Yönetmen ve akademisyen Bora Egemen ile 'Savaşın Gölgesinde'(Lore) filmi için yönetmenlik analizinin ikinci kısmı...
13 Eylül 2013

SinemaTürk: Oyuncularla ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Bora Egemen: Filmde bir star var. Lore karakterini oynayan Saskia Rosendahl inanılmaz bir başrol oyuncusu ve çok genç olmasına rağmen inanılmaz ekonomik. Ekonomik derken abartıya kaçmadan, filmin hiç bir noktasında ritmini kaybetmeden karakterini derinleştirebilen ve iç dünyasını hiç gereksiz zorlamalara kapılmadan bize yansıtabilen bir oyuncu. Bunun dışında sadece başrol oyuncusu değil filmin genel casting'i de çok başarılı. Çocuk oyuncular inanılmaz bir performans gösteriyorlar. Film bittikten sonra düşünüyorsunuz "ya bu çocukları nasıl yönetti" diye. 

SinemaTürk: Sizce bu yönetmenin başarısımı?

Bora Egemen: Oyuncu yönetimi denilen şeyin yarısı cast seçimidir. Doğru cast'ı seçmezseniz oyuncu falan yönetemezsiniz. Çok iyi bir cast seçimi var. O çok iyi cast seçiminden sonra da çok iyi bir oyuncu yönetimi var. Ben bunu yönetmenin kadın olmasına bağlıyorum. Çünkü bir genç kız öyküsünü anlatırken oyuncunuzun verdiği tepkilerin ve anlarının bu kadar gerçekçi olmasının, bu kadar bize yakın olmasının en önemli sebebi bir kadın yönetmen tarafından yönetilmiş olması diye düşünüyorum. Burda bir kadın yönetmen erkek yönetmen ayrımcılığı üzerinden konuşmak istemiyorum ama isterseniz buna pozitif ayrımcıık diyebilirsiniz. Bir takım kadın yönetmenlerin çekebileceği, ama erkek yönetmenlerin çekemeyeceği filmler olduğunu düşünüyorum. Ki kadınların her türlü erkek yönetmenin çektiği filmi çekebileceğine inanarak söylüyorum bunu! Daha önceki röportajlarımda da söyledim bunu. Bunu bir yönetmen olarak da söylemiyorum, öğretmen kimliğimle söylüyorum. Öğrencilerimin arasındaki kadın öğrenciler, Türk sinemasının geleceği açısından çok büyük bir önem taşıyorlar. Ve önümüzdeki dönemin yani bir on senelik vade içinde Türkiye'deki kadın yönetmen sayısının çok artacağını düşünüyorum ve bunun da Türk sinemasında büyük bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Herkes Türk sinemasının bir eksiğinden bahsediyor. Bence en büyük eksik kadın yönetmenlerin eksik olmasıdır. Sadece Türk sineması için değil Dünya sineması için de geçerlidir bu. Ve önümüzdeki dönem kadın yönetmen sayısı, Dünya sinemasında da Türk sinemasında da artacak ve bu hepimizi hayrına olacak bu diye düşünüyorum. 

SinemaTürk: Filmde karakterlerin sunum şekli hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bora Egemen: Bir roman uyarlaması olmasından kaynaklanan bir takım durumlar olduğunu düşünüyorum. Uyarlama yapılırken de romanın büyük bir ihtimalle içinde taşıdığı bir takım detayların filme aynen aktarıldığını düşünüyorum. Ve bu tür bir romanın, yani Nazi Almanya'sını anlatan bir romanın ve bu tür bir filmin en önemli özelliklerinden bir tanesi de çok hızlı bir şekilde bize karakterleri tanıtıyor ve durumu tanıtabiliyor olması. Ve bu tanıtımları yaparken karakterler oturup hayat hikayelerini anlatmıyorlar. Sadece basit bir kaç davranışlarından ve bunların normal akışı içinde arka arkaya gelmesinden biz bir anda filmin ilk üç dakikası içerisinde ortamı ve karakterleri tanıyıveriyoruz. 

Bunun yanı sıra çok önemli başka bir konu daha var; başka Nazi Almanya'sını anlatan filmler ya da belgesellerde görmediğimiz toplumsal analizler var filmin içinde. Yani sadece ezberden Nazi'liye karşı olan Alman'lar var mesela. Bunu gördüğümüz filmler oldu ama bunlar kahraman bir şekilde Nazi partisine karşı çıkan adamlardı. İlk defa Nazi savaş döneminde normal insanlar görüyoruz. Savaştan nefret eden, nazilerden nefret eden ama bu kabusun içerisinde yaşamak zorunda kalan insanlar bunlar. Bunun yanı sıra başka başka karakterler de var. Filmin içerisindeki karakter çeşitliliği Lore ve kardeşlerinin yolculuğu süresince bize bir çok Alman karakterini tanıtıyor. Bu yolculuk süresince bir anda şehirlisinden köylüsüne, dindarından Nazi partisi üyesine kadar bir çok Alman figürünü ve karakterini filmin içerisinde tanıyoruz ve durumu daha iyi anlıyoruz. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'da yaşananlarla ilgili insan hikayelerine dair yapılmış en iyi yapımlardan bir tanesi bu film. 

Daha önce bir çok Nazi filmi izledik. Nazi subayları ile ilişki yaşayan Musevilerin ya da Musevilere yardım eden Nazi subaylarının öykülerini duyduk. Böyle filmler var. Fakat filmdeki en önemli durumlardan bir tanesi beyni yıkanmış ve bir çok ezber yaşayan bir Alman kızıyla - ki buna Hitler gençliği deniliyor- filmin içerisinde Yahudi olduğunu düşündüğümüz karakterin arasında kurulan ilişki ve bu ilişki içindeki ezberlerin onları engelliyor olması ve aynı zamanda iç güdülerini bastıramıyor olmaları aynı zamanda ona ihtiyaç duyması ama bir yandan ondan nefret etmesi gerektiği gibi, bir biri ile çelişik bir çok duygunun aynı karakter üzerinde anlatılıyor olması inanılmaz. Bunun anlatılabilmiş olması bütün sinema yapmak isteyenlere, bütün sinema öğrencilerine ders niteliğinde bence. Bir yönetmenin ne anlattığından ziyade bunu nasıl anlattığı çok önemli. Bu yönetmenin ne kadar iyi anlattığını siz sinemada kendiniz göreceksiniz. Bunun bu şekilde anlatılabilmesi için bir çok elemanın bir araya gelmesi gerekiyor. İşte o yüzden birinci sınıf oyunculuk, birinci sınıf görüntü yönetmenliği ve birinci sınıf bir yönetmenlik var. Ve bunlar çok iyi bir senaryo üzerine kurulmuş. 

SinemaTürk: Diğer Nazi filmlerinden farkı nedir sizce?

Bora Egemen: Bu filmle ilgili özel bir durum var. Filmleri uluslararası yapan ya da uluslararası izleyicinin filmi seyretmesi en önemli sebeplerinden bir tanesi. Bu film bir insan hikayesi. Aslında film tam sorduğunun tersini yapıyor. Bütün o savaşla ilgili ezberden bildiğimiz, ezber Naziler, ezber savaş filmleri dışında bütün o ezberlerin kırılmasının hikayesi. Ve dolayısıyla bizim ezberden Nazi fimi ya da Almanya'da geçiyor diye bir çok ezberle oturuyoruz. Ha evet, Musevi çocukla Alman kızın aşk hikayesi dediğimiz noktada bile bunu söylemeyeceğim, saklı kalsın, bize bir süpriz yapıyor çünkü. Ve dolayısıyla karakterler Alman olmaktan ya da Musevi olmaktan ya da savaşın bilmem nesi olmaktan çıkıp insan oluyorlar ve insani tepki veriyorlar. Bütün bir süreç belkide ezberle yaşamış, ezberlerle büyüyen Alman gencinin aslında içinde bütün bu ezberler dışında kalan insanı bulması hikayesidir bu film. Elbette aşkla birlikte...

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)