“Hayatta her çeşit şey olur. Hüner, olanı olduğu gibi kabul etmektir (sf. 171–172).” Cemile böyle söylemişti ama özellikle Selim Bey’in bunu anlaması filmde 6 yıl sürüyor. ‘Olanı, olduğu gibi kabul eden’ genç kız, Ercüment’ten ayrı kalmıştı bu sürede. Can da babasından! En zoru ise ‘olanı, olduğu gibi kabul etmeyen’ Nevin’in durumu. Kahramanlarımız geç de olsa birbirlerine kavuşurlarken, O, yapayalnız kalacaktır
06 Ocak 2015

"Hayatta her çeşit şey olur. Hüner, olanı olduğu gibi kabul etmektir (sf. 171-172)."

Cemile böyle söylemişti ama özellikle Selim Bey'in bunu anlaması filmde 6 yıl sürüyor. 'Olanı, olduğu gibi kabul eden' genç kız, Ercüment'ten ayrı kalmıştı bu sürede. Can da babasından! En zoru ise 'olanı, olduğu gibi kabul etmeyen' Nevin'in durumu. Kahramanlarımız geç de olsa birbirlerine kavuşurlarken, O, yapayalnız kalacaktır.

Aynı adlı 'Uykusuz Geceler'in (1945-Kerime Nadir) (8. basım-1979) (İnkılâp ve Aka Kitabevleri) renkli Yeşilçam uyarlaması. Yaz-sonbahar aylarında çekilip 29 Aralık 1969, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle; (Mecidiyeköy) Özlem sinemalarında gösterime girmiş. 88 dakika sürüyor. 23 dakikası şarkı, halk dansı, oyun havası. "Bu film Londra The Arthur Rank Stüdyoları'nda hazırlanmıştır" yazısının olduğu jenerikte, Münir Özkul'un adı 'Münür'; Mehmet Büyükgüngör'ün soyadı 'Büyük Güngör'. Senaryoda Nevin (Pervin Par), Necla (Figen Han), Nalân (Zeynep Eren), Nesrin (Tansu Sayın) gibi benzer isimler kullanılmış. Bir müddet sonra kim kimdi birbirine karışıyor.

Tatil sonrası konservatuvar. Ercüment herkesten daha heyecanlı. "Bugün çok mutlu bir sene geçirdiğim konservatuvarıma, arkadaşlarıma ve O'na, 4 ay sonra ilk defa göreceğim Cemile'ye kavuşuyorum." Belki de içine kapanık bir insan olduğu için bu aşkını bir türlü açıklayamamış. "Ama ne önemi var, gene koca bir ders yılı beraber olacağım. Bunu düşündükçe içim içime sığmıyor."

Necla, "Bütün yaz zatıâlinizi bekledim... İnsan, hiç olmazsa iki satır bir şey yazar, bir hatır sorar" diyerek Ercüment'in ilgisini çekmeye çalışıyor. Oysa deliknlının gözü Cemile'de. Genç kızı korumak isterken sınıftan atılınca bile mutluydu; "Şu an senle beraber olabilmek benim için kâfi Cemile."

Resimlerini yapmış, şarkı bestelemiş; 'Uykusuz Geceler'.

Romandaki genç kız tüm ailenin sorumluluğunu yüklenmişken filmde dayısı Udi (kitapta 'Kanuni') Tahsin'den başka kimsesi yok. Gece fabrika, gündüz okul. Her şeyi kıt kanaat. "Hadi 'bir iki lokma' bir şey ye de hemen yat. Sabaha ne kaldı şurda. 'Bir iki saat' uyusan kârdır."  Yaşamı, yaşlı adamın bu cümlesinde saklı. 'Bir iki lokma' yemek ve 'bir iki saat' uyku! Fabrika çekimleri Neyir Triko'da yapılmış. (Şimdi kimbilir kimlere satılmıştır). Dur durak bilmeyen dikiş makineleri.

'Okuldakiler hep zengin ailelerin çocukları olduğu için' kendini varsıl bir ailenin kızı olarak tanıtmış! Dayısı "Neden böyle bir oyun oynamaya lüzum gördün? Fakirlik ve çalışmak zorunda olmak ayıp değil ki" diyerek yoksul seyircileri teselli ediyor!

Assolist Nimet, Cemile'ye çok yardımcı. Okul çayına katılabilsin diye elbise ve ayakkabısını vermişti. Genç kızın, gazinoda, O'nun yerini alması seyircide tepki yaratmasın diye 'patronla münakaşa edip gelmemek üzere gittiği' söyleniyor!

Ercümentler oldukça zengin. Babasının çiftliği Balıkesir'de. (Romandaki Bursa'da. Böyle bir değişikliğe neden gerek duyulduğu anlaşılmıyor! Oysa Yönetmen de Bursalı!). Akrabaları Nevin'i düşünüyorlardı gelin olarak.

Şarkıcılık ve fakirlik değil ama kahramanlarımızın önünde daha önemli bir engel var; Selim Bey! Tanışma ziyaretinde kovulmaktan beter eder genç kızı. Bu yeterli olmayınca 'Kamelyalı Kadın'daki (1852) (Alexandre Dumas) baba Duval gibi davranır. 5 dakika süren sahnede 'verecekleri yanlış karardan'; 'Oğlunun mahvolan geleceğinden'; 'Yarım kalacak tahsilinden'; 'Nevin'den, yataklara düşen karısından' söz eder ağlamaklı bir sesle. Amacına da ulaşır. "Yeter, yeter! Ne olur devam etmeyin. İstediğiniz olacak. Madem Ercüment'in istikbali, mutluluğu için kendimi feda etmem gerekiyor, ederim o halde!" diyor genç kız. Üstelik Can'a hamileydi o sırada! Nişan yüzüğünü bir mektupla bırakıp gider.reerhdfhaedrhj

Anadolu turneleriyle geçen yıllardan sonra tekrar karşılaşırlar. En büyük fedakârlık 'birkaç güne kadar' Ercüment'le evlenecek olan Nevin'e düşer. Sönmeyen aşklarını anlayınca çekiliverir aralarından.

Roman Ercüment'in ağzından anlatılmış. Yaşı otuza dayanmış bir genç' (sf. 8). İstanbul ve Viyana konservatuvarları mezunu. Filmden farklı olarak 'piyano öğrencisi' değil 'keman hocası'. Çiftlikleri de Balıkesir değil Bursa'da. Evlenmesi için ısrar eden arkadaşı Şefik'in daveti ile Elazığ'a gidiyor. 'Eğer kalbi boş ise hem mesleğine hem de seviyesine uygun üç aday' varmış. Hamra, mandolin; Kevser, piyano çalıyor. Efser de soprano. Fakat kahramanımızda 'acı bir aşkın yaralarını hâlâ taze'. Bu nedenle 'evlenme konusunda hiçbir tasavvuru yok'. Ama 'ay ışıklarıyla yıkanan sarı saçlarını ve bir fildişi minyatürü andıran kusursuz profilini' (sf. 32) görünce Hamra ile nişanlanmaya karar verir. Bu plan, Perçenç (Akçakiraz) köyüne yaptıkları bir gezi sırasında tuzla buz olacaktır. Yol üzerindeki Kesrik köyünde 'bütün vücudu adeta taş kesilerek bir çığlık atar'; "Cemile! Benim Cemile'm!"

8 yıl önceki kalp ağrısı. O zamanlar ikisi de konservatuvarda öğrenci. Cemile, dayısı ile Bankalar'da bir tavan arasında; Ercüment, Tozkoparan'da Madam Siranuş'un pansiyonunda kalıyor (filmde 'Cihangir'de). Tahsin, Gelincik Gazinosu'ndaki Saz Heyeti'nde 'Kanun ustası'. İçmediği gün yok. Genç kızın babası ve kardeşleri Akbaba'da (Beykoz). Derslerinde çok başarılı ama bir müddet sonra 'meyhane çalgıcılarıyla' piyano çalmaya başlar.

Sonradan kardeşlerinin yatılı okul taksitleri nedeniyle şarkıcılığa başlar. Sahne adı 'Jale'. Bu arada gazinonun sahibi kemancı Rasih, evleneceğini söyleyerek genç kıza sahip olmuş. İlerde bu sözünden dönecektir; "Sevişmek için mutlaka bir kanun boyunduruğuna mı girmek lazım? Ben serbestliğimi hiçbir şeye değişeceklerden değilim (sf. 115)." Cemile, Ercüment'in Bursa'da olduğu bir sırada 'kalantor bir gençle' evlenip Anadolu'da bir yere gider.

Kahramanımız belli etmemeye çalışmıştı ama durumu anlayan Hamra, filmdeki Cemile'nin yaptığı gibi nişan yüzüğünü bir mektupla geri verir. Ercüment Tozkoparan'daki odasına döndüğünde sevdiği O'nu bekliyordu.

Romanda küçük bir hata var. Cemile "Annemi iki sene önce kaybettim" demişti (sf. 59). Sonradan "Sadece dayım değil, anam, babam, kardeşlerim, bütün ailem bir Cemile'ye muhtaç" diyor (sf. 78).

'Uykusuz Geceler'deki melodiler.

Roberto Mann'ın 'The World of Roberto Mann' albümündeki (1968) 'Was Ich Dir Sagen Will (The Music Played)' (1967/68) (Udo Jürgens / Joachim Fuchsberger / Mike Hawker) 9 sahnede (Jenerikten sonra; Müzik hocası Mehmet Büyükgüngör, Cemile ve Ercüment'i sınıftan çıkarırken; Cemile "Beni koruduğunuz için size teşekkür ederim, Ercüment" derken; Deniz kenarında, Ercüment "İlk zamanlar biraz güçlük çektim ama yalnız yaşamaya alıştım artık" derken; Okul çayı sonrasında genç kızı evine bırakırken; Cemile, evde "İşte artık hakkımda her şeyi biliyorsun" derken; Piyanonun satıldığını anladığında; Gazinonun bahçesinde, Ercüment'in arkasından bakarken; "Bir kadının yalnız yaşaması kolay olmuyor" derken).

'Uykusuz Geceler / Özlüyorum' (Metin Bükey) (Enstrümantal) 4 sahnede (Tatil sonrası, sınıfta; Cemile, yüzüğünü çıkarırken; İşe kabul edilen Ercüment, eli kolu paket dolu koşarken; Ercüment'ten ayrılan Cemile, dayısı ile eve geldiğinde).

Paul Mauriat'nın 'Chitty Chitty Bang Bang' uzunçalarındaki (1969) 'Those Were The Days' (Gene Raskin / Boris Fomin) İki âşık, cadde üzerindeki üst geçitte konuşurlarken.

'Elveda Aşkımıza' (Metin Bükey) (Enstrümantal) 4 sahnede (Çay içmek için eve geldiklerinde; Selim Bey "Oğlumun istikbalinin mahvolmaması için sana yalvarıyorum kızım. Kurmayı düşündüğünüz müşterek bir hayat size hiçbir zaman saadet getirmeyecektir" derken; Nevin, balkondan bakarken; Ercüment sonda Cemile'yi kucaklarken).

The Ventures'ın '1 000 000 000 00 Dollar Weekend' 33'lüğündeki (1967) 'Sealed With A Kiss' (1960) (Peter Udell / Gary Geld) Okul çayında dans ederlerken.

'The Corrupt Ones'daki (1967) (Georges Garvarentz) 'Illusion And Escape' (02.02 sonrası) 2 sahnede (Cemile "Dayımın apartmanı" dediği 'lüx' yerden çıkıp fakir evine giderken; Selim Bey, 'çiftlik hakkında bazı projelerinden bahsetmek' bahanesiyle oğlunu yukarı kata götürürken). 'Torture Room' Tahsin, Ercüment'e "Zavallı Cemile! Seni mesut edebilmek için kendisini feda etti" derken.

'Tamara Deli Horon' Okul çayındaki halk dansı.

'In The Heat Of The Night'daki (1967) (Quincy Jones) 'Nitty Gritty Time' Neyir'de çalışırken.

'Çargâh Sirto' (Anonim) Cemile, Nimet Abla'nın elbisesini gazinoya götürdüğünde.

'Major Dundee'deki (1965) (Daniele Amfitheatrof) 'The Escape / Lt. Graham-Artillery' 2 sahnede (Fabrika görevlisi "Vardiya başlayalı 45 dakika oldu. Bu akşam çalışsan da yevmiye alamazsın" derken; Selim Bey'in hakaretlerini işiten Cemile çiftlikten kaçarken).aeheajtjt

'Saba Makamında Keman Taksimi' Cemile "Peki ya ben? Benim kaybolan ümitlerimin, yıkılacak dünyamın hiç mi önemi yok" derken. Selim Bey'le konuşması filmin en uzun sahnesi. 5 dakika!

'Where Eagles Dare'deki (1968) (Ron Goodwin) 'Ascent On The Cable Car' Selim Bey, oğluna "Dayısının meyhanelerde ut çaldığını, kendisinin fabrikalarda çalışıp, gazinolarda şarkı söylediğini sen anlatıyorsun. Böyle ne idiği belirsiz bir kızı nasıl ve ne yüzle ailemizin içine sokacaksın? Üstelik Nevin'le sözlü gibisin. Nevin gibi bir kız seninle evlenmeye hazırlanırken böyle bir çılgınlığı nasıl yapabilirsin? Şimdi çıkıp o kızla konuşacak ve O'nu derhal burdan uzaklaştıracaksın" derken.

'All Alone Am I (Min Ton Rotas Ton Ourano)' (1962) (Manos Hadjidakis) (Enstrümantal) (Metin Bükey Orkestrası) 3 sahnede (Ercüment "Senden özür dilerim. Hiç ummadığım şeyler oldu. Babamın böyle davranacağını sanmıyordum, Cemile" derken; Selim Bey, karısının hastalanarak yataklara düştüğünü söylerken; Ercüment, sonlara doğru, Can'ı kucaklarken).

'Robbery'deki (1967) (John Keating) 'Robbery!' Ercüment gazino fedaileri tarafından dövülürken.

"Peer Gynt: Solveig's Song" (1875) (Edvard Grieg) Cemile "Piyanonu mu sattın yoksa" derken.

'Hyperprism' (1923) (Edgar Varése) 2 sahnede (Neyir'e geç kalan Cemile saatine bakarken; Dayısına "Bundan sonra hayatımın tek gayesi, yakında dünyaya gelecek çocuğum olacak" dedikten sonra).

Deniz kenarındaki çayevinde, dayısının "Yeter artık yavrucuğum! Bütün gece ağladın. Kendini harap etmekle eline bir şey geçmez ki" dediği sahnedeki 'vapur sesi', Berkant'ın 'Sana Şarkımı Bıraktım' 45'liğinden alınmış.

'For A Few Dollars More'daki (1965) (Ennio Morricone) 'Osservatori Osservati' Balıkesir turnesinde, minibüsten yapılan "Büyük ses sanatkârı Yıldız Ateş'in de iştirakiyle muazzam bir konser. Ayrıca üç perdelik komedi. Bu fırsatı kaçırmayınız" anonsundan sonra Ercüment, Nevin'e bakarken.

Filmdeki şarkılar.

'Uykusuz Geceler / Özlüyorum'u (Metin Bükey) Jenerikte Esin Engin'den (1 dakika 44 saniye) ve üç kez de Belkıs Özener'den (2 dakika 55 saniye + 2 dakika 55 saniye + 26 saniye) dinliyoruz. Toplam 8 dakika. "Gel, gel bekletme, özlüyorum//Hasretinden artık ölüyorum//Resmine bakıyor, tapıyorum// Ağlıyorum//**//Bütün çiçekler açmak için//Kuşlar, böcekler ötmek için//Kelebekler uçmak için//Seni bekler."

'Aşkımıza Elveda' (Metin Bükey). Belkıs Özener'in sesiyle (2 dakika 55 saniye) konservatuvardaki şarkı. "Nerde şimdi o günler//Sevişen sevgililer//Mazi olmuş hatıralar//Bakışlarında güler//**//O büyük aşkımıza elveda//Elveda, ey sevgilim//**//Bu masal böyle bitsin//Hatıralar terk etsin//Ümit verdin yıllarca//O da bırakıp gitti."

'İnleyen Nağmeler' (1969) (Nihâvent) (Zeynettin Maraş) (2 dakika 18 saniye). Cemile'nin gazinodaki ilk şarkısı; "İnleyen nağmeler ruhumu sardı//Bir rüya ki orda hep şarklılar vardı//Uçan kuşlar, martılar//Yeşil tatlı bir bahar//Gülen şen sevdalılar vardı."

'Gönül Penceresinden Ansızın Bakıp Geçtin' (Hicaz) (Muzaffer İlkar / Şemsi Belli) (2 dakika). Gazinodaki ikinci şarkısı. Arkadaşları da orada. "Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin//Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin//Mademki son şarkının (Belkıs Özener 'şarkımın' diyor) kırık bir güftesiydin//Neden yarım bıraktın, neden bırakıp gittin//Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin."aerherherhjer

'Gizli Aşk' (Nihâvent) (Zeynettin Maraş) (2 dakika 6 saniye). Gazinodaki üçüncü şarkı; "Gizli aşk bu söyleyemem derdimi hiç kimseye//Zevke veda, neşeye de, veda artık her şeye//Arzular bir, bir hayal oldu, baharımın gülleri soldu//Gönlüm hicran, hasret, gamla doldu."

'Seninle Düştüm Dile' (Rast) (Sabri Süha Ansen) (5 ayrı sahnede toplam 64 saniye). Gazinodaki son şarkı; "Seninle düştü dile//Aşkın bana bir çile//Rakip oldum bülbüle//Gönül verince güle."

'Bu Sana Son Mektubum' (1968) (Suat Sayın) (40 saniye). Balıkesir turnesindeki ilk şarkı. "Bu sana son mektubum//Ayrılmaya mecburum//Ne olur anla beni//Bu aşktan korkuyorum."

'Kalbimi Kıra Kıra' (Muhayyer-Kürdî) (Teoman Alpay) (1 dakika 30 saniye). Nevin'den ayrılan Ercüment evine dönerken. "Senden bana ne kaldı//Bir hatıradan başka//Bir daha geri dönmem//Yalan kattığın aşka."

'The Music Played'in Almanca şekli, aşkını bir türlü söyleyemeyen 'piyano öğrencisi' Ercüment'e daha uygun; "Ich find' die worte nicht, doch glaube mir;//Was ich dir sagen will, sagt mein klavier." İki Türkçe yorumu var. Yalçın Ateş 6'lısı eşliğindeki Ajda Pekkan fırtınalar koparmıştı. 'Boş Sokak' (1968) (Fecri Ebcioğlu); "Hiç niyetim yoktu,//Ben maziye dönüp seni anıp, düşünmeye//Eski bir şarkının o an birden//Geldiğini duydum penceremden."

Aynı şarkıyı Selçuk Ural, yine Yalçın Ateş 6'lısı eşliğinde ve Sezen Cumhur Önal'ın sözleriyle plak (Sahibinin Sesi) yapmıştı. "İnanmıyorum seni kaybettiğime//Beni bırakıp da gittiğine//Her şeyin, her şeyin bittiğine//İnanmıyorum hâlâ gittiğine//**//İnanmıyorum ben, sevmediğine//Başka rüyalar gördüğüne//Yalvarırım beni biraz dinle//Özlemekten başka yok mu çare//**//O eski günlere yine dönebilsek//Biz beraber olabilsek//Yalnızlık nedir hiç bilmesek, görmesek//**//İnanmıyorum seni kaybettiğime//Unut artık beni dediğine//İnanmıyorum ben hiçbir şeye//Yaşadığımız o, o günlere//**//Yaşadığımız o mutlu günlere."

'All Alone Am I'ı Yalçın Ateş 6'lısı eşliği ve Edvard Saatçi'nin sözleriyle Ay Feri'den dinlemiştik. 'Dünya Ne Yalan' (1969); "Dünya ne yalan//Geç anlarmış insan//Hatıra, acılar değil mi kalan."

'Those Were The Days', Rus Halk şarkısı 'Dorogoi Dlinnoyu (By The Long Road)'un bir yorumu.

O yıllardaki şarkılarda ('Özlüyorum' ve 'İnanmıyorum Seni Kaybettiğime'deki gibi) mecazi de olsa "Resmine bakıyor, tapıyorum" ve "İnanmıyorum ben hiçbir şeye" diyebiliyormuşuz!

Cemile okula hep geç geliyor. Müzik hocası Mehmet Büyükgüngör "Kızım, sen hiçbir zaman vaktinde derse ('derse vaktinde' daha doğru olurdu) gelmeyecek misin" deyince Ercüment cansiperane atılır; "Vesait meselesi Biliyorsunuz, bu saatlerde yollar çok tıkalı oluyor... Yolların tıkanacağını nereden bilsin... Sonra bu bahisleri geçen sene de okumuştuk. Hem Cemile çok çalışkan bir talebedir. Bu bahisleri iyi bilir." Ama öğretmene göre 'bunlar geç kalmak için bir sebep değil'. "Hem sonra sana ne oluyor be kuzum! Sen, O'nun avukatı mısın?"

Bu 'derse geç kalma konusunu' iyice anlayalım diye Necla'ya "Hiç derse saatinde geldiğini gördün mü Cemile'nin" dedirtilmiş bir başka sahnede.

Genç kızın yüzünü 'gözleri kapalı çizebilecek kadar' iyi biliyor Ercüment. Yanında olmadığı zamanlar resimlerine bakıp seyredebilmek imkânını buluyormuş! Her şeyi ile ilgili. "Seni ilk gördüğüm gün üzerinde kırmızı bir bluz vardı. Sana öyle yakışıyordu ki. Ama bir müddet sonra onu giymez oldun Buna bayağı üzüldüm. Sene sonuna kadar 'bir gün mutlaka giyecektir' diye bekledim."

Okul çayında sadece Cemile ile dans eder. "Yalnız benle dans etmen Necla'nın pek hoşuna gitmedi. Belki senle dans etmek isteyen başkaları da vardır" sözlerine espri ile karşılık veriyor. "Başkaları mı? Etrafımızda başkaları da mı var?" Gözü, başkasını görmüyormuş.

Müzik, Cemile'yi güzelleştiriyor. 'Üzüm gibi simsiyah gözler. O can dayanmaz güler yüzlülüğü'. Çizgileri ne kadar düzgün, ifadesi ne kadar zengin. Sahne adı filmde 'Yıldız Ateş'. Dayısı "Zavallı yavrucak, bir yandan sabahlara kadar fabrikada çalışır, bir yandan okumaya uğraşır. Harap olup gidiyor. Allah yardımcısı olsun" diyerek durumunu özetliyor.

Selim Bey'in tek arzusu, Ercüment'in Nevin ile evlenmesi. "Ana babalar evlatları hakkında hayırlı olabilecek bazı kararları verebilirler" diyor. Genç kız yakın bir akraba. Karısının rahmetli amcasının kızı. Ev çekimleri Suat Sadıkoğlu'nun Ortaköy'deki yalısında yapılmış.atjsfhdfgshg

Gazino'da 'Cilveli Kız'dan (1969) anımsadığımız ve sahne adını Maurice Chavalier'den alan Moris'in afişi var. Asıl ismi Cem Taylan.

Romanda Ercüment, Şefik'in daveti ile Elazığ'a gidiyor. "Avrupa'da bulunduğu dört sene içinde muhtelif seyahatler yapma (ve o 'mamureleri' görme) imkânı bulabilmiş ama bu, Anadolu'daki ilk yolculuğu". (Daha önce Bursa'ya defalarca gitmişti. Demek orası Anadolu değil!). O zamanın koşullarıyla üç gün süren tren seferinde gördükleri delikanlıyı üzer. 'Issız yaylalar, kaderine terk edilmiş bozkırlar'. "Hâlbuki gönül o boş toprakların baştanbaşa sürülmüş, ekilmiş ve meskûn olmasını diliyordu." Ziya Paşa'nın 'Gazel'ini (1870) anımsattı; "Diyarı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm//Dolaştım mülki İslamı bütün viraneler gördüm."

Tren 'zifiri karanlıkta' yavaşlayınca, kahramanımız "Bir kır ortasında mı durduk" diyor. Oysa geldikleri yer Yolçatı'daki istasyon! Tren değiştirip Elazığ'a gidecekler. 'Kaynaşan kalabalık, etten kale vagonlar'. Ercüment "Yaya gitmek herhalde daha uygun olacak" diye şakalaşır. Arkadaşı Şefik'in sözleri de esprili ama iç burkucu; "Viyana Garı'nda bulunmadığını unutma! Bizler için bu gibi zorluklar adet hükmündedir."

Romanda Klasik Batı Müziği geniş yer bulmuş. Elazığ'daki Halkevi'nde üç genç kız ve Cemile ile konserler verir. Bach'dan Prelüd; Brahms'dan iki varyasyon; Beethoven; Strauss; Verdi'nin Aida Operası'ndan hafif parçalar.

Ayrıca İstanbul'daki pansiyonda "Les Millions d'Arlequin" balesindeki (1900) (Riccardo Drigo) 'ağır valsı' ve 'Carmen' (1845) (Georges Bizet) operasını çalışırlar.

Cemile, Kesrik köyünde kuyudan çıkrıkla su çekerken "L'Arlesienne" (1872) (Georges Bizet) sahne müziğini söylüyor. ['Değirmenimden Mektuplar'daki (1869) (Alphonse Daudet) 'Arlesli Kız' öyküsünden uyarlanmış].

Filmde bu eserlerin adı bile geçmiyor. Yazar 1945'te okuruna güvenirken, Yönetmen 1969'da buna cesaret edememiş!

Kitaptaki Türk Sanat Müziği eserleri; 'Ey Gonca Dehen Har-ı Elem Canıma Geçti' (İsmail Dede Efendi); 'Bir Neşe Yarat' (Refik Şemsetdin Fersan / Nahit Hilmi Özeren); 'Meyhane mi Bu, Bezm-i Tarabhane-i Cem mi' (Hacı Arif Bey / Mehmet Said Bey); 'Yüzüm Gülse de Kızlar, İçimde Yara Sızlar' (Selahattin Pınar); 'Bahçenizde Sümbül Olsam" (Suphi Ziya Özbekkan / Dr. Necdet Bey); 'Neşeyle Geçen Ömrümü Eyvah Heder Ettim' (Yorgo Bacanos).

Gazinonun adı 76. sayfada 'Gelincik'ti. 83. sayfada 'Gençlik'!

Romanda 'dersten çıkarılma'; 'Gazinoda çalıştığı için arkadaşlarının alayları'; 'Ailenin evliliklerine karşı çıkışı'; 'Ercüment'in gazinoda dövülmesi'; 'Trikoda çalışma'; 'Necla'; 'Nevin' yok.

Necla rolündeki Figen Han çok başarılı. Kıskançlık, özlem, arzu, her türlü duygusunu bakışlarıyla belli edebiliyor. Cevat Uz da Ercüment'in 'akort tutmayan piyanosunu 2 bin liraya alan kişi'.

'Zehirli Hayat'ın (1967) simitçisi Ahmet Yıldırım lokantada garson, konserde seyirci.

Cemile'yi Jeyan Mahfi Ayral; Ercüment'i Hayri Esen; Tahsin'i Münir Özkul; Selim'i Agâh Hün; Ercüment'in annesini Gülistan Güzey; Gazino Patronu Aydın Tezel'i ve Balıkesir turnesinde minibüsten yapılan anonsu Erdoğan Esenboğa; Müzik hocası Mehmet Büyükgüngör, fabrika görevlisi ve piyanoyu satın alan Cevat Uz'u Pekcan Koşar seslendirmiş.

Cemile-Hülya Koçyiğit; Ercüment-Ediz Hun; Annesi-Nedret Güvenç; Necla-Figen Han; Nesrin-Tansu Sayın; Nevin-Pervin Par; Tahsin-Münir Özkul; Selim Bey-Muzaffer Tema; Müzik Hocası-Mehmet Büyükgüngör; Gazino Patronu-Aydın Tezel ve adamları Kudret Karadağ, Vahit Volkan; Garsonlar Hakkı Kıvanç, Orhan Çoban; Selim Bey'in arkadaşı fabrikatör Mümtaz-Zeki Sezer; Gazinodaki afişte Sevda Ferdağ; Konservatuvar; Çiftlik; Gazino çok güzel.

Kitaptan birkaç alıntı; "Bir müzisyen ölçü ile hareket eden kimse demektir. Ne bir tempo eksik, ne bir mezür (yazar 'mözür' demiş) fazla (sf. 80)."..."Zaruret, istenip de davet edilen bir şey değildir (sf. 81)."..."Yoksulluğun hakiki tadı çok acıdır (sf. 82)."..."İnsanın kendi ruhunu, kendi iç âlemini dinlemeye muhtaç olduğu anları vardır... Değil şu veya bu sebep, hatta bir sevgilinin sesi bile dalınmış olan o tatlı âlemin huzur ve zevkini bozabilir (sf. 34)."

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)