Yaklaşık 95 yıllık sinemamızın tarihi elbette pek çok acı ve tatlı olayla dolu. Bunları söyleşilerimizle sizlere ve geleceğe taşımaya çalışıyoruz. Bu hafta da bir dönem çok ünlü bir jön olup, sonra bir dramın içine düşen, yaşamıyla sinema camiasında tartışmalı bir isim olan sayın Mesut Engin'i konuk ediyoruz. İlgiyle okuyacağınız söyleşiyi Yakup Sancı gerçekleştirdi...
31 Temmuz 2012

1953 yılında Aydın Söke'de doğdu. 1970'li yılların başı, genç bir delikanlı olduğu yıllardı ve bir tek hayali vardı. "Artist olmak", tutkuyla istiyordu artist olmayı. Yakışıklıydı yakışıklı olmasına ama pek de kolay değildi onun için artist olmak. Hedefine ulaşmak için, bir dönem fotoromanlarda oynadı, mankenlik yaptı. 1973 yılında kaderini belirleyen, Ses Mecmuasının açmış olduğu yarışmaya katıldı. Erkek adaylar içinde birinci oldu. Aynı yıl, Erman Film teklifte bulundu ve Halit Refiğ'in yönettiği "Yedi Evlat İki Damat" isimli film ile kamera karşısına geçti.  İlk filmi ile birlikte isim yaptı. O artık kendi sözüyle "Artist"di. Sinema izleyicisi onu tanıyor, seviyordu. Başrol teklifleri üst üste geldi. Kısa sürede adından sıkça söz ettirdi.

Son yıllarda adından yine sıkça söz ettiriyor!

İnsan, şunu düşünmeden edemiyor. Neyi neden istiyoruz? Tutkuyla bağlanılan, tutkuyla istenilen bir şey, zamanla o insan için hayatının hatası olabilir miydi? Tutkuyla istediği sinema oyuncusu olmayı "artist" olmayı başarmış, tutkusu için yıllar sonra böyle diyordu Mesut Engin, "Sinemaya girmem hayatımın hatasıydı."

Hakkında çok şey yazıldı, söylendi. Bunlar doğruydu, yanlıştı, bilemiyoruz. Biz doğruya, yanlışa taraf olmadan, kendi sorularımıza cevaplar aradık.

Mesut Engin'in dünyasına hoş geldiniz...

Yakup Sancı: Sinemadan kopuşunuzun nedeni neydi?

Mesut Engin: Seks furyası vardı, bu furyanın içinde olmak istemedim, olmadım da.

Yakup Sancı: Sadece bu mu? Sizin sete geç geldiğiniz, iş disiplininizin olmadığı söylenir. Bu da size iş verilmeme nedeni olabilir mi?

Mesut Engin: Ben işime saygı duydum. Saatimde gittim, saatimde geldim. Böyle disiplinsizliği şimdi yapan olsa ona da kızarım. Ben öyle işler yapmadım. Krize girdim içkiye düşkünlüğüm oldu. Bunu söylesinler hayır demem. Ama işini aksatıyordu denildiğinde buna karşı çıkarım.

Yakup Sancı: Kadınlara düşkün olduğunuz bilinir. O dönemler özellikle bir kadına olan tutkunuz sizi zor durumlara soktu. Bunun da etkisi var mıydı?

Mesut Engin: Tabi ki erkek adamız, kadın kız hayatımızda çok oldu. Ama kimsenin peşinde ağlayan sızlayan biri olmadım. Beraber olduğum, beraber yaşadığım kadınlar oldu. Bunlara hayır demiyorum. Şimdi olsa şimdi de isterim bir ilişki. Benim aşkım sinemaydı.

Yakup Sancı: Ama kolunuzu yaraladınız bu kadın nedeniyle? Oysa o yıllar çok sayıda film çekiliyordu. Bu sakatlık işinizi engellemedi mi?

Mesut Engin: Engelledi. Sinirlendim cama vurdum. Cam da kolumu kesti. Uzun süre bu sakatlık nedeniyle çalışamadım.

Yakup Sancı: Şöhret olmanın getirdiği baskı, bu issizlik döneminde sizi nasıl etkiledi?

Mesut Engin: Psikolojik olarak bir çöküntü yaşadım. Hem şöhretim hem de çalışamıyordum. Zorunlu giderlerim vardı. Ben ve benim gibi onlarca arkadaşı, sinemada işin olmayışı zor koşullarda yaşamaya mahkum etti. Bir dönem ticaretle uğraştım. Bu işi de fazla sürdüremedim. Parasızlığın içinde olmama rağmen furyanın içinde olmadım. Bu da bana çok zorluklar yaşattı.

Kendimi alkole vurdum. Bir teselli aradım. Tabi hiçbir faydası yoktu, daha çok zararı vardı. Bunu biliyordum bilmesine ama alkol almadan da duramıyordum. Evimin altında bir kahvehane vardı. orda yangın çıktı, sonra benim evime de sıçradı bu yangın. Yaralandım. Hastanelerde yattım. İyileşmem zaman aldı. Moral olarak zaten çökmüştüm, bu yangın tuz biber oldu.

Yakup Sancı: Mesut Engin denilince ilk olarak sizin alkolik biri olduğunuz, sokaklarda kaldığınız hatırlanıyor. Sizi bu felakete iten ana neden neydi?

Mesut Engin: Sinemanın bitmesi, para kazanamamak sıkıntıların başlamasıydı... Elimdekini de alkole verdim. Alkol tedavisi gördüm. Şimdi çok şükür bıraktım.

Yakup Sancı: Siz sokaklarda çok kaldınız. Özellikle insanlar tarafından tanınan bir kişinin sokaklarda yaşama savaşı vermesine insanların bakışı nasıldı?  Neler hissediyordunuz? Sokaklarda yaşamak nasıl bir duygu anlatır mısınız?

Mesut Engin: İnsanlar beni tanıyorlar mı? Tanımıyorlar mı? Bunları hiç düşünmüyordum. Alkolü çok alıyordum. Sürekli bir bunalım içindeydim. Sokaklar deyince tabii herkesin gelip geçtiği sokaklarda kalmıyordum. Daha çok kimsenin olmadığı sokakları tercih ediyordum. İnsanların bakışı iyi değildi tabi. Kimi acıyor, kimi nefretle bakıyordu.

Yakup Sancı: Peki, çalışmıyorsunuz, paranız yok ve alkoliksiniz. Alkol alacak parayı nerden buluyordunuz?

Mesut Engin: Eş dost sağ olsun alıyorlardı.

Yakup Sancı: Hiç dilendiniz mi?

Mesut Engin: Mecbur kaldığım dönemler oldu.

Yakup Sancı: Sinemadan neler bekliyordunuz da olmadı?

Mesut Engin: Sinemada yine iyi filmlerin yapılmasını istedim. İyi filmlerde bana rol verilmesini istedim. Benim sinema insanlarından istediğim buydu. Türk sineması Seks furyası demek değildi ki. Şarkıcı, türkücü filmleri demek değildi ki. En iyi dönemimde beklentilerim olmadı. Şimdi artık bir beklentim yok. Şimdi film çekecek sinemacı kalmadı.

Sinema insanlarından şunu isterdim. Benim insanca yaşamımı sağlayabileceğim bir imkan. Bir ev, bir oda, bir yatak... Belli bir maaşım olsun. Peynir ekmek yiyeyim ama sokakta değil akşam evime gidip bir odalı evimde yiyeyim. İnsanca yaşayım. Darülaceze de, hastanelerde, arkadaş evlerinde, ve sokaklarda kaldım. Düzenli bir hayat için, çalışan bir beyin için bir evin olması şart.

Yakup Sancı: Devletten ve sinemanın varlıklı insanlarından ne istiyorsunuz?

Mesut Engin: Bir site yapsalar... Bir mutfak yapsalar... Yiyeceklerimiz temin edilse... İnsanca yaşamak istiyorum. Çok şey mi istiyorum? İsteklerim yalnız benim için değil. Tüm düşkün insanlar için yapılsın. Sokaklarda sinemacı arkadaşlar öldü. Ben de onlar gibi ölmek istemiyorum. Ama böyle yaşıyorum.

Yakup Sancı: Pek çok sinemacı için yapılmayan sizin için yapıldı. Siz sokaklarda perişan bir haldeyken yapılan haberler ve röportajlarla sesinizi duyurdunuz. Alkol tedavisi gördünüz. Dişleriniz yapıldı. Sinemanın vefakar insanları tarafından Darülaceze de kalma imkanı buldunuz. Bir süre sonra da burayı terk ettiniz. Darülaceze de size iyi bakmıyorlar mıydı da yine sokağı tercih ettiniz?

Mesut Engin: Sunulan hizmetler kötü diyemem. Dışarıda daha kötüydüm orada hem ilgiyi gördüm hem de bana saray gibi bir yer geldi. Yemeğimiz güzeldi. Yattığımız yerler temizdi. Darülaceze de bana sunulan hizmetlerden son derece memnundum. Darülaceze denilince eskiden kalma bir anlayış var, bu anlayışın aksine son derece güzel bir yerdi. Beden eğitimi yapardık. Sohbetler ederdik.

Yakup Sancı: Peki bu kadar rahat bir yeri neden terk ettiniz?

Mesut Engin: Çok daha yaşlı olsaydım bırakmazdım. Mücadele etmeden oraya sığınıp yatmak zor geldi, yapamadım. Kaldığım yer kötü değildi ama Mesut Engin ismi kötüye çıkmış bir isimdi.

Yakup Sancı: Adınıza bir plaket yapıldı ve bu plaketi bir arkadaşınızla insanlara sunuyorsunuz. İnsanlar ilgi gösteriyor mu?

Mesut Engin: Getirisi ne olabilir ki? Sinema sanatçısı olduğuma dair bir plaket. Gece yapıyoruz. Bu plaketi alarak maddi olarak yardımcı oluyorlar. Arkadaşlarım destek oluyor. Böyle yaşayıp gidiyorum. Yoksa yaşarken, canlıyken Mesut Engin'den bir şey görmemişler, fotoğrafından mı görecekler? Bazı insanlar ilgi gösteriyor, üç beş veriyor.

Yakup Sancı: Şimdi ne şartlarda yaşıyorsunuz?

Mesut Engin: Bu kadar sinema insanı sokaklarda evsiz barksız olarak öldü. Kim ilgilenecekse ilgilensin bizlerle. Ben ve benim gibi insanları kurtarsınlar. Sinemaya dün gelmedim. Koca bir ömür, koca bir hayat verdim. Zamanında kazandım ama çocuklarıma, torunlarıma kalacak para kazanmadım.

Yakup Sancı: Hiç evlilik yaptınız mı?

Mesut Engin: Evlendim, ayrıldım.

Yakup Sancı: Çocuğunuz var mı?

Mesut Engin:  Hayır.

Yakup Sancı: Zor şartlarda yaşayıp ölen sinemacılarımız oldu ama kimse için "Sinemanın yüzkarası, Yeşilçam'ın yüzkarası" denmedi. Sizin için Yeşilçam'ın adını kötüye çıkarttığınız söylenir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Mesut Engin: Niye adını kötüye çıkartıyormuşum? Bize sahip çıkılsa iki lokma ekmek yiyebileceğimiz bir evimiz olsa fena mı olur? Yeşilçam'ın yüzkarası Mesut Engin değil, Sinemacısına sahip çıkmayan Kültür Bakanlığıdır, devlettir. Hadi ben yalnız bir insanım. Çocukları olan insanlar var. Bu insanlara kol kanat olsun devlet. Yüzlerce dizi film çekiliyor. Hiç değilse bu dizilerde bir iş imkanı sağlansın. Ekmek verilsin. Aç karnına yat, aç karnına kalk. Para vermeyin iş verin. Kimse dilencilik yapmıyor, dilenci olmak isteyen de yok. İş verin yeter. Biz paramızı kazanır, ekmeğimizi alır yeriz.

Yakup Sancı: Dizilerden bir iş teklifi gelse çalışır mısınız?

Mesut Engin: Tabi ki çalışırım, niye çalışmayım? Yeter ki uygun bir rol olsun. Benim işim bu. 35 sene olmuş sinemaya gireli. Niye çalışmayım, niye iş yapmayım? Ama iş yok. Bir yere oturup bir bardak çay içecek paramız yok. Çalışırım yeter ki iş olsun.

Yakup Sancı: Size teklif gelmiyor. Peki siz iş arıyor musunuz? Dizi çeken herhangi bir yapımcıya gidip " Ben Mesut Engin... Bana iş verin, rol verin" dediniz mi?

Mesut Engin: Kime gideceğim? Nasıl gideceğim? Ben kendi derdime düşmüşüm, kendi yaşamımla mücadele ediyorum. Bunca yıl hizmet etmiş bir oyuncunun kalkıp yapımcının ayağına mı gitmesi gerekir. Ben şuyum ben buyum der derdini anlatırsın, bir de ters davranırlar. Moral iyice bozulur. Emek verenler sokaklarda ölüyor, hiç emeği olmayanlar dizilerde para kazanıyor. Dizinin birinde küçük bir rolüm olsa bir gelirim olur. Onunla yaşamaya çalışırım ama yok, yok, yok.

Yakup Sancı: Sinemanın herhangi bir derneğine gidip derdinizi söylediniz mi?

Mesut Engin: Yangınlar yaşadım, sakatlıklar yaşadım sahip çıkan olmadı. Şimdi mi sahip çıkacaklar?

Yakup Sancı: Pişmanlıklarınız var mı?

Mesut Engin: Var. Sinemaya girmek. Başka bir iş yapsaydım daha iyi olurdu. Bir meslek sahibi olurdum. Emekliliğim olurdu. Düzenli bir yaşamım olurdu. Haftalığım olurdu, aylığım olurdu. Sinemaya girmem hayatımın hatasıydı. Çok seviyordum sinemayı. Çok istiyordum içinde olmayı, oldum da. Ama keşke olmasaydım. En büyük pişmanlığım. Sinemaya girmiş olmak. Bu şartlarda nasıl yaşayacağız? Utanır olduk sokaklarda "Aa artist bak" dedikleri zaman. Yerin dibine giriyorum. Bir yer olsa, para sormasalar, iki bardak çay içebilsek. Akşam olunca yatacak yer düşün, sabah kalkınca karnının açlığını düşün. Bu mudur sinema artistliği?

Yakup Sancı: "Sinemaya girmem hayatımın hatasıydı." Diyorsunuz. Sinemaya girmek isteyen binlerce insan var. Onlara neler söylemek istersiniz?

Mesut Engin: Hiç heves etmesinler. Başka bir iş yapsınlar.

Yakup Sancı: Okurlarım sizin hakkınızda olumlu olumsuz düşüncelere sahipler. İnsanlara, "Ben kötü biri değilim" diyebiliyor musunuz?

Mesut Engin: Benim kimseye kötülüğüm olmadı. Ne yaptıysam kendime yaptım. İçkiyi çok içtim, adım kötüye çıktı. Onun bunun namusuna bakmadım. Kimsenin parasını çalmadım. Kimsenin işini bozmadım. Benim derdim kendimleydi. Adımı hep alkole yatırdılar."Bu adam çalışmıyor alkolü nereden buluyor?" Bunu hiç düşünen olmadı. Hep karalama haberler yaptılar. Görüntüyü benden aldılar, yorumu kendileri yaptı. Ben kötü biri değilim, sadece düşkünüm.

Yakup Sancı: Varlıklı ya da düşkün olması röportaj yapmamıza engel değildi. O, sinemamızın bir parçasıydı ve onun da söyleyecek birkaç sözü vardı. Bu sözlere tanıklık ettiniz. Gelgitlerin çok olduğu bu röportajın yorumunu siz değerli dostlara bırakıyorum. Bize katıldığınız için teşekkür ederim. Tekrar buluşmak dileğiyle...

Mesut Engin'e Teşekkürler.

Kaynak
Yakup Sancı
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)