“Her kalp bir çatlak vazodur. Ne kadar aşk doldurursan doldur, bir gün gelir sıza sıza biter.” Merhum Kâmil Usta böyle dermiş. Ama Erol’un kalbindeki ateş, belki birbirlerine kavuşamadıklarından aylar yıllar sonra bile ‘kabuk bağlamış bir yara halinde’ devam eder. ‘Aşk, eğer ihtirassız olursa on para etmez’! Bizimkilerin karasevdasında ‘ihtirassız’ an yok!
11 Ağustos 2016

"Her kalp bir çatlak vazodur. Ne kadar aşk doldurursan doldur, bir gün gelir sıza sıza biter." Merhum Kâmil Usta böyle dermiş. Ama Erol'un kalbindeki ateş, belki birbirlerine kavuşamadıklarından aylar yıllar sonra bile 'kabuk bağlamış bir yara halinde' devam eder. 'Aşk, eğer ihtirassız olursa on para etmez'! Bizimkilerin karasevdasında 'ihtirassız' an yok!

 

Aynı adlı romanın ('Bir Şoförün Gizli Defteri'-1930-Aka Gündüz) (1943-Remzi Kitabevi) ilk Yeşilçam uyarlaması. 57 başlarında çevrilip 24 Şubat 1958, Pazartesi günü (Beyoğlu) 'Şan Sineması'ndaki suare ile gösterime girmiş. 'Şoför' sözcüğü afişte 'Şöför'. Olumsuz eleştiriler alan bir filmdi. Tuncan Okan "Aceleye getirildiğini... Sahneler üzerinde yeteri kadar durulmadığını... Çiler-Erol ilişkisinin bir yılan hikâyesi gibi uzatıldığını... Randevuevine düşüşün aşırı zorlamalarla verildiğini" söylüyor (28 Şubat 1958-Milliyet). Bu haliyle 'radyofonik bir temsilden farksızmış'! Sadri Alışık'ın Erol seslendirmesinde, sonradan fırtınalar koparacak olan 'Şoför Osman' tarzını bulmak mümkün.

Yazar, eserini 'memleketin şoförlerine' ithaf ediyor. Yazım sırasında Ankara Şoförler Cemiyeti'nin (o yıllarda Hayri Bey, 'başkan'; İhsan Bey, 'kâtibi umumi') yardımını görmüş.

Film, 50'li yıllarda; Roman, '15 Cihan Harbi' sonrasında geçiyor.

"Ah, canına yandığımın dünyası! Ölüsü tenekeli insanlar! Bir laf çıkarmışlar; Şoför milleti! Şoför milleti değil mi, 'geç'; Şoför milleti değil mi, 'çatma'; Şoför milleti değil mi, 'hepsi bir camekânın mostrası'! Tüh be! Sanki biz insan değiliz! Ne yapalım, adımız çıkmış dokuza inmez sekize!"

Erol, 'T. 51 568' plakalı takside şoför. Kasımpaşa'nın yan sokaklarından birinde, dededen kalan evde oturuyorlar. Annesi, 'çoğumuzun annesi gibi dindar, sadık, şefkatli ve fedakâr'. Babası, emekliye ayrıldıktan sonra içkiye başlamış. "Annem bıkmadan rakı şişelerini saklar, O da, daima, kolaylıkla bulurdu."  Sonrası hır gür. Kız kardeşi Temiz, adı gibi tertemiz. "Şoför Kazım, en iyi arkadaşımdır. Altın gibi çocuk. İlerde Temiz'le evlendireceğim, tabii kısmetse!"

Taksisinde çalıştığı Faik Coşkun'un yapmadığı iş yok. Celep, ayrıca 'Rumeli Meyva Pazarı' ve bir kasap dükkânının sahibi. Kilolarca pirzola hazırlatıyorsa metresi Eftalya'nın kollarına gidecek demektir. Salı geceleri, Erol kurulmaktaydı aynı yatağa! Aralarındaki fark, patron kucak dolusu para yağdırırken, kahramanımız 'aynı iş için' kendi cebini doldurmakta! 'Babamın borcu var' falan diyerek sarışın afetten 500 lira (kitapta '60') koparmıştı. (Feda olsunmuş 'Erolcuğuna')! Durumu kardeşine "Amerika'dan (romanda 'Almanya') bir Eftalya Bankası gelmiş. Burada şube açmış. Şoförlere az faizle para veriyorlarmış. %1 salı gecesi faiziyle 500 lira verdiler" sözleriyle açıklıyor! (Ayrı günlerde de olsa aynı yatakta oldukları anlaşılınca işten kovulacaktır! "Gerçi 20. Yüzyıl'da dostluk denen kombinezonun manası kalmamıştır ya" Erol şanslı. Arkadaşı Kazım'ın 'ortağının tanıdığı zengin bir tüccar olan' Şefik Bey'in hususisinde çalışmaya başlar).

Çapkın ancak Eftalya dahil dünyanın bütün güzelleri bir yana komşu Çiler bir yana! Ne güzel isim değil mi! Lafın kısası, mütekait Ekrem paşanın kızına abayı yakmış Erol. "Benim Çiler'im, öyle burnu Kaf Dağı'nda olan sahte kibarlardan değil" diyordu. (Annesi ise "Sen ne dersen de, ben bu kızın gidişatını beğenmiyorum" görüşünde. Zaman yaşlı kadını haklı çıkaracaktır).

Bir mektup yazar. Açık, samimi, tastamam bir şoför mektubu! Çok zamandan beri seviyormuş. Eğer bir şoförle paşa kızı arasında insanlıkça bir fark görmüyorsa ve eğer tertemiz bir aşkın insanca bir şey olduğunu kabul ediyorsa lütfen haber versinmiş de delikanlı ilanı aşk etsinmiş! Aşkını söylemeye izin isteyecek kadar nazik! Haddini ve içtimai mevkiini bildiren tokat bir yanıt gelir! "Her kuşun eti yenmez" de var! Zarar yok paşa kızı! Şoför Erol'un kalbi bir kâinattır. 'Yeter ki o kâinat içinde sen ona muhtaç seviyeye düşmeyesin'.

Ne ağlar ne de bağırıp çağırıp hakaret eder. Paşa kızının gönlüne girebilmek için insan olmanın kâfi gelmediğini, iş değiştirmesi gerektiğini anlamış! Rica minnet Şefik Bey'in yedek parça dükkânına ortak olur; 'Şefik Gür ve Erol Atıl Koll. Şti.'!

Hemen yeni bir mektup döşenir. "Belki aşkınıza layık olurum ümidiyle huzurunuzda konuşabilecek mevkie yükselmeye çalıştım. O mektubu yazan 'şoförün' değil fakat bu satırları yazan 'tüccarın' samimi hislerini, ümit ederim söylemesine müsaade edersiniz."

Sonuç değişmez. Bir kez şoför, hep şoför. Haddini bilmeli, adam olmalıymış... Şoför karısı olmaktansa ölmeyi tercih edermiş! Daha ileri gidip bir şikâyetle askere aldırır Erol'u! (Romanda şikâyetçi olan Ekrem Paşa. Sonuçta beyimiz, Bursa'da nakliye kıtasında ihtiyat zabiti).

Ankara'da yedek subaylık. İzinle geldiğinde Ekrem Paşa ölmüş, Çiler ve (göremeyeceğimiz) annesi evlerini satıp Nişantaşı'nda (kitapta 'Beşiktaş') lüks bir apartman dairesine taşınmış. Peşinde 100 erkek varmış. Şefik Bey'in karısı Mehtap'la sosyetik kumar partileri veriyorlarmış. Mehtap Hanım, bu pislikten kendisini kurtarırken Çiler 'maalesef' hızla düşüyor. Malum gidiş! Önce kürtaj yapa yapa milyoner olan meşhur bir doktorun, sonra bir başkasının 'kapatması'. Daha sonra bir başkasının. Toy olduğu için düşüşü de çabuk!

Dün, paşa kızı Çiler, bugün, paçavra Çilek! Büyükada, Nizam Caddesi'nde 'çalışıyor'. Bir de müşteri bulan aracısı var; Mirasyedi Sadık Bey.

Terhis sonrası Erol hep peşindeydi. En son Bursa Umumhanesi, 2 numarada olduğunu öğrenir. Alır kaçırır İstanbul'a. Ancak zorbası Sıtkı da peşlerinde!

Sondaki kavgada Sıtkı ölür, Erol elinden hafif yaralı, Çiler ise son nefesini vermek üzere. Sevgilerini ancak bu kıt zamanda söyleyebiliyorlar!

Kasımpaşa'da babasının 'kadife perdeli konağından', Erolların 'patiska perdeli evine' geçebilse bu sıkıntılar yaşanmayacaktı.

Romandaki Çiler daha zor durumda. Frengili. Babasına kızan biri vermiş bu hastalığı. Erol, o adamı öldürür. Genç kız, 'istrikinin' içerek intihar eder. Delikanlı da veremliydi son sayfada.

Temiz'in bir kızı olur. Adını 'Çiler' koymuşlar.

'Bir Şoförün Gizli Defteri'ndeki melodiler.

Frank Chacksfield ve Orkestrası'ndan (1953) 'Limelight-Incidental Music' (Roland Shaw) jenerikte.

Machito'nun 'Rhumba With Machito' albümündeki 'Rose Room' (1949) (Harry Williams / Art Hickman) Eftalya, sere serpe bir kaplan postu üzerine uzanmışken.

Duke Ellington And His Orchestra'nın "Duke Ellington's Liberian Suite" uzunçalarındaki 'Dance No. 3' 2 sahnede (Erol "Taptaze kızlara varıncaya kadar herkes şoförleri adi insanlar zannediyor" derken; Çiler'in ayna önünde ikinci kez ruj sürerken.

Morton Gould And His Orchestra'nın 'After Dark' 33'lüğündeki (1949) 'The Very Thought Of You' (1934) (Ray Noble) Şefik Bey'in yanında çalışmaya başlayan Erol, cam silen komşu hizmetçiyi seyrederken. 'Speak Low' (1943) (Kurt Weill / Ogden Nash) 2 sahnede (Askerlik izni sırasında, Vural'la şoförlerin uğrağı olan kahveye gittiğinde; Sonra Kazım'ın dükkânına uğradığında).

The Quenn's Hall Orchestra'nın 'Chapel Recorded Music' albümündeki (1960) 'Orchid Room' (1940'lar) (Robert Busby) Askere giderken.

'Starry Night' (1954) (Joyce Cochrane) Şefik Beylerin evinde Çiler ile karşılaştığında.

'Scythian Suite, Op. 20'deki (1915) (Sergei Prokofiev) 'Night' Büyükada'daki akşam yemeği sonrası Çiler'in odasına girdiğinde.

Vladimir Golschmann yönetimindeki The St. Louis Symphony Orchestra'nın 'Symphony No. 5 in D Major, Op.47' uzunçalarındaki (1937) (Dimitri Shostakovich) 'Largo' Ahmet, 13 numaralı odanın anahtarını Erol'a verirken.

'Re majör Çello Koncertosu'ndaki (1931) (André Navarra) '2. (Intermezzo: Andantino con moto) ve 3. (Andante-Allegro vivace) Bölümler' Çiler'in mektubunu okurken.

'Presenting Frank Chacksfield And His Orchestra' albümündeki (1954) 'The Pied Piper' (1942) (David Forest) 5 sahnede (Çiler, babasını geldiğini pencereden gördüğünde; Ayna önünde ruj sürerken; Temiz, abisini uyandırırken; Erol, Kamil Usta'nın annesine verilmek üzere Temiz'e para verirken; Babaları, herkesten önce sofraya oturduğunda). 'Ebb Tide' (1953) (Robert Maxwell / Carl Sigman) film biterken.

'Besame Mucho' (1940) (Consuelo Velásquez) 2 sahnede (Mehtapların sosyetik toplantısında; Aynı partide Çiler ve Erol görüşürken).

'La Cumparsita' (1916) (Gerardo Matos Rodriguez) Temiz'in düğününde.

Filmdeki şarkılar.

'Blue Suede Shoes' (1955/56) (Carl Perkins) (1 dakika 15 saniye). Çiler'in arkadaş toplantısında Elvis Presley'den dinliyoruz. (Keşke dans eden genç kız, uzun topuklu değil 'süet' bir ayakkabı giyseydi)!

Alma Cogan'ın sesinden 'Mambo Italiano' (1955) (Bob Merrill) (1 dakika 38 saniye). Çiler, Erol'un ikinci mektubunu okurken.

'Tutti Frutti' (1955) (Little Richard / Dorothy LaBostrie) (1 dakika). Elvis Presley'in 1956 yorumu. Erol'un arabasındaki radyodan duyuluyor.

Muzaffer Akgün'ün söylediği 'Gidiyom Gidemiyom' (Derleme Muzaffer Sarısözen) (1 dakika) Bursa'daki randevuevinde.

Şoför Erol, mektebi bitirememiş. Kitapta tam adı, Ahmet Erol. Filmde bunu Büyükada'ya gittiğinde kullanıyor. Bir de ninesi var. Babası emekli. Memurluk günlerinden tek farkı ceket yerine pijama üstü giyiyor. Ütülü gömleği ve kravatı yerli yerinde. Rakısı 'çeşmibülbül kadehi' ile.

Kardeşi Temiz, ut çalıyor; Çiler'in de sesi şarkı söyleyecek kadar güzel. Uğruna adam bile öldürdüğü genç kızı ancak, ölmeden biraz önce öpebiliyor kahramanımız.

Dolmuştaki ilk yolculardan biri Aksaray'a gitmek isteyen Zenne Necdet. "Atla bakalım hanım teyze" diyor Erol. 'Ayol', kadında yaş 70! Atlayacak, zıplayacak hali mi kalmış! Ani kalkış sonucu koltuğa yapışınca bilindik "Tevekkeli size şoför milleti dememişler" sözünü tekrarlar. Cevabını da alır; "Kısa kes, sobalık olsun!" Zenne Necdet (tam adı 'Necdet İnce') sanat yaşamına Kavuklu Ali'nin teşviki ile başlamış. Sahneye çıktığı ilk oyun; 'Balmumcu'.

Şoför Baba Nuri'den sosyete pisliğini öğreniyoruz. Adaşı Nuri Bey adlı zengin birinin yanında şoförmüş. "Şirketin arabası meşgul olunca hanımı ben taşıyorum. Haftada iki gün, bizim beyin arkadaşı Bülent Bey'in Bursa Sokak'taki garsoniyerine götürüyorum. O'nu orda bırakıp patronu alıyorum doğru Bülent Bey'in karısına! Hanım bana Fatih'te 4 odalı bir ev aldı. Bey sordu, 'taksitle aldım' dedim. Sonra bey evi yukardan aşağıya döşedi. Hanım sordu, 'birisinin terekesinden ucuz düşürdüm' dedim. Anlayacağın sosyete bize yaradı!"

Romandaki (Remzi Kitabevi-1943) rahmetli Kâmil Usta, Erol'un ilk patronuna 7 sene 'çok sadıkane' şoförlük etmiş. 915 Cihan Harbi'nde Sina Cephesi'nde (filmde 'Kore' olabilirdi) yakalandığı tifüsten kurtulamamış. Mevlanakapı'da yaşayan annesi bunu bilmiyor, sağ sanıyor. Habire mektup yazmakta ama 'henüz ahrete çalışan bir posta yok'! Geçimi, Erol'un yardımlarıyla.

Çiler semtlerini sevememiş. Adresi söylerken bile alaycı; "Kasımpaşa, Molla bilmem ne sokak, Hacı Baba çıkmazı." 150 liraya Dior (romanda '50 liraya Miloviç') modası bir rob yaptırmış. Temiz de aynı renk bir yünlü bulmuş, 50 (kitapta '8-9') liraya çıkaracakmış aynı elbiseyi.

Güzel Eftalya'nın (paralı, belalı, sevdalı) üç sevgilisi var (sf. 13). 1. Paralı; Erol'un patronu... 2. Belalı; Polis Müdürü rahmetli Bedri Bey'in gizli adamı Efe Ahmet... 3. Sevdalı; Çiler'e âşık Erol.

Filmin gösterime girdiği yıl, eserle ilgili üç üzücü olay var. Zenne Necdet, 11 Eylül 1958, Cuma günü Kaledibi Belediye Hastanesi'nde beyin kanaması nedeniyle (51 yaşında); Elvis Presley'in annesi Gladys Smith Presley, 14 Ağustos 1958, Perşembe günü, kalp krizi nedeniyle (46 yaşında); Aka Gündüz, 07 Kasım 1958, Salı günü, amansız hastalık nedeniyle (72 yaşında) vefat etmişler.

Erol'u Sadri alışık; Çiler'i Çolpan İlhan; Şefik'i Kemal Ergüvenç; Nuri'yi Sadettin Erbil; Potacı Salih'i Fikri Çöze; Pire Mehmet'i Gazanfer Özcan; 'Komisyoncu' Salih'i Mücap Ofluoğlu seslendirmiş.

Şefik Bey ve Erol'u meyhaneden eve getiren 'İstanbul T. 54 806' plakalı taksinin sahibi o yıllarda İsmail Akpolat.

Şefik Bey'in 'İstanbul H. 35 037' plakalı özel arabası gazetelere geçmişti. Bakırköy İşçi Sigortaları Dispanseri'nde bekçilik yapan Dursun Suna, ehliyetsiz olarak kullanırken bir duvara çarpmış (10 Mayıs 1953-Milliyet).

Erol-Eşref Kolçak; Çiler/Çilek-Çolpan İlhan; Temiz-Nurhan Nur; Erol ile Temiz'in anne ve babası-Muazzez Arçay ve Selahi İçsel; Erol'un ilk patronu-Faik Coşkun; Eftalya-Nilüfer Sezer; Şefik Bey-Kemal Ergüvenç; Mehtap Hanım-Saime Bekbay; Nuri-Eşref Vural; Sıtkı-Ahmet Tarık Tekçe; Bursa'daki randevuevi Çaça'sı-Araksi Hebo; Postacı Salih; Şefik Beylerin hizmetçisi Güler; Pire Mehmet; Kedisi için 50 kuruşluk artık et alan mahalleli; 'Muhabbet tellalı' Sadık ve mekânı Tokatlıyan Han; 'Şoför milleti'; İstiklal Caddesi; Kasımpaşa; Büyükada; Ankara Treni; Saray Gazinosu; Beraber gittikleri 'Kismet' (1955) filmi [09 Aralık 1957, Pazartesi günü (Beyoğlu) 'Atlas Sineması'ndaki suare ile gösterime girmişti]; Erol'un ikinci 'T. 51 712' plakalı 'Dodge' taksisi çok güzel.

Atlas Sineması'nda 'gelecek program' için "Rhonda Flemming, a beautiful adventurer who knew too much about men to believe in any of" tanıtımı duyuluyor.

 

Aka Gündüz çok başarılı bir gözlemci. Kitaptan bazı bölümler; "Harbi Umumi'de komisyoncu, 'görmediği, bilmediği, almadığı bir vagon şekeri, görmediği, bilmediği, tanımadığı adamlara yüzde beş bin kâr' ile satan adama denir... Savaş yıllarında iki çeşit insan var: Çok aç ve çok tok... Harbi Umumi'de Almanlar, hücum zamanı en geride ve ricat zamanı en öndeydiler!"

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)