“Sen beni teselli edemezsin baba. Kızma ama artık senin kolların boş ve kuru geliyor bana.” Oysa bir zamanlar ancak orada huzur buluyordu. Avni Bey’in ‘milyonlarca kişiye yetecek kadar olan sevgisi’ şimdi O’na yetmiyor; “Sebebini anlatamıyorum. Ben de anlamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Şu anda bir kelebek kadar başıboş ve hürüm. Ne yaptığımı bilmeden, bir baharlık ömrü olan bir çiçek gibi yaşamak istiyorum.”
25 Nisan 2013

"Sen beni teselli edemezsin baba. Kızma ama artık senin kolların boş ve kuru geliyor bana." Oysa bir zamanlar ancak orada huzur buluyordu. Avni Bey'in 'milyonlarca kişiye yetecek kadar olan sevgisi' şimdi O'na yetmiyor; "Sebebini anlatamıyorum. Ben de anlamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Şu anda bir kelebek kadar başıboş ve hürüm. Ne yaptığımı bilmeden, bir baharlık ömrü olan bir çiçek gibi yaşamak istiyorum."


'An American Tragedy' (1925) (Theodore Dreisen) (Bir Amerikan Faciası) (1976-Altın Kalem Klasik Romanlar-Çeviren Aydın Pesen) adlı roman ve 'A Place in the Sun' (1951) adlı filmin siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması. Kitap çok çarpıcı. Clyde Griffith  (filmde 'George Eastman') amcası Samuel'in (filmde 'Charles') fabrikasında çalışmak için New York'a (filmde 'California') gelir. Kontrol edemediği hırsı nedeniyle iki aşk arasında kalır. Fakir Roberta Alden ve zengin Sondra Finchey (filmde Alice Tripp ve Angela Vickers). Olaylar cinayet işlemesine ve idamına kadar varıyor. Elizabeth Taylor'lı Hollywood filmi 09 Haziran 1955, Perşembe günü Ar Sineması'nda gösterilmişti.

 

1963 yaz aylarında çekilen 'Beyaz Güvercin' 01 Ocak 1964, Çarşamba günü (Pangaltı) İnci, (Taksim) Taksim, (Aksaray) Bulvar, (Beşiktaş) Gürel, (Balat) Milli sinemalarında gösterime girmiş. Başlangıcı 'Severek Ölenler/Kartalların Öcü' (1965) ve 'Son Hatıra'ya (1968) benzer. 'Hayat dolu bir genç kız hasta'. Babası Avni Bey "Ameliyat, Avrupa, Amerika" diye yırtınmakta. 'En ufak bir tavsiyeye milyonlarını verecek'. Kızını çok seviyor. 'Çok' kelimesi bile az. "Kızım, benim olmayan şeylerde bile her şeyimdir benim" gibi anlaşılması zaman alan laflar ediyor. Ancak durum umut verici değil. Dört Türk profesörü yanlarına bir İngiliz bir de Alman doktor alarak, Filiz'in durumu için, toplantı yapmışlar. 'Bunlar kalp hastalıkları üzerinde en salahiyetli kimselermiş'. Profesör Ömer Başkul'un söyledikleri "Hayat Bankası'nda bir milyonluk krediyi bir nefes sıhhat iflas ettirir" ve "Metanetinizi muhafaza edin" gibi şeyler. Bir keresinde "Tıbbın ve bütün müspet ilimlerin kabul ettiği bir şey vardır" deyip biraz duralıyor. Biz 'ne diyecek' diye beklerken cümlesini tamamlıyor; "Mukadderat." Söylediği çare "Bekleyeceğiz Avni Bey". En 'salahiyetli kişilerin tavsiyesi'; Beklemek. Ameliyat 'çok kısalmış bir hayatı daha da kısaltabilirmiş'. Kurtuluş ümidi %1 (başka bir sahnede 'binde bir') bile değil. Bu arada Filiz 'evlenmeyecek ve âşık olmayacak'. Manolya çiçeği gibiymiş. "Bir erkek dokunduğu an solacak." Oysa acılı baba 'normal bir insan olmasını, sevmesini sevilmesini ne kadar ister'miş. Ömer'in yanıtı o günlerde pek taze olan 27 Mayıs'a bir gönderme mi; "Hep öyle dostum. Bazen cemiyetin düzenini bozmaya mecbur oluyoruz."

Göksel, 'Son Hatıra'daki (1968) Ferit gibi iş verir umuduyla amcasının kapısına ('rahmetli' babasının sürgün olduğu köyden bir ayda) gelmiş. Asım'ın oralara gönderilme nedeni tam belli değil. Bir sahnede soygunculuk, bir başkasında sahtekârlık. Rıza, kardeşinin öldüğünü öğrenince "Kurtuldu desene. Anadolu'nun en ücra bir köşesinde yaşamaktan daha iyidir" diyor. 'Ölmenin yaşamaktan daha iyi olduğu bir yer'. Ne kadar rahatsız edici bir değerlendirme. Ülkemizin her bölgesi birbirine yakın gelişmişlikte olabilse.

Delikanlı en ağır iş, en zor iş, ne olursa olsun, hamallık etmeye bile razı; "Hırsız, katil, dolandırıcı. Eğer böyle kötü bir insan olmamı istemiyorsanız bana bir fırsat verin, son bir fırsat" diyor. Amca Bey "Sen de baban gibisin. İsyankâr... Hırsız'ın oğlu katil olur" gibi kırıcı laflar etse de sonunda yumuşar. Çalışkanlığı ile iyi bir işçi ve sonra da kalfa olur kahramanımız. Kadeh kırma sahnesinde Rıza Bey, Leyla'ya evlenme teklif eden yeğenini "Aferin Göksel, adam olmaya başladın" diye kutluyor. Aldığı yanıt; "Adam olmaya mı yoksa adamlıktan çıkmaya mı başladım bunu zaman gösterecek."

Fabrikada Fadıl Garan ile hafifçe kırlaştırılmış saçlı Zeki Dinçsoy var.

Rıza Bey, koleji bitiren oğlu için bir davet vermiş. Göksel'e gönderdiği mektupta "Yengen ve kardeşlerin senin de gelmeni istediler" diyordu. Orada (oğlu Ayhan ve kızı Sumru rollerindeki) Celal Ersöz ve Aydan Adan ile karşılaşıyoruz. Karısını film boyunca göremeyeceğiz. Muzaffer Yenen de hazır ve nazırdı. Kumaş fabrikatörü amca, Göksel'in kıyafetini beğenmemiş; "Yarın seni benim terziye yollayayım." Oysa delikanlının üzerindeki takım elbise az bulunur güzellikteydi.

Konuklar arasındaki Leyla "Demek Rıza Bey'in yeğenisiniz. Benim babam da Rıza Bey'in fabrikasının biraz ötesindeki fabrikanın sahibidir" diye tanıtıyor kendini (aslında fabrikasını). Öyle romantizmle falan ilgisi yok. ['İntikam Uğruna' (1966) filminde tekrar göreceğimiz Kalkavanların villasındaki] Havuz'lu sahnede Göksel "Beyaz Güvercin! Benim yüzümden, bizim yüzümüzden yaralandı" gibi duygusal sözler ederken Leyla "Canım bırak şu beyaz güvercini, kanaryayı. Beni düşün, beni sev" diyerek delikanlının dudaklarına yapışmıştı bile.

Sadettin Erbil, Hüseyin Baradan ve Senih Orkan; Ferit, Rafet ve Müfit rollerinde.

Belki iyi korunamadığından Show Tv'deki gösterimde Göksel'in Filiz'le tanıştığı, O'na Beyaz Güvercin adını verdiği ve ellerinin ilk kez birbirine değdiği 6 buçuk dakikalık üç sahne kaybolmuş.

'34 AD 377' plakalı-804 numaralı belediye otobüsü ve az bulunur güzellikteki Taksim yolcuları. Biletçi-İsmail Varol; Biraz önce denize düştüğü için üzerinde bilet parası (50 kuruş) olmayan Ferit; O'nu beleşçi/lüpçü zanneden Necdet Yakın ile 'meşhur dolandırıcı Eyüplü Halit'e benzeten Hüseyin Salıcı; 'Kızıyla damadının barışması için fukaraya adadığı 50 kuruş'u Ferit'e veren Talia Salta; "Ben senin nerden hanım ablan oluyorum. Olsam olsam kızın olurum" diyen Jale Öz; Mürüvvet Sim'in seslendirdiği Müşerref Çapın.

'Baytar Mesut Akyol' hafifçe başından yaralanan Filiz'e iğne yapar. 'Kalbe bir takviye' içinmiş. Para da almaz. Borçları 'onu nikâhlarına şahit olarak çağırmak'mış. '4 Türk profesör, bir İngiliz bir de Alman doktor' tedavi edememişlerdi. Genç kızı (Göksel'in sevgisini saymazsak) Mesut iyileştirmiş olabilir mi? Ancak sondaki nikâha çağrılıp çağırmadığı belli değil.

Filiz'in daha önce 'mühim bir gönül macerası'; Göksel'in de hiç kız arkadaşı olmamış. Şaşırtıcı bir şekilde 'ölüm' sözcüğünü 22 kez kullanıyorlar. "İnsanlık tarihi en güzel ölümü görecek. Ölümsüz bir ölüm. Dünyanın en güzel ölümü." Genç kız 'dün gece' bir roman okumuş. "Sonunda kız da çocuk da intihar ediyorlardı. Böyle sonu ölümle biten romanlara bayılıyorum... Seven insanların birbirleri için hayatlarını feda etmelerinden güzel ne vardır" diyor. Oysa ikisi de öyle genç, öyle güzel ki konuşacakları son konu bile olmamalı bu. Romancı olmak istiyordu. Kitabı babasının parası ile bastıracak, okuyucuları da babasının parası ile bulacakmış.

Göksel köyden otostopla (Avni Bey'in deyişi ile 'Beleş Nakliyat Şirketi' ile) gelir. Son iki buçuk lirasını '34 AC 571' plakalı kamyon şoförüne verir. İşçi olarak başladığı fabrikada kâhya olur. Leyla ile evlendikten sonra da fabrikatör. Kısa sürede "Geçen senelerdeki randımanı beğenmedim. Bence bu fabrikanın kapasitesiyle bu randımanın iki misli üstüne çıkarabiliriz" diye konuşabileceği müthiş bir gelişme. Hiç sevmediği ve en ufak bir ilgi duymadığı Leyla ile evliliği romandaki bir cümleyi anımsattı; "Bir insana karşı hiçbir ilgi duymazken ilgisi varmış gibi davranmak ne güçtü (sf. 266)." Zaten Göksel 'bütün kadınlardan nefret ediyor'; Biri hariç. Başkası ile evliliği de O'nun yaşaması için(!). Aylar sonra perişan haldeydi. Avni Bey, sanki bu durumla hiç ilgisi yokmuş gibi "Göksel neyin var oğlum... Kendine gel, sarhoşsun. Aklın başında değil" diyor. Aldığı yanıt; "Eserinizi iftiharla seyredebilirsiniz... Asıl şimdi aklım başıma geldi. Ayıkken dinlemiştim seni. Şimdi Filiz'i bırak desen sana yuh çekerim." Delikanlı fabrikatör olmuş ve koca bir köşkü var ama oraya gitmek istemiyor. "Filiz'in olmadığı hiçbir yer benim değil." Leyla ile boşanması karşılıklı yapılan 'cürmü meşhut'lar sayesinde.

Geçici olarak ayrıldıkları sahnede kendisini 'paracı olmak ve namussuzlukla' suçlayan Filiz'e "Dünyadaki en kuvvetli şey paradır. Beni para mağlup etti. Dünyada her şey para ile oluyor... Ne yapalım, şimdiye kadar namuslu oldum da ne oldu" demişti. Sırf genç kızın sağlığı(!) için söylediği şeyler zamanımızda en geçerli kural.

Hemşire rolündeki Merih Dinçsoy (Toros), o yıllardaki hayat arkadaşı Zeki Dinçsoy ile aynı filmde. Tiyatro, sinema ve televizyon çalışmaları dışında az bilinen bir özelliği daha var sanatçının: İngiliz Filolojisi mezunu. 'Gözlerinin Hapsindeyim' (Kayahan) adlı eserle katıldığımız 35. Eurovision Şarkı Yarışması'nda (1990) ekibimizin tercümanı olarak yer almış.

Filmdeki melodiler.

Sabite Tur Gülerman'ın söylediği 'Beyaz Güvercin' Jenerikte. Belirtilmemiş ama büyük olasılıkla Metin Bükey'in bir bestesi; "Beyaz kanatlarınla//Sen tertemiz aşkımsın//Kalbimin en tatlısı//Beyaz rüyalarımsın."

'Warsaw Concerto' (1941/42) (Richard Addinsell) Göksel içki kadehini sıkarak kırarken ve Çay Bahçesi'nde (Avni Bey'in arzusuna uygun olarak) Filiz'den uzaklaşırken. Bu melodinin sözlü iki şekli; 'The World Outside' (1958) (sözler Carl Sigman) ve 'The Precious Moments' (1980) (sözler Leslie Bricusse). İlkini 'The Four Aces', ikincisini Matt Monro plağa okumuştu.

Ray Conniff'in ('s different) albümündeki (1959/60) 'Beyond the Blue Horizon' Filizler Sapanca'ya giderken ve Göksel otostop yaparken. 'All the Things You Are' (1939/44) (Jerome Kern / Oscar Hammerstein II) Bindiği kamyon bozulunca. 'You Must Have Been a Beautiful Baby' Filiz, Göksel ile konuşmak için fabrikaya geldiğinde. 'Rosalie' Göksel sevmediği Leyla'dan ayrılırken ve Filiz, babasının peşine taktığı üç adamından kaçarken. 'A Love is Born (Song of the Trumpet)' Avrupa'ya giderlerken.

'Quando, Quando, Quando' (1962) (Testa / Renis) Koyun dolu kamyonla seyahat sırasında. Engelbert Humperdinck, İngilizce sözlerle (Pat Boone) söyleyecektir; 'Tell Me When' (1968).

Acker Bilk'in klarnetinden 'Strangers on the Shore' (1961) (Acker Bilk) Fabrikaya geldiğinde.

'La Paloma' (1863) (Sebastian Iradier) Fabrikada çalışırken.

Percy Faith'in 'Porgy and Bess' albümündeki (1959) 'Catfish Row' (1935) (George Gershwin) Üç sahnede (Filiz, hemşirenin okuduğu gazeteden Göksel'in evleneceğini öğrendiğinde; Reha Yurdakul bizimkileri izlerken; Filiz'i kaçırırken). 'The Strawberry Woman and the Crab Man' Filiz ve Göksel, Selahi İçsel'in hanına sığındıklarında.

'Symphonie Fantastique, Op. 14' (1830) (Hector Berlioz) 'I. Réveries-Passions' (05.16'dan itibaren) Handa beraber olduklarında. 'III. Scéne Aux Champs' (11.18'den itibaren) Avni Bey, Göksel'i sahil yolunda zil zurna sarhoş bulduğunda.

O dönemin modası herhalde, Hulusi Kentmen 6; Hüseyin Baradan ve Senih Orkan 3'er sahnede iki renkli pabuçla görünüyorlar.

Dr. Ömer Başkut-Nuri Altınok; Baytar Mesut Akyol-Ertuğrul Bilda; Balıkçı Temel-Ali Şen; Leyla-Sunay Uslu ve sevgilisi Reha Yurdakul; Avni Bey-Hulusi Kentmen; Rıza Bey-Rıza Tüzün; Fabrika Bekçisi-Osman Türkoğlu; Hancı-Selahi İçsel; Polis-Yavuz Karakaş; Otel görevlisi-Zeki Sezer; Arabacı-Ahmet Kostarika; Otobüs yolcuları Jale Öz, Necdet Yakın, Hüseyin Salıcı, Müşerref Çapın; Hemşire-Merih Dinçsoy; Fabrika görevlisi-Zeki Dinçsoy; İki partide karşılaştığımız Muzaffer Yenen; Leyla'nın 'İstanbul H. 43 825' plakalı arabası; Sahil yolundaki 'İstanbul H. 64 337' plakalı 'Chevrolet' taksi çok güzeldi.

Asım'ın bir zamanlar sürgün gittiği köy. Göksel'i bayıltıp oraya göndermişler. Atlı arabanın sürücüsü Ahmet Kostarika "Sen ayrıldığından beri buralar hiç değişmedi. Eski hamam eski tas" diyor. Oysa değişen çok önemli bir şey var. Filmin çevrildiği 27 Ağustos 1962'de Amerika ile 'Barış Gönüllüleri' anlaşması imzalanmış. Göksel orada 'iyiliğimiz için' harıl harıl çalışan 'coni'yi görmüştür belki. Temel Reis, kahramanlarımızı Amerikalı zanneder. 'Fan fin fon' diyerek konuşmaya çalışıyor. Selahi İçsel de "Bizim han bu havalinin en meşhur hanıdır. Hep yeni evliler gelir. Geçenlerde Karamürsel'de evlenmiş bir Amerikalı karı koca buraya balayına geldiler" diyor. Ancak 'havalinin en meşhur hanında' elektrik yok. "Allah bu radyolardan razı olsun" diyerek transistorlu bir radyo getirir kahramanlarımıza.

Göksel'i Abdurrahman Palay; Filiz'i Jeyan Mahfi Ayral; Avni Yurtsever'i Kemal Ergüvenç; Leyla'nın sevgilisi Reha Yurdakul'u Toron Karacaoğlu; Rafet'i Sadri Alışık; Ferit'i Sadettin Erbil; Müfit'i Senih Orkan; Rıza'yı Rıza Tüzün; Ayhan'ı Fuat İşhan; Ahmet Kostarika'yı Zafer Önen; Necdet Yakın kendisini seslendirmiş.


Gelişmekte olan bir ülkenin süper güce seslendiği şarkı. Han sahnesinde, dışarıda yağmur yağarken ve Teddy Randazzo'nun sesi ile 'One More Chance' (1961) (Bobby Weinstein); "One more chance//One more chance//All you ask is one more chance//To break my heart." Ertan Anapa, Yalçın Ateş 6'lısı eşliğinde yanıt veriyor; 'Git Artık' (1969) (Sezen Cumhur Önal).                     

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)