“Niçin paşa kızısınız? Niçin basit bir köylü kızı değilsiniz? O zaman her şey ne kadar kolay, saadet bana ne kadar yakın olurdu.” Bunları yazıyor Udi Selim mektubunda. Belki de ‘bu kadar kolay’ olmadığı için ‘böylesine büyüktür’ aşkı. “Aramızdaki uçurumu kapayacak, bizi birleştirecek ilahi bir mucize yok mudur” diyor ardından.
17 Mayıs 2013

"Niçin paşa kızısınız? Niçin basit bir köylü kızı değilsiniz? O zaman her şey ne kadar kolay, saadet bana ne kadar yakın olurdu." Bunları yazıyor Udi Selim mektubunda. Belki de 'bu kadar kolay' olmadığı için 'böylesine büyüktür' aşkı. "Aramızdaki uçurumu kapayacak, bizi birleştirecek ilahi bir mucize yok mudur" diyor ardından. Aslında 'o uçurumu kapayacak ilahi mucizeyi' yaşıyor da farkında değil. 'Paşa kızı'nın zor; 'Basit bir köylü kızı'nın kolay elde edileceğini zannetmesi de bu aşkın sarhoşluğundan olsa gerek.


Adı önce 'Osmanlı Kabadayısı' olarak düşünülen film Şubat sonu ve Mart başında çekilmiş. Gösterime girişi 24 Nisan 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) İnci ve (Beyoğlu) Lale sinemalarında. Jenerikteki Ahmet Kostarika, Çetin Dağdelen, Tevfik Soyurgal ve Haydar Karaer'i ('Karael' yazılı) filmde göremedik. Doksan üç dakikalık filmin 11 buçuk dakikası şarkı-türkü.

Meşrutiyet dönemi. (Ancak sokaktaki çamurda bu yıllarla pek uyuşmayan taşıt tekeri izleri var). "İstanbul'un nabzı Direklerarası'ndaki salaş tiyatrolarda atardı." Haftanın muayyen günleri hanımlara ayrılmış. Ahali, vükela, vüzera herkes orada. Ortaoyunu ve kukladan sonra Mine Soley, tüm güzelliği ile bir kanto söylüyor; 'Fındıkkurdu'. "En sonra da sahneye ince saz takımı gelirdi." Udi Selim 'kısa zamanda devrin hanımları arasında büyük sükse yapmış'. Güzel, aslan gibi bir genç. "İsmi geçtiğinde yürekler heyecanla titrer, gözler süzülür, içler çekilir, nice gönüllerde fırtınalar kopardı."

Annesinden başka kimsesi yok. Ekâbir konaklarında musiki dersleri veriyor. Babası Udi Tahsin, artık Yemen mi Kafkas mı bilinmez, uzak bir diyarda şehit düşmüş. Delikanlının talibi çok. Şaziye Moral "Bilsen kimler haber gönderip sana kızlarını vermek istiyorlar" demişti. Hele bir tanesi varmış ki, Allah bağışlasın, çok beğenmiş yaşlı kadın. "Pek namuslu pek hanım hanımcık doğrusu. Tam sana göre. Görmüş geçirmiş bir ailenin kızı." Gelin adayının değil, babasının adını öğreniyoruz. Mısır Çarşısı'nda aktarmış. Aktar Rıfat Efendi.

Kahramanımız, şimdilik, bu bahsin açılmasını istemiyor. Elbet bir gün dünya evine girecek ama 'önce yapmak istediği bir sürü iş, erişmeği birçok merhale varmış'. Üstelik henüz hiç kimseyi sevmiş değil.

"Bu koca konakta canımız sıkılıyor. Müsaade ederseniz paşa babacığım, biz musiki dersi almak istiyoruz." Nilgün'ün bu küçük isteği büyük bir aşkla sonuçlanacaktır. Bahriye Nazırı Kerim Paşa karısını yıllar önce kaybedince tüm sevgisini kızına vermiş. Bir köşkte yaşıyorlar. İç çekimler Horhor'daki Suphi Paşa Konağı'nda, dış çekimler Kandilli'deki Mehmet Abut Bey yalısında yapılmış. Yeğenleri Pervin ve Necip de orada. Necip bir mülazım. Bab-ı Hümayun'da Hünkâr Yaveri olarak tayin edilmiş amcası sayesinde. Nilgün'le izdivaçları için de söz almış.

Nilgün ve Pervin'deki musiki aşkı Direklerarası'nda Selim'i dinledikten sonra başlıyor. "Ne güzel adam" diye fısıldıyorlardı Dadı-Dursune Şirin'e. Ut veya mızrabına hâkimiyeti ile ilgili bir şey söylememişlerdi. Tahmin edileceği gibi musiki hocaları Selim olur. Zaten Paşa da Udi Tahsin'i tanır ve çok takdir edermiş eskiden. "Ut çalmak bir dad-ı haktır. Demek bu müstesna kabiliyet babadan oğla intikal etmiş" diyor.

Dersler sırasında biz de bilgileniyoruz. 'Musikinin temeli usulmüş ve usuller değişik ritimdeymiş'. Dört dörtlük, dokuz sekizlik, iki dörtlük, üç dörtlük gibi. Örneğin 'düm tek tek düm tek' dört dörtlükmüş.

Bu durumdan memnun olmayan tek kişi Necip. Selim'i kıskanmış. Bu nedenle udun adı bile 'zımbırtı' olmuş. Neler söylemiyor ki; "Bu zımbırtının sesi sinirime dokunuyor (oysa ders meselesi ortaya çıkmadan önce zevkle dinliyordu) senin pis suratın da"; "Ayağını kes bu konaktan"; "Küstah"; "Çalgıcı köpeği (iki kez)"; "Bu adam"; "Eceline susadı köpek". En iyi yanıtı yine Selim'den alır; "İnsan paşazade de olsa, çalgıcı da olsa her şeyden önce insandır. Fakat görüyorum ki siz insanlığınızı unutmuşsunuz." Bu da yeterli olmayınca kılıçla haddini bildirmek zorunda kalır. Filmde 80 saniye süren düello sahnesinin çekimi bir saatten fazla sürmüş. O devirlerdeki kavgaların pek çoğu gibi bu düğüşün sebebi de 'kadın ve aşk'.

Aslında Nilgün de başlangıçta oldukça acımasız. İlk ders öncesinde "Aklımı başımdan aldı. Ben O'nu görür görmez âşık oldum galiba" diyen Pervin'e, biraz da kıskançlığın etkisiyle "Aa, o nasıl söz öyle? O kim sen kim. Alt tarafı bir çalgıcı parçası" demişti. Sonradan çok sevmiş delikanlıyı. Bir ara Necip sorun çıkarınca "Ümit ederim ki bu hadiseler derslerimizin kesilmesine mani olmaz" diyecektir. 'Mani olmaz' yerine 'neden olmaz' demeliydi ama heyecandan biraz şaşırdı galiba.

Dahası Selim bile "O bir paşa kızı, bense bir çalgıcı parçası" diyor kendisi için.

Kerim Paşa da kızı ile olan 'muaşakasını' öğrenince açar ağzını yumar gözünü; "Aşağılık şarkıcı, adi bir çalgıcı." O kadar kızgın ki, bir sahnede 'Udi' diyeceğine 'Tamburi' diyor. Avni Dilligil'in seslendirmesinde ufak bir hata var. "Kanunsuz Bekir çetesi gemiyi ('gemi') azıya almış, astığı astık, kestiği kestik ortalığı kasıp kavuruyorlar" ('kavuruyor')." Paşa, 'istintak', 'şerir', 'sirkat', 'malûmattar', 'icbar etmek' gibi anlamakta zorluk çektiğimiz sözcükler kullanıyor. Yine de cümlenin gelişinden anlamlarını çıkarabiliyoruz. "Ben senin kusurunu yüzüne vurmaktan 'ictinap ederken' sen utanıp sıkılmadan soruyorsun"; "Benim 'intihabım' asil ve faziletli bir gençtir. Senin 'intihabın' da adi bir çalgıcı"; "Bu 'habaset', bu 'melanet' ne kadar zaman devam edecek".

Selim bunalmış yakınıyor; "Üç kuruş para için bir ömür boyu didinmeye, kibar konakların şımarık çocuklarıyla uğraşmaya değer mi? Bir de insanı küçümsemiyorlar mı. İşte o gücüme gidiyor anne." Şaziye Moral'ın yanıtı 'moral' verici; "Başkalarını küçümseyenler kendilerinden emin olmayanlardır oğlum. Kıymetli insanların kalbi güvenle dolu olur." Yine de delikanlı "Devir değişti anne. Şimdi insanları, serveti ve mevkiiyle ölçüyorlar" düşüncesindeydi.

Necip, kahramanımızın annesini döverken bir hata var; Vurmak için havaya kalkan sol eli, sağ el olarak iniyor.

Bekir, Şaziye Moral'ın 'dayısının oğlu'. Lakabı 'Kanunsuz'. Herkes böyle tanırmış kendisini. "Hâlbuki ben kanunsuz değilim. Benin kanunum da var, kitabım da var. Ama ben kanunlarımı kendim yapar, kitabımı kendim yazarım." Zamanımızda yaşasa bir demokrasi kahramanı olurdu.

Çekimlerdeki söyleşide Filiz Akın'ın Ünal Yiğitdinç'e söyledikleri; "Bu film hepimizi, içinde yaşadığımız dünyanın katı geçeklerinden koparıp eski devirlere sürükledi. O devirlerde yaşamayı ve bir paşa kızı olmayı, konaklarda musiki dersleri almayı gerçekten çok isterdim." Kartal Tibet de benzer düşüncede; "Bu imkânsız bir şey ama zaman olarak geri dönülse, ben de o devirde yaşayan meşhur Udi Selim olmak isterdim." Gülbin Eray ve Önder Somer ise 'içinde yaşadıkları zamandan memnunlar'. Yanıt olarak gülümsemekle yetinmişler.

Türker İnanoğlu, 'Bay Sinema'da (2004) (Giovanni Scognamillo) köşkten kaçışı anlatıyor. "Binanın yanında bir ağaç vardı ve filmde binadan ağaca ve ağaçtan aşağı atlama sahnesi bulunuyordu. Kartal orayı biraz yüksek gibi gördü. Kendisine aynı yerden Cüneyt Arkın'ın atladığını söyledik ve atlamaya razı oldu." Ancak sanatçı 'ağaca ve ağaçtan aşağıya' değil doğrudan 'aşağıya' atlıyor. Kartal Tibet bu sırada üzerinde olan gösterişli paltosunu 'Son Gece'nin (1967) mezarlık sahnesinde giymişti.

Filiz Akın ilk ut dersindeki küpe ve kolyeyi 'Silahlı Paşazade'de (1967) 'Telgrafın Tellerine'yi söylerken; 'Solsan da Sararsan'ı söyledikleri sahnedeki elbiseyi yine 'Silahlı Paşazade'de (1967) Şahin-Cüneyt Arkın'ın affedilmesi için ricacı olurken kullanıyordu. Gülbin Eray, ut çalarkenki kravat desenli elbiseyi Filiz Akın'dan ödünç almış. 'Silahlı Paşazade'de (1967) kanun çalarken üzerindeydi.

Kantocu Mine Soley; Udi Selim'in annesi Şaziye Moral; Dadı-Dursune Şirin; Kanunsuz Bekir-Mehmet Ali Akpınar; Adamları İdamlık Mustafa-Enver Dönmez, Zulümcü Tayyar-Necip Tekçe, Pranga Nuri-Hüseyin Zan, Müebbet Osman-Ali Seyhan ve Kazıkçı Gafur; Kerim Paşa'nın yardımcısı Renan Fosforoğlu;  Nilgün ve Selim'in buluştukları Çınarlı Yol çok güzeldi.

Sonunda Necip, döverek Şaziye Moral'ın ölümüne neden olduğu için tutuklanır. Kahramanımız ise Nilgün ile mükâfatlandırılıyor. Ne ceza ne bir şey. Oysa zaptiyeleri yaralamış ve öldürmüş. "Vuruyor, basıyor, yakıyor, soyuyordu. Soygunlar soygunları takip ediyor, namı memleket-i Osmaniye'nin dört bucağına yayılıyordu." Affedilmesinin bir nedeni 'bilhassa haksız kazanılmış servetlerin düşmanı' olmasıdır belki. 'Dalavereci para babalarına, murabbacılara, insafsız tefecilere, istifçi karaborsacılara' insaf ve merhameti yokmuş. Çok şükür zamanımızda böyle kişiler hiç mi hiç kalmadı!

Filmdeki melodiler.

'Hicaz Makamında Ut Taksimi' Annesi "Babanın bu bestesi, içimdeki eski hatıraları canlandırdı" derken.

"Üsküdar'a Gideriken" Direklerarasında.

'Arabaya Taş Koydum' Direklerarasında.

'Kürdili Hicazkâr Saz Semaisi' (Kemani Tatyos Efendi) Selim köşke geldiğinde.

'Ferahfeza Peşrevi' (İsmail Hakkı Bey) Pervin, ut çalan Selim'in eline dokunduğunda.

"Ferahfeza Saz Semaisi'nin 4. Hanesi" (Tamburi Cemil Bey) Nilgün, delikanlıya gizlice mektup verirken.

'Al Sazını Sevdiceğim' (Sultanîyegâh) (Bimen Şen) (Enstrümantal) Selim mektup yazarken.

'Ey Çeşm-i Ahu Mehlika' şarkısının giriş sazı (Acem Aşiran) (Nikoğos Ağa) Zaptiyeler götürmeye geldiklerinde.

'Kadifeden Kesesi' Meyhanede Bekir'le konuşurken.

'Hicaz Peşrev' (Neyzen Salim Bey) Direklerarasında seyirciler Selim'i isterken.

'Cleopatra'daki (1963) 'Main Title' (Alex North) İki sahnede (Kerim Paşa, kızı ile konuşurken ve Udi Selim'in işine son verirken).

'The Bible: In the Beginning...'deki (1966) 'Cain and Abel' (Toshiro Mayuzumi) Çete, polis baskınından kurtulduğunda.

'Doctor Zhivago'daki (1965) "Komarovsky and Lara's Randezvous" (Maurice Jarre) Selim, kaçırılan Nilgün ile karşılaştığında. "Lara's Theme" Filmin bitmesine yakın birbirlerine sarıldıklarında.

Udi Selim, (Alâaddin Şensoy'un sesiyle) üç şarkı söylüyor; "Beyoğlu'nda Gezersin", 'Kederden mi Neden Bilmem' (Hicaz) (Nasibin Mehmet Yürü / Ahmet Refik Altınay), 'Ey Büt-i Nev Edâ' (Hicaz) (İsmail Dede Efendi / Enderuni Vasıf Bey).

Nilgün de (Sevim Şengül'ün sesi ile) iki şarkıya eşlik ediyor; 'Al Sazını Sevdiceğim' (Sultanîyegâh) (Bimen Şen), 'Solsan da Sararsan Yine Gül Pembe Dehensin' (Hicaz) (Mısırlı İbrahim Efendi / Ahmet Refik Altınay).

Selim'i Hayri Esen; Nilgün'ü Jeyan Mahfi Ayral; Necip'i Erdoğan Esenboğa; Pervin'i Altan Karındaş; Kerim Paşa'yı Avni Dilligil; Selim'in annesini Şaziye Moral; Bekir'i Kemal Ergüvenç; Pranga Nuri'yi Pekcan Koşar; Meyhaneciyi Zafer Önen seslendirmiş.


Provalarda Metin Bükey'in çaldığı ama filmde kullanılmayan Hüzzam şarkı (Aleko Bacanos); "Aşkın beni bak gülme, ne müşküllere saldı//Leyl-i emelim zulmet-i hicranına daldı//Kahrınla inadınla gönül sanki bunaldı//Vallahi inan kurtuluşum lûtfuna kaldı."  

 

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)