“Âşık oldun galiba. Bu izdivacı bize para kazandırmak için yapıyorsun. Senin kalbine bir kadının sahip olmasına asla tahammül edemem.” Kıskançlık içindeki Nevzat Hanım söylüyor bunları. Gelişen olaylarla sadece delikanlının kalbini değil çetesini de kaybedecektir! Hatta yaşamını! Bir başka sahnede “Her değer, ona sarf edilen emekle ölçülür. Tehlikeli olmayan bir şeyin zevki ve heyecanı da olmaz” demişti. Fazla ‘zevk ve heyecan’ın bedeli de fazla! Kendini (ve Pelin’i) en iyi anlatan sözleri yine kendisinden duyarız; “Anlaşılması güç kadın anlaşılması kolay olan kadından daha iyidir.”
14 Aralık 2014

"Âşık oldun galiba. Bu izdivacı bize para kazandırmak için yapıyorsun. Senin kalbine bir kadının sahip olmasına asla tahammül edemem." Kıskançlık içindeki Nevzat Hanım söylüyor bunları. Gelişen olaylarla sadece delikanlının kalbini değil çetesini de kaybedecektir! Hatta yaşamını! Bir başka sahnede "Her değer, ona sarf edilen emekle ölçülür. Tehlikeli olmayan bir şeyin zevki ve heyecanı da olmaz" demişti. Fazla 'zevk ve heyecan'ın bedeli de fazla! Kendini (ve Pelin'i) en iyi anlatan sözleri yine kendisinden duyarız; "Anlaşılması güç kadın anlaşılması kolay olan kadından daha iyidir."

'Son Tren'in (Esat Mahmut Karakurt) (1954-Inkılâp Kitabevi) (Üçüncü basım-1960) aynı adlı ilk çevrimi. [İkincisi ('Yıldızların Altında'-1966)]. 30 Kasım 1964, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle ve (Beyoğlu) Şan sinemalarındaki suare ile gösterime girmiş.

Galata'da Karaköy'e inen Bankalar Caddesi. Seyretmeye doyamadığımız Köprü, troleybüs, dükkânlar. Rıdvan Şaner keşke, oralarda biraz daha dolaşsaydı. Avukat İzzet Akman'ın yazıhanesine geldiğinde maceramız başlar. Delikanlı 'Sorbon talebesi'. 15 gün önce 'tahsilini yarım bırakıp' Paris'ten dönmüş. İstediği şey şaşırtıcı! Onca deneyimli hukukçumuzun bile ilk kez karşılaştığı bir durum. "Beni 6 ay müddetle bir hapishanede alıkoyabilecek bir suç işlemek için bana yol göstermenizi istiyorum sizden." Bilhassa bugünlerde hapsedilmezse 'bütün hayatı müddetince hapisten kurtulamayacağına emin'. Memleket içinde seyahate çıkmak veya hemen bir izdivaç yapmak da çözüm değil. Fransa'ya gidişi engellensin yeter! Tek arzusu bu. "İntikam almak maksadıyla birini öldürmekten mi endişe ediyorsunuz" sorusunu "Hayır" diye yanıtlar. Adam öldürecek kadar basit (kitapta 'kültürsüz') bir insan değilmiş. Başkaları tarafından öldürmekten çekindiği için nefsini muhafaza altında bulundurmak arzusunda da değil. "Çünkü iyi bilirim ki insan kendisini ancak kendisi koruyabilir." Bu 'gizemli' konuşma sırasında avukatın 'refikası' Nevzat Hanım da odadaydı. 'Kadınlar, kendilerine ait şeyleri, hisleriyle çabucak keşfediyorlar'. Dizginleri hemen ele alıp kocasının 'beyhude uğraşmasına' son verir. "Bir kadını seviyor bu delikanlı. Ve sevdiği kadının aşkından kurtulabilmek için hapishaneye girmek istiyor." Tutulduğu kadının 'kötü ruhlu' olup olmadığını 'henüz anlamış değil' Rıdvan. Zaten hangi erkek, kadının evvela ruhunu tanımaya kalkar!

Fransa'ya dönerse mahvolurmuş (romanda 'çok kötü şeyler olurmuş'). Bunun nedenini ancak kitaptan anlayabiliyoruz (sf. 17). Çünkü sevdiği kadın 'evli'! Film, bunu söylemeye cesaret edememiş!

Kahramanımızı, Çamlıca'daki köşklerine götürür Nevzat. Dertleri ile böylesine ilgili! ('Müvekkilleriyle görüşülecek bazı mühim işleri olduğu için' İzzet Bey akşam yemeğinde bulunamaz). Gece de misafir eder. Sis nedeniyle vapur seferi yokmuş. Kocasının 'kullanılmamış güvey pijamalarını' verir! Hatta yatağını bölüşür! O birkaç saat delikanlı için birkaç asır gibi! Evin uşağı Akrep Kuyruğu ile kavga edip, Nevzat'ın eline tutuşturduğu tabanca ile ateş bile eder!dgjfgkhjfgfhdgsfa

Genç kadın aslında kaçakçı bir çete reisi. Rıdvan'ı eve getirmesinin iki nedeni var; Birincisi, güzel ve yakışıklı bir erkek oluşu. İkinci sebep şaşırtıcı. "Seni Türkiye'nin en zengin fakat en ahmak kızıyla evlendireceğim." Babasını öldürüp mirasa konacaklarmış! "Şunu da unutma ki beni asla ihmal etmeyeceksin." Kabul etmezse cinayetle suçlanacak! Aslında Uşak ölmemişti ama bunu bilmeyen kahramanımız "Evet" demeyip ne yapsın. Maceranın biri bitmeden ikincisi başlıyor. İlkinden daha tehlikeli bir macera.

Ertesi gün, cebinde 10 (kitapta '5') bin lira ile Yalova, Termal Otel'in 33 numaralı odasındaydı. Pelin ve babası Haşim Bey'e 'ithalat ve ihracat işleriyle meşgul bir tüccar' olarak tanıştırılır.

İki genç birbirlerini sevince plan bozuluyor. Çetenin istediği gibi evlilik gerçekleşir. Yaşlı adamın öldürülmesi de halledilir ama polis ve Rıdvan'ın çabasıyla daha ileri gidemiyorlar.

'Son Tren'deki şarkı ve melodiler.

'A Streetcar Named Desire'daki (1951) (Alex North) 'Main Title' 4 sahnede (Jenerikte; Rıdvan telefonda "Bana bu kızın hayatını mahvettiremeyeceksin. Yapmayacağım bunu. Evlenmeyeceğim Pelin'le" dedikten sonra; Sonlara doğru karısına 'uzaklara gideceklerini' söylerken; Film biterken). 'Four Deuces' 2 sahnede (Sami Hazinses "Rıdvan Bey, kimse tarafından rahatsız edilmemesini istiyor" derken; Pelin, babası ile sabah gezisindeyken). 'Belle Reeve' 2 sahnede (Ormanlık Üç Kardeşler'de Rıdvan ile karşılaştığında; Otel bahçesinde "Hayır, anlatmayın. Hiçbir şey öğrenmek, dinlemek arzusunda değilim" derken).

'Murder, Inc.' albümündeki (1960) (Irving Joseph) 'Bad Day In Brooklyn' 4 sahnede (Rıdvan, Nevzat'ın arabasında köşke giderken; "Ben henüz bir fincan çay içmek için haysiyet ve şerefimi satılığa çıkaracak kadar mahvolmuş bir adam değilim" derken; Akrep Kuyruğu 'votkayı nasıl içtiğini' sorarken; Nevzat Hanım, soyunup Rıdvan'ın yatağına girerken). 'April In Brownsville' 6 sahnede (Akrep Kuyruğu, İzzet Bey'in yemeğe gelemeyeceğini söylerken; Rıdvan, Nevzat Hanım'ın sigarasını yakarken; Nevzat Hanım, çoraplarını giydikten sonra uyuyan Rıdvan'ı öperken; Mirasla aralarındaki engellerden, bilhassa Pelin'den söz ederken; İzzet Bey'e "Çünkü sen o kadar korkak, o kadar ihtiyar, o kadar kudretsizsin ki ancak soyunmuş bir kadını giydirebilmekten başka bir işe yaramazsın" derken; Pelinlerin evine baskın yaptığında). 'Stool Pigeon' 5 sahnede (Köşktekiler, Rıdvan'ı cinayetle suçlarken; Akrep Kuyruğu, Haşim Bey'in evine geldiğinde; Bıçak atarak yaşlı adamı öldürürken; Pelin, Nevzat'a "Son santimime kadar, neyim varsa hepsi, mevcut bütün servetim sizin olsun, bizi rahat bırakın" derken; Mustafa Yavuz vurulduğunda). 'Prison Break' 3 sahnede (Nevzat Hanım, Fatma'ya "Gidebilirsin" derken; Rıdvan '34 DK 420' plakalı otomobil ile arabalı vapurdan çıkarken; Termal Otel'e geldiğinde). 'Double Cross' Asansörde "Ya Rabbi, niçin hâlâ ayağımın altındaki yer yarılıp da yerin dibine geçmiyorum. Uçurumlarda parçalanmıyor, kayaların sivri uçlarında can vermiyorum" derken.

Miles Davis'in 'Round About Midnight' uzunçalarındaki (1957) 'Round Midnight' (Bernard D. Hanighen / Charles Melvin Williams / Thelonious Monk) 6 sahnede (Nevzat "Uyuyamadınız galiba" diyerek Rıdvan'ın odasına geldiğinde; Rıdvan "Adam yaşıyor mu" diye sorduğunda; Otel penceresinden Nevzat ve Pelinlerin arabadan inişlerini seyrederken; Nevzat "Yarın bekliyorum, unutma. Çamlıca'ya geleceksin. Seni nasıl özlediğimi, nasıl arzular içinde yandığımı bilemezsin. O kadar ihtiyacım var ki sana" derken; Orman gezintisinden dönen Pelin ve Rıdvan, otelde Nevzat'la karşılaştıklarında; Sonlara doğru kavga dövüşün ardından).

Peppino di Capri'nin söylediği 'Piccatura' (1964) (Faccena / Vancheri) 3 sahnede (Pelin ve Rıdvan el ele dolaşırken; Koşarken; Dans ederken).

'Exodus'taki (1960) (Ernest Gold) 'Escape' Nevzat "Şunu da asla unutma ki beni asla ihmal etmeyeceksin" derken.

'Düğün Marşı' (1842) (Felix Mendelssohn) Nikâh töreninde.

'Kinderszenen Op. 15, No. 7; Tráumerei' (1838) (Robert Schumann) İki âşık iskelede konuşurlarken.

The Dave Brubeck Quartet'in 'Time Out' 33'lüğündeki (1959) "Everybody's Jumpin" (Dave Brubeck) Yeni evliler, balayı için Termal Otel'e geldiklerinde.

'Le Nozze di Figaro' (1786) (Wolfgang Amadeus Mozart) Otel temizliği sırasında Hakkı-Cevat Kurtuluş söylüyor.

Avukat İzzet Bey, 'tahminen 55 yaşlarında'. Beyazı, siyahından çok kır saçlar, kumral bir yüz. Yazıhanesi Karakaşlılar Hanı'nda. Nevzat Hanım'la evli. (Sonradan 'kocalığının', avukatlığı gibi sahte ve sadece 'bir kayıttan ibaret' olduğunu öğreneceğiz). 'Parası yok, buna mukabil mühim bir mesleği, değerli bir kafası var'. (Rıdvan "Meslek ve kafa bir banka defteriyle desteklenmediyse, erkeğin parasızı kadının sadakatsizi gibidir. Beş para etmez" diye yüksekten atıyor. Bunları söylediği sırada asıl kendisinin 'bir lokalde çay içecek 5 parası yoktu). Kahramanımızın, 'gayrı ciddi hapis isteğine' aldığı muhteşem 'mesleki' yanıt; "Efendim, biz, her nasılsa bir suç işleyip, bilahare bu işlediği suçtan derin bir nedamet hissi duyarak ıstıraba düşen vatandaşların ıstıraplarını mümkün olduğu kadar azaltmak, hafifletmek gayesiyle bu yazıhaneleri açmış bulunuyoruz. Yoksa namuslu vatandaşlara suçun nasıl işleneceğini (kitapta 'ika edileceğini') öğretip, Onları suç işlemeye teşvik maksadıyla değil."jkghgdfsfda

Rıdvan Şaner, 29 yaşında. Kimsesiz. Uzun boylu, koyu buğday tenli. (Tamer Yiğit, sinemadaki ilk yıllarında Tab Hunter'a benzetilirdi). Romanda, hafif kır saçlı. Şapkasının altındaki 'simsiyah erkek gözlerinde' harikulade canlı, tesirli bir bakış var. İçkilerden tercihi 'limon sulu Votka'. ('Soğuk Savaş' yıllarında çok tehlikeli bir şey)!

Cebinde kuruş yokken bile kuyruğu dik tutmak derdinde. 'Kadın parasıyla bir fincan çay içmek, haysiyet ve şerefini satılığa çıkarmak gibi bir şeymiş'! Nevzat Hanım'a göre 'gururun bu kadar fazlası da ahmaklık'. Bizimki hâlâ laf yetiştirmeye çalışıyor; "Azı da zillettir, Hanımefendi! Zelil olmaktansa sefil ve ahmak olmayı tercih ederim."

Kitapta, 'muayyen bir berberi yok'. Muayyen bir şeye saplanıp kalmak âdeti değilmiş! "Kadından başka!" Yaklaşık bir ayda 'üç' kadınla beraberdi. Paris'teki 'evli' hatun; Nevzat Hanım; Pelin! 'Muayyen bir kadına bağlanmak' âdeti olmasa bu sayı kaç olurdu kimbilir!

Hapse girmek istemesi de 'bir kadının aşkından kurtulmak için değil, kendisini, bir aşkın yaptırabileceği felaketlerden korumak için'!

Dikkati biraz zayıf! Akşam yemeğinde "İsminizi bilmiyorum hâlâ" diyor. Oysa iki sahne önce İzzet'in "Fakat 'Nevzat', ben geç vakte kadar burada çalışmaya mecburum" dediğini duymuştu.

Filmde olmayanları kitaptan öğreniyoruz. "Babam şark vilayetlerinden birinde vali idi." Liseyi İstanbul'da yatılı olarak 'bitirmiş'. Altı yıl kaldığı Paris'te iktisat tahsilini 'bitirememiş'. Rahmetli pederinden kalan miras; 160 lira bakkal borcu! "Çok namuslu, dürüst bir memurdu! Onun için!"

Yatağına aldığı kadınlarla mesafeli! Nevzat ve Pelin, "Rıdvan Bey" diye hitap ediyorlar. Fransız 'evli' bayan da "Mösyö" diyordu büyük olasılıkla. Özellikle Pelin, Fransız bayanı öğrenince, kahramanımıza 'bonjur' demeyi bırakmıştır.

Nevzat Hanım, 'tam 42 yaşında'. Ama 30'unda gösteriyor. 'Şefkat ve yardım vaat etmeden de peşine erkek takıp eve getirecek' güzellikte. Mazlum olmaktansa zalim olmayı tercih edenlerden. En sevdiği şey sessizlik, en nefret ettiği ise korkaklık. Merhamet sahibi olanlar hiçbir şeye sahip olamazlarmış dünyada. Romanda 'dalga dalga, katran gibi simsiyah saçlar'. Gözlerinin rengi 'galiba yeşil'. Köşkleri, Çamlıca'da; Romanda "Acıbadem ile Kısıklı'yı birbirine bağlayan şose üzerinde". (Bazı çekimler 'Kalkavanların Villası'nda). Tanıştıklarında "Siz, bir kadının sizden nefret edeceği kadar inatçı ve mağrursunuz" demişti Rıdvan'a. Kitapta önce bir berbere götürür. 'Bir erkeğin ensesi, bankadaki kasası kadar mühimmiş'!

Güzel yüzünden önce 'pervasızca birbirinin üzerinde sallanıp duran' bacakları geliyor görüntüye. Rıdvan da bakışlarını 'bu gayet muntazam bacakların etekle birleştiği köşelerde dolaştırdıktan sonra' çevirebilmişti İzzet'e.

Genç kadın "Benden emir alınır, izahat alınmaz" diyecek kadar sert bir çete reisi! (Kitapta geçmişi ile ilgili ayrıntılı açıklama var. Bulgaristan muhaciri bir tütün tüccarının kızı. Tahsilini orada yapmış. 22 sene evvel gelmişler ülkemize). Adamları Ahmet Kostarika, Mustafa Yavuz, İsmail Varol, Mustafa Dağhan. İtalya'dan kaçak getirilen mücevherleri piyasaya sürüyorlar. Bir de içinde ne olduğu belirtilmeyen 'sandıklar' var. (Romanda İtalya'da bastırılan sahte tahvilleri piyasaya sürmek. Ayrıca çarşı basıp elde edilen mücevheratı Fransa'ya sevk etmek). Yasal kılıfı İzzet düzenliyor!W4YWW

Uşak Akrep Kuyruğu "Hanımefendi votka içmezler" ve "Hanımefendinin, misafiri varken içki kullanmak âdeti değildir" demişti. Ancak bir sahne sonra, aynı Hanımefendi, votka dolu kadehi tokuşturuyor Rıdvan'la. Adetlere bağlanarak hayatın vereceği zevklerden mahrum kalacak kadar budala bir kadın değil! "Adetler bana değil, ben adetlere hâkim oluyorum." Sonradan "İçelim! İnsanlar ne kadar kendilerini unutabilirlerse o kadar mesut olurlar" ve "İnsanlar en cüretkâr kararlarını en çok sarhoş oldukları zaman verirler" diyecektir.

Hep erkek hizmetçi kullanırmış. "Kadınlar, kadınlara hizmet etmesini bilmezler." Erkeğin de 'güzelini çirkinini değil kuvvetli ve işe yarayanını seçiyor'. Buna rağmen evde Fatma- Fahriye Şemahi de var hizmetçi olarak.

'34 DK 420' plakalı (romanda 'siyah') otomobilini 'Katilin Kızı' (1964) ve 'Sevinç Gözyaşları' (1965) filmlerinden anımsıyoruz.

Tanıştıkları gece kocasının pijamasını verir Rıdvan'a. Filmdeki 'dar'; Kitaptaki 'bol' geliyor.

'Sevimsiz uşak' Akrep Kuyruğu çok önemli. Küçük yaştan beri Nevzat'ın yanındaymış. "Bilhassa bana karşı derin bir sevgisi ve saygısı vardır." Bir çoban köpeğinden daha sadık ve kuvvetli. "Hanımın koynuna giren ve kendisinden başka kimsenin de girmesine tahammül edemediği için her şeyi yapmaya salahiyetli olduğunu zanneden uşak kılıklı sadık bir köpek." Nevzat Hanım'la aynı yatakta gördüğü kahramanımıza "Ulan sahte banknot suratlı, karı kılıklı herif! Suratını senin şimdi, dibi delinmiş or...u do.u gibi paramparça edip önüne dökeyim de gör" diye bağırır (sf. 46). Senaryo bunu "Ulan sahte banknot suratlı herif! Suratını paramparça edip önüne dökeyim de gör" şeklinde verebilmiş!

Kurt gibi cesur, yılan gibi insafsız. Çok iyi bıçak atıyor. Haşim Bey'in sırtına fırlattığı da hedefini şaşmayacaktır.

Adanalı pamuk tüccarı, milyoner Haşim Bey çetenin hedefindeydi. Kızı Pelin, 21 yaşında. Annesini 10 sene önce kaybetmiş. "Sen neredeysen, dünyanın hudutları orada başlayacaktır benim için" diyeceği kadar âşık olur Rıdvan'a. O ne masum, günahsız bakış. Beraberken 'adeta bir suyun kenarındaymış veya büyük bir çiçek bahçesinin tarlaları arasında dolaşıyormuş hissini veriyor insana'. İskele sahnesinde Orhan Veli'nin şiiri gelir aklına; "Bir dert ki yürekler acısı//Bir dert ki düşman başına//Gönül yarası desem değil//Ekmek parası desem değil//Bir dert ki dayanılır gibi değil." Evlilikleri Beyoğlu Nikâh Dairesi'nde. Balayı için filmde (her köşesinde hatıraları olan) Yalova-Termal Otel'e; Kitapta, Bursa-Çelik Palas'a giderler. Haşim Bey'in öldürülmesi düğünden, romanda 10, filmde 15 gün sonra. Kitaptaki çete daha sabırsız!

Termal Otel'deki akşam yemeğinde Silvana Panpani ve Cevat Uz var. Yönetmen Nejat Saydam da (Komiser Nazım'ın sigarasını yakarken) kısa bir süre görüntüye geliyor.

Yalova-Termal Otel'in yaşadıkları ülkemizdeki değişimin bir özeti. 1937'de açıldığında Sağlık Bakanlığı'na aitti. 52'de Denizcilik ve 79'da Turizm Bankası'na devredilmiş. 2000'lerde ise Limak Şirketi'ne. Adı artık 'Limak Thermal Boutique Hotel'.

Nevzat Hanım'dan erkekleri rahatlatan çarpıcı iki vecize; "Bir erkek, sevmeden de bir kadına sahip olabilir... Bir kadınla bir erkek, birbirlerinden nefret etmeyecek kadar dostsalar aralarında çıkan hadiselerde daima af talep etmek vazifesi kadına düşer."

Film biterken, trenle bütün Avrupa'yı dolaşacaktı gençler. Ama Pelin'in bir şartı var. Katiyen Fransa'ya uğramayacaklar! Uğramak değil hudutlarından bile geçmeyecekler!

Hakkı-Cevat Kurtuluş ve Sami Hazinses'i, 'balık sevdaları' yüzünden her sahnede başka bir görevde görüyoruz. Garson, temizlikçi, bulaşıkçı ve kapıcı. Hakkı temizlik yaparken 'Le Nozze di Figaro'yu söylüyor. Yorgunluktan perişan durumdaki Sami Hazinses'in yorumu pek olumlu değil; "Başlatma şimdi Figaro'ndan." Necdet Tosun'la beraber filme neşe katıyorlar.5qyareyear

Rıdvan'ı Toron Karacaoğlu; Pelin'i Jeyan Mahfi Ayral; Nevzat'ı Nevin Akkaya; İzzet'i Ulvi Uraz; Komiser Nazım'ı Cahit Irgat; Akrep Kuyruğu'nu Sadettin Erbil; Sami Hazinses'i Zafer Önen; Hakkı'yı Agâh Hün; Haşim'i Rıza Tüzün; Necdet Tosun'u Timuçin Caymaz seslendirmiş.

Rıdvan-Tamer Yiğit; Pelin-Hülya Koçyiğit; Nevzat-Neriman Köksal; İzzet-Ulvi Uraz; Komiser Nazım-Reha Yurdakul; Akrep Kuyruğu-Hüseyin Baradan; Haşim-Muammer Gözalan; Kalfa-Mahmure Handan; Emniyet görevlileri Zeki Sezer ve Osman Türkoğlu; Avukat İzzet'in 'bir saray kütüphanesine yakışacak şekilde ağır eşyalarla döşenmiş' yazıhanesi; Yalova-Termal Otel; Başta ve sondaki trenler çok güzel.

Rıdvan; "Bir insanın alın yazısı yazılırken onu çekecek olana hiçbir zaman fikir danışmazlar."  

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)