Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Yakup Sancı: 1938 doğumlu Halit Akçatepe ilk film setine gittiğinde henüz 5 yaşındadır. Sanat hayatının 30'uncu yılına kadar çeşitli tiyatro oyunlarında oynayarak turnelere çıkar, Anadolu'yu karış karış dolaşır ve filmlerde roller alır. 1970 yılına gelindiğinde ardında yaklaşık 40 film bırakmıştır. Ancak bunların 30 kadarı Halıcıoğlu yangınında yanarak günümüze kadar ulaşmaz. Halit Akçatepe bu tarihlere kadar sinema izleyicisinin zihninde henüz bir yer edinememiştir. 1970'li yılların başında oynadığı "Üç arkadaş, Sev kardeşim, Köyden indim şehre, Mavi boncuk" ve vizyona girdiğinde 28 hafta gösterimde kalarak rekorları alt üst eden "Hababam sınıfı"nın Güdük Necmi'si olarak sinema izleyicisinin gönlünde sağlam bir yer edinir. Sanat hayatının 30'uncu yılında şöhretle tanışan Akçatepe bulunduğu yeri sonraki yıllarda hiç bırakmayarak, dev kadrolu önemli filmlerde roller üstlenir.
Setle tanıştığınız o günü hatırlıyor musunuz?
Halit Akçatepe: Hiçbir şeyden haberim yoktu ki. Muhsin Ertuğrul'u bile bilmem, tanımam. 5 yaşındaymışım. 1943 yılı'nda "Nasrettin Hoca Düğünde" diye bir film çekeceklermiş. Bir çocuk oyuncu lazım olmuş "kim oynar? Kim oynar?" derlerken. Muhsin Ertuğrul babama "Sıtkı senin bir oğlun var ya getir o oynasın" demiş. Sette kucaktan kucağa dolaşmışım, sevmişler beni ne yapacağımı anlatmışlar böyle başlamışım. Ben de tam olarak nasıl başladığımı bilmiyorum. Bana anlatılanları anlatıyorum.
Yakup Sancı: Çok güzel kekeme rolü yapıyordunuz. Kekeme hocanız kimdi?
Halit Akçatepe: Sadettin Erbil ile bir dizide oynuyoruz, karşılıklı sahnemiz var. Yönetmen Sadettin Erbil'e dedi ki "Halit'in karşısında kekeme oyna". Sadettin Erbil- yav ne yapıyorsun Türkiye'nin en iyi kekeme takliti yapan adamının karşısında ben nasıl kekeme taklidi yapayım?". Kekeme oynamakta içten gelen bir şeydir. Ben kekeme taklitini bilmezdim, Muammer Karaca da çalışırken Sedat Demir bir rolü kekeme oynuyordu. Ona dikkat ettim. Ne yapıyor? Nasıl yapıyor? diye. Çünkü çok güzel yapıyordu. Her gün kulise gider onu dinlerdim. Kekemeyi ondan öğrendim. Kekeme şu su sa sa sayfayı ba ba ba bana ver böyle olmaz. Bu adam niye bu kadar güzel yapıyor dedim. Dikkat ettim adam başına "ha" koyuyor. Ha şu ha ha sa say fa ha yı ha ba baaa ha ba ha ba bana ver. Ha koyduğun zaman daha güzel kekeme çıkıyor.
Ertem Eğilmez ile "Tatlı Dillim"i çekerken "sen çok kekeme oynadın bu filmde kekeme oynama, bunda dilsiz oyna" dedi. Bana dilsiz oynattı. Çok filmde kekeme oynadım. İzmir'de bir oyun oynuyoruz Allah rahmet eylesin kekeme taklitini öğrendiğim Sedat Demir de oyuna geldi, oyunu seyredecek. Eyvah dedim kekeme taklitini bu adamdan öğrendim, şimdi karşısına çıkıp nasıl kekeme oynayacağım? Sahneye ilk defa çıkıyormuş gibi elim ayağım titredi. Kolay değil ondan öğrendiğim bir işi ona nasıl satacağım? Oyundan sonra kulise geldi. Kendi kendime eyvah iyi yapamadım fırçalayacak herhalde dedim. Yanıma geldi, Abi pekiyi yapamadım deyince "Yok ulan çok güzel yaptın" dedi.
Yakup Sancı: 7 Kocalı Hürmüz filminde Cengiz Küçükayvaz kekeme rolü oynadı. Siz de bu filmde vardınız. Sizden yardım istedi mi? Yaptığı kekeme takliti doğru taklit midir?
Halit Akçatepe: Cengiz Küçükayvaz Bana "kekeme nasıl oynanır? nasıl konuşulur?" diye sormadı. Kendi kendine benden gördü konuşuyor. Çevre tiyatrosunda oyun oynarken bir ışıkçımız vardı o da Kadıköy'de otururdu. Evi karşıda olduğu için oyundan sonra da vapura binip karşıya geçerdi. "Ya Halit kekeme rolünü çok uzatma da vapura yetişiyim" derdi. Çok filmde kekeme oynadım. Cengiz de bunları gördü demek ki. Yetenekli bir arkadaş kendini geliştirmiş. Dikkat etmiş demek ki. "Ha" koymuyor başına, başka türlü yapıyor, ama yapıyor.
Yakup Sancı: Ertem Eğilmez ile çok çalıştınız. Arzu filmin kadrolu oyuncusuydunuz sanırım. Hemen hemen her filmde rol aldınız. Ertem eğilmez ile çalışmak nasıldı?
Halit Akçatepe: Ertem Abi'den çok şey öğrendim. Doğru, Arzu filmin kadrolu oyuncusuydum. Çekeceğimiz senaryo üzerinde çalışmak için toplanırdık şirkette. Senaryo üzerinde çalışırdık, ben arada bir Ertem Abi için kahve yapardım. Ertem Abi'ye biri oyuncu önerisinde bulunduğunda işte "çok iyi bir oyuncu, mutlaka oynat" falan gibi önerilere kulak asmazdı. İsterse dünyanın en iyi oyuncusu olsun hiç önemli değildi. İllaki bir filmde küçük bir sahnede oynayacak sonra geçip karşısına onu seyredecek. Resimde istediğin kadar yakışıklı ol, güzel ol, hiç önemli değildi onun için. Oyununu görür ona göre bir sonraki filmde oynatacaksa karar verirdi. Bir de oyuncunun oynayacağı rolleri figürana ya da ışıkçıya oynatmaz illa oyuncuya oynatırdı. "Sev Kardeşim" filminde Necdet Yakın'ın küçük bir rolü var, geliyor kapıyı açıyor bu kadar. Bunun için oyuncu istedi koca Necdet Yakın geldi kapıyı açtı. Bunlara çok dikkat ediyordu. Arzu filmden ayrılırken şirkete biraz borcum çıktı. Muhasebeye bakan arkadaş "Halit Bey'in içeriye borcu var" deyince bana yaptığı kahvelere say, sil borcu falan yok- dedi. Kemal Sunal'ın da arzu filmden ayrılırken bir miktar borcu çıkmıştı onu silmedi. Kemal'i bir filmde borcuna karşılık ücretsiz oynattı.
Yakup Sancı: Pek çok filmde unutulmaz karakterleri oynadınız. "İşte bu benim" dediğiniz bir karakter oldu mu?
Halit Akçatepe: Her rolü benimseyerek oynadım. Roller bana göre yazılırdı zaten. Hababam sınıfındaki Güdük Necmi benim dışımdaki bir insan değildir ki. Bende okulda öyleydim. Rahmetli Rıfat Ilgaz'a ya Rıfat abi sen bu rolleri yazarken Kemal'i beni düşünerek mi yazdın? Dedim. Bu kadar bize uygun roller dedim. Bende şu karakteri şöyle oynayayım, bu karakteri böyle oynayayım olmaz. Ben çalışkan bir oyuncu değilim. Yani çalışıp da şu karakteri şöyle oynayayım demem. Kendim oluyorum, kendimi oynuyorum.
Yakup Sancı: Son yıllarda çekilen filmleri takip ediyor musunuz?
Halit Akçatepe: Uzun zamandır film seyretmiyorum. Eskiden film seyretmeyi severdim. Roma tatilini 11 defa seyrettiğimi bilirim. Sinemayı severdim. 11 defa gitmemin nedeni de film hoşuma gitmişti. İkinci gidişimde erkek oyuncuya dikkat ettim. Sonrakinde kadın oyuncuya dikkat ettim. Sonra dekora, sonra müziğe falan böyle ezberlerdim filmin tüm detaylarını. Bu eskidendi. Son yıllarda sinema izleme isteğim yok. Seyredecek film yok. Ben çirkinlikten hoşlanmıyorum, pek çok dizide oyunculuk olarak hoşuma gitmeyen bir oyuncu görünce gözümü kapatıyorum. Çirkinlik görmek istemiyorum. Güzelden, güzellikten hoşlanıyorum.
Yakup Sancı: Yönetmenlik yapmayı düşündünüz mü?
Halit Akçatepe: Ertem Abi benim yönetmen olmamı çok isterdi. Yıllardır oyunculuk yapıyorum ama oyunculuğa doyamadım. Oyunculuk yapmak istiyorum. Hem yönetmen olup hem de oyunculuk yapmayı sevmiyorum. Oyuncuya oradan geleceksin, şöyle yapacaksın, böyle oynayacaksın demek bana göre değil. Yönetmen olmaktan kaçtım. Ama senaryo çok yazdım. Zaten oynadığımız filmlerin senaryolarını beraber yazardık. Bizim 5 kişilik bir ekibimiz vardı. Her sabah 9 da toplanır senaryoyu açar üzerinde çalışırdık. Yazdıklarımızı Sadık Abi'ye (Sadık Şendil) verirdik. Sadık Abi'de toparlar bize gönderirdi. Sadık abi, Safa Önal'dan sonra en çok senaryo yazan kişiydi. Ziraat mühendisiydi ama o işi hiç yapmamış. Ziraat mühendisi olarak Bursa ya tütün yapraklarına bakmaya göndermişler. "Oğlum tütün yapraklarına bakıyorum ama hiçbir şey anlamıyorum ki" derdi. Senarist olmayı aklına takmış, çok güzel senaryolar yazardı.
Yakup Sancı: Bize Anneniz Leman Hanım'ı ve babanız Sıtkı Bey'i anlatır mısınız?
Halit Akçatepe: Annemin Tiyatrocu olmasının nedeni benim. Babamın tiyatrodan aldığı para yetmiyor zar zor anca evi geçindiriyormuş. Babamın kazandığı parayla annem meyve alamıyor, ben meyve yiyemiyorum diye de üzülürmüş. Küçüğüm o zamanlar ben hatırlamıyorum o günleri annem anlatırdı. Babama "çocuğun meyve yemesi gerek" demiş ama babam ne yapsın? Babama "ben de tiyatrocu olmak istiyorum, ben de oynayacağım. Kazandığım para ile Halit'e meyve alacağım" demiş. Sahneye çıkmış oynamış. Sonraları çok iyi bir oyuncu oldu. Annem bana meyve alabilmek için tiyatrocu olmuş. İçinde oyunculuk da varmış demek ki. Babam çok az sinema filminde oynadı ama annem çok oynadı. Türk sinemasının annesiydi. Bildiğimiz bütün oyuncuların annesini oynamıştır. Bir anne rolü olduğunda "Leman Hanım'ı çağırın" derlerdi. Çalıştığı filmlerde de çok başarılı oldu.
Babamdan çok şey öğrendim
Babam fiziki olarak yakışıklı bir adam değildi, hatta çirkin bir adamdı ama çok iyi bir komedyendi. Sahneye çıkıp da alkış almadan indiğini hatırlamam. Babam ile sahnede ilk defa karşı karşıya oynadığımda elim ayağım titredi. Heyecan yapacak ne var ki? Sahneye çıkacağım babamla oynayacağım diyordum ama öyle değilmiş. Babam bir devdi benim için. Ben 5 yaşından beri hep onu seyrettim, onun büyük işlerini gördüm, ona yapılan alkışı gördüm. Her ne kadar babam da olsa sahne heyecanı başka bir şeydi. Böyle bir adamın karşısında oynamak benim için kolay değildi. Babamdan çok şey öğrendim. İş'e saygıyı öğrendim en önemlisi. Babam işini çok severdi ve hep "Allah benim ömrümü sahne üzerinde alsın" derdi. Dinine de düşkün bir adamdı. Cuma namazlarını kaçırmazdı, bayram namazlarına beraber giderdik.
Babamı işini çok sever görünce ben de işimi çok sevdim, hala da seviyorum. Benim için işim en ön plandadır. Diğerleri ondan sonra gelir. Bir yere gideceğim zaman geç kalırım diye ödüm patlar. Eskiden Cihangir de oturuyordum küçük sahnede de tiyatro oyunumuz vardı, orada oynardım. Cihangir'den tiyatroya gitmek 10-12 dakika ama ben evden bir saat önce çıkardım. Kızlarım derlerdiki "baba niye bu kadar erken çıkıyorsun?". "Bir gün gelin benimle de görün niye erken çıktığımı" dedim. Aldım kızlarımı çıktık sokağa beraber yürüyoruz. Daha iki adım attım hemen bir önümüzü kesti "Aa Halit bey. Nasılsınız? İyi misiniz?" Tokalaştık öpüştük. Biraz yürüdük önümüze başka biri çıktı. 10 dakikalık yolu bir saate yürüdük. Kızlarıma niye erken çıktığımı gördünüz mü? dedim. Kızlar, "baba sen bir değil iki saat önce çıkmalısın, haklıymışsın" dediler. Ben onları hayatımda ilk defa görüyorum ama onlar beni hayatları boyunca gördüler, tanıyorlar. Seviyorlar, bana saygı gösteriyorlar ve gördüğünde de "merhaba" diyorlar. Ee şimdi benim çok acelem var sana bir merhaba diyecek vaktim yok kusura bakma mı diyeceğim? Bu olmaz. Bunun için bir yere gideceğim zaman her zaman erken çıkarım ki randevu saatimde söz verdiğim yerde oluyum. Otomobil ile gidiyorsam bile yolda lastik patlar, başka bir aksilik olur diye erken çıkarım. Hele bir de gideceğim yer tiyatro oyunuysa, ya geç kalırsam? Tiyatroyu bekletemezsin.
İçinde olacak seveceksin işini, işine sahip çıkacaksın
Sevgili Gazanfer Abi ile; Allah rahmet eylesin bir dizide oynadık. Beni de çok severdi. Bir diziye başlayacaktı "Halitciğim beraber çalışacağız" dedi. "Abi o zamanlar İzmir de olacağım Nisa Hanım'la çalışacağım nasıl olacak?", "bir şey olmaz evladım uçakla gider gelirsin" dedi. "Tamam uçakla gider gelirim de bindiğim uçak rötar yaparda ben oyuna yetişemezsem fena olur. Abi, çekimleri bir iki saat bekletebiliriz ama tiyatroyu nasıl bekleteceğiz?" dedim. "Halitciğim sen bu dizide oynamıyorsun" dedi. Çünkü beni anlıyordu. O da tiyatrocu, tiyatroyu çok iyi bildiği için "haklısın sen bu dizide oynamıyorsun" dedi. Bunlar öğretilmez. İçinde olacak seveceksin işini, işine sahip çıkacaksın. Genç arkadaşların parmağına bir şey olsa "eyvah ben hastayım gelemiyorum diyor." Bu olmaz.
Yakup Sancı: Özellikle tiyatro sanatçılarımız en üzüntülü günlerinde bile sahneye çıkıp oyunlarını oynadılar. Sizin de acılar içinde sahneye çıkmak zorunda olduğunuz oldu mu?
Halit Akçatepe: Babamı defnettim, gittim oyunumu oynadım. Annemi defnettim, gittim filmimi çektim. Üzüntü yaşıyoruz ama bunu içimizde yaşıyoruz. Bana aittir bu üzüntü. Başkasını ortak etmeme gerek yok. Tiyatroya 300-500 kişi oyunu seyretmeye gelmiş, benim annem öldü mü diyeceğim? Diyemezsiniz. Sizin üzüntünüz var olabilir ama o insanlar bunu bilmiyor, bilmesine de gerek yok. Onlar oyunu izlemeye eğlenmeye gelmişler. Dün geçmiştir. Yarın muamma, ne olacağını bilemezsin. Elinizde bir tek şey var, bugün, şu an. Benim için de şu an önemli. Şu an seninle röportaj yapıyoruz değil mi? önemli olan bu, dün ne olduğu, yarın ne olacağı önemli değil. Bence önemli olan anı yaşamak...
Ameliyat olduğumda doktora ben yarın çekime gideceğim dedim. "Halit Bey olmaz, müsaade edemem, ameliyat oldunuz" dedi. Dedi ama ben karnımdan çıkan hortumlarla, idrar torbasıyla çıkıp setime gittim oynadım. Ertesi gün de dublaja gittim. Canım yanmadı mı? Yandı ama ne yapayım? İş var, verdiğim söz var.
Yakup Sancı: İsmail Dümbüllü ekolünü devam ettirecek oyuncularımız var mı? İsmail Dümbüllü kavuğunu kim hak ediyor?
Halit Akçatepe: İsmail Dümbüllü'nün kavuğunu bana vereceklerdi ama ben İstanbul da değildim gelemeyeceğim turnedeyim, kusura bakmayın dedim. Yanlış işler yaptılar, olmaz. Herkes o kavuğu taşıyamaz. Münir abi Ferhan Şensoy'la çalışırken kavuğu ona verdi. Olmaz. Ferhan Şensoy o kavuğu taşıyamaz ki. İsmail Dümbüllü ekolünde bir oyuncu değil daha doğrusu. Sonra Müjdat Gezen'e geçti diye biliyorum ama Müjdat da devam ettiremez. İsmail Dümbüllü ekolünü Allah gecinden versin ama Erol Günaydın'la ben de gittikten sonra şimdilik devam ettirecek oyuncu yok gibi görünüyor. İleride çıkar mı bilemiyorum. Zaten Erol Abi'de çok az çalışıyor. Yaşı ilerledi, rahatsızlıkları var ama buna rağmen oturarak da olsa yatarak da olsa çıkıp oynuyor. Erol Abi de işini çok sever. Tiyatro konusunda deryadır.
Yakup Sancı: Çocuk yaşınızda sanat hayatınız başladı. Sinemadan, tiyatrodan manevi olarak çok kazancınız oldu. Maddi olarak da kazandığınız sizi mutlu etmeye yetti mi?
Halit Akçatepe: Ben bunca yıl sinemada oynadım, tiyatroda çalıştım. Ne oldu? Bu işi İran da yapsaydım Humeyni gelinceye kadar hazar kıyısında villalarım falan olurdu. Humeyni gelince beni asardı ama o gelinceye kadar da ben de bir şeyler kazanırdım. Kendi ülkemize kendi sinemamıza dönersek biz para görmedik. İki kızımı büyüttüm, yaşamımızı sağladık. Bundan da katiyen şikayetçi değilim. Çünkü ben istedim bu işi. Ben istediğim için de zorluklarına katlanmak zorundayım. Kimse beni zorlamadı, alnıma silah dayamadı illa bu işi yapacaksın diye. Polis, jandarma arkamda jopla dolaşmadı. Oyunculuğu ben istedim yaptım, mutluyum bu güne kadar yaptıklarımdan. Bu zorluk hala var, kabul ettik artık bu işi ve bu kadar para ile yaşamayı. Kazancımız bu günkü gibi anormal rakamlarda değildi ama "hakkınızı alamadınız mı?" derseniz aldım. Ama hak o zamanlar o kadardı. Hakkımı alamadım diye bir şikayette bulunmam.
Arzu filmdeyiz Münir Özkul abi ile beraber oturuyoruz. Bir oyuncu reklam filminde oynadı o zamanın parası ile 750 bin lira para aldı. Çok büyük bir paraydı. Münir Abi'ye dedim ki, "ya Münir Abi o 750 bin lira aldı, sen Münir Özkul'sun, senin daha fazla alman lazım". Münir abi, "Halit yavrum ben alamam o parayı. Ben o rakamı telaffuz edemem ki" dedi. Doğru söylüyordu biz o paraları telaffuz bile edemeyiz. Biz alışık değiliz öyle paralara. Bilmeyiz, görmedik, ama duyarız. Sevgili Suna Pekuysal "Halitciğim biz yüzde oncuyuz" derdi. Başrol oyuncusu diyelim ki 20 lira alıyorsa, biz 2 lira alıyorduk. Yani %10. Büyük paralar görmedik hakkımız o zamanlar o kadarmış demek ki. Suna Pekuysal da ömrünün sonuna kadar sahne üzerindeydi. Ben onu her gördüğümde ayağa kalkıp alkışlardım. Hasta haliyle bile sahneye çıkar şarkı söyler, dans ederdi. Suna Pekuysal da yaptığı işe aşık bir sanatçıydı.
Yakup Sancı: Kemal Sunal ile çok çalıştınız. Kemal Sunal'ı anlatır mısınız?
Halit Akçatepe: Kemal iyi bir oyuncuydu, sevgi dolu bir insandı. Çok şakacı bir insandı. Ama herkese karşı bunu yapmazdı. Aramızda çok şakalaşırdık. Biri geldiğinde suratını asardı. Ya Kemal biraz gülsün yüzün derdim. Laubalilikten hoşlanmayan bir insandı. "Güldüğüm zaman hemen cıvıtıyorlar, saçma sapan konuşmalar oluyor, böylesi daha iyi" derdi. Kemal ile rahat oynanırdı. Karşılıklı bir sahnede oynarken o bana oyun payı verir benim de oyunumu yapmanı beklerdi. Tiyatroda çalışmak kısmet olmadı ama sinemada çok çalıştık. Çok da güzel işler yaptık. Hatta Ertem abi bir ara Kemal ile beni ikili olarak düşünmeye başladı. Ama erken gitti.
Yakup Sancı: Evlilikler yaşadınız, ayrıldınız. Bu evliliklerden kaç çocuğunuz var?
Halit Akçatepe: Son evliliğim 12 yıl önce olmuştu, 2009 yılı'nda ayrıldık. Olmadı, devam ettiremedik yapacak bir şey yok. Daha önceki eşimden 2 son evliliğimden bir kızım var. 3 tane de torunum var. Küçük kızımın adını da Kemal koydu. Aslında adının yarısı demek daha doğru olur. Kemal düğünlere falan gelmezdi. Ben evlendiğimde de gelmedi. Sadece cenazelere gelirdi. Nikahtan sonra eve geldik, akşam Kemal telefon etti. "Bak kızın olursa adını Su koy" dedi. "Peki Kemal" dedim. "Su" güzel, hoş bir isim sonra kız doğduğu zaman Kemal de vefat etmişti. Düşündüm Su ismini. Çocuğa su ismini koyarsam ileride çocuk büyüyecek okula gidecek, evlenecek. Diyelim evlendi kız mutfakta eşi sesleniyor "Su"cuğum bana bir bardak su verir misin?" diyecek. Su oldu sucuk. Kemale de sözüm vardı "gün" ilave ederek Günsu koydum adını. Bu nedenle kızımın adının yarısını Kemal koymuş oldu. Bende verdiğim sözde durmuş oldum. Büyük kızım 47 yaşında, ortanca kızım 43, en küçük kızım Günsu ise 10 yaşında. En büyük torunum da 19 yaşında.
Yakup Sancı: Gençliğinizde çapkın biri miydiniz?
Halit Akçatepe: Öyle derler ben bilmem. Bir takım şeyler yaşadık geldi geçti.
Yakup Sancı: Pek çok sanatçımız köşesine çekildi ama siz hiç ara vermeden sinemada dizilerde her yıl birkaç projede yer aldınız.
Halit Akçatepe: Ekranlar çok kirlendi. Oynadığım diziler ailelerin izleyebileceği diziler. Her dizide kadınları soyuyorlar, yatağa giriyorlar. Tamam bunu seyredecek insan vardır ama her aile de bunu seyretmez. Çok yapmacık oynuyorlar, kadınların ağlamalarına tahammül edemiyorum. Yüzünü buruşturarak ağlamak ağlamak değildir ki. Ağlayacaksan ağlayacaksın gözyaşın akacak, o duyguyu hissedeceksin, hissettireceksin. Ağladığını zannediyor. Ama kendi zannediyor seyirci ağladığını hissetmiyor. Seyirci de bu oyunculuğu hem beğenmiyor hem de kabul ediyor. Kabul etmese reyting almaz, yayından kaldırılır bu diziler. Bu da çok ilginç...
Yakup Sancı: Geçmişten geleceğe uzanan köprüde sanat yapan yüreklerin kalplerini aralamaya devam ediyoruz. Haftaya bir başka kalpte buluşmak üzere...
Halit Akçatepe'ye Teşekkürler.