1960’lı yılların sonu Amerikan Sineması için bir geçiş dönemi demekti aslında
31 Temmuz 2012

1960’lı yılların sonu Amerikan Sineması için bir geçiş dönemi demekti aslında. Sinema sektörü tüm gücüyle kendini gösterip, sanat dalları içinde en başı çekerken; popüler sinema anlayışının panzehiri olan, fazlaca rağbet görmek istemeyen ve gün ışığına çıkabilme kaygısı dahi yaşamayan bir sinema anlayışının ortaya çıkması da kaçınılmazdı kuşkusuz. Hedef kitlesini kolay kolay mutlu olamayan, müşkülpesent insanlardan oluşan ve ilk başlarda sadece birkaç bohem sinemaseverin oluşturduğu bu sinema devrimi, Amerikan Sineması’na bomba gibi düştü. Flesh’in ateşi sadece düştüğü yeri yakmadı. Benmerkezci sinema anlayışından sıkılan ve ortalama Amerikan kültürünün dayatmalarının çok uzağında yaşayan marjinal kesimler bu filme bir anda can simidi gibi sarıldılar. Filmin mesajı hiç de sıradan değildi ve hiç bilinmeyeni gözler önüne sermeyi vaad ediyordu. Mutlu bir ailenin yanında, Parçalanmış bir aile; kadın fahişenin yanında, erkek fahişe; pornografi malzemesi olabilen cinsel çağrışım nesneleri yanında, mesajı porno olmayan ancak çıplaklığı gözler önüne seren bir anlayışın ürünü olan bu film; bu grupların en büyük miti oldu.

Yapımcılığını, ölümünün üzerinden 20 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen hala unutulmayan yaratıcı ve renkli karakter yapımcı Andy Warhol (06/08/1928); yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını ise başlı başına bir fenomen olan Paul Morrissey'in yaptığı 1968 yapımı film, bugün efsane olmuş filmler arasında gösterilmesine rağmen, bazı eleştirmenler tarafından oldukça tiksindirici olarak telakki edilmeye devam ediyor. Sanatta iyi-kötü gibi değer yargılarının çok göreceli olduğu düşünülürse bu fikirlere itibar edilemeyeceği ortada…

Başlangıçta üçleme olarak tasavvur edilen ve bu fikre sadık kalınarak çekilen film, üçlemenin ilk filmi. Diğer filmler ise Trash ve Heat.

Film, New York City’de geçiyor. Film için alt kültürün kendi içindeki savaşı denilebilir. Başlıca karakterler; kendini sokaklara adayan “Joe” figürü ile 60’lı yılların diplerde yaşayan insanlar için tek meşruiyet  kaynağı Joe Dallesandro, Filmdeki travesti rolu ile hafızalara kazınan bayan cazibe merkezi Jackie Curtis, yine travesti rolünün hakkını fazlası ile veren bir başka kadın star Candy Darling, ve Joe’nin karısı  Geri rolünde vamp güzel Geraldine Smith var. Filmi çevirdiğinde henüz 17 yaşında olan Patti D’Arbanville ise lezbiyen sevgili olarak izleyiciye sunuluyor.

Filmde masum bir erkek olarak karşımıza çıkan Joe’nin bedeni film boyunca neredeyse tamamen çıplak. O dönemde yönetmenlerin pek cesaret edemeyeceği türden olan bu film çekim anlayışı, çıplaklığın bir adım ötesine geçerek; ereksiyon olmuş erkeği de tüm yalınlığı ile gözler önüne sermekteydi. Pornografi ile bağımsız sinemanın umursamaz sosyal ödevsizliğinin kesiştiği bu ince noktada film; cinselliği enjekte etmekten ve deşarj sağlama noktasından uzaklaşarak bir şehvet unsuru olmadığını hemen göstermekteydi.

Seks ve çıplaklık gibi bugün bile özümsenmesi kolay olmayan kavramların, bir erkek zihninden yola çıkarak ve bedeninde son bularak anlatılmaya çalışılması filmin en ayırt edici noktalarından biriydi. Seks tatmin edici olduğu kadar estetik açıdan da insan beyninde tinsel bir doyum sağlayabilirdi. Bu konu sinemaya taşınınca çıkış noktası görsel temas olacaktı. Sınırları zorlamak, suç işlemek, deşifre etmek ya da ahlaksızca davranmak, hesap vermeden gözler önüne serilebilecekti. Çünkü hayat yeterince acımasız ve gerçekti. Bu denli gerçek bir dünya varsayımında, en gerçekçi ve katı insanın bile düşlediği, yaşamak istediği bir dünya yaratılacaktı. Bu dünyada sıkıntı, dert ve yargılamaya yer yoktu. Bunu ancak bağımsız sinema misyonu başarabilirdi.

Filmin konusuna gelince... Aslında konusunun pek bir önemi yok: Film çıplak bir erkek bedeninin kamera açıları ile farklı noktalardan gösterilmesi ile başlamaktaydı. Daha sonra bu çıplak bendin yanına yan figür olarak kadın bedenleri eklenmekteydi. Joe, lezbiyen karısının, hastalıklı bir şekilde bağlı olduğu kız arkadaşını; kürtaj ettirebilmek için dahiyane bir fikir bulur. Film günlük 200 Dolara eşcinsel fahişelik yapmaya karar veren Joe’nin yaşamından bir günlük kesiti anlatmaktadır. Filmde ilk başlarda oldukça rahatsız edici gelen çıplaklık, Joe’nin psişik ve sosyal yönden anormal müşterileri ortaya çıkmaya başlayınca, yerini merak ve heyecana bırakıyor. Çünkü meslek grubu fahişelik dahi olsa, bu şekildeki patolojik müşterilerin oldukça sinir bozucu olduğunu söylemek gerekiyor. Joe, Müşteri bulmak için Travesti ve erkek fahişeler içinde ve seks randevuları vererek vaktini geçirirken,  oldukça çekici biri olması nedeni ile çevresinin de ilgi odağı olmaktan geri kalmıyor. Joe, film boyunca çıplak dolaşıyor, yatakta yuvarlanıyor, bazen bir kız ona oral seks yapıyor, bazen müşterileri ile tuvalette buluşuyor, bazen de film ile bütünleşmiş olan “Bebek Sahnesi”nde sevimli bir bebeğe kek yedirmeye çalışıyor.

Bir başyapıt...

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)