2. Tasarım Bienali kapsamında İstanbul’a gelen, uzun yıllardır sinemanın öldüğünü ilan eden İngiliz sanat tarihçisi, ressam ve yönetmen Peter Greenaway ile röportaj
22 Kasım 2014

İngiliz sanat tarihçisi, ressam ve yönetmen Peter Greenaway, 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında Koç Üniversitesi Design Lab'in konuğu olarak 'A Cinematic Talk by Peter Greenaway' adlı etkinliğin ardından sorularımızı yanıtladı. 'Aşçı, Hırsız ve Karısı ve Aşığı' (The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover, 1989), 'Tual Bedenler' (The Pillow Book, 1996) ve 'The Tulse Luper Suitcases' gibi filmlerle tanınan Greenaway, çağımızın en önemli yönetmenlerinden biri olmasının yanı sıra sinemayla ilgili kuramları ve elbette uzun yıllardır sinemanın öldüğünü ilan etmesiyle de tanınıyor.

 Uzun yıllardır sinemanın öldüğünü söylüyorsunuz, fikriniz değişti mi?

Hayır, bana dendi ki bu ülkede tek bir sinema dergisi kalmış. İşte sinemanın öldüğünün bir kanıtı daha, demek ki ilgi çekici değil, çöküşün işareti. Sinemanın öldüğü tarihi de söyleyebilirim, 1983'te uzaktan kumandanın çıktığı gün. Amsterdam'da yaşıyorum ve insanlar sinemaya gitmiyor, kendi sinemalarını yapıyor, bu selfie çekmek veya 4-5 saniyelik bir video bile olsa. Böylece başka insanların rüyalarına, Hollywood'a Bollywood'a veya Avrupa sanat sinemasına muhtaç kalmıyoruz; kendi filmlerimizi çekmek için azat edildik. Bu da sinemanın doğasını değiştirdi. İnsanlar bir dönem davranışları filmlerden öğrenirdi ama artık böyle değil. Televizyondan her şeyi öğreniyoruz. Sinema bence çok sıkıcı. Her şeyi, beş dakika sonra ne olacağını biliyoruz. George Clooney'in iyi bir karakter olacağını mesela. İyiler kazanacak, kötüler kaybedecek. Artık 100 yıl sonra yeni bir şeyle karşılaşmak zor. Hikaye anlatımının zamanı geçti. Oyuncular kameranın önünde kötü şekilde oynar, benim için oyunculuğun tanımı izlendiklerinin farkında değilmiş gibi davranan insanlar demek. Çok kötü bir meslek tanımı değil mi? 'Yüzüklerin Efendisi' veya 'Harry Potter' uyarlamaları film mi bence çizimli kitaplar. Aynı şey Jean-Luc Godard, Pedro Almodovar, Lars von Trier için de geçerli, metin metin metin! Sinemada koro şeflerine değil, bestekarlarla ihtiyaç var. Bence hikaye anlatımı da sinemanın konusu değil. İyi filmlerde hatırladığımız hikaye değil, sinemasal bir andır.

 Filmlerinizin ne kadar detaylı olduğunu görünce film çekimlerinden sonra ne büyüklükte bir ekibin ne uzunlukta çalıştığını merak ediyor insanlar.

Herkesin yaptığını siz kontrol ediyorsunuz, Siz yaptığınızda gerçek aktörlerle uğraşıyorsunuz, onlarla uğraşmak zor, kahve içmek sevgililerini öpmek isterler ama sizi şaşırtıp çok muhteşem bir şey de ortaya çıkarabilirler. Bunlarla bir kurgu odasına girip editörle oturursunuz, yeni icatları bilen gençlerle çalışırım. 9 ay sürer neredeyse; bu, bebeğin doğması için de geçen süredir.

 En son ne zaman sinemaya gittiniz?

Tam tarihi hatırlamıyorum ama uzun süre önceydi. Klasik anlamda bilet alıp karanlık bir salonda en son David Lynch'in 'Blue Velvet'i için oturdum. Ama sürekli kasetlere, bilgisayar ekranlarına bakıyorum bir şeyler arıyorum. Sinema tarihi son dönemde ulaşılır oldu.

 Hayatınızda resim nerede duruyor?

Ressamlık eğitimi aldım. Ailemde ressam yok ama ailem güney doğu İngiltere'de gül yetiştiriyordu, babam kuş bilimci. Kış zamanı yapraklar düşerdi ve ergenken bunu düzeltmek isterdim bunun yollarından biri de resimlerini çizmekti. Doğadan büyülendim. Kuş uzmanı babamla Avrupa'yı gezerdim. Çoğu çocuk iki kuş türünü ayıramaz ama Rolls-Royce ile Alfa Romeo'yu ayırır, ben de bunu yapamazdım. Kültürel bavullarla gezerdim. 1960'larda sanat okuluna gittim. İtalyan sinemasının Fransız Yeni Dalgası dönemleri. Yönetmen olmaya karar verdim. Sanırım resimleri soundtrack'leri olmadığı için tercih etmedim. Sinemanın bir tanımı değil mi soundtrack'leri olan resimler?

'Eisenstein'la ilgili bir film bitirdim'

 Sırada ne var film olarak?

İstanbul'da çok kısa kalabileceğim çünkü editörüm büyük Rus yönetmen Sergei M. Eisenstein'la ilgili çektiğim bir film üzerinde çalışıyor. Eisentein, 1931'de Meksika'ya gidiyor, benim filmim de bununla ilgili. Film, Berlin Film Festivali için hazırlıyoruz. 

kaynak: Milliyet

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)