Yönetmen Selçuk Aydemir ile 'Düğün Dernek' filminin setinde biraz sohbet ettik...
14 Ağustos 2013

Sinematürk:  Türk sinemasının bu günkü durumu ile ilgili fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Selçuk Aydemir: Ne düşünüyorum... O kadar genel bir soru sordunuz ki bir an açılamadım. Ne düşünüyorum, ne düşünüyorum... Bence, tabi karamsar bir tablo yok benim kafamda hiç de, çok başarılı genç yönetmenler var.  Bir şekilde işte şu oyuncunun, türkücünün filmi mantığıyla yapılmış, bu mantalite yavaş yavaş değişiyor ve bu değişimin içinde olmak benim için çok önemli. Yani ben de bir yerinden tutabiliyorum o işin. Mesela bazı saçma sapan filmlerl iken komedi, hani Şafak Sezer'i alalım bilmem kimi alalım, bilinen birine yazdıralım, üç gün sonra çekelim modeliyle yürürken bir yandan, artık daha ayakları yere basan ve seyircinin böyle filmlere itibar etmiyor oluşunu görmek benim için çok mutluluk verici bir şey. O filmi yapan adam için çok kötü belki ama bunu uygun bir şekilde yazın ama mutlaka. Ya şu çok önemli yani; Türkiye'de çok şişirilmiş, işte üç tane beş tane meşhur adam yan yana getirilmiş, filme yaldır yaldır şeyler yapılmış ve gitmiyor! Acayip mutlu oluyorum ben ya. Evet böyle olması lazım sürtsün burnunuz biraz. Okuyun yani ilk önce çekeceğiniz filmi. Azıcık emek verin, üzerine çalışın başka bir şey yapın, estetiğiyle oynayın, seyirciye yeni bir şey sunun. Yok, aynı şeyi tekrarlıyorlar ve buna göz yummuyor artık seyirci. Beni en çok mutlu eden o. Seyirci artık çok daha bilinçli. Ve pislik yapabiliyor yani yapımcıya. Benim için çok önemli o.

Sinematürk: Peki Türk sinemasının gittikçe tanınmaya başlayan yönetmenlerinden biri olarak sizce Türk sinemasının gidişatındaki yeriniz nedir? Kendiniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

S.A.: Kendim hakkında ne düşünüyorum. Ya bir şekilde, benzetmek değil niyetim ama, zamanında Ertem Eğilmez'in yaptığının bir farklı modelini yapabiliyor olmak beni inşallah bir şey yapacak. Hani yapmak istediğim, varmak istediğim nokta da o. Hani bir şekilde çalıştıkları insanlarla hakikaten mutlu olabilen ve aynı insanlarla bir çok projeyi hayata geçirebilen bir yapıyı oturtabilirsem, yani bizim işleyişimizi, benim niyetim yani... Türk sinemasındaki yerim şu olsun dediğim nokta aslında o, Ertem Eğilmez sinemasındaki gibi; hani iyi ya da kötü, oyuncular belli, naifliği belli filmlerin. Yapılacak şeylerin kumaşı belli, asla kendini tekrarlamadan, hep yeni şeyler üreten bir ekibin içinde olmak. İnşallah olacak.

Sinematürk: Peki Türk sinemasında, bugün oyuncuların geldiği nokta ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

S.A.: Beni şaşırtan çok fazla oyuncu var. Yani bir, iki değil. Yani Kıvanç'tan (Tatlıtuğ) tutun yine Mert Fırat'a... Yılmaz Erdoğan'ın filmide, ki Devrim ablayı ilk orada görmüştüm. Şu değil yani; ilk başladıkları noktada durmuyorlar. Mesela gıptayla izliyorum ben Kıvanç'ın gelişimini. Aynı zamanda Kenan'ın (İmirzalıoğlu) gelişimini. Hani hiç beklemediğim bir şeydi belki de. Vaat edilen şey belliydi ve o çerçevede kalacaklardı ama değil. Sürekli geliştiriyorlar kendilerini. Genç kuşaktan çok fazla var. Ulaş bunlardan bir tanesi. Barış Yıldız bunlardan bir tanesi. Şaşırtıcı derecede iyiye gidiyorlar ve inşallah çalışma fırsatı da bulurum diğerleri ile de. Bence umut vaat edici ama daha genel olmayan soru sorsanız ve ben bu kadar kitlenmesem çok rahatlayacağım!

Sinematürk: Peki...

S.A.: (Gülerek) Genel olarak diye başlama soruya n'olur...

Sinematürk: Siz şu anda hem yabancı uyruklularla hem de Türk oyuncularla çalışıyorsunuz. Onları ayrı ayrı sınıflandırırsak hangisi ile çalışmak daha kolay? Yabancı uyruklu oyuncularla çalışmanın herhangi bir zorluğu var mı?

S.A.: Hiçbir zorluğu yok. Hani bir şekilde yabancı oyuncularla çalışacak yönetmen arkadaşlara da şeydir bu... İnanılmaz profesyoneller, çok eğlenceliler, asla öyle bir hani, sizi dilinizi dahi bilmeyen biri var falan filan değil... Atıyorum, oyuncumuzun deveye binmesi lazım ama biz bir tane dublör bindireceğiz aslında, 'Hayır dublör binmesin ben bineyim', 'Deve var ben bir daha deveye ne zaman bineceğim' diyerek ısrar edip deveye kendisi binmesi gibi. Biz de şaşırdık yani. İnsan bir şekilde o etnik şeyin içerisinde olmak istiyor. Orada, atıyorum işte, koyunlar inekler yolu kesmişlerdi ve bizim yabancı oyuncular kameralarını ellerine alıp teker teker fotoğraflarını çekiyorlardı biz onları yoldan çıkartmaya çalışırken. Hani burada olmak, bu yaratım içerisinde olmak hoşlarına gidiyor. İlgilenecek çok fazla şey buluyorlar, çok eğlenceliler, çok disiplinliler. Yorulmuyorlar, bir acayip yani ben daha memnunum ya yabancı oyuncularla çalışmaktan (gülerek). Hakikaten iyi yani. Bir şekilde bir de çok da fazla anlamadığım için dillerinden, çok şikayet de etmiyorlar. Şinasi'nin bir sözü var; 'Bir yönetmene bir günde 400 ila 1000 arasında soru soruluyor ve onu cevaplamak zorunda kalıyor'. Bunlar hiçbir şey sormuyor. Öyle sırıtıyorlar yani, çok nadiren soru geliyor hani şu duyguyla mı oynayayım bu duyguyla mı oynayayım gibi. Onu da doğru yönlendirdiğinde... ben daha rahatım yani yabancı oyuncularla çalışırken.

Sinematürk: Kariyerinizde hedeflediğiniz, sizin için çok önemli olan bir amaç var mı?

S.A.: Var tabi yoksa sinema yapmam. Çekeceğim son üç filmi biliyorum... Ama tabii ki söylemem öyle bir şey yok. Allah ömür versin hep beraber görelim. Ama o üç film için film yapıyorum yani. O üç film için sinema yapıyorum. O üç filmi çekeceğim. Bir üçleme çekeceğim yani daha doğrusu.

Sinematürk: Şu ana kadar çektiğiniz film isimleri neden hep ikilemelerden oluşuyor?

S.A.: Ben hep filmin ismini daha sonra koyarım deyip filmin temasını filmin ismi yapıyorum. Mesela şu yani, dizi yapacağım 'Ramazan Güzeldir'. Dedim ki hani bu filmin teması ne 'Ramazan güzeldir', bu temada bir dizi yapacağım diyorum. Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum... Dosyaya da o ismi koyuyorum, bilmem ne. Kanala gidiyor, geliyor ve diyorlar ki bu isim güzle başka bir isim koyma. Çalgı Çengi'de de aynı. Ne yapayım, çalgılı çengili bir film yapacağım diyorum ve 'çalgı çengi' diye kalıyor o isim. Daha iyi bir şey bulamıyorum. İsim bulmakta çok kötüyüm yani. İşler Güçler de aynı. Ben 'İşler Güçler'e bir ay falan isim aradım ya! Bulamadım yani yok. En başta bir isim buluyorum kalıyor o öyle. Düğün Dernek de aynı. Yıllar önce düğünlü dernekli bir film çekeceğim diyordum. İsmi 'Düğün Dernek' kaldı. Beceremiyorum yani. Bilerek yapıyorum zannediyorlar, alakası yok. Yaptığım şeylerin de yarısını bilerek yaptığımı zannediyorlar, hiç alakası yok yani. Tamamen böyle üşengeçlik yani.

Sinematürk: Sinematürk ile ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

S.A.: Sinematürk'ün çizgisi çok belli. Lütfen bozmayın. Sinematürk çok ciddi bir database. Türkiye'nin IMDB'si olacak yani. Şu anda da öyle de yani belki uluslar arası bir mecraya çıkabilecek.  Bildiğiniz biz cast'ı Sinematürk'te yapıyoruz ya. Cast yaparken işte açıyoruz bakıyoruz nerede oynamış ne yapmış, yönetmenini buluyorum arıyorum soruyorum 'O'ndan memnun musun?' diye falan filan... Bizim için çok ciddi bir database yani. Cast yaparken falan da çok yararlanıyoruz. Sadece ben değil bütün sektör bunu böyle yapıyor. Ben kendim uydurmadım yani, çok gördüm Sinematürk'e girip bakan. Çok kullanıyoruz biz Sinematürk'ü.

Sinematürk: Çok teşekkür ederiz..

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)