“Ağzımın payını aldım. Bir daha tövbeler tövbesi.” Leyla ile beraberliği karısının hapislere düşmesine neden olmuş. Şimdi böylesine pişman ama Nermin’in ‘münferit’ten kurtuluşu bir başka kadınla, Meral’le ilişkisi sonrasında olacaktır.
27 Şubat 2013

"Ağzımın payını aldım. Bir daha tövbeler tövbesi." Leyla ile beraberliği karısının hapislere düşmesine neden olmuş. Şimdi böylesine pişman ama Nermin'in 'münferit'ten kurtuluşu bir başka kadınla, Meral'le ilişkisi sonrasında olacaktır.

Ayhan Işık'ın, o yıllara kadar edindiği nispeten toplumcu görüntüsünden (Erler Film sayesinde) uzaklaştığı filmlerden biri. Nisan ayında çekilmiş ve 02 Mayıs 1966, Pazar günü (Beyoğlu) Şan Sineması'nda gösterime girmiş. Birkaç aylık bir kaçamağın neden olduğu, neredeyse onarılmaz sonucu düzeltmek için oradan oraya koşuşturan Ahmet'in öyküsü. 'Mert, kuvvetli, gözü pek ve cesur'. Usta bir oto tamircisi. 'En hurda, hatta uçuruma düşmüş takayı bile acenteden yeni çıkmış bir arabaya döndürürmüş'. Karısı Nermin ve oğlu Mehmet ile mutlu bir ailesi var. Daha doğrusu vardı. Bu mutluluk, hiç olmazsa bir müddet için bozulacaktır. Filmde göremeyeceğimiz 'arabası sık sık arıza yapan Leyla adında bir dansöz tamirhaneye gelir'. "İşte ne olduysa o gelişten sonra oldu." Önce gazinoya sonra da evine götürür Ahmet'i.

Hüseyin Usta daha ilk dakikalarda söylemişti; "Bu dalga nedir be Abi. Ne sende keyif bıraktı ne dükkânda tadımız tuzumuz kaldı... Korkuyorum. İçimden, acayip bir dalga olacakmış gibi geliyor. Ondan konuşuyorum." Dediği gibi de olur. Sevgilisi ile kaçmalara kalkar bizimki. Ancak Leyla bilinmeyen biri tarafından öldürülünce tesadüfen orada olan karısı suçlanacaktır. 'Zavallı bir kadın. Kimliği kimseliği kalmamış biri'. Oğulları, Hafize Teyze'nin evinde sığıntı. Ahmet "Hangisine acıyayım şaşırdım. İçerde boşu boşuna çile dolduran kadıncağıza mı yoksa her gün anasını sayıklayan şu öksüze mi" diyor. Leyla için üzülen yok. Ne de olsa 'dansöz'. "Böyle kadınların sonu böyle olur işte" diyor bir komşusu. Bu olayı kocasını eve bağlamak için kullanmıştır belki. En azından bir süre için.

Tamirhanesi Merkez Bankası gibi. Sevgilisi ile kaçmaya karar verdiğinde üzerindeki dâhil yanına 4 takım elbise almış. Münir'in otel ve meyhane borçlarını da ödeyeceğini söylüyordu. Viski ve konyaktan başka bir şey de içmiyor.

Arkadaşları 'Aslan' derlermiş. Karısı ile tartıştığı gece "Ben hep aynıyım. Değişen sensin asıl" diye durumu kurtarmaya çalışıyor ama Nermin'in her şeyi bildiğini anlayınca 'Aslan'lığından eser kalmaz. Süt dökmüş kedi gibi olur. Sıklıkla yaptığımız bir şeyi O daha çok yapıyor. 14 sahnede 38 kez yalan söylüyor. Martı Otel'e telefon ettiğinde bu öylesine belirgin ki yanındaki Hüseyin'e göz kırparak sevimli görünmeye çalışır.

Karısına ve 'zorunlu' sevgilisine verdiği yanıtlar benzer bir felsefeyi içeriyor. Geç kaldığı için merak eden Nermin'e "Korkma gece kaybolacak kadar bebek değilim"; Daha tanıştıkları gece beraber olmaları konusunda tereddüt eden Meral'e "Ne olur? Biz mektep talebesi miyiz yani" demişti.

Leyla'nın gösterdiği telefon defterinde 4 isim var; Meral, Münir (film boyunca 17 kez 'Münür' olarak söyleniyor), Mahmut, Murat. Görüş günü karısı bu sayfayı kendisine verdiğinde sıralama Münir, Mahmut, Meral, Murat olarak değişmişti.

Turgut Özatay'ın canlandırdığı Münir filmin en etkili kişisi. Diğer adları 'Kalbi Kırık' ve 'Kırık Kalp'. Leyla'nın (tam adı Leyla Hoşgör) eski eşi (başka bir yerde 'ilk kocası' olarak geçiyor). Kaldığı yerler, yaşadığı düşüşün göstergesi. Gösterişli Martı Otel'den Sirkeci'deki döküntü Canova Oteli'ne. Oradan da 'bilumum içki müptelası berduşun içtima ettiği' meyhane Mezbaha'ya. (Bu son yeri duyan Ahmet, O'nun 'kesicilik' yaptığını zanneder).

Hemen her sahnede alkollü. "İki saattir içtiğim yok. Dilim damağım kurudu. Bir dikeceğim şişeyi, ölene kadar ağzımdan çekmeyeceğim" demesinden nasıl bağımlı olduğu anlaşılıyor.

Faik Coşkun, Ahmet'i denetlemeye gelen polis sanıp eli ayağı birbirine dolaşan meyhaneci rolünde çok başarılı.

Mahmut İşler 'şeytanın ta kendisi'. Esrar ticareti yaptığı için doktorluk diploması elinden alınmış. Ama uyuşturucu işine devam ediyordu. Müşterileri Mehmet Büyükgüngör ve Erdoğan Seren. 'Eski Doktor'un iki katlı ahşap evini çok sevdik.

Mehmet Büyükgüngör'ün az bilinen bir yönü var; Besteciliği. İki şarkısı 50'li yıllardaki radyoda çalınırmış. (Hüseyni) 'Ay mısın, Güneş mi, Ateş mi Nesin' ve (Hüzzam) 'Bu Gecem de Yine Geçti'.

Meral'in senaryoda üç farklı soyadı var. Kara Kedi Gazinosu'nda 'Sayın'; Uçak bileti bürosunda 'Şahin'; Mahkemede 'Sözen'.

Gönül Yazar, ilki hicaz diğeri nihavent, iki şarkı söylüyor; 'Açılırsın Güzelim (Prozit)' (Sadettin Kaynak) ve 'Maksadım Birazcık Yine Naz Yapmaktı' (1965) (Yusuf Nalkesen).

Kahramanımız kendisini Fabrikatör Orhan olarak tanıtmıştı. Sonradan gazinoya şoför olarak girer. Nedeni de çok inandırıcı(!); Meral'i korumak içinmiş. Genç kadının "Niçin gittin Murat'a? Niçin işsizim dedin? O'nun yanına niçin girdin" dediği sahnede Nesrin Sipahi'nin sesinden 'Ankara Rüzgârı' (1965) (Gündoğdu Duran) duyuluyor.

Hapishanedeki bir ziyarette ise Alaaddin Şensoy'un söylediği "Ömrünün baharında//Tam gelinlik çağında//Beyaz bir zambak gibi//Soldu bitti Cemile" var.

Murat'ın '34 FR 689' plakalı Ford'unu 'Suçsuz Firari' (1966), 'Kolejli Kızın Aşkı' (1966), 'İntikam Uğruna' (1966), 'Beyoğlu Kanunu' (1966), 'Bar Kızı' (1966), 'Aşk Mücadelesi' (1966), 'Kardeş Kavgası' (1967), 'Parmaklıklar Arkasında' (1967) filmlerinden anımsıyoruz.

Nermin'in Leyla'yı aradığı telefon kulübesini 'Zehirli Hayat'ta (1967) tekrar göreceğiz.

'İdam Mahkûmu'nda dört 'soundtrack'tan melodiler var:

'Peter Gunn'daki (1959) (Henry Mancini) 'Dreamsville' (Filmin başında); 'Fallout!' (Hayri Esen'in sesi ile Ahmet'in Leyla ile ilişkisi anlatılırken); 'Sorta Blue' (Nermin mektubu okurken; Meral "Yakışıklı adamsın çarpıldım sana" derken); Main Title (Ahmet ve Münir kavga ederken; Murat, evinde Meral ile konuşurken).

'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Bond Back in Action Again' (Karısına "Şüpheci bir kadın oldun" dediği dâhil 6 sahnede). "Alpine Drive-Auric's Factory" (Leyla telefon defterini gösterirken). 'The Death of Goldfinger' (Ahmet, Leyla'nın ölümünü öğrendiğinde; Münir bıçakla Ahmet'in yatağına saldırdığında). 'Teasing the Korean' (Münir, Ahmet'in evine geldiğinde). 'Goldfinger-Instrumental Version' (Murat, Hisar'a gideceklerini söylerken).

'From Russia with Love'daki (1963) (John Barry) 'James Bond with Bongos'(Nermin, Leyla'nın evine girerken; Polis geldiğinde; Canova Oteli'nde). 'Gypsy Camp' (Ahmet tamirhanede elindeki listeye bakarken). 'Meeting in St. Sophia' (Hüküm okunurken).

'Lawrence of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Overture' (Mahmut "Bize numara mı yapıyorsun" derken; Ahmet'e hapishanede olduğunu anlatırken). "Sun's Anvil" (Mahkemede Murat, Mahmut yargılanırken).

'Du Rififi (Chez Les Hommes); Main Title' (1955) (Georges Auric) Striptiz sahnesindeki melodi.

Mahmut-Feridun Çölgeçen ve adamları Özdemir Akın, Lütfü Engin; Murat-Süha Doğan ve adamları Şevki-Mustafa Dağhan, Turgut-Necip Tekçe; Ahmet'e "Cinayet işlenmiş" diyen Silvana Panpani; '34 DF 221' plakalı Plymouth taksi çok güzeldi.

Tarihlerde biraz karışıklık olmuş. Leyla 24 Nisan 1966 günü öldürülmüştü. Meral, Ahmet'le tanıştığı gece, cinayet için "İki ay mı ne olmuş" diyor. Haftalar sonra gerçeğin ortaya çıktığı mahkeme sahnesinde ise duruşma 27 Nisan 1966 gün ve saat 10.30'a bırakılır.

Ahmet Akın'ı Hayri Esen; Meral'i Jeyan Mahfi Ayral; Nermin'i Çolpan İlhan; Münir Bilen'i Erdoğan Esenboğa; Hüseyin Usta'yı Rıza Tüzün; Murat Kazancı'yı Cahit Irgat; Leyla Höşgör'ü Altan Karındaş; "Olan bu tazeye oldu. O kaltak öldü. Kocası şimdi fink atıyordur" diyen mahkûmu Alev Koral; Zafer Önen iki kişiyi ("Arabama telaşla bindi" diyen şoförü ve Martı Otel'deki görevliyi) seslendirmiş.

"Soyunmak güzel//Sissi güzel//Aşk hepsinden güzel." Alman sanatçı Sissi Uragan böyle dermiş. Fırtına anlamına gelen soyadı gibi. Uzun boylu, beyaz tenli, yeşil gözlü, kumral. Tepebaşı, Cumhuriyet Pavyon'daki gösterisine 'kırmızı saten bir pelerinle' başlıyor. Sonra sıra 'tül payetlerle işli, etekleri siyah tüllü elbisede'. Striptiz yaparken çok hareketli ama 'seyredenler daha fazla terliyormış'. Leyla Tunca son anda vazgeçince bu rol için seçilmiş. 1963'teki bir söyleşide 'Türk erkekleri hakkındaki düşüncesi' sorulur. Verdiği yanıt çok ilginç; 'Daha hiç prova yapmamış'. 'İdam Mahkûmu'nda (1966) ise 'üç deneyimi var'. Meral'in nişanlısı, Münir ve Ahmet.

Röportajı yapan Halit Çapın'ın (Orhon Murat Arıburnu'nun yardımı ile) yazdığı şiir; "Rastık//Sürmeli//Eğreti benli//Sissi Uragan//Dürüm//Dürüm//Dürmeli//Seni bir fırına vermeli//Bir ustaca üfürmeli//Püf...//Dünya döndükçe//Ümit fakirin ekmeği//Ye Mehmet ye!"

Ahmetlerin Harbiye'deki (Ölçek Sokak, No. 20) ve Leyla'nın Levent'teki (Gül Sokak, No. 37) tek kilitli tahta kapılarını şimdikilerle kıyaslayınca 'hemcinslerimizden' korunmak için ne aşamalardan geçtiğimizi daha iyi anlıyoruz.

Murat, "Fena dadandı o herif" diyor. Şarkı söylerken Ahmet'in önünde süzülüp dökülmesini kıskanmış; "Neredeyse ağzına gireceksin." Meral "Herkese alaka göstermeye mecburum. Benim sanatım bu" deyince "Şimdi başlarım sanatından" yanıtını alır. Bir başka sahnede "Bu günlerde kahpe numaraları yapmaya başladın bana" demişti Murat. Bazı gazino patronlarının sanata verdiği değer böyle. O dönem tükürülmüyormuş henüz.

Ahmet'in 'Suçsuz Firari'den (1966) anımsadığımız evleri; Nermin-Çolpan İlhan ve oğlu Mehmet; Oto tamirhanesi; Hüseyin Usta-Nubar Terziyan ve karısı Hafize Teyze; Komiser-Tevfik Soyurgal; Martı Otel; Canova Oteli; Meyhane Mezbaha ve Meyhaneci-Faik Coşkun; Papyon ve yuvarlak çerçeveli gözlüklü Mahmut İşler-Feridun Çölgeçen; Adamları Özdemir Akın ve Lütfü Engin; Esrar alıcıları Erdoğan Seren ve Mehmet Büyükgüngör; Kara Kedi Gazinosu; Patron Murat Kazancı-Süha Doğan; Adamları Şevki-Mustafa Dağhan ve Turgut-Necip Tekçe; Avukat-Memduh Karakaş çok güzeldi.

'Sevgilisi' Leyla'nın öldürülmesi ve 'karısının' hapsedilmesiyle ne yapacağını şaşıran kahramanımızın söyledikleri.

Kendisine; "Nasıl olur, kim öldürür, kim? Ne iş, ne dertlere sardık başımızı?"

Nermin'e; "Asıl suçlu benim. Ben sebep oldum. Bana inan. Beni affedeceğini söyle yeter."

Hüseyin Usta'ya; "Ama gör bak, bu işin müsebbibi nasıl bensem gene ben temizleyeceğim."

'Impostor'daki (2001) Spencer Olham, Einstein'ın bir sözünü aktarır; "Sadece iki şey sonsuzdur: Evren ve insanoğlunun aptallığı. Ama evren konusunda emin değilim!"  

 

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)