Nusret İkbal, ‘Yılanların Öcü’nün (1962) Ankara’daki gösterimi nedeniyle verdiği yemekte hoş bir konuşma yapmış. “Türkiye’nin iki büyük ‘yazar’ı şu anda (bu) masada bulunuyor; Fakir Baykurt ve Gönül Yazar.” Onları bir araya getiren şey, ‘sanat’. Filmdeki ‘milyoner’ delikanlı ile ‘yoksul’ genç kızı ise ‘aşk’.
20 Kasım 2014

Nusret İkbal, 'Yılanların Öcü'nün (1962) Ankara'daki gösterimi nedeniyle verdiği yemekte hoş bir konuşma yapmış. "Türkiye'nin iki büyük 'yazar'ı şu anda (bu) masada bulunuyor; Fakir Baykurt ve Gönül Yazar." Onları bir araya getiren şey, 'sanat'. Filmdeki 'milyoner' delikanlı ile 'yoksul' genç kızı ise 'aşk'.

"(Nevin Akkaya'nın sesi ile) İstanbul! Doğup büyüdüğüm güzel şehir. Büyük İstanbul! Ben bu şehrin dar sokaklarında çıplak ayak koştum. Çeşmelerinden su taşıdım. Bahçelerinden çiçek topladım. Güneşinde yandım, yağmuru ile ıslandım. Kuşlarını, bülbüllerini dinledim. Balıklarını avladım. Kandil akşamları sebillerinden içtim. Bin bir nimetiyle gönlümü zengin etti benim. Fakir bir kızdım ama yurdumun güzellikler içinde mutluydum."

Mart ayında çekilen 'Fakir Bir Kız Sevdim', 30 Mayıs 1966, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle Sineması'nda gösterime girmiş. 12 dakikası şarkı olmak üzere 102 dakika sürüyor.

Bakır Kralı Ahmet Bakıroğlu'nun yakışıklı oğlu Cüneyt yaşadığı sosyetik çevrede mutlu değil. Filmin başında, nişanlısı Gigi'yi tanıyoruz. Kalay Kralı'nın kızıymış. Sigarası bittiği için Amerikan Pazarı'na gidip 'Salem' almasını istediği şoförü boş bulunup "Köpek için bir şey..." deyince cinleri tepesine çıkar. "Ağzını topla. 10 defa tembih ettim, köpek deme köpeğime!" Ringo'ymuş adı haspanın. "Affedersiniz! Ringo Bey'e bir şey alınacak mı?" soruna da "Evet. Garden'a uğra, çikolata al. Fındıklı olsun. Sade çikolatadan bıktı" diyor. "Ringo'ya da, çikolataya da!" Ahmet Bey'e "Hello, Papi" diye sesleniyor genç kız, şımarıkça. "Susuzluktan ölüyorum 'Papi', viski var mı acaba? 'Johnnie Walker' istemem 'White Horse' olsun." Canı çok sıkılıyor, bezik oynamak istiyormuş. Hem de parasına!

Cüneyt ise bunlardan çok uzak. Sabahları viski içmez, bezik oynamaz, partilere katılmaz! "Kuzum, neden hoşlanırsın sen?" Gigi'nin "Hello, Joe" hitabına bile tahammülsüz. Hemen tenkit! "Ne olursun 'Joe' deme bana. Adım var benim." Davranışı böylesine ters. "İster misin Gigi, gücenip bozsun nişanı." Nerde o günler! Bozmaz. Ahmet Bey "Sana da nişanlı beğendiremedik. Bu kaçıncı oldu" diye yırtınıyor. Hepsi de İstanbul'un en büyük ailelerindenmiş! Oğlu ise 'ailelerin değil insanın büyüğü olur' anlayışında. Cüneyt'in de bu acayip fikirleri, sivri akılları! "Babacığım, bin kere söyledim, bu insanlardan hiçbiri size, bana içten bağlı değil. Beni sevene rastlamadım içlerinde. HEPSİ, SİZİN PARACIKLARINIZI SEVİYORLAR... Siz, 'Bakır Kralı'; Gigi'nin babası memleketin 'Kalay Kralı'; Beriki, 'Fasulye Kralı'... ONLARLA YAKINLIĞIMIZIN TEK SEBEBİ VAR; PARA. Sizin paranız olmasa bu insanlar suratınıza bakmaz!"sdgsdgsdg

Yaş günü partisi öncesi 'babasının iflas ettiği balonunu uçurur' sosyete terzileri ve kuaförleri aracılığıyla. Sonuçta 'büfe ve iki keman müzikli' partiye Gigi'nin nişan yüzüğünden başka gelen olmaz!

Delikanlının en yakın arkadaşı, şoförleri (senaryoda adı olmayan) Tanju Okan. 'Zom olmuştu' o akşam. "Şey Abi, kötü bir şey duydum. Biraz da ondan içiyorum. Sizin vaziyetler aynasızmış, doğru mu" diyor. Maaş falan almasa da Cüneyt'i bırakmazmış. Söylentinin aslı olmadığını anlayınca bu kez de keyiften içer! Kimsenin gelmediği sofraya daveti kabul etmez. "Yok be Abi, rakı dediğin içilir... Mesela beyaz peynir, kavun, çiroz salata, sonra da cacıkla içilir. O sizin büfedeki süslü yemekler rakının asaletini bozar. Meyhane işi içeceksin... Bizim Kumkapı'da bir meyhane vardır. Yezit herif, bir pilaki yapar, bir midye dolması yapar, bir çoban salatası yapar diyorum sana... İçki dediğin öyle yerlerde içilir be Abiciğim... Ben seni götürürüm ama Abi, bu gece oldum ben. Araba falan kullanamam. Benden kesik."  Kahramanımız imrenmiş. Zaten 'doğdu doğalı viski, şampanya içinde ama aklı hep o kokusu dışarı vuran üç masalı meyhanelerdeydi'.

Bir taksiyle Kör Sermet'in meyhanesinde alır soluğu. Senaryonun burasında bir kırılma var. Sosyeteden yakınan Cüneyt, 'viski' istiyor o yoksul yerde! Garson Samet'in yanıtı "Alo? Anlamadım" şeklinde. Bıçkın müşteriler şamataya kahkaha ile katılır. "Yanında da havyar, ıstakoz, kuşkonmaz!" Vefalı Niyazi, daha da ileri gidip 'göz morartan' bir yumrukla tozunu alır bizimkinin.

Cüneyt, gerçi okulda hep barfiks falan yapardı ama 'havagazı'. Adnan Mersinli ile 10 günlük bir antrenmandan sonra tekrar meyhanedeydi. Konuşması bile değişmiş! "Gülme len, darbuka! Seninle bir hesabımız vardı. Biraz geciktim, kusura bakma" diyor. Ardından 14 yumrukla perişan eder Niyazi'yi.

Önemli bir kararla Tanju Okan'ın fakir mahallesine 'hemen şimdi' yerleşir. "Yalnız unutma, ben de sizin gibi işsiz ve meteliksizim!"

Ortadan kaybolması için de "Sıkılıyorum. İzin verirseniz İtalya'ya kadar gideyim" bahanesini uydurur babasına. 'Sık sık mektup yazacak, haftada bir de telefon edecek'.

Haliç'te iyi ve tertemiz insanlarla karşılaşır. Özlemini duyduğu sevgi, dostluk ve dayanışma ile. Kaptan, yeğenleri Gönül ve filmde adı olmayan Semih Sezerli. Genç kız, tam bir 'erkek Fatma'. Sesi de güzel. Kemancısı 'konversatuvar mezunu' Ufaklık. Meyhanede şarkı söyleyerek kazanılan 3-5 kuruş. Cüneyt'in 'işsiz' olduğunu duyunca "Yahu, ben bacak kadar kızım çalışmaktan anam ağlıyor. Darılma ama kazık kadar adamlar boşta" diyor. Delikanlının "Ne iş olsa yaparım" sözlerine, Kaptan açılık getirir; "Yani 'bir halt yapamam' demek!" 'Ekmek parası' için hamal, pazarda işportacı, araba yıkayıcısı olarak göreceğiz kahramanımızı. Kısa sürede yerli yersiz "Hieeyt" narası atmayı öğrenir.

Zamanla iki genç birbirlerini sever. Gönül'e bir gazinoda solistlik ayarlar Cüneyt. Haftalıklar kendisinden olmak üzere. Gizli kalmasını istemişti ama bir kavgaya karışıp önce hapishaneye sonra da "Bakır Kralı'nın oğlu olduğunu iddia etiği için tımarhaneye tıkılınca durum ortaya çıkar. 'İzzetinefsi ile oynanan' genç kız Almanyalara gitmeye kalkıyor. Öpüşerek barışmaları Türk Hava Yolları'nın 012 sayılı Hamburg uçağında olacaktır. Akşam uçağı ile geri döneceklermiş düğün için.

'Fakir Bir Kız Sevdim'deki müzik eserleri.

"Şen Gözlerine Neş'e Veren Bir Çiçek Olsam" (Kürdîli-Hicazkâr Giriş Sazı) (Enstrümantal) (Mısırlı Udi İbrahim Efendi / Ahmet Refik Altınay) Jeneriğin ilk kısmında.

'Değdi Saçlarıma Bahar Gülleri' (Azeri Semai-Enstrümantal) (Bekirof) Jeneriğin sonunda. Gönül Yazar, iki elinde iki kova, su taşırken.jglhlghjh

'Fascination' (1933) (Fermo Dante Marchetti / Maurice de Féraudy / Dick Manning) Cüneyt'in doğum gününde başlarda.

'Torna a Surriento' (1902) (Ernesto de Curtis) Kimsenin gelmediği parti biterken.

"İstanbul'dan Üsküdar'a Yol Gider" (Muhayyer Makamında Türkü) (Enstrümantal) Tanju Okan'la, Sansar'ın meyhanesine geldiklerinde.

'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'The Death of Goldfinger' Vefalı Niyazi ile kavga ederken.

'When The Saints Go Marching In' Kaptan'la, Galata Köprüsü'nde yürürken.

Robert Maxwell'in 'Spectacular Harps' albümündeki (1960) 'Chapel in the Pines' 3 sahnede (Gönül, Cüneyt'e "Yarın gel de sana bir iş bulayım. Hiç olmazsa ekmek parası kazanırsın" derken; Hediye mücevherler hakkında Cüneyt'le konuşurken; Sonlara doğru "Git buradan, sarayına dön Beyzadem. Ben dişimi tırnağıma takar hayatımı kazanırım" derken). 'The Simple Things' 3 sahnede (Cüneyt, çamaşır yıkayan Gönül'e kovayla su getirirken; Sofrada konuşurlarken; Birbirlerine sevgilerini söylerken). "Lefty's Hideout" Akdoğu Reklam'da Metin Çoban'ın "Merbolin, dâhili ve harici boyalarımızda tek isimdir. Merbolin, boyacının aşkı" anonsunda.

'Yemin Ettim Bir Kere Dönmem Geri Bunu Bil' (Rast Giriş Sazı) (Selâhattin İnal / Necla C. A. Gürer) Gazino programının başında.

'Dr. No'daki (1962) (John Barry) 'James Bond Theme' Pazarda portakal satarken çıkan kavgada.

'From Russia With Love'daki (1963) (John Barry) 'Gypsy Camp' 2 sahnede (Babasına, Gönül ile evlenmek istediğini söylerken; Arabası ile Gönül'ün evine geldiğinde).

Semih Sezerli'nin mızıkasından iki melodi; 'Çadırımın Üstüne Şıp Dedi Damladı' ve 'Tombe La Neige/Her Yerde Kar Var'.

Gönül Yazar'dan 8 eser dinliyoruz.

Meyhanedeki birinci şarkı; 'Yollar Uzak Gelemedim' (2 dakika 33 saniye) (Muhayyerkûrdi) (Suat Sayın). "Yollar uzak gelemedim//Muradıma eremedim//Tutunacak dalım sendin//Kıymetini bilemedim//**//Gözlerime bir baktın//Yaktın ah beni yaktın//Ben sana ne yaptım ki//Beni yalnız bıraktın//**//Bana el gözüyle bakma//Gurbet ellerde bırakma//Yalnızlık canıma yetti//Bir de sen kalbimi yıkma."

Aynı yerdeki ikinci şarkısı (1 dakika); "Pencereden yakıyor aman da yine canlar yakıyor//Benim de yârim yok diye aman da bana çalım satıyor//**//Dolandım dağları kar bulamadım//Gönlüme göre bir yar bulamadım//**//Dolandım dağları kar parça parça//Sevdiğim geliyor el çırpa çırpa."

Bahçede çamaşır toplarken (1 dakika 3 saniye); "Salınıp gidiyorsun gözünü süzüyorsun//Madem bende gözün var ne diye üzüyorsun//Gel kaçma gel kaçma başıma dertler açma//**//Sıra sıra limanlar, limanda gemiler var//Varacağım ben sana cebinde binlikler var."

Meyhanedeki son şarkı; 'Maksadım Birazcık Yine Naz Yapmaktı' (1 dakika 22 saniye) (Nihâvend) (Yusuf Nalkesen). "Maksadım birazcık yine naz yapmaktı//Gidiyorum deyip seni yalvartmaktı//bize oldu olan ayrıldık hiç yoktan//Seni bilmem ama ben pişmanım çoktan//**//Gitme dön diyesin istiyordum yine//İnadın tuttu da çağırmadın bile." (Gönül Yazar, 'yine' ve 'yalvartmaktı' yerine 'sana' ve 'ağlatmaktı/kandırmaktı' diyor).

Gazinodaki ilk şarkı; 'Yemin Ettim Bir Kere Dönmem Geri Bunu Bil' (2 dakika 23 saniye) (Rast) (Selâhattin İnal / Necla C. A. Gürer). "Yemin ettim bir kere dönmem geri bunu bil//Hatırandan ismimi hayalinden beni sil//Çok ağlattın beni sen aşkım oyuncak değil."

Akdoğu Reklam'da söylediği şarkı; 'Seninle Bir Sonbahar Mevsimiydi Tanıştık' (2 dakika 10 saniye) (Hicaz) (Yusuf Nalkesen). "Seninle bir sonbahar mevsimiydi tanıştık//Sanki birbirimizi yıllarca aramıştık//Düşmeden el diline mesut günler yaşadık//**//Yabancı olduk şimdi yazık birbirimize//İstersen gel dönelim eski günlerimize//**//Bazı gün ben küserdim darılırdın bazı sen//Barıştırırdı bizi alnıma konan busen//Ayrıldık ayrılalı ne haldeyim bir bilsen."

Gazinoda ikinci şarkı (54 saniye); "Aşk bahçemde çiçekler//Boynu bükülü kaldı//Ben seni seveli//Kapım örtülü kaldı//Sen gittin gideli//Kapım örtülü kaldı//**//Eller neşe ben ıstırap//Deryasında boğuldum//Gözümde yaş kalmadı bak//Bu canımdan soğudum."

Gazinodaki son şarkısı; 'Senden Uzak Günlerim' (3 dakika) (Rast) (Alâeddin Yavaşça). "Senden uzak günlerim zindan oluyor//Hasretin elemin kalbime doluyor//Gönül bahçemde yazık hayal gücü soluyor."

Tanju Okan'dan da 3 şarkı var.

İlk eser; 'Deniz ve Mehtap (Aşkımız Bitti)' (2 dakika 47 saniye) (Michel Jourdan / Andre Borly / Armand Canfora) (Türkçe sözler Fecri Ebcioğlu). "Deniz ve mehtap sordular seni neredesin//Nasıl derim terk etti, bırakıp beni gitti//Anladılar ki aşkımız bitti//**//Alay ettiler benle hep//Sen oldun bunlara bak sebep//Mehtap dedi gördüm ah O'nu//Belinde erkek kolu//**//Deniz güldü halime//ir avuç su verdi elime//Biterse gözyaşın al dedi//Doldur tekrar yerine." Orijinali olan 'Les Mouettes De Mykanos'u ilk kez Dario Moreno plak yapmıştı.dfhdfj

Meyhanede söylediği şarkı; 'Her Akşam Votka Rakı ve Şarap (Sarhoş)' (1 dakika 48 saniye) (Guy Bertret / Janko Nilovic) (Türkçe sözler Fecri Ebcioğlu). "Sarhoşum ah, düşünmekten//Yorgunum ah, hep sevmekten//Her akşam votka rakı ve şarap//İçtikçe insan delirir olur harap//Kurtar beni ne olursun bundan ya Rab//Bitsin artık bu korkunç serap//**//Bittim ben ah, düşünmekten//Yorgunum ah, hep sevmekten." Orijinali "Y'a Du Travail" olan bu şarkıyı da ilk olarak Dario Moreno'dan dinlemiştik.

Tanju Okan'dan dinlediğimiz son şarkı (1 dakika 42 saniye); "Nesimi'ye sordular ki//Sen yârinle hoş musun//Hoş olayım olmayayım//O yar benim kime ne//**//Ben melâmet hırkasını//Kendim giydim eğnime//Ar-u namus şişesini//Yere çaldım kime ne//**//Kâh çıkarım gökyüzüne//Seyrederim âlemi//Kâh inerim yeryüzüne//Seyreder âlem beni." (Bunu söylerken rakı bardağı ve bağlamayı, Kaptan da rakı şişesini yere düşürür).

Gönül Yazar bir şarkıda Tanju Okan ile 'düet' yapıyor (1 dakika 10 saniye); 'Aşkımın Çiçeğisin (Fakir Kızın Şarkısı)'. "Aşkımın çiçeğisin//Sevgili meleğim//Yaralı gönüllerinsen//Sevgili bebeğisin//**//Sensiz olamam artık ben//Ayrılamam hiç senden//Yaşamışım bilmeden ben//Bu sevgini ah neden//**//Rüyamda ve kalbimde sen//Neşemde ve hüznümde//Fakir kızın kalbinde sen//Yaşayan bir prenssin." Aynı şarkıyı 'Bilen Kazanıyor'da (1965) Öztürk Serengil ile (birazcık değişik sözlerle) söylemişlerdi. "Kalbimin bebeğisin//Sevgili meleğim//Yaralı gönüllerin sen//Sevgili çiçeğisin//**//Sensiz olamam artık ben//Ayrılamam hiç senden//Yaşamışım bilmeden ben//Bu sevgimi ben neden (bu sevgini ah neden)//**//Rüyanda ve hüznünde ben//Aşkında ve neşende//Yaşamışım bilmeden ben//Bu sevgini ah neden."

'Torna a Surriento'nun 40'lardaki Türkçe sözlü hali; "Deniz ne kadar güzel hoş//Haydi koş dalgalara koş//O sarsın bağrına bizi//Sevelim güzel denizi."

Bakır Kralı Ahmet Bakıroğlu'nun ev çekimleri Armatör Suat Sadıkoğlu'nun Ortaköy'deki yalısında.

Gigi, ilk sahnede "Oğlunuzu elimden alacaklar 'Papi'. Kızlar etrafında fır dönüyor" demişti. Ahmet Bey'in bu soruna çözümü "Siz de bir an evvel evlenmeye bakın" şeklinde. (O dönem, 'evlilik', sorun giderici bir şeymiş!) İflas söylentisinden önce, Cüneyt'i 'çılgınlar gibi' severken, '10 paraları kalmadığını' öğrenince duraksamaz bile Gigi! "Benim yüzüm tutmaz anneciğim. Şu yüzüğü gönderiver" diyor Müşerref Çapın'a.

Kudret Şandra, harika bir kadın terzisi olmuş. Boynunda 'mezura', gözler fıldır fıldır. Hiçbir dedikoduyu kaçırmaz. "Meşhur Bakır Kralı'nın iflasını" duyduğunda hop oturup hop kalkıyor. "O yakışıklı herifin babası mı? Ah, o ne gözler! Erkek terzisi olsaydım keşke..." Telefonla herkese anlatmazsa çatlarmış Vallahi!

Dövüşle ilgili 'teorik' eğitimi Tanju Okan'dan alırız. "Kavga başka şeydir Abi. Kuvvete bakmaz. Ayrı bir tekniği, raconu vardır." 'Vururum' diye bir laf yokmuş. "Vuracaksın! İlk vuran kazanır." Bu işin bir başka raconu da şöyle; "Kusura bakma Abi! Dayak yersen ben araya girmem." 'Pratik' eğitim, Adnan Mersinli'den.

Vefalı Niyazi tam bir 'hır çuvalı'. Tahtaburun Sabri ile Lahmacuncu Nuri bıçaklamışlar kendisini geçenlerde. Kahramanımızın yumruklarıyla 'pencereden dışarı fırlaması' ve 'kapıdan içeri postalanması' harikaydı. "Ulan Sansar! Arkadaşa az, bana da bir orta şekerli kahve yap bakalım" diyor Cüneyt, saçını başını düzettikten sonra. Ödülünü Tanju Okan'dan alır; "Yaşşa Abi! Şimdi bizden oldun."

Ahmet Bakıroğlu, İtalya gezisine razı ama bazı şartları var. "Benim izdivaç konusunda ne kadar titiz olduğumu bilirsin. İtalyan kadınları cazibeli olur. Gönlünü kaptırmaya kalkma. Benim alacağım gelin kendi milletimizden ve en az bizim kadar asil olmalı."  Roma'daki yakın dostları Kont Ferrani'yi de ziyaret etmeliymiş. "Ölmediyse tabii!"

Yaşlı adam "Pabucunun ucuna bakma derler. Gözün aşağılarda olmasın. Eğleneceksen bile en kibar yerde, en asil insanlarla eğlen" felsefesinde. Sonradan 'yoksul' Gönül'ü seve seve kabul edecektir gelin olarak. "50 bin liralık hediyeyi insanın kafasına atan kızda iş vardır. Al o kızı" diyor oğluna. En azından, prensibin 'kendi milletimizden' kısmı tuttu.<shdfjfg

Haliç... Buradaki garibanlar havadan dünyaya gelir, havadan yaşar, havadan ölür! Cüneyt, züğürt biri gibi karışır o 'zillerin, berduşların' arasına. Bir ufak odaya, 5 kuruşu bile yokmuş! "İki aydır ne iş ne de para!" Semih Sezerli'nin durumu farklı değil. "Şoförüz ama boş ver! Üç günde bir araba tamircide, ehliyet poliste, Abin meyhanede." Elinde her daim mızıka.

Kaptan'ı, 'bira' konusundaki görüşleri ile tanıyoruz önce. "Yahu, nasıl içiyorsunuz şu hafif içkileri be. Bunlar adamın içini yakar, yakar!" Hâlbuki 'rakı' yakmaz parlatırmış! Herkes kafasına vurulunca sersem olur, bizimki inadına ayılıveriyor. Tam kafayı bulmuşken gel kafasına dokun, olmaz ki! "Para veriyoruz bu zıkkıma be." İstemezmiş böyle şaka!

"Her gün bir büyük deviririm. Ayın sonunda şişeleri (tanesi 10 kuruş) satarım. Ayın kaçı olduğunu bu şişelerden anlarım ben. Her gün 20 kâğıdı dolduruncaya kadar eşek gibi çalışırım. Ama ne iş olursa." Bir büyük 14 lira, bir lira da sigara. Üst tarafı çerez merez, balık malık. "Bunu doğrulttum mu bey de benim paşa da."

'Yirmiliği doğrulttukları' sıkı bir hamallıktan sonra balık alırlarken "Koç be bunlar koç! Şu insanlara bakın be, palamut tavayı icat etmişler, yeşil salatayla rakıyı da icat etmişler. Güzel! Üçünü bir araya getirip sarhoş oldum mu ayıp" deyip bir kahkaha atıyor.

10 parmağında 20 marifet! Kaptanlığı ise "Eh, işte, az çok sandal falan kullanacak kadar". İyice sarhoş olduğu bir gece hayat hikâyesini anlatır. Abisi kaptanmış. "Bütün emeli, beni okutmak, mektepli bir kaptan yapmaktı. Sonra bir kazada gidiverdi. Hem de yengemle beraber. Yaşım 13. Şu gördüğün iki velet kaldı mı benim elime. Gel de oku." Vermiş kendini Onları büyütmeye. "Bu boya getirinceye kadar neler çektim." Abisinin ortakları katakulli ile gemiyi hurdacıya satmışlar. Nasılsa kaptan köşkünü kurtarmış ellerinden. "Sözde kaptan olacaktık, çımacı bile olamadık!"

Film biterken, havaalanında, ayrılığın verdiği şaşkınlıkla "Gönül kız, merak ediyorum uçak kullanmasını bilir misin?" diyecektir. Gazinocuya ve Ahmet Bakıroğlu'na had bildirecekken tornistan olduğu iki sahne çok eğlenceli.

Akşam yemeğinde Cüneyt, ekmeği kesmek için bıçak isteyince "Ne bıçağı, kurban mı kesiyoruz yahu? Kopar şunu şöyle" demişti. Ertesi gün yine Cüneyt, bu kez Gönül'le yemek yerken ekmeği koparmak isteyince "Bıçak var burada, ekmek öyle koparılmaz" diye uyarılır!

Genç kızın 'bin tezgâhta kumaşı var'. Gündüz ev işi, gece meyhanede şarkı. 'Ekmek parası' diye canı çıkıyor. "Eloğlu ekmeği kolay yedirmiyor adama." Şarkıcılık için görüşleri; Bir yerlere gelmek zormuş. "Ya önceden meşhur olacaksın yahut patrona... Anlarsın ya! İlkin heves ettim ama açmadı bu iş beni. Bir alay sarhoşun önünde ağzını bir karış açıp bar bar bağıracaksın." Bademcik aldırır gibi! Oysa insan, içinden gelerek şarkı söylemeliymiş. Vazife gibi yapınca raconu kaçıyormuş!

Parayı, çok değil yeteri kadar seviyor. "Ben öyle köşkler, arabalar falan istemem." Kimseye borcu yoksa, karnı tok, sırtı pekse gel keyfim gel! Şöyle kutu gibi bir evi, namuslu bir kocası olsun yeter. "Yakışıklı da olacak tabii!" Zaten Gönül gibisine yakışıksız koca olur mu hiç?  Bir başka sahnede "Eğer zengin olsam kızlar bana bakar mı" diyen Cüneyt'e şunları söylüyor; "Lafa bak. Zengine herkes bakar. Marifet bu halinle kendini sevdirmekte."

'Farklı' sınıflar arasındaki anlayış çok 'farklı değil'! Bakıroğlu Ahmet, asil gelin istiyordu. Gönül, şarkıcı olunca Kaptan da havalara girer. "Sakın şeytana uyup kıza gönlünü kaptırma. O artık senin gibilerin harcı değil" diyor Cüneyt'e. Biraz daha isim yapıp para kazansın, bir milyarderle evlendirecekmiş genç kızı!

O dönem 500 milyonu olan, 'milyarder' kabul edilirdi.

Cüneyt'in bir kıza verdiği ilk çiçek, Gönül'ün bir erkekten aldığı ilk çiçek olur.

Gazino patronunun odasında 'Çalı Kuşları'nın afişi var. Aranjman ve hafif batı müziği parçaları okuyan iki kız kardeş. Meral Çalıkuşu 1940, Ankara doğumlu. Cebeci Ortaokulu'ndaki eğitimini ikinci sınıfta bırakmış. Müzisyen Işık Tapan ile evli (1968). Keman çalar. Sevtap Çalıkuşu ise akordeon çalıyor. 1944, İstanbul doğumlu. O da Sivas Ortaokulu'nu ikinci sınıfta bırakmış. 'Sevmekten Korkuyorum' (1969) ve 'Devlerin Aşkı'nda (1969) rolü var. 1956-1972 arasında çok meşhurdular. 'Yeni Çifte Saraylar Bahçesi'; 'Büyükdere, Beyaz Park'; 'Kızkulesi Salacak Gazinosu'; 'Yeni Çakıl İçkisiz Aile Gazinosu'; 'Sibel Aile Gazinosu'; 'Çardaş Lokanta-Restoran (Beyoğlu, Asmalımescit Sokak, No.38, telefon 44 39 70)'; 'Kulüp B.B. (Osmanbey, Site Sineması üstü, telefon 48 80 22)' gibi yerlerde sahne almışlardı.

Cüneyt-Cüneyt Arkın; Gönül-Gönül Yazar; Kaptan-Münir Özkul; Gigi-Oya Tarı; Kaptan'ın yeğeni Semih Sezerli; Şoför-Tanju Okan; Ahmet Bakıroğlu-Feridun Çölgeçen; Garson Sansar-Ahmet Turgutlu; Niyazi-Hüseyin Zan; Kadın Terzisi-Kudret Şandra; Gigi'nin annesi-Müşerref Çapın; Dövüş hocası-Adnan Mersinli; İstanbul; Haliç; Kör Sermet'in meyhanesi; Yeşilköy Havaalanı; Kuaför çok güzel.

Filmdeki Akdoğu Reklam'ı Erol ve Süleyman Akdoğu kardeşler kurmuş. Yeri önce Şişli'deydi. 80'lerde Nişantaşı'nda.

Toron Karacaoğlu, Cüneyt'i; Altan Karındaş, Gönül Yazar ve Müşerref Çapın'ı; Münir Özkul, Kaptan ve Bakıroğlu'nun bir memurunu; Zafer Önen, Ahmet Bakıroğlu'nu; Erdoğan Esenboğa, Tanju Okan'ı; Semih Sezerli, kendisini ve Gönül'e çiçek getiren çocuğu seslendirmiş.

İtalya'daki(!) Cüneyt'in babası ile telefon görüşmesi. Roma'dan arıyormuş! Çok iyiymiş. Bol bol makarna yiyip opera seyrediyormuş! "Akşam Puccini'nin Lohengrin'ini seyrettim." Ahmet Bey şaşkın. "Lohengrin, Puccini'nin değildir ki yavrum." Bizimki hemen çark eder. "Şey babacığım, şimdi O satın almış. Ne bileyim, belki de yanıldım." Kont Ferrani'yi görememiş. "Sizlere ömür. Ölmüş. Mevlidine yetiştim!" Babası daha da şaşkın. "Aa, ne mevlidi?" Cüneyt, konuşmayı bağlarken ter içindeydi. "Şey, yani İtalyan mevlidi. Dua ettiler de." 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)