'Altın Küpeler' (1967) filmi için edebi bir inceleme.
17 Ağustos 2013

"Ağlıyor muyum? Bilmem! Zaten bugünlerde bilmediğim o kadar çok şey oldu ki. İsimlendiremediğim, anlayamadığım. Bugüne kadar hiç duymadığım şeyler. Fakat şimdi! Şimdi ta şuramda sızı gibi hissettiğim bir şeyler var. Artık eskisi gibi değilim ben. Sen hariç bana hiçbir şey, bir şey ifade etmiyor." Genç kız "Aylin! Sen, sen ağlıyorsun" diyen Turgut'a söylüyor bunları. Lydia da, benzer şeyleri biraz fazlasıyla söylemişti (1947); "To me nothing matter(s) anymore. Only you. All my life, I believe if I do not love one man I love another. But now is different, is like, like... having sickness." Senaryolar seyirci ile sınırlı. Aynı kitaptan uyarlansalar da Hollywood'un 'söylediği' ve Yeşilçam'ın 'söyleyebildiği' farklı oluyor. Romanda Lydia'nın kızları Apollonia (18), Susanna (16) ve görümcesi de Albay'ın koynuna girmek için can atıyorlardı (sf. 126). Hatta genç kadın "Eğer istersen kızımı koynuna almana gücenmem... İstediğin kadınla yat... Gücenmem. Yeter ki kalbini saran kadın ben olayım (sf. 127)" diyor. Amerikan çevrimi bile artık bu kadarına cesaret edememiş.

Yolanda Foldes'in yazdığı 'Golden Earrings' (1946-Dell Publishing Company) ve Hollywood çevriminin (1947) Yeşilçam uyarlaması. Kitap bizde 'Altın Küpeler' (Birinci basım-Nebioğlu Yayınevi) (Çeviren Mustafa Yıldırımalp) adı ile yayınlanmış. Yılı belli değil ama bazı kaynaklara göre 1948. Kapakta yazarın adı 'Yolana'.

Çeviri biraz kısaltılmış ve bazı yerleri farklı. Örneğin "The question was so unexpected that the Colonel answered it truthfully (sf. 7)"; "Bu sual o kadar beklenmedik bir sualdi ki, Albay işin doğrusunu söyleyemedi (sf. 7)" olmuş. "The Colonel would ask questions and make encouraging noises (sf. 139); "Albaya sualler sorar ve gürültü ederdi (sf. 122)" olmuş.sdsdstsertse

'Altın Küpeler', (Ekim-Kasım)1966'da çevrilip 09 Ocak 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) İnci; (Beyoğlu) Lâle; (Beyoğlu) Levent; (Kadıköy) Atlantik; (Kadıköy) Özen; (Kadıköy) Süreyya; Bulvar; Kulüp; Şık sinemalarında gösterime girmiş. Ediz Hun'u çevre eğitimi almaya yönelten ilk film. [Diğeri 'Ateşli Çingene' (1969)]. Çekimler Büyükdere-Bentler Yolu, Belgrat Ormanı ve ['Hacı Murat' (1967) ve 'İlk ve Son'dan (1968) anımsadığımız] 'Abraham Paşa (Bilezikçi) Çiftliği'nde yapılmış.

'Golden Earrings'de (1947) olaylar İkinci Dünya Savaşı öncesinde geçiyor. Albay Ralph Denistoun'un görevi Prof. Otto Krosigk'in geliştirdiği zehirli gazın formülünü elde etmek. Yolda, Roman güzeli Liddie (Albay 'Lydia' diyor) ile karşılaşır. Karısı İngiltere'de, Çingene güzelinin kocası hapiste (bir 'Gadze-Çingene olmayan' öldürmüş). Kaçınılmaz olarak yakınlaşırlar. Amacına, O'nun yardımı ile ulaşacaktır. (Jenerik ve afişte) Ray Milland'ın adı önce olmasına karşın Marlene Dietrich daha etkin. (Almanlar, savaşta değil ama hiç olmazsa burada üstün olmuşlar). Amerikalı gazeteci Quentin Reynolds'a, olayın geçtiği günlerde, Yarbay (Lieutenant Colonel) olduğunu söyler. Aynı günlerde Prof. Otto Krosigk'e Albay olarak tanıtır kendisini. Bir başka hata da Nazi karargâhındaki haritada Neckar ırmağının 'Fluss' olarak değil 'River' olarak yazılması.

Çeribaşı Zoltan rolündeki (bizde 'Sülo') Murvyn Vye çok etkili. Bariton sesiyle söylediği 'Golden Earrings' (Victor Young / Jay Livingston ve Ray Evans); "There's a story the Gypsies know is true//That when your love wears golden earrings//(S)He belongs to you//An old love story that's known to very few//But if you wear these golden earrings//Love will come true." Dediğine göre sevdiği tarafından kulağa takılan küpelerin kökleri ta kalbe kadar gidermiş; "One day you take earrings from ears. But you find roots of them in your heart."

Bu şarkıyı Alpay kendi yazdığı sözler ve Yalçın Ateş Orkestrası eşliğinde söylemişti. 'Bir Tutam Saç' (1969); "Bir tutam saç eski bir zarf içinde//Küllenmişti hatırası yıllar ötesinde//Bir tutam sarı saç bana hatırlattı//Gözümden yere bir damla yaş değil kan damladı//**//Ey sarı saç senin sahibini çok sevmiştim//Yine O'nu gururum uğruna terk etmiştim//Bir tutam saç fark yok aramızda//Sen de koptun artık O'ndan//Yok dönüş ağlasan da//**//Yıllar geçti aradan bak ben ihtiyarladım//Bilmiyorum ne oldu bir zamanlar pırıl pırıl başında durduğun kadın//Ey bir tutam sarı saç sen de solmuşsun bak eski bir zarf içinde//Oysa ben seninle yaşıyorum, bir zamanlar sevdiğim kızın, yılların ötesinde."sdsgsdgsd

(Yeşilçam, Hollywood filminin her şeyinden yararlanmışken, nedense, bu melodiyi kullanmamış).

Kavgaları sırasında dişi kırılır. Bunu saklaması Albay'a veriyor; "It makes us blood brothers." Kan kardeşi olmuşlar. Sülo ise kırılan iki dişini yere atarken "Beğendim seni. Sandığımdan daha yürekliymişsin. Bir Godze de olsan artık bundan sonra dostumsun benim" diyor.

Lydia, Zoltan'ın ceketini Ralph'a vermişti. İki erkeğin kavgası bu yüzden. Zoltan kazanırsa ceketle beraber genç kadını da alırmış. Ralph'ın Lydia'ya söyledikleri çok kırıcı; "Don't worry! I have much more important things to fight over than you and the coat."

'İkinci Dünya Savaşı' ve 'Zehirli Gaz Formülü', 'Altın Küpeler'de 'Birinci Dünya Savaşı' ve 'mikrofilm' olmuş. İstihbarat Teşkilatı tarafından Yüzbaşı Turgut'a bir görev verilir. Balkanlar'daki Pirot kasabasına gidip Hacı Ömer'den bu planları (artık neyse) alacak. O yıllarda ülkemiz dışındaki olaylarla ilgilenecek durumumuz olmaması; Kimbilir kaç sene sonra tanışacağımız mikrofilm teknolojisi; Jenerikte Haydar Karaer ve Hüseyin Güler'in soyadlarının 'Karael' ve 'Gürel' yazılması; Emire Erhan'ın adının 'Emine' olası; Fransız 'Bordeaux'  şarabına 'Büroleks' denmesi; 60'lardan iki şarkı kullanılması dikkat dağıtıcı. Buna rağmen Aylin'in içten sevgisi, nehir perileri ve haberci kuşlarla dolu dünyası öylesine güzel ki birkaç sahne sonra Turgut'un oraya niçin gittiğini bile unutuyoruz. Üstelik jenerikte gördüklerimiz küpeden çok yüzüğe benziyordu. Genç kızın atının adını öğrenemiyoruz. (Lydia'nın ki 'Apple').

'Altın Küpeler'in başlangıç ve bitişi Vivien Leigh ve Robert Taylor'lu 'Waterloo Bridge'den (1940) alınmış. Bu filmde kahramanın elinde küpe değil 'iyi şans' biblosu var. Turgut'un '34 DA 558' plakalı Ford'unu 'Fakir Gencin Romanı'ndan (1965) anımsıyoruz.

Bir Godze öldürdüğü için asmışlar kocasını Lydia'nın. Hollywood çevrimindeki Ralph bunu öğrenince "Good" diyor. Sonra hatasını anlayıp durumu düzeltmeye çalışır; "I mean, poor fellow!" Adı 'Janos Golompar'; Turgut'unki ise 'İbo' olur.

Konuşmalarında Aylin hep bir adım önde. 'Hadiseleri olmadan önce sezen müthiş bir hissi var'. Turgut "Aklımdan geçenleri okumaktan vazgeçsene sen yahu" diyecektir. Belki huyundan belki suyundan kendisi de el falında Murat'ın öleceğini görecek kadar ustalaşır.w6e46e46e4

'Tam bir Çingene olması için kulağının delinmesine' ve 'akşam yemeği için tavuk çalınmasına' şiddetle karşı çıkıyor. Ama hem (iki kulağına birden) küpe takacak hem de tavuğu büyük bir iştahla ve kendisine çok yakışan kahkahalar atarak yiyecektir. Yeşilçam çevriminde tavuğu Aylin, Hollywood'da Albay Denistoun çalıyor.

Mikrofilmler bin bir güçlükle yurda getirilir. Böylece binlerce Türk'ün 'hayatı kurtulmuş'. İnsanın aklına yine o yıllardaki Sarıkamış Faciası geliyor ister istemez.

Lydia ve Aylin'e göre nehirden geçerken suya üç defa tükürmek uğurluymuş. Ralph bunu yapıyor ama Turgut'un yaptığını göremedik.

Türkan Şoray'ın dans hocası Anajet Nergis. Büyük ateş etrafında 2 dakikalık dansı için yönetmenden "Marlene Dietrich'ten daha iyisin" övgüsü almış 'Sultan'. Oysa Lydia'nın dansı yalnızca 10 saniye sürüyordu.

Hacı Ömer Efendi'ye yapılan işkenceler dayanılır gibi değil. Tokat, el ve ayaklarına bağlı iple çekerek 'boy uzatma', kızgın çubukla dağlama. Meğer mikrofilmi dişlerinin arasında saklıyormuş zavallı. Tam kurtulacakken bir kurşunla ölüyor. Son sözleri; "Vatan sağolsun."

Kitap her iki filmden farklı. 'Mikrofilm' ve 'zehirli gaz formülünü elde etmek' gibi şeyler yok. Lydia'nın kocası da asılmamış, 15 yıl hapis. Erkek kahramanın soyadı da bir 'n' farklı; 'Dennistoun'. Tek amacı Fransa'ya gitmek. Sonunda başarıyor. Bu yolculuk boyunca görünüşü ve ruhu Romanlaşır. "Aman Allahım, acaba hakiki ruhumu bir Çingene kafilesinde mi buluyorum" diyecektir. 'Ars Longa, Vita Brevis (sanat uzun, hayat kısa)' deyişini kendisine uyarlamış; "Hayat geçer ama hizmet bitmez." Hollywood filmindeki sevdiği kadına geri dönerken kitapta böyle bir şey yok.

Lydia 'cansız kütükleri bile baştan çıkartan bir kadın'. İnce çekme bir burun, kalın siyah kaşlar altında derin gözler, şehvetli bir ağız (sf. 23). 'Cinsinin şaheseri (sf. 24)'. Üç kızı var. Biri (adını öğrenemiyoruz) Macaristan'daymış. Diğerleri çeride. Adları Apollonia ve Susanna. Çeribaşı Mathias, Lydia'nın kocasının kardeşi. Genç kadını metres tutmak istiyordu.

'Altın Küpeler'deki melodiler.

'The Fall of Roman Empire'daki (1964) (Dimitri Tiomkin) 'The Prophecy' Jenerikten önce 48 saniye.

'6+6' albümündeki (1964) (Stavros Xarhakos) 'Varkarolla' 8 sahnede (Jenerikte; Aylin "Geleceğini biliyordum. Kuşlar haber verdi bana" derken; "Arabam orada. Arka yollardan hududa kadar götürebilirim seni" derken; "Seni bağladım. Saçlarımdan bir teli seninkilerin arasına koydum, düğümledim. Artık beni terk edemezsin" derken; Turgut'a el fal öğretirken; Hapur hupur tavuk yerlerken; Turgut ve Murat, Saboçay levhasının orda karşılaştıklarında; Filmin sonunda). 'Hathike To Fengari (The Moon was Lost/The Lost Moon)' 2 sahnede (Aylin "Hadi uyu şimdi. Dinlenmen lazım" derken; "Çingene kadını bir erkeği severse O'nu hiçbir zaman unutmaz" derken).s6e66er6re

'Major Dundee'deki (1965) (Daniele Amfitheatrof) 'The Escape' 6 sahnede  (Filmin başında Hüseyin Güler, Hacı Ömer Efendi'ye işkence ederken; İkinci işkencede; Sülo ve Turgut kavga ederken; Murat "Turgut Bey, az kaldı sizi tanıyamayacaktım" derken; Bomba patlarken; Aylin ve Turgut, iki düşman subayı ile karşılaştıklarında). 'Lt. Graham-Artillery' 5 sahnede (Düşman kumandanı "Onbaşı! Yukardaki esirler sorguya çekilmek üzere merkeze gönderilecek. İndir Onları aşağıya" derken; Hakkı Kıvanç "Hadi yürüyün bakalım. Gidiyoruz" derken; Turgut ve Murat, samanlıkta düşman askerleriyle kavga ederken; Motosikletle samanlıktan çıkarken; Turgut, Murat'ın el falına bakarken). 'Indian Battle' Motorla Ormanda kaçarlarken. 'Gentlemen of the South' Turgut, nehirden su içerken.

'A Man Could Get Killed'deki (1966) (Bert Kaempfert) 'Beddy Bye (Strangers in the Night)' (İngilizce sözler Charles Singleton ve Eddie Snyder) 4 sahnede (Aylin ve Turgut karşılaştıklarında; Balık çorbası içerlerken; Aylin, uyuyan Turgut'u seyrederken; "Seni bir defacık öpebilir miyim" derken).

Düşman subaylarının eğlencesinde 'Bana El Gözüyle Bakma' (Suat Sayın) var.

Aylin, Gülderen Gül'ün sesiyle (Ajda Pekkan'dan bir yıl önce) iki şarkı söylüyor; 'İki Yabancı/Strangers in the Night' (Türkçe sözler Fecri Ebcioğlu) ve 'Boşvermişim Dünyaya' (Fecri Ebcioğlu).

'Sevimli, dünya vatandaşı Romanlar'; Gülten Ceylan; İstihbarat Şefi Hüseyin Kutman; Düşman subay ve erleri Haydar Karaer, Hüseyin Güler, Zeki Dinçsoy, Necabettin Yal, Hasan Ceylan, Vahit Volkan, Mustafa Yavuz, Hakkı Kıvanç; Murat-Gürel Ünlüsoy; Hacı Ömer-Cahit Irgat; Sülo-Süleyman Turan; Dolmabahçe Saat Kulesi; Saboçay levhası; Turgut'un şoförü Ahmet Çavuş çok güzeldi.

Aylin'i Jeyan Mahfi Ayral; Turgut'u Hayri Esen; Sülo'yu Sadettin Erbil; Hacı Ömer'i Cahit Irgat; Hüseyin Kutman'ı Süha Doğan seslendirmiş.

Roman kızı rolündeki Emire Erhan,  1966'da Avni Dilligil'in Halk Tiyatrosu'nda oynanan 'Kırmızı Fenerler'de (1965) (Aleko Galanos) Hizmetçi Kız-Katerina rolündeydi.

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesi. Naziler iktidarda. Greta Krosigk gözetlendiklerinden kuşkulanıyor. "I am worried, Otto. We're being watched." Kocası Prof. Otto Krosigk'in söyledikleri günümüz için de geçerlidir. "Now, come, my darling. There is nothing extraordinary in that. Today in Germany, everybody is watched, even the watchers." Başkalarını izleyen ve dinleyenlerin bile izlendiği ve dinlendiği bir dünya!

Zoltan'a göre 'yıkanmak dünyanın en tehlikeli şeyi'. Godzelerin her gün yıkanmaları korkunç bir şey O'na göre. "When they put my father in Hungarian army, every day they made poor fellow wash. He died young, before he was even 60." Babasını Macar ordusuna almışlar. Zavallı orada her gün yıkanmak zorunda kaldığı için genç yaşta, daha 60'ına varmadan, ölmüş(!).

'6+6' albümündeki (1964) 'Varkarola' (Stavros Xarhakos). Aylin'in bu melodi eşliğinde söyledikleri; "Kuşlar benim yalnız olduğumu biliyor... Zaten seni bana onlar gönderdi. Bir kadın yalnız olmamalı."            

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)