercik: Evet, Bir gün taksinin kelebek camını tamir ederken, tornavida yanağıma battı, oradan da gözüme. Sol gözümü orda kaybettim. 3 defa ameliyat oldum. Sol gözüm takma. Sağa sola hareket ettiriyorum. Diğer gözümle aynı görünüş olarak Ama görme yok sıfır.

Yakup Sancı: Bu talihsiz kaza sizin sinema hayatınıza etki etti mi?  

Ömercik: Bu olay beni çok etkiledi, bir süre bunalıma girdim, neyse sonra Allah'a şükür dedik atlattık. Yaşım büyümüştü, sinemadan da iyice soğudum bu olaydan sonra. Kaza olmasaydı jön olarak devam edebilirdim belki sinemaya.  

Yakup Sancı: Bir de motosiklet kazanız var değil mi? 

Ömercik: Evet, 1982-83 yıllarıydı. Motosiklet kullanırken arabayla çarpıştım. Dört gün komada kaldım. Bir yıl da hiç yürümeden evde yattım. O zamanlar bir ortağım ile butik işletiyordum. Bu kaza olunca ortağımdan ayrılmak zorunda kaldım.   

Yakup Sancı: Son filminizi 1974 yılında çektiniz, Bunca zaman hiç teklif almadınız mı?  

Ömercik: Vefasızlık diyelim gitsin. Aradan 30 yıldan fazla zaman geçti yaptığım tek iş İkinci bahar diye bir dizide 13 bölüm oynadım. Mutlu olamadığım bir projeydi ayrıldım. Hepsi bu. Evet 30 yıldan fazla bir zaman geçti. Bu zamana kadar beni unutmayan iki kişi oldu. Biri Nebil Özgentürk. ‘’Bir yudum insan’’ diye bir programı vardı beni oraya davet etti. O programdan sonra ikinci bahar dizisinden gelen teklif oldu. Beni unutmayan ikinci kişi de siz oldunuz. Röportaj yapmak istediğinizi söylediğinizde çok mutlu oldum. Yeri gelmişken söyleyeyim. Lütfen bunları da yazın. Hakkımda çok haber çıktı basında. Ama bu muhabirlerin hiç biri gelip benimle bire bir görüşmediler. Oradan buradan aldıkları bilgileri ile haber yaptılar. Siz kaç defa geldiniz telefonla görüştük çok defa. Ömer Bey röportajımızın son hali bu bir yanlışlık var mı diye sordunuz. Sitenizde, neredeyse bir ay öncesinden duyuru yaptınız. Beni önemsediniz. Çok teşekkür ederim. 

Kaya Erdaş: Döneminizde çekilen film yapımcıları yine devam ediyor sinema ya da Tv dizisi çekmeye. Onlarla görüşmüyor musunuz? Hiç teklif gelmiyor mu size? 

Ömercik: Camiadan koptuğum için teklifte gelmiyor. Bahsettiğiniz isim ile bir defa görüştüm. O da ikinci bahar dizisinin çekimlerinde. Başka görüşmedim. 

Sungurbey: Ömer Bey, nasıl oldu da bu paralar bitti?

Ömercik: Çok para kazandım inkar etmiyorum, ama yok oldu gitti. Yanlış yatırımlar yaptım. Bir yere gelebilmek için çalışıyorsun, her şey bir anda bitebiliyor, yok oluyor. O dönemlerde 4 yıl Avşa'da büfe işlettim. Tost, hamburger, meşrubat gibi şeyler.

Kaya Erdaş: Şimdi ne iş yapıyorsunuz? 

Ömercik: Şimdi buradayım. Yeğenim ile beraber elektronik aletler tamiratı yapıyoruz.  

Yakup Sancı: Sinemayı takip ediyormusunuz? Şimdi ki çocuk yıldızları nasıl buluyorsunuz? 

Ömercik: Sinemaya pek gidemiyorum. Şimdinin küçük yıldızlarını da yapmacık buluyorum. Biz içimizden geldiği gibi oynardık. 

Yakup Sancı: Bir dönemin Starı olarak Şimdi ki çocuk oyunculara ve gençlere neler söylemek istersiniz?  

Ömercik: Çocuklar lütfen okulunuzu bırakmayın, eğitiminizi tamamlayın ve tutumlu olun. 

Yasa: Günümüzde, çocuklarının oyuncu olmasını isteyen anne/baba sayısı oldukça fazla, çocuk yaşta ünü yakalamış sanatçı olarak, bu anne babalara neler tavsiye edersiniz?

Ömercik: Çocuklar küçük. Kendi kendilerine karar verecek iradeye sahip değiller. Anne Babalar önce eğitimlerine devam etmesini sağlamalılar. Sonra oyuncu olmasını düşünmeliler. Çocuğunun elinden tutup ajanslara koşmamalılar. Sinemadan para kazanan çocukların anne babaları bu paraları doğru yatırımlar yaparak değerlendirmeliler. Hep böyle olacak, sürekli para gelecek diye düşünmemeliler.  

Mimarsinan, melisrenan: Ömer Dönmez kesinlikle çok yetenekli sanatçılarımızdan. Sinemaseverler onu unutmadı ki. Sinema ve dizilerde şapkasını koysa oynar. Bu kendisinin sinemaya borcu olsa gerek. Kimseye küsmemeli. Sanatçının yaşı olmaz.

Ömercik: Küstüğüm kişiler yok değil. Çeşitli nedenlerden dolayı sinemadan uzak kaldım. Bir defa oyuncu sinemaya küsmez! Kişilere küser! Çünkü bu kişilerdir oyuncuya rol yazan. Yazar teklif eder gider oynarsın. Teklif yoksa nasıl olacak?  S. Demirel’in bir sözü var. ‘’Benzin vardı da biz mi içtik’’ Teklif geldi de biz mi kabul etmedik? Dolaysı ile sinemaya değil, teklif etmeyenlere küser oyuncu. Vefasızlığa küser.   

İşte hayat hikayem, hepsi bu kadar... 

Mavi gözlü sarışın çocuğun, sinemaya ilk başladığında olduğu gibi, yine bir ideali yok. Ne babası ne de babasının akşamları getirdiği şekerlemeler yok. Bir döneme damga vurmuş ekolün, çıkıp karşısına oynayacağı çocukluk oyuncağı kamerası da yok. Mavi gözlü sarışın çocuk mu? O Hatıralarda, arşivlerin tozlu raflarında. Bazen ansızın evinize misafir olup, yüreğinize neşe saçmaya devam ediyor saydam camdan.

Güzel gözleri ile gülümseyen güzel insan.   

TEŞEKKÜRLER… Mavi gözlü sarışın adam.

Röportaj: Yakup Sancı

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)