“Yalan, yerinde caizdir.” Bursalı aşçı Şaban Ağa böyle diyor (sf. 30). Ömer de ‘karısı’ olduğunu bilmediği Neriman’la evlenebilmek için söylediklerini bugün keyifle anımsıyordur herhalde.
19 Eylül 2015

"Yalan, yerinde caizdir." Bursalı aşçı Şaban Ağa böyle diyor (sf. 30). Ömer de 'karısı' olduğunu bilmediği Neriman'la evlenebilmek için söylediklerini bugün keyifle anımsıyordur herhalde.

İkisi renkli dördü siyah beyaz, altı 'Küçük Hanımefendi'nin (1945-İnkılâp Kitabevi) (Muazzez Tahsin Berkand) beşinci uyarlaması. Yaz aylarında çekilip 07 Aralık 1970, Pazartesi günü (Şehzadebaşı) 'Gül', (Beyoğlu) 'Yeni Ar' sinemalarında gösterime girmiş. İlk çevrimdeki (1961) Şaziye Moral ve Nubar Terziyan'ı tekrar görmek çok güzel. İzmir seyahatlerinde yardımcı olan 'Varan Turizm Koll. Şirketi'ne teşekkür ediliyor jenerikte.

Gerçeğe dönüşecek bir 'formalite evliliğinin' öyküsü. Yarı dram, yarı komedi bir masal.

İzmirli Ulaş (romanda 'İstanbullu Gelgeç', 61'deki ilk çevrimde 'Eskişehirli Şahinoğlu') ailesi uçurumun kenarında. 'Kaderleri kötü'. Dededen kalma köşk bile elden çıkmak üzere. Bunun için alacaklıların parmaklarını kıpırdatmaları kâfi. Bu kaderi biraz da kendileri hazırlamışlar. Anne Şaziye Hanım, (adı söylenmeyen) büyük oğluna umumi vekâletname vermek isteyince 'rıza göstermiş' Ömer. 'Ne yapsaydı yani, büyüklerine karşı mı gelseydi'! Ağabey de kumarbazın biri. Pokerde her şeyi kaybedip intihar etmiş. Büyük acılar, borçlar bırakarak göçüp gitmiş. Yaşlı kadın bir çare arayışında. Küçük oğlu da mesuliyetsiz. Hesapsız para harcıyor. 'Rahmetli' kocası Necdet Bey'in kemikleri sızlıyordur mezarında.

Avukat Feridun Kamil'e göre yapacak bir şey yok. 'Maalesef bütün yollar tıkalı'. Bir mucize gerek! Bu da bir başka acıda saklı!

Bursalı Fabrikatör Hulusi Koza (kitapta 'Kozacı', ilk çevrimde 'Özar'), ölürken, 'sık sık ziyaret etmesini, kızıyla ilgilenmesini' istemişti. Ama iş güç derken ancak 7 yıl sonra fırsat bulabilmiş avukat beyimiz. Fehime Hanım "Üzülmeyin, sizin sevginizi de kendiminkine katarak Neriman'ın üstüne titredim. Hiçbir anne üvey kızını benim kadar sevmemiştir, inanın" diyor. Ama gördüklerimiz bambaşka. Bir odaya kapatıp eziyet etmiş bunca yıl. Gün göstermemiş genç kıza. 'Sakinleşmesi için' de kamçılatmış! Köşkün emektarı Hayri Efendi birkaç kez kaçırmaya çalışmış ancak 'şeytan kadın' her seferinde bulup geri getirmiş Neriman'ı. Amaçladığı gibi, 'tımarhaneye bir tıktırabilse 6 buçuk (kitapta '1 buçuk', ilk çevrimde '7') milyonluk şahsi servetin ve bir yığın gayrimenkulün idaresi kendisine tevdi edilecek'.

İzmir ve Bursa'daki sorunun çözümü zor ama Feridun Bey'e göre imkânsız değil. Evlenirlerse, üvey ana şerrinden ve boğazlarına çökmüş alacaklılardan kurtulacaklar. Bu amaçla apar topar kaçırılır genç kız.

Ömer, 'karısının' yüzüne ancak imzalar atıldıktan sonra bakar. "Olamaz, bu mahlûk benim karım olamaz... Bana layık gördüğünüz gelin bu mu... Bir maymunla evlendirdiniz beni... O salak kız hiç aynaya bakmamış mı... Şebele Maymunu... Alın da turşusunu kurun. Salamuraya girince belki bir halta benzer" çığlıklarıyla evi terk ediyor. Nereye mi? 'Cehennemin dibine'! 'Hilkat garibesiyle' aynı çatı altında biraz daha kalırsa çıldırabilirmiş! "Maymun suratlı burada kaldığı müddetçe dönmeyeceğim. Ben ne hasta bakıcıyım, ne tımarhaneci ne de maymun terbiyecisi!" Sonradan mektupla bir resmini isteyen karısına 'maymun fotoğrafı' gönderecektir.

Oysa Neriman, o yırtık pırtık elbiseli haliyle bile göz kamaştırıcı.

Sırada filmin komik kısmı var. Kayınvalidesinin tavsiyesi ile bir şifa yurduna (romanda 'İsviçre-Leysin'e, ilk çevrimde 'Sayfiye yerine') gider. Kısa sürede güzelliği ortaya çıkıyor. Bu günlerde bir arkadaşı, Sürpik Benliyan ve hiç yüz vermediği sırnaşık bir aşığı olur; Bülent.

Şaziye Hanım'ın vefatı sonrasında köşke dönen Ömer, Neriman'ı tanımaz. Genç kız da ne yapsın, 'komşu kızı Canan' olarak tanıtır kendisini!

Meğer Bülent ve Ömer arkadaşmışlar. Kahramanımız için hoş bir çekişme başlıyor aralarında.

Romanda Ömer'in abisinin adı Münir. Kumar ve intihar yok. Ailenin parasını 'petrol aramalarında' tüketmiş. Üç kız çocuğu var ve karısı yeni bir doğum yapamayacak kadar hasta. Evlenirlerse Neriman üvey ana şerrinden, Ömer de borçlarından kurtulacak. Ayrıca aileye bir erkek çocuk gerekli. Yoksa yüzlerce yıllık adları kaybolacak.

'Küçük Hanımefendi'nin ikinci çevrimindeki melodiler.

'Borsalino'daki (1970) (Claude Bolling) 'Réussite' 6 sahnede (Jenerikte; 'Doktor' Bülent, 'ayağı sakat' Ömer'i muayene ederken; Neriman'a Ömer'in evli olduğunu 'müjdelerken'; Kapıya çarparken; Sonlara doğru Ömer, koşarak Neriman'ın evine geldiğinde; 'SON' yazısında). 'Borsalino Blues' 4 sahnede (Bülent, ağaçta aşkını söylerken; Gazinodan dönen Ömer ve Neriman'ı üst kattan seyrederken; Ömer, telefonda "Bir yabancının yanında hislerimi dile getiremem. Sadece siz ve ben" derken; İki arkadaş, yaralı başlarını tutarak konuşurken). 'Borsalino Medley' Ayna önünde o akşamki buluşmaya hazırlanırlarken. 'Théme' 3 sahnede (Bülent, balkondan su dolu varile düşerken; Ömer, Neriman'ın 'bebek kardeşini' görünce; Genç kız, sakat numarası yapan Ömer'i yürütmeye çalışırken). 'Les Roses' Ömer, elinde sigara paketi, öbür odadaki çocuk sesini dinlerken.

'Bullitt'deki (1968) (Lalo Schifrin) 'Shifting Gears' Jenerik sonrası kumarda.

'Dead Ringer'daki 'End Title' 2 sahnede [(İlk 20 saniye) Fehime, en tesirli ilacın kırbaç olduğunu anlatırken; Feridun Bey, odasına gelen Hayri Efendi ile konuşurken]. 'The Morgue' 2 sahnede [(0.48-0.60 arası) Yukarı katta Neriman'ın perişan halini gördüğünde; (1. 05 sonrası) Nikâh imzaları atılırken]. 'The Forgery' (1.10 sonrası) Feridun Bey "Tanımadın mı beni... 'Tonton Amca' derdin bana, unuttun mu" derken. 'The Police Is Waiting' 3 sahnede [(İlk 20 saniye) Neriman, üvey annesine saldırırken; Şaziye Hanım ve Dayı Ekrem Bey, Neriman'ı ilk gördüklerinde; Ömer, 'karısını' tanımayıp "Ama ben size ait hiçbir şey bilmiyorum. Sahi siz kimsiniz" dedikten sonra]. 'Main Title' 3 sahnede (İki hastabakıcı, Neriman'ın odasına girdiklerinde; Genç kızı, deli gömleği ile evden götürürlerken; Neriman, aynıyı kırarken). 'Hidden Jewelry' (1.08 sonrası) Feridun Bey, arabada "Annen, kanunen senin üzerinde hak iddia edebilecek durumda. Bu yüzden, en kestirme kurtuluş yolu senin evlenmen" dedikten sonra. 'The Dog Attacks' (1.30 sonrası) Ömer, nikâh sonrası karısının yüzünü gördüğünde.

Paul Mauriat'nın 'Let The Sunshine In/Midnight Cowboy/And Other Goodies' albümündeki (1970) 'Midnight Cowboy' (1969) (John Barry) 2 sahnede (Neriman, mektupla bir resmini isterken; Bolu'da "Seni bulduğum anda kaybetmek istemiyorum" derken). 'Let The Sunshine In' (1969) (Galt MavDermont / Gerome Ragni / Jacques Lanzman / James Rado) Bülent, gazinoda Şermin hakkında bilgi alırken. "Je T'aime... Moi Non Plus" (1967) (Serge Gainsbourg) Ömer, gazinoda Neriman'ın 'erkek üçüzü' ile konuşurken. "Que Je T'aime" (1969) (Gilles Thibaut / Jean Renard) Son sahnede af dilerken.

'Ben Her Akşam Üç Beş Kadeh İçerim' Surpik, Neriman'a kapıyı açarken. 'İçerim'i, 'çekerim' şeklinde söylüyor.

'Bana Çok mu Görüyorsun' (1970) (Orhan Gencebay) 2 sahnede (Ömer, 'komşu kızı Canan' zannettiği 'karısı' ile bahçede konuşurken; Neriman "İnsanlar, bazen en yakınlarındakini göremezler" derken).

'Vivre Pour Vivre' (1967) (Francis Lai) İki arkadaş, birbirinden habersiz gazinoda Neriman'ı beklerken.

'La Cumparsita' (1916) (Gerardo Matoz Rodriguez) Neriman ve Bülent'in dansında.

'Top Crack'daki (1967) (Giani Marchetti) 'Top Crack' 2 sahnede (Ömer, Neriman'ın 'kardeşini' çocuk arabasıyla dolaştırırken; Elma şekeri verirken).

Haldun Taner, Muazzez Tahsin Berkand'ı "Romanlarının seviyesini çok aşan, ince, rafine bir şahsiyet" sözleriyle tanımlıyor.

Ömer, evlenmekle aileyi kurtaracaktı. Ama içi rahat değil. Avukat Feridun Bey "Alacaklılar sanki bir tabanca gibi. Namlusu anacığının yüreğinde. Tetik de senin parmağında. Çekecek misin" diyor. Neriman'ın "Nakit paramın 1 milyon lirasıyla, İstanbul'daki köşk benim üstümde kalacak" şartını isteksiz bir şekilde kabul eder beyimiz. Sanki cebinden çıkıyor! Şimdi beğenmediği genç kıza "Sizin olduğunuz her yer benim cennetim" gibi romantik laflar edecektir birkaç ay sonra.

"İçki, yalnız günlerimde sadık bir arkadaş oldu bana" dese de konyak, viski ve şampanyası hiç eksik değildi.

7 yıllık eziyetten sonra Neriman, bataklıktan kurtulmuş ama belki de yeni yeni acılar, gözyaşları bekliyor kendisini. Toparlanıp 'kabuğundan çıkmaya başlar'. Sonrasında yaptığı iş, Ömer için 'oltayı atıp beklemek'. Kendisi gibi yem varken o balığın kurtuluşu yok! "İsterse tava, isterse ızgara."

İlk çevrimdeki gibi, kendisine yardımcı olan Hayri'yi unutuyor. Oysa romanda ilgilenmiş, İsviçre'ye aldırmıştı.

Üvey anne Fehime, 'şeytanın ta kendisi'. Elinde hep bir mendil. Neriman'ın tımarhaneye konmasından sonra dökeceği timsah gözyaşlarını silecekti. Genç kız ve paralar elinden uçunca işine daha çok yaramıştır!

Avukat Feridun Kamil İzmir'de yaşıyor. Arabasının plakası ise '34 KS 300'. Fötr şapka, Bond çanta, yakada karanfil. Elde baston, kolunda pardösü. Bursa'ya gittiğinde, sözünü 7 yıl geç yerine getirmenin verdiği vicdan azabına genç kızın içinde bulunduğu durumun üzüntüsü eklenir.

Bülent, namı diğer 'Bü Bü', filmin neredeyse en önemli kişisi. Ufak bir ödeme karşılığında Şermin hakkında bilgi toplar. "24 yaşında. İki yıllık evli. Suadiyeli. Kültürlü, parası var. Sek viskiyi sever. Romantiktir." Sonra 'taarruza' geçer; "Suadiye'yi hatırla Şermin! Denizin mavisini, martıları hatırla lütfen." Bu sırada genç kadının kocası Tarık Şimşek tüm haşmetiyle görününce nasıl kaçacağını bilememişti. Hep, yazdığı romandan söz ediyor. Eserinin adı o anki duruma göre değişir; Şermin ve Neriman'ın gözlerini görünce, 'Büyülü Gözler' (Madam Sürpik, yanıt olarak "Bana bak, eğer gitmezsen 'Patlayan Gözler' olacak" diyor); Telefon kulübesinin önünde hafifçe tokatlandığında, 'Utanmaz Adam'; Çam ağacına çıkıp Neriman'la konuşmaya çalışırken, ['Damdaki Kemancı' benzeri] 'Çamdaki Kemancı'; Sinemada, 'Karanlıklar Meleği'; Kayığın etrafında yüzerken ['Soğuktan Gelen Casus' gibi], 'Denizden Gelen Adam' (Sürpik, elindeki sopayı sallayıp "Eğer defolup gitmezsen 'Boğulan Adam' olacak" diyor); Neriman'a "Kapınızda heykel olurum, asırlık çınar olurum" dediği sahnede, 'Ömre Bedel Kadın'; Neriman ve Ömer, O'na ait dağ evine gittiklerinde, 'Kazıklanan Adam'; Mahkeme sahnesinde, 'Saadet Güneşi'; Ömer'den yumruk yiyince, 'Aşkın Sillesi'.

Askıntı olduğu kadına çam sakızı, marangoz tutkalı gibi yapışanlardan. Senaryo gerekli bulmuş olmalı ki mahkemede babasının adını öğreniyoruz; Hüsnü. 6 sahnede, genç kız için çekişirken Ömer'le kafaları çarpışıyor. Ayrıca halıya takılmalar, kapıya, sütuna çarpmalar, su dolu varile düşmeler.

Sedat Demir "Deli fişektir. Parası var. 4. kocası zafiyetten gitti. Sosyetenin gülüdür. İçkiye bayılır, ayırt etmez. Yaşı da 47" demişti. Gerçekten de Madam Sürpik, konyak düşkünü. "Bir daha ağzıma bir damla içki koyarsam sülalemi eşekler tepsin" diye defalarca tövbe eder. Her sene şifa yurduna gelip kendisini kalafata çekermiş. "Güzel bir karı gördüler mi erkeklerin gözleri bir lamba gibi parlar" vecizesini öğreniyoruz kendisinden.

Neriman-Hülya Koçyiğit; Ömer-Kartal Tibet; Avukat Feridun Kamil-Nubar Terziyan; Bülent-Münir Özkul; Şermin-Meltem Mete ve kocası-Tarık Şimşek; Şaziye Hanım-Şaziye Moral; Gazinocu-Sedat Demir; Ömer'in dayısı (romanda 'Ekrem')-Hulusi Kentmen; Ömer'in abisi-Süha Doğan; Madam Sürpik-Mürüvvet Sim; Fehime-Suzan Avcı; Hayri Efendi-Osman Alyanak; Cevat Kurtuluş; Gazinodaki kabadayı-Lütfü Engin; Garson-Zeki Sezer; Kumarbaz Vahit Volkan; Nikâh memuru Cevat Uz; Hastabakıcılar Doğan Tamer ve Ali Demir; Hâkim-Muammer Gözalan; Sırrı Elitaş; Köşk kapıcısı Yusuf Sezer; '34 AA 777' plakalı ambulans; İzmir, Abant, Koru, gazino, mahkeme sahneleri çok güzeldi.

Hülya Koçyiğit, Şifa Yurdu'nun bahçesindeki sabahlığı 'Funda'da (1968) Vedat-Kartal Tibet'e "Sen uzaklaştıkça ben küçüldüm, bir nokta gibi kaldım ardında" derken; 'Gül Ağacı'nda (1967) duvardaki resme bakarken; 'Kadın Asla Unutmaz'da (1968) oğluna "Ben zannettiğin kadar kötü bir insan değilim" derken giyiyordu. "Kadının vitrinidir giyim kuşam" derkenki kostüm Funda'da (1968) yıllar sonra oğlu karşılaştığında üzerindeydi.

'Mahşere Kadar'da (1971) 'Sevillana' olarak göreceğimiz gece kulübü 2 kez (Neriman'ın Bülent'le dansında ve Ömer'le şampanya içerken) görüntüye geliyor.

Neriman'ı Jeyan Mahfi Ayral; Ömer'i Hayri Esen; Avukat Feridun Kamil'i Rıza Tüzün; Bülent'i Münir Özkul; Ömer'in dayısı Hulusi Kentmen'i Agâh Hün; Fehime'yi Nevin Akkaya; Şaziye Hanım'ı Sacide Keskin; Hâkim-Muammer Gözalan'ı Toron Karacaoğlu; Sırrı Elitaş'ı ve "Neriman hanımefendiyi telefondan istiyorlar" diyen garsonu Abdurrahman Palay seslendirmiş.

Bülent rolündeki Münir Özkul'un ilginç bir anısı. Ağustos, 1962'de (Suna Selen, Sedat Demir, Senih Orkan, Aysel Gürel, Ayberk Çölok, Özcan Özgür, Doğu Erkan ile) İzmir'deydiler. 'Bana Çiçek Yollama' oyununu oynuyorlar. Daha ilk gece yüzlerce çiçek sepeti gelmiş hayranlardan. Sahnede adım atacak yer kalmayınca çiçekleri birer birer seyircilere atmışlar (Hasan Pulur-Olaylar ve İnsanlar).

Sanatçının içki tutkusu malum. Halit Çapın'la yaptığı söyleşide (15 Şubat 1963-Milliyet) şunları söylüyor; "Ben çok sıkılganımdır. Konuşamam. İçki biraz açıyor... Sahneye çıktığım zaman korkulardan sıyrılıyorum. Sıkılganlığım gidiyor üzerimden. Bu, bitişteki alkışlara kadar devam ediyor. Sonra yine aynı durum."

Şermin rolündeki Meltem Mete, 60'ların sonunda Üç Maymun Kabare Tiyatrosu'ndaydı. 'Ölür müsün, Öldürür müsün'de (Suavi Süalp) görev almış. Solistliği de var. Çocukken, sesi plakçı Abdullah Nail Bayşu'nun dikkatini çekmiş. İki yıl müzik dersinin ardından Lunapark Gazinosu'nda Zeki Müren ve Hamiyet Yüceses'li kadrodaydı. Lakabı, Kumru. Bir fotoromanda iyi görüntü verince sinemaya geçer. 1980'de Amerika'da lokanta işletmecisi olarak görüyoruz kendisini. New York'un en iyi Türk lokantasıymış. Konukları arasında Harrison Ford ve Modacı Rıfat Özbek gibi ünlü kişiler var. Nisan, 2000'de ülkemize dönmüş. Yarım kalan sanat yaşamına tekrar başlamak istiyordu. Sonra tekrar Amerika (16 Mayıs 2000-Milliyet-İpek Durkal).

Yapımcı İrfan Ünal, 1955'te Kasımpaşa'daki Ünal Sineması'nın sahibiydi. Ak Ün Film Şirketi'nin iki kurucusundan biridir. Diğeri Orhan Kurtuluş.

 

Her iki filmde de olmayan Nezihe Hanım'ın sözleri (sf. 146); "Saadet, hakiki saadet, küçük küçük sevinçleri bir araya toplayıp onlardan kocaman bir buket yapmaya muvaffak olmaktır."   

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)