‘Dead Ringer’daki (1964) ‘The Police is Waiting’ (André Previn). Ardında bıraktığı mektup; “Daima ben hata yaptım, cezasını sen çektin. Cevdet’i öldürdüğümden beri duyduğum azabı bilemezsin. Gayesiz, ümitsiz, sebepsiz yaşamak yerine bütün suçlarımı bir defada ödemek istiyorum. İlk defa korkmuyorum ve doğru bir iş yaptığıma inanıyorum.
08 Nisan 2013

'Dead Ringer'daki (1964) 'The Police is Waiting' (André Previn). Ardında bıraktığı mektup; "Daima ben hata yaptım, cezasını sen çektin. Cevdet'i öldürdüğümden beri duyduğum azabı bilemezsin. Gayesiz, ümitsiz, sebepsiz yaşamak yerine bütün suçlarımı bir defada ödemek istiyorum. İlk defa korkmuyorum ve doğru bir iş yaptığıma inanıyorum. Beni affet ablacığım. Gene de sev, unutma." İntihar etmekle, aslında, Türkan'ı cezalandırmış. Gazino sahnelerinde, leğen ve 30 model kollu Singer dikiş makinesinin başında geçen onca yıl boşa gitmesi dışında zavallı kadın artık mutsuzluğa mahkûm.


'Canım Sana Feda' 15 Haziran 1966 Çarşamba günü İstanbul, Bulvar Sineması'nda gösterime girmiş. Halit Refiğ'in o dönemki filmlerinde olduğu gibi çok sayıda aynadan çekim var.

Nilüfer Aydan 1961'de 'artık film için dahi olsa dans etmeyeceğini' söylemişti. 4 yıllık bir aradan sonra tekrar dans edince "İnsan büyük lokma yemeli ama büyük laf etmemeli" demiş. Tüller içindeki haliyle çok formda. Natalie Wood'dan bile daha güzel.

Türkan, kardeşinin okul masrafı için Cennet Pavyon'da dans ediyor. [Saksofon, bateri, org, akordeondan oluşan orkestranın adı 'Siyah Gözlüklüler' olmalı(!). Elemanların tümü koyu renk gözlüklü]. Kaç yıldır bu hayatın içinde. Erken bir uykuya hasret. Para nedir, hele parasızlık nedir iyi biliyor. "Sibel 10 yaşındaydı, ben de 15-16. Kimsesiz kalıverdik" demişti Ahmet'e. Önce fabrikada sonra bir sinema büfesinde çalışmış. Şimdi de dansözlük. Konsomasyona çıkmadığı için anca geçiniyorlar. Filmin ortalarına doğru Üstün Trikotaj'da satış elemanı olarak göreceğiz kendisini.

Kardeşinin gözü hep yükseklerde. Üsküdar İskelesi'nde karşılaştıkları Ahmet'in 'şoför' olduğunu anlayınca beğenmeyip yüzünü asmıştı. Delikanlının ablasıyla evlenmesi neyse de 'eline geçen paranın 800 lira olduğunu' öğrenince karşı çıkıyor; "Deli misin sen? O para ile yaşanır mı? Ölmeye yetmez o para." Odası şarkıcı, artist resimleriyle dolu. Erol Büyükburç, Alain Delon, Richard Burton, Brigitte Bardot, Fatma Girik, Tanju Gürsu. Türkan'dan farklı olarak Ye-Ye dansına meraklı. Kandilli Kız Lisesi'nde yatılı öğrenci. Hafta sonları getiriyor kirlilerini yıkanması için. İhtiyaçları hiç bitmiyor. Jimnastik yeni şort lazımmış. Siyah. Bir de beyaz pabuç. Sene sonu temsilindeki rolü tam kendisine göre. "Çok zengin bir kızım. Şarkı söylüyorum, dans ediyorum." Piyes için iki de elbise.

Ahmet, kız kardeşlerden de kimsesiz. "Bir kardeşi olmak az şey mi" demişti Türkan'a. Babası O küçükken ölünce annesi başkası ile evlenmiş. "Babaannem büyüttü beni. Ana dedim O'na. Geçen yıl öldü." Asıl annesi daha da önce rahmetli olmuş. "İşte böyle, yalnızlıktan bir türlü kurtulamadım" diyor. Genel Nakliyat'ta uzun yol şoförü. '34 DC 251' plakalı 'Dodge' kamyonu arkadaşı Feridun ile 'münavebeli' kullanıyorlar. "Gece gündüz hiç durmaz gideriz. Sırayla süreriz kamyonu. Bir O uyur, bir ben." Hakkını savunurken çok güçlü. Recep'in "Uzatma işte. Kaçakta mıyız? Koca şirket burası. Senin parana tenezzül etmez, korkma" demesini "Bırakmam zaten. Kuruşunu bırakmam"; "Az laf etsen iyi olur" demesini de "Ver hakkımı susayım" diye yanıtlıyor.

Filmin çarpıcı sahnesi. Hakları olan 1000'er lirayı alamamışlar. Cevdet Bey 'bu duruma çok üzüldüğünü, yanında çalışanların daima haklarını almaları gerektiğini ama şirkette işlerin iyi olmadığını' falan söylüyor. Laf olsun torba dolsun. Tam o sırada muhasebeci Mehmet Büyükgüngör eli kolu para dolu olarak gelir. Doksan ve Yaka Birlik şirketlerinden göndermişler. Cevdet "Sonra gelin, lütfen" diyerek 'sepetler' O'nu. Bizimkileri de 200'er lira vererek başından savmak ister. Ahmet'i tutmak ne mümkün. Sadaka istemiyormuş. "Dünyanın parasını kazanıyor, bir de utanmadan yalan söylüyorsun." Cevdet "Çık dışarı saygısız herif! Benimle nasıl böyle konuşursun?" dediğinde aldığı yanıt 60'ların toplumcu ortamındaki beklentiyi yansıtıyor; "İlerde başka türlü konuşacağız. Kuruşuna kadar ödeteceğim sana." 'İlerde', belki de o hiç gelmeyecek olan 'ilerde'.

'İlerde başka türlü konuşmayı' hayal edenlerin günümüzde iş bulmak için yalvarır durumda olmaları ne acı. 12 Eylül döneminde bir tekstil patronu "Şimdiye kadar işçiler güldü biz ağladık, şimdi gülme sırası bizde" demişti.

Ahmet'in kabul etmediği parayı Feridun, 5 kez "Sağ olun Beyim, çok sağ olun" diyerek kabullenir. Saygısını göstermek için odadan geri geri ve eğilip bükülerek çıkıyor.

Kendisine kızamıyoruz. Çünkü öyle bir ortam ki 'Cevdet' dedikten sonra 'Bey' dememek bile zor.

İşhanındaki levhada Atatürk'ün terzisi (daha doğrusu 'bir terzisi') Sami Özgiritli'nin adı var. 25 yılda topladığı yarım milyonluk antika koleksiyonu, vasiyeti üzerine Topkapı Müzesi'ne kalmış ve ziyarete açılmış (Temmuz, 1978). Tarihle uyumlu bir şekilde 78 parça mobilya, halı, kristal, gümüş, porselen sofra takımları.

Feridun'u çok sevdik. 'Jack Reacher'deki (2012) Reacher-Tom Cruise'un dediği gibi; "Not the best, not the worst." Belki mükemmel değil ama çok kötü de değil. Cennet Pavyon'da Ahmet 3 kişi ile dövüşürken "Ne duruyorsun, bir şey yapsana" diye yardım isteyen Türkan'a (arkadaşını göstererek) "O yapıyor ya" karşılığını veriyor. Bir başka sefer arkadaşı, 4 kişi tarafından dövülürken gözlerini şapkası ile kapatmaktan başka bir şey yapmamıştı ama olsun. Hasta annesini düşünüp işsiz kalmaktan korkmasını anlayışla karşılıyoruz. "Biraz da sesini çıkar be. Gençsin, mesleğin var. Bu kadar ezdirme kendini... Korkma, işsiz kalmazsın. Ölmezsin hemen" diyecektir Ahmet.

Lokantadaki nişan sahnesinde kahramanlarımıza "Mesut olun. Sağlıklı olun. Yuvanızın bereketi olsun. Diktiğiniz fidan kök salsın, tutsun" diyor. Ancak (genç kıza bakarak) "Şu fakir Feridun da senin gibi bir kız bulsun" diye eklemesi gizli duyguların açığa vurulması olabilir mi?

Annesi Talia Salta'yı daha çok sevdik. Ahmet'e fikir veriyordu; "Arayın hakkınızı. Hükümete gidin. Polise, mahkemeye gidin." O yatalak haliyle bile oğlundan daha cesur. "Hakkınızı arayın." Babaannesini anımsatırmış kahramanımıza hep.

Cüneyt Arkın, 'Gurbet Kuşları'nda (1964) Halit Refiğ tarafından keşfedilen dövüş yeteneğini bu filmde 4 kez sergiliyor. Cevdet'i 10 yumruk bir tekme ile dövdüğü sahne ve açık renk spor pabuçları harikaydı. Hızını alamayıp Gülgün Erdem'i de tokatlıyor. Her şey bir yana alkol krizi geçiren Sibel'e "Bunu çoktan hak etmiştin" diyerek dört tokat vurması anlaşılır gibi değil.

İşadamı, çocukları ile Üstün Trikotaj'a gelmiş. Türkan'ın Tülin'e adını sormasını fırsat bilerek kur yapıyor. "Söylesene ablaya, Tülin desene... Sen de O'nun adını sorsana... Memnun oldum demeyecek misin yavrum. İsminiz de sizin kadar güzel desene."

Senaryoda çocukları Tülin ve Cengiz ile ilgili bir hata var. Cevdet evde "Kızımı yuvaya, büyüğü yatılı okula verdim" demişti. (Bu durumda Cengiz daha büyük.) Bir sonraki sahnede ise karısından söz ederken "Cengiz'in doğumundan kısa bir zaman sonra terk etti bizi" diyor. Bu durumda ise Tülin daha büyük. Karısı için de önce 'öldü' sonra 'ayrıldık' diyecektir.


O zamanki deyimle, bütün 'artı-değer'i bayanlara harcıyor. '34 AS 137' plakalı 'Chevrolet'nin dili olsa da anlatsa. Kim olduğunu öğrenemediğimiz karısı, Türkan, Sibel, Gülgün Erdem ve sonda telefondaki bayan.

Recep rolündeki Nusret Özkaya 1955'ten ('Dağları Bekleyen Kız') beri Yeşilçam'da. Fakat adıyla bilinmiyormuş. "Şimdi gitsen, karıma sorsan Nusret'i tanır mısın diye, (O da kimmiş) diye sana sorar. Anlayacağın herkes beni Camgöz diye bilir. Ben Türk Sineması'nın Camgöz'üyüm." 'Paralı Askerler'in (You Can't Win 'Em All) çekimleri sırasında (Eylül, 1969) Mete Akyol'a söylüyor bunları. 'Fosforlu Cevriye'de (1959) canlandırdığı karakterden hatıra kalmış bu lakap. "Eziyorum Allahıma kadar bütün o büyük aktörleri. Öyle kuvvetli bir rol işte. Ve ben de, şaheser oynuyorum, şaheser. Döktürüyorum, Allahıma kadar. Öyle bir tuttu ki rol. Ondan sonra adımız her yerde 'Camgöz' kaldı, Abi. Böyledir işte, hikâyesi adımızın" diyor. Filmlerde dövüşçü ve tecavüzcüymüş. Michele Mercier'i tanımıyor ama Anjelik'i biliyor(!); "Fena kadın değil Abi. Yalnız hafifçe, afedersin, zayıf gibi. Bizim Türk tipine gitmez bu karı."

Mete Akyol bu konuşmanın o kadar etkisinde kalmış ki ertesi gün Michele Mercier ile 'röportaj' yaparken "Bakın Miss Anjelik" diyor. Artist hemen düzeltir; "Benim adım Michele. Bana Michele diye hitap edin."

Filmin başlarında gece işten çıkınca sataşanlardan korunmak için küçük bir tabanca almıştı Türkan. Sona doğru kitap açacağı ile Cevdet'i öldüren kardeşini korumak için cinayeti üstlenir. Tutukluyken ziyaretine gelen Ahmet "Sen öldürmüş olamazsın. İnanmam. Tabancan vardı. Tabancanla vururdun" diyor.

Filmdeki melodiler.

'Mantovani Film Encores' albümündeki (1957/58) 'Laura' (1944/45) (David Raksin / Johnny Mercer) Jeneriğin ikinci kısmında. 'Three Coins in the Fountain' (1954) (Jule Styne / Sammy Cahn) Sibel ve Cevdet dans ederken.

'More Mantovani Film Encores'daki (1959) 'Be My Love' (1950) (Nicholas Brodzsky / Sammy Cahn) Jeneriğin 22 saniyelik ilk kısmında; '34 DH 326' plakalı 55 model DeSoto taksi ile Türkan'ı evine bırakırken; Üsküdar Rıhtımı'nda; Dikiş makinesiyle kardeşine bluz dikerken; Filmin sonunda. 'A Certain Smile' (1958) (Sammy Fain / Paul Francis Webster) Boğaz'ı gören tepede ayrılırlarken; Ağaçlıkta evlenme teklif ederken; Aylar sonra karşılaştıklarında; Dolmabahçe'nin orada konuşurlarken; Lokantada yüzükler takılırken; Sibel'in sözlerini yumuşatarak Türkan'a anlatırken. 'The High and the Mighty' (1954) (Dimitri Tiomkin / Ned Washington) Ahmet'in yüzündeki yaralar için konuşurken. 'Friendly Persuasion' (1956) (Dimitri Tiomkin / Paul Francis Webster) Cevdet, çocukları ile 'Üstün Trikotaj'a geldiğinde; Türkan, giysileri işadamının evine götürdüğünde.

'Mantovani Magic' albümündeki (1966) 'Stardust' (1927/29) (Hoagy Carmichael / Mitchell Parish) Türkan, pencereden Ahmet'in gidişini izlerken.

'Peanut Vendor (El Manicero)' (1958) (Moises Simon) Sibel, elinde bavul hafta sonu tatili için eve gelirken.

'Runaway' (1961) (Del Shannon / Max Crook) Sabahın üçünde dans ederken radyodaki melodi.

'Dead Ringer'daki (1964) 'The Police is Waiting' (André Previn) Türkan ve Cevdet lokantada karşılaşınca; Sibel, ablasının Cevdet ile evleneceğini öğrenince; Ahmet "Senin için bir Sibel var zaten. Gerisi boş" derken; Türkan kardeşinin bıraktığı mektubu gözyaşları içinde okurken.

"Breakfast at Tiffany's" filmindeki (1961) 'Something for Cat' (Henry Mancini) Sibel, Ahmet'in taksisine binerken.

'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Teasing the Korean' Türkan, Cevdet'in öldürüldüğünü anlayınca ve polis eve geldiğinde. 'Gassing the Gangsters' ve 'Dawn Rain on Fort Knox' Cevdet'i öldürürken ve bunu ablasına anlatırken.

Türkan'ın Cennet Pavyon'daki nefes kesen dansları 'Mevlana Oyun Havası' ve 'Azize' (Suat Sayın / Birsin Kozluca) ile.

Feridun-Tuncer Necmioğlu; Annesi-Talia Saltı; Papyonlu, purolu gazino patronu-Vahit Volkan; Recep-Nusret Özkaya; Adamları Cevdet Balıkçı, İsmet Erten, Çetin Başaran; Cevdet'in 'yeni dalgası' Gülgün Erdem; İçki masasındaki Behçet Nacar; Hapishane görevlisi-Hikmet Gül; Uşak Mustafa-Nuri Genç; Savcı-Muzaffer Yenen; Doktorlar Saltuk Kaplangı ve Muammer Gözalan; Garson-Nizam Ergüden; Muhasebeci-Mehmet Büyükgüngör; Üsküdar Rıhtımı çok güzeldi.

Türkan'ı Adalet Cimcoz; Ahmet'i ve Savcı Muzaffer Yenen'i Abdurrahman Palay; Sibel'i Jeyan Mahfi Ayral; Cevdet'i Süha Doğan; Recep'i Agâh Hün; Cennet Pavyon'daki garsonu ve Türkan'a "Gel bakayım, yavrum" diyerek sataşan kişiyi Zafer Önen; Eve gelen polisi ve "Çıkalım lütfen" diyen ikinci komiseri Rıza Tüzün; Mustafa-Nuri Genç'i iki kişi (Fikri Çöze ve Rıza Tüzün); Muhasebeci Mehmet Büyükgüngör'ü iki kişi (ilki Zafer Önen) seslendirmiş.


'A Certain Smile' (1958) (Sammy Fain / Paul Francis Webster). Ağaçlar arasında Ahmet'in evlenme teklifi. "Anlatması zor. Senin gibisini hiç görmedim. Görseydim, bunca zaman yalnız olmazdım zaten. Kimseye bırakmaz evlenirdim. Daha çok kazanırdım o zaman. Süslü püslü bir ev yapardım. Bahçesi, çiçeği bile olurdu. Uzun yola, gece işine gitmez erkenden koşar gelirdim. Yemez yedirir, giymez giydirirdim. Ne üzer ne ağlatırdım. Öyle bir severdim ki... Ömrüm boyunca severdim." Ancak, dansı hemen bırakmalıymış. Genç kızın tek isteği kardeşinin okulunu bitirmesiydi. Bunun için dansa bir müddet daha devam etmekten başka çaresi yok. "Evlilik kolay değil bu zamanda. Bir başına bile güç durumdasın. Beni ve kardeşimi de sırtına yüklenemezsin" diyor. Ahmet ise hayalci; "Olsun! Bakarım evvel Allah." Üstelik bunu söylediği sırada Genel Nakliyat'dan ayrılmış ve işsizdi. Biraz daha esip gürledikten sonra 'ömrü boyunca seveceğini' söylediği kızı bırakıp gider. Aylar sonra da "Olmuşu geçmişi unutalım" diye geri gelecektir.  

  

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)