Sarhoşlukla yere düşürdüğü cüzdan için bir hışım Bar’a dönmüş. “Giremezsiniz beyim, gündüzleri kapalıyız” diyen temizlikçi genci “Oğlum, sen hiç Bahriyeli yumruğu yedin mi. 7 bin liramı çaldırmışım, dünya çıksa karşıma kimse mani olamaz” diye azarlıyor. Fabrikalar, köşk, çiftlik ve kim bilir kaç araba sahibi Murat çabuk öfkelenen biri. Filmin sonunda da Leyla’nın adresini vermek istemeyen garsonu tehdit edecektir; “Söyle diyorum, söyle. Yoksa yaşatmam seni. Yakarım canını.” Her çözümü(müz) tekme tokatla!
14 Ekim 2015

Sarhoşlukla yere düşürdüğü cüzdan için bir hışım Bar'a dönmüş. "Giremezsiniz beyim, gündüzleri kapalıyız" diyen temizlikçi genci "Oğlum, sen hiç Bahriyeli yumruğu yedin mi. 7 bin liramı çaldırmışım, dünya çıksa karşıma kimse mani olamaz" diye azarlıyor. Fabrikalar, köşk, çiftlik ve kim bilir kaç araba sahibi Murat çabuk öfkelenen biri. Filmin sonunda da Leyla'nın adresini vermek istemeyen garsonu tehdit edecektir; "Söyle diyorum, söyle. Yoksa yaşatmam seni. Yakarım canını." Her çözümü(müz) tekme tokatla!

 

Şubat-Mart aylarında çekilen 'Ömrümce Ağladım', 08 Mayıs 1967, Pazartesi günü (Mecidiyeköy) 'Işın', (Beyoğlu) 'Şan' sinemalarında gösterime girmiş. 83 dakika sürüyor ve 10 dakikası şarkı. (Montaj-senkron) Şerif Gören'in soyadı jenerikte 'Güren'.

'El Kızı'nın (Orhan Kemal) (Roman-1960; Film-1966) ikinci Yeşilçam uyarlaması.

Işıl ışıl İstiklal Caddesi. 'Mulen Ruj'-Tina Luiz ve Perihan Peri; 'Venüs Pavyon'-Mücellâ Aysun; 'Çimen Pavyon'-Serpil Velda ve Türkan Şenay; 'Çağlar Pavyon'-Tanju Tamara; 'İstanbul Pavyon'-Türkan Aksoy ve Gülşen Ateş; 'Garden'-Semiramis ve Tülay Zerengil.

Arka sokaklar ise bambaşka bir dünya. "El kasibü Habibullah! Ya Bismillah." Bakkal Faik Coşkun, kepenkleri henüz açmıştı ki karşı kapıcı İrfan Efendi nefes nefese damlar. Telefonla cankurtaran istiyor. Şarkıcı Melahat uyku hapıyla intihara kalkışmış. İlkyardım Hastanesi'nde "Kurtaracaksınız da ne olacak... Gene o sefil hayata dönmeyecek miyim. Kaderim bu benim, değiştiremezsiniz" diye haykırıyor.

Yıllar önce (bateri, piyano, saksofon, akordeon eşliğinde) Behiye Aksoy'un sesiyle şarkılar söyleyen bir sanatçıydı. Adı da 'Leyla'. Müşteriyle masada oturması, içkisi yok. Gazino sahibi Kenan da âşık kendisine. Evlenmeye hazır. Ancak kahramanımız için 'güveneceği bir arkadaş, bir abi sadece'. Saygı ve dostluktan başka bir şey olamaz aralarında!

Murat'la tanıştığı gece prensip falan kalmaz. "Masama şeref verir misiniz? Konsomasyon yapmanızı değil sadece kederli bir denizciye arkadaşlık etmenizi istiyorum" demişti yakışıklı delikanlı. Alkol kullanmadığını duyunca sırnaşıklığı daha da artar; "Ama benim ısmarlayacağım içkiye 'hayır' dememeniz lazım. Kederli bir bahriyeliyi yalnız bırakmayacağınıza güvenerek konuşuyorum."

'Bar kadınlarının işi müşteri eğlendirmektir zaten'. Ama ne Murat o erkeklerden ne de Leyla o kadınlardan. Dansları, uyanmak istemedikleri bir rüya gibiydi. Daha o gece evlilik konuşulur. Ayrılmamak için tek çare bu!

Genç kız, kenar bir mahallede doğmuş. Mutsuz bir dünyaya, fakirliğe açmış gözlerini. Dalından kopmuş, hırçın, acı rüzgârlar önünde savrulan bir yaprak sanki. Ömrünce ağlamak kaderi. Babasını çok küçükken kaybetmiş. İki yıl sonra da annesini. Yapayalnız, yokluk içinde büyümüş. Fakir ama başkalarını deliye döndüren paranın hiçbir önemi yok Leyla için. İstese, benliğinden, namusundan bir şeyler feda etmeye kalksa, kısa zamanda çok para kazanırdı.

Murat ise İzmirli asil bir ailenin tek çocuğu. Babasını, duvardaki fotoğraftan hatırlıyor sadece. Geriye büyük bir miras kalacağına kendi kalsaydı keşke. Çocukluğu, geri dönecekmiş gibi O'nu beklemekle geçmiş. Tek eğlencesi, havuzda yüzdürdüğü yelkenli, tek amacı da büyüyünce Bahriyeli olmaktı. Ama miras olarak 3 fabrika kalması, onların başına geçme zorunluluğu bu arzusunu frenlemiş. "Allahtan yedek subaylığım imdada yetişti. Bahriyeli oldum." Askerlik görevi bitince, annesinin yanına, işinin başına dönecek.

Peri masallarına inanacak yaşı çok geride ama yıldırım aşk, yıldırım nikâhla sonuçlanır. 'Rüyalarının kadınını, ömrü boyunca seveceği kadını bulmuş'. Genç kız ise aileye 'layık olmadığını bilmesine karşın kalbinin sesine mani olamaz'.

İzmir'deki köşkte "En güzel günlerimiz burada geçecek, sevgilim" demişti Murat. Oysa 'en güzel günlerin' önünde bir engel var!

Filmde adı geçmeyen anne Ayfer Feray, hâlâ genç, güzel bir kadın. Hoş ve asil. Biraz da sert. Oğluna, her anne gibi, aşırı düşkün. Leyla da güzel ama 'anneler, başka güzellik ararlar gelinlerinde'. Genç kız, bunu hissettiği için "Hiçbir kadını size layık görmez herhalde. Hele benim gibi olursa" demişti İstanbul'dayken.

Bu acelenin sebebini anlayamamış kayınvalide hanım. Daha ilk gün dişlerini gösterir. 'Evlilik aceleye gelmemeli, düşünüp taşınarak, uzun hazırlıklarla olmalıymış'. Oğlu "Leyla'yı 'evet' demeye kandırmışken hazırlıkla zaman geçirmek istemedim anneciğim" esprisiyle durumu kurtarmaya çalışıyor. Gelinin 'müzisyen' olduğunu öğrenince piyanist falan zannetmişti. 'Bir barda şarkıcı' olduğunu duyunca ağzı burnu birbirine karışacaktır.

Bir gece eğlenmeye gitmeleri bile iğneleme için fırsat. "Korkma, bizim gideceğimiz pavyonlar, sizin çalışmış olduğunuz basit yerlere benzemez!"

Meğer iyi günlermiş bunlar! Tam da kızları Gül'ün doğumu önce iş seyahatine çıkması gerekir Murat'ın. Sipariş edilen makineler için Avrupa'da bulunması şartmış. Bir hafta, 10 gün, belki de bir ay. Annesinin 'Allah kavuştursun'unda yıllar sürecek bir ayrılık gizli.

Bu sırada 'ailenin yüz karası, pis zampara' Ekrem'le karşılaşırız. Biraz parasız, biraz çapkın, alabildiğine tembel biri. Züğürt kaldığında yengeciğinin yanında alıyor soluğu. 'Zencisinden kuzeylisine kadar 72 millet kadınıyla hikâyenin kaydı var defterinde'. Son olarak 'papatya sarısı bir İsveçlinin eteğine takılıp aylarca sürtmüş'. Aşk güzel şey ama bir de şu parasızlık olmasa!

Gelin kaynana arasındaki 'maçı' anlamış ama Ayfer Feray'ın isteği daha mühim bir şey! Ne geçmişiyle ne de hareketleriyle kendilerine layık olmayan bu basit, utanç verici kızdan kurtulmak! "Ne kadar borcun varsa karşılar, istediğin kadar da para veririm sana" diyor. Ekrem 'değil ailenin, mahallenin kadınlarına bile yan bakmazdı' ancak 'en hassas yeri olan cüzdanından yakalanmış'. Oyuncak bebek, kolye gibi hediyelerle yaklaşır önce. Sonra da ilaçlı içki ile sahip olur Leyla'ya. Yatakta bir yığın resim çekmiş şantaj için.

Ayfer Feray, zina suçlaması (o zamanlar böyle bir şey vardı) yapmayacakmış. Sadece "Murat'ı hiç sevmediği, zenginliği, parası için evlendiği, kızını da başka bir erkekten peydahladığı" yazılı bir mektubu imzalaması için zorlar kahramanımızı. Bir yıl geçinecek para verecekmiş ayrıca.

Kenan'ın gazinosuna döner Leyla. Yeni adı Melahat... Benli Melahat. Nerede biteceği belli olmayan bir yolda içkiye de başlamış. Artık başka hiçbir şey yardımcı olamazmış.

"Aradan yıllar geçti. Acı dolu, upuzun 4 yıl. Yavrumdan, yuvamdan uzak, sevgi ve gözyaşlarımla ördüğüm acı dolu upuzun dört yıl." Bir zamanlar 'kandilli bir ailenin geliniydi, camekânı yerinde bir kocası vardı'. Oysa şimdi boyalı saçlarıyla, beşinci sınıf saz salonlarındaki kadın korosunda. Millete göz banyosu yaptırıyor.

Murat da perişan. Unutamadığı şey, aşk değil ihanet. Kinin ömrü aşktan da uzun sürüyormuş. Annesi sonunda dayanamayıp yaptığı kötülüğü itiraf eder. Beyoğlu batakhanelerinden kurtardıkları gelininden özür diliyor. "Affet beni. Bak, elini öpüp, insanlığın, asaletin karşısında af diliyorum. Basit olan benmişim!"

'Ömrümce Ağladım'daki melodiler.

'Arrivederci Roma' (1958) (Renato Ranucci / Sandro Giovanini ve Pietro Garinci) Jenerikte.

'Mississippi Suite (Tone Journey)'deki (1925) (Ferde Grofé) 'III. Old Creole Days' 2 sahnede (Leyla, Kenan'a "Benim sevebileceğim, hayatımı birleştireceğim erkek bambaşka biri" derken; Gazino'dan ayrılmak istediğini söylerken).

'Ritorna A Me (Return To Me)' (1957) (Danny Di Minno / Carmen Lombardo) 4 sahnede (Leyla, yorgun argın gazinodan eve geldiğinde; Nişan yüzüğüne bakarken; Yeni Doğan Saz'da Murat ile konuşurken; Film biterken).

'Piove (Ciao Ciao Bambina)' (1959) (Domenico Modugno / Dino Verde) Kenar mahallede, Murat'la beraberken.

Helmut Zacharias And His Magic Violins'in 'Holiday in Spain' albümündeki (1961) 'Espana' 2 sahnede (Çocuklar gibi koşup eğlenirlerken; Öpüşürken).

'Cleopatra'daki (1963) (Alex North) "Entr'acle" Hizmetçi "Koşun, küçük hanım bayıldı" derken. "Antony and Cleopatra's Love" Murat "Nefret ediyorum senden Leyla. Unutamadım hâlâ. Belki seviyorum da. Yapmamalıydın bunu bana, yapmamalıydın" derken. 'Main Title' Annesi, yaptıklarını itiraf ederken.

'Winnetou 2'deki (1964) (Martin Böttcher) 'Aufruhr Und Brand Im Forrester-Lager' 3 sahnede (Ayfer Feray "Bizim gideceğimiz pavyonlar sizin çalışmış olduğunuz basit yerlere benzemez" dedikten sonra; Torunumun şımarık büyümesini istemem derken; Ekrem, kolye hediye ettiği gece Leyla'ya saldırırken). 'Soldaten Und Banditen' Kayınvalide hanım, Ekrem'in neden uğramadığını sorarken).

'Kuğu Gölü Bale Süiti'ndeki (1875) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) 'Scene (Lake In The Moonlight)' 2 sahnede (Murat "Beni üzülerek değil o tatlı gülüşünle uğurla ki işim iyi gitsin. Seni, hiç ama hiç mektupsuz bırakmayacağım. Hep yanında olacağım mektuplarımla" derken; Araba ile evden ayrılırken).

Moscow Radio Symphony Orchestra'nın '7 Armenian Songs/6 Dances From Leyli i Medzhnun' uzunçalarındaki (1961) (Sergey Artemyevich Balasanyan) 'Adagio' 2 sahnede (Leyla, çocuğu ile vedalaşırken; Evden ayrılırken).

'Çatılmış Kaşlarınla Kime Düşman Gibisin' (Hicaz-Enstrümantal) (Yusuf Nalkesen) 2 sahnede (Murat, Leyla'ya zorla imzalatılan mektubu okurken; Karısının eşyalarına bakarken).

"Plaisir D'amour" (1784) (Jean Paul Martini) 2 sahnede (Sarhoş Melahat, evinin merdivenlerini çıkarken; Murat, uyuyan çocuğunu seyrederken).

'Le Chanson De Orientale' (1964) (Maurice Tézé / Jacques Vilgar) Son meyhane sahnesinde.

Filmdeki şarkılar ve köçekçe.

'Sen Aşk Nedir Bilmez misin' (Nihâvend) (Suat Sayın) (1 dakika 25 saniye) Murat'la tanıştığı gece söylüyor. "Söyle neden gelmiyorsun//Halimi hiç bilmiyorsun//Gözyaşımı silmiyorsun//**//Sen aşk nedir bilmez misin//Sen aşk nedir, sevgilim, bilmez misin//**//Sana cefa etmedim ki//Gönlünü incitmedim ki//Terk edip de gitmedim ki//**//Seni her an özlüyorum//Yollarını gözlüyorum//Gelmesen de özlüyorum."

'Aşka Gönül Vermem Aşka İnanmam' (1966) (Nihâvend) (Baki Çallıoğlu) (54 saniye) Murat'ın Gölcük'e gittiği geceki şarkı. "Aşka gönül vermem, aşka inanmam//Yıllarca boş yere ağlayıp kanmam//Böyle bir arzuya meyledip kanmam//**//Unut sevme beni//Bu aşkın sonu//Ne yazık ki hicran//Gözyaşı dolu//**//Nasıl olsa sonu gelmeyecek mi//Her güzel şey gibi bitmeyecek mi//Bırakıp da beni gitmeyecek mi."

'Çatılmış Kaşlarınla Kime Düşman Gibisin' (1966) (Hicâz) (Yusuf Nalkesen) (58 saniye+26 saniye) Beni Melahat olarak ilk şarkısı. "Çatılmış kaşlarınla//Kime düşman gibisin//Gözünde yaşlarınla//Belli pişman gibisin//**//Nazar mı değdi bize//Düştük bu hale neden//Kaderimiz böyleymiş//Ayrıldık istemeden//**//Çağırıyormuş gibi//Kulağımda hep sesin//Ölsem bile unutmam//Şu mahzun kalbimdesin//**//Alamaz hiç kimse bil//Kalbimdeki yerini//Rastlarsan bir gün bana//Gizleme gözlerini."

'Benliyi Aldım Kaçaktan' (Karcığar Köçekçe) (1 dakika 6 saniye+14 saniye) Kadınlar korosu söylüyor. "Benliyi aldım kaçaktan//Görünmez oldu saçaktan//Arzum kalmadı köçekten//**//Benli, olur Benli, olmaz Benli//Niçin olmaz, eller kınalı, gözler sürmeli//Nerede bulmalı, satın almalı//Benli, ah sürmelim gel."

"Plaisir D'amour"u Joan Baez'in yorumuyla da sevmiştik; "The joys of love are but a moment long//The pain of love endures the whole life long." Biraz, 'Seninle Bir Dakika'yı çağrıştırıyor.

'Ömrümce Ağladım' tam bir 'melodram'. 1-2 bölüm dışında seyirciyi soluklandıracak neşeli bir sahne yok. Köşk çekimleri Tarabya'daki Villa Zümrüt'te yapılmış.

Aziz Sarıkaya, şirketini 50'lerde kurmuş. Telefonu '27 16 41'. Gazetelerde "Sarıkaya Film, çevireceği yeni kordelânın başrolünü deruhte edebilecek evsafta bayan arıyor" ilanları yer alırdı.

İlk Yardım Hastanesi doktoruna göre Beyoğlu'nun arka sokaklarında yaşayan her kadın alkolik! Bu kadar içmeleri 'hatıralarından, çevrelerinden, hatta kendilerinden kaçmak içinmiş'. Ağır ve sıkıntılı hayatlarında sığınacakları şey içki.

'Kendini intihara kalkışan' Leyla için 'ambulans' değil de 'cankurtaran' çağırılması çok hoş. 'Pavyon Prensesi' diyorlar genç kadına. Tarlabaşı'nda eczanenin köşesinden soldan üçüncü sokak, 7 numarada kalıyor.

Murat, etkili konuşan, insanları iyi anlayan biri. Herkese değil sadece gönlünün beğendiklerine karşı böyleymiş. Tanışma bölümünde çok sevimsiz bir kişilik olarak görünüyor. Genç kıza "Masama şeref verir misiniz... Kederli bir denizciyle arkadaşlık etmenizi istiyorum... Kederli bir Bahriyeliyi yalnız bırakmayacağınıza güvenerek konuşuyorum" gibi sözler söylerken arkadaşlarına "Masaya gelmeyin. Namus meraklısı, budala bir şarkıcıyı kafeslemek üzereyim" diyor! Dans ederlerken "Nasıl tavladım ama" havasında. Diğer bahriyelilere de saygılı değil. Leyla'ya "Bir dakika bebeğim, arkadaşları savayım, hemen gelirim" demişti. Keşke sevdalanmaları birkaç saat yerine daha uzun sürede gerçekleşseydi. "Barda rastladığım ama bar kadınına benzemeyen tek kadınsınız" demesi övücü bir şey mi yoksa hakaret mi anlamak zor.

Fabrikaları 'biraz da sosyete işi' ve o sıkıcı balolar, eğlenceler, partiler mecburiyettenmiş. Leyla'ya göre bunlar 'boş şeyler'. Delikanlı "Boş ama çok tatlı şeyler. Senin gibi aşk dolu, sen dolu" karşılığını veriyor. 'Boş ama çok tatlı' şey benzetmesi iltifat olsa gerek!

Üç cümle-52 sözcüklü mektubu çok romantik. Ayrılık acı ama aşkı hissettiren bir kuvvetmiş. "Kilometrelerce uzakta, kalbimi dolduran aşkınla sana o kadar yakınım ki gözlerimin önünde senin güzel yüzün, kalbimde, kanımda, nefesimde sadece sen varsın, yalnız sen... Seni sevdiğimi, deliler gibi sevdiğimi biliyordum ama şimdi sensiz hayatın ölümden beter olduğunu anladım. Sensizliğimin ıstırabını dindiren tek teselli dönüşte doğmuş bulacağım yavrumu bağrıma basmak, ikinizi birden kucaklayabilmek arzusu." Makineler için gitmişti Avrupa'ya. Satırlarında bunla ilgili tek kelime yok.    

Çapkınlığı çelişkili. 'En ömürlü aşkının yarım saat sürermiş'. Sonradan 'her selam verdiği kadına yapışmadığı, malın gözü olmadığı' söyleniyor. Kenan da "Bu gibi erkekler bardan kadınla evlenmezler" demişti.

Annesi, genç yaşta, fabrikaları ve çiftliği yönetmek zorunda kalmış. Aksiliğinin nedeni belki budur. Tahsil, askerlik derken Murat da ilgilenememiş. Amcalarının hiç faydası yok. Biri sefir, diğeri Ankara, Fen Fakültesi'nde profesör. Kurtuluş Savaşı'nın kalbi, başkentimiz, sadece bir cümle olarak geçiyor filmlerde.

Nevin Akkaya, Leyla/Benli Melahat'ı; Hayri Esen, Murat'ı; Alev Koral, Murat'ın annesini; Fuat İşhan, Ekrem'i; Rıza Tüzün iki kişiyi (İrfan Efendi ve "Bu mübarek işte çalışanların yarısının adı Leyla, yarısının Suzan'dır" diyen gazinocu); Toron Karacaoğlu, Kenan'ı; Erdoğan Esenboğa, İlk Yardım Hastanesi'ndeki doktoru seslendirmiş.

Şirket-i Hayriye kurucu müdürü Hüseyin Hâki'nin adı bir araba vapurunda. Ağırlığı 1460 ton, uzunluğu 67 metre 24 santim, eni 20 metre, yüksekliği 4 metre 70 santim. Denizcilik Bankası, Haliç Tersanesi'nde 2 buçuk 'inşa edilip', Kabataş-Üsküdar arasında çalıştırılmak üzere 12 Şubat 1963'te denize indirilmiş. 26 kamyon veya 66 otomobil, 274 yolcu kapasiteli. Hızı 10 mil.

Uyku hapıyla intihar girişiminde bulunan Melahat için "Suni teneffüs mü yaptırsak acaba" diyen genç kızı 4 kişilik kadınlar korosunda; Nikâh memuru rolündeki sanatçıyı da gazino sahibi olarak göreceğiz.

Özverili Kenan, istese de kötülük yapabilecek biri değil. Aşkına karşılık alamayacağını filmin daha başından biliriz. Leyla bir sahnede "Neden bu kadar iyisin" diyecektir.

Ayfer Feray, 'O Adam Kim', 'Bergama Sevdalıları', 'Efelerin Efesi' filmlerinin ardından (Gülengül Tayfuroğlu'nun kazandığı) 1952, Türkiye Güzellik Kraliçeliği Yarışması'nda ikinci seçilmiş. 1953-54'de Radyo Tiyatrosu'ndaydı. Yer aldığı bazı eserler; 'İkide Bir Yanlışlık' (Yazan Niyazi Eset); 'Mazideki Sır' (Yazan Cengiz Uğural); 'Aynadaki Sevgili' (Yazan Bedia Muvahhit); "Güzin'in Talibi" (Yazan Sadettin Pirali); 'Sizi Gözüm Isırıyor' (Yazan Bedia Muvahhit). 'Çingene Aşkı'nda yaşadığı 'ispirto yanığı' için Londra'ya gitmişti (07 Haziran 1966). Dönüşünden (11 Şubat 1967) sonraki ilk filmi 'Ömrümce Ağladım'.

Çağlar Pavyon'daki Tanju Tamara, 60'ın meşhur dansözü. 'Anadolu Saz Salonu'; 'Bebek Gazinosu'; 'Kulüp Kervan Taverna'; 'Yeniçeri Osmanbey'; 'Lalezar Plaj Gazinosu'nda çalışmış.

Kuzey Vargın, 'James Dean'e benzetilirdi. Sinemadaki en büyük arzusunun 'alkolik birini' canlandırmak olduğunu söylüyor bir söyleşide.

Leyla/Benli Melahat-Sema Özcan; Murat-Ediz Hun; Murat'ın annesi-Ayfer Feray; Ekrem-Kuzey Vargın; Gazinocu Kenan-Saltuk Kaplangı; Melahat'ın komşusu-Talia Saltı; Bakkal-Faik Coşkun; İrfan Efendi-Naci Saraç; Gül-Nihal Kaplangı; Melahat'ın komşusu Talia Saltı; Bir başka Leyla-Remziye Fırtına; Kadınlar Korosu'ndaki Fahriye Şemahi; Melahat'ın yolda sevdiği çocuk-Canan Sarıkaya; İstiklal Caddesi; Hastane, gazino sahneleri; '34 AD 959' plakalı 'Cankurtaran' çok güzel.

 

Çalındı zannettiği cüzdan için ağzına geleni söylemekteydi Bahriyelimiz. "Ne siz bir bar kadınının kalbini kıran ilk erkeksiniz, ne de ben iftiraya uğrayan ilk bar kadını. Sizin şair ağzınızdan kötü sözler çıkabilir mi hiç. Siz ki basit bir bar şarkıcısına meleklere söylenmesi gereken tatlı şeyler mırıldanan hassas bir erkeksiniz... Ortada bir hırsız varsa o da sizsiniz... Belki de çalmaya kalktığınız şeyin çöp kadar değeri yoktur sizin için... Kalbimi... Kalbimi çaldınız Murat Bey" diyor Leyla.

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)