“Bir daha saklambaç oynamayalım, ne olur” diyordu Fato daha 8 yaşındayken. Nedenini şöyle açıklar; “Ne bileyim ben. Saklambaçta insan kaybetmesini, kaybolmasını öğreniyor.” Ancak filmin sonuna kadar Memo ile yapacakları tek şey bu.
11 Kasım 2016

"Bir daha saklambaç oynamayalım, ne olur" diyordu Fato daha 8 yaşındayken. Nedenini şöyle açıklar; "Ne bileyim ben. Saklambaçta insan kaybetmesini, kaybolmasını öğreniyor." Ancak filmin sonuna kadar Memo ile yapacakları tek şey bu.

'Gençlik Rüzgârı'nın (İkinci basım1963-Muazzez Tahsin Berkand) (İnkılâp ve Aka Kitabevleri) Yeşilçam uyarlaması. 16 dakikası Sevim Şengül, Semra Atılay, İsmail Demirdöğen'den şarkılar olmak üzere 112 dakika. Eylül-Ekim aylarında çekilip 16 Kasım 1964, Pazartesi günü (Beyoğlu) 'Lale', (Beyoğlu) 'Şan', (Karagümrük) 'Aysu' sinemalarında gösterime girmiş. Jenerikte, Unkapanı Köprüsü, Taksim Meydanı, Haydarpaşa, Ortaköy ve Beyazıt Camii'li 22 İstanbul resmi var. New York'u da 14 Manhattan görüntüsü ile izliyoruz. Hürriyet Abidesi, Birleşmiş Milletler ve Empire State binaları, Brooklyn Köprüsü. İkiz Kuleler o zaman yokmuş, şimdi de yok!

İstanbul'u 'görüp sevmemiş olan var mıdır'? Fato (tam adı 'Fatma Nur Erden'), Salacak sahillerinde, 'bu ilahi manzaralara açmış gözlerini'. Dünyaca meşhur minareler, Kız Kulesi, beyaz renkli gemiler.

Fato'yu yalnız bir kişi, çocukluk aşkı Memo (tam adı 'Mehmet Ali Akman'), bu isimle çağırıyor. "Yalnız O beni 'Fato' diye çağırır. Ve yalnız ben O'nu 'Memo' diye çağırırım. Ben O'yum, O da ben."

Babası, bir şirkette memur (romanda 'mağaza sahibi'). Bir zamanlar varlıklı, güngörmüş bir ailenin piyanoya meraklı çocuğuymuş Turgut Bey. Şimdi işleri iyi değil. Kala kala oturdukları harap köşk (karısının deyimiyle 'köhne fare yuvası') kalmış o servetten. Gülçin'in ise gözü dışarda. Lüks araba, yat, yalı düşkünü. 'Kaba, vahşi' bulduğu kocasını aldatıp duruyor. Milyoner Orhan da âşıklarından biri. Onları öpüşürken gören Memo "Herkes her kadını öpemez ki. Senin anneni de yalnız senin babanın öpmesi lazım" demişti Fato'ya! Sevgi, iyi bir şey ama karşılıklı olursa!

u856urturt

"Babamla annemin geçimsizlikleri yıllar yılı devam etti. Ben de en büyük korku ve heyecanlar içinde Onları dinledim durdum." Bir tokatla sonuçlanan tartışmalar.

Turgut'un bir deniz kazasında yaralandığı gün (Dr. Nubar Kamçılı'ya göre 'hiç yürüyemeyecekmiş, artık yarım bir adam'), Orhan'a kaçmıştı genç kadın. Yalvar yakar geri getirilir.

Keşke dönmeseydi. Eskisinden daha güzel ve yeni yeni âşıkları var. Turgut ise daha perişan. Sağlamken başa çıkamıyordu, tekerlekli iskemleye mahkûmken ne yapsın. Her kavga, felçli ayaklarının ıstırabına bir yenisini ekliyor. Bir gece, yatakta yakaladığı karısı ve aşığını kurşun yağmuruna tutar. Adam ölmüş, Gülçin yaralı (sonradan gazinolarda konsomatris şarkıcılık yapacaktır. Yaşamını yitirmesi 'bir dostunun kurşunuyla'. Romanda trafik kazasında). 'Hafifletici sebepler mevcut olduğundan' 2 yılla cezalandırılır.

O günlerde Fato, İstanbul Teknik'te (kitapta 'kimya mühendisliği') öğrenci. 'Annesinin omzundaki günahın kendisine uzanmaması için çırpınıyor'. (Gülçin'in durumundan kuvvet alanlar sataşmakta daha cesaretliymişler).

Sonrasında bir yığın yanlış anlama var. Genç kızın, Fehmi ile beraberliği Memo'yu sinirlendirmiş. Araları bozulur. Delikanlı (tekstil eğitimi için) Avrupa'ya, genç kız ise, iki yıllığına Amerika'ya gidiyor. (Orada da 'kur yapmasınlar' diye bir nişan yüzüğü takmış. Muhayyel nişanlı Kenan, Almanya'da ihtisas yapan bir doktormuş)!

[Büyük bir rastlantı ile Fatma Nur'u okyanus ötesine götüren ve sonradan geri getirecek olan uçak aynı; 'Pan American N 757 P'].

Mr. Ronald, karısı Miss(!) Janet ve oğulları Çarli'nin 'faydalarını görür'. Bol bol Türkçe öğretmiş Onlara. Şimdi de İstanbul bürosunda vazife alan Ronald ailesi ile ülkemize dönüyor. Bu arada babası tahliye olmuş. Bastonla da olsa yürüyebiliyor.

Haftalar sonra fabrika bir haberle çalkalanır. Yeni bir müdür (Çarli'nin söyleyişiyle 'dayrektır') tayin olmuş. Tahmin edileceği gibi Memo bu!

"O'nunla beraber, O'nun maiyetinde çalışacağım! Bu nasıl olacak? Eğer işi bırakırsam tazminat vermeliyim. Bu büyük miktar, daha hapisten yeni çıkmış, yepyeni bir hayata başlayan babamla beni bir felakete sürükleyebilir."

Birbirlerine hâlâ âşıklar ama bir türlü yanlış anlamaları gideremiyorlar. Kavuşmaları Çarli'nin gayretiyle olacaktır. ('Biricik müttefikimiz' bu kez bölücü değil, birleştirici)!

'Gençlik Rüzgârı'ndaki melodiler.

'The Grand Canyon Suite'deki (1931) (Ferde Grofe) 'I. Sunrise' 3 sahnede (Fato, başlarda, İstanbul'dan söz ederken; Saklambaç oynarlarken; Babasını karşılamak üzere iskeleye gittiklerinde). 'II. The Painted Desert' 3 sahnede (Turgut, Gülçin'i tokatlayıp kapıyı çarptıktan sonra; Karısının adını sayıklarken; Çocuklar, Orhan'ın evine girerken).

Franck Pourcel Et Son Grand Orchestre'nin 'Amour, Danse Et Violons No. 19' albümündeki (Ekim, 1962) 'Les Comédians' (1962) (Charles Aznavour) Fato, Memo ile elele eve koşarken.

'Yine Bir Gülnihal' (Dede Efendi) (Rast) Babası ile piyanoda çalıyor.

'Le Meurtrier'deki (1963) (René Cloérec) 'Prologue' 2 sahnede (Fato, çekmeceden tabancayı alırken; İntihar için denize giderken).

5686urtu

'Gençlik Rüzgârı' (Metin Bükey) 7 sahnede (Fato, Memo'yla Ortaköy Camisi yakınlarında ders çalışırken; Vapurda alt kata inerken; Memo, fabrikaya müdür olarak geldiğinde; Yıllar sonra Fehmi ile konuşurken; Fato, Çarlilerin evinde piyano ile çalıyor; "Ben, vermişim vereceğim kararı" derken; İkisi, bahçede, Çarli'yi beklerken).

'Desafinado' (1958) (Antonio Carlos Jobim) Fakülte çayındaki ilk melodi.

'The Loco-Motion' (1962) (Carole King / Garry Goffin) Çaydaki son melodi.

Fausto Papetti'nin '1a Raccolta' uzunçalarındaki (1960) 'Till' (1957) (Charles Danvers / Carl Sigman) Fehmi'nin evindeki makaralı teypte.

'Alfred Hitchcock Presents Music To Be Murdered By'daki (1958) 'Music To Be Murdered By' Gülçin, eve, başka bir erkek aldığında.

'West Side Story'deki (1961) (Leonard Bernstein) 'Tonight' Amerika görüntülerinde.

"Kâtip/Üsküdar'a Gideriken" (Nihâvend) Sultanahmet'te dolaşırlarken.

'Mehter Marşı' Surları gezerken.

'Deep In The Heart Of Texas' (1941) (Don Swander / June Hershey) Çarli, evde Fato'yu dansa zorlarken.

The Clebanoff Strings & Percussion'un 'Exciting Sounds' 33'lüğündeki 'Golden Earrings' (1947) (Victor Young) Fehmi'nin evinden koşarak çıkan Fato, Memo ile karşılaştığında. 'Orchids In The Moonlight' (1933) (Vincent Youmans) "Ah, Memo, bilsen! Beni anla ne olur. Sana her şeyi anlatmak istiyorum" dedikten sonra. 'Quiereme Mucho (Yours)' (1931) (Gonzalo Roig) Memo, boğulmaktan kurtardığı Fato'yu öperken.

'Exodus'taki (1960) (Ernest Gould) 'Ari' Turgut, karısı ve aşığını kurşunlarken.

Trumpet Boy Et Sa Trumpette-Succés'in 'Slow-Rock-Bolero' albümündeki (1960) 'Frappe Dans Tes Mains' (Charles Aznavour / Clément Nicolas ve Georges Garvarentz) 2 sahnede (Çarli, arabasıyla fabrikaya geldiğinde; Memo ile Kabataş İskelesi'ne geldiklerinde).

'Caravan' (1937) (Juan Tizol) Memo, Çarlilerin villasına ziyarete geldiğinde.

'Kalenin Bayırdüzü (Kapıdan Bacadan Kaç da Gel)' İkinci gazinodaki oryantal dansta.

'Zigeunerwiesen'in (1878) (Pablo De Sarasate) ilk 10 notası. Fatma, telefonda, annesinin öldüğünü öğrendiğinde.

Filmdeki şarkılar.

'Gençlik Rüzgârı' (Metin Bükey) 4 sahnede [(1 dakika 53 saniye) Jenerikte, koro söylüyor; (2 dakika) Sokak çalgıcısı Selahi İçsel (İsmail Demirdöğen'in sesiyle) söylüyor; (2 dakika) Fato (Sevim Şengül'ün sesiyle) piyano çalarak söylüyor; (50 saniye) Filmin sonunda koro söylüyor]. "Gençlik bir rüzgârdır//Gelmeyen ilkbahardır//Birleşen gönüllerde//Kalan hatıralardır//**//Ah gençlik rüzgârı//Aşkımın baharı//**//Gençlik rüzgârı esti//Yazı baharı geçti//Bülbülün sesi bitti//Nerdesin hatıralar//**//Bir gün rüyalar bitmiş//Hep şarkılar silinmiş//Meltem olup da sönmüş//Nerde gençlik rüzgârı."

48u4rtur

'Deep In The Heart Of Texas' (1941) (Don Swander / June Hershey) 2 sahnede Çarli söylüyor. [(10 saniye) Fabrikada, Fato'nun odasında; (1 dakika 13 saniye) Pavyonda]. "The stars at night are big and bright//Deep in the heart of Texas//The prairie sky is wide and high//Deep in the heart of Texas//The sage in bloom is like parfume//Deep in the heart of Texas."

"Kâtip/Üsküdar'a Gideriken" (14 saniye) Müdür Bey'in geleceğini duyan Çarli, fabrikada söylüyor ("Törkiş sing a song")! "Üsküdar'a gideriken aldi bir yağmur//Dayrektör Bey setiresi uzun..."

"Historie D'un Amour" mini uzunçalarındaki (1958) "Historie D'un Amour" (1950) (Carlos Eleta Almarán). Yeni müdür şerefine verilen partide (Fato ve Çarli dans ederken), Franck Pourcel Orkestrası eşliğinde Gloria Lasso söylüyor (1 dakika). [Bu şarkıyı Sezen Cumhur Önal'ın Türkçe sözleriyle Ertan Anapa (1969) ve Berkant (1972) söyleyecektir; 'Bütün Dualarım Seninle'].

'Connie Francis Sings Spanish Latin American Favorites' albümündeki (1960) 'Besame Mucho (Kiss Me)' (1940) (Consuelo Velázquez) (2 dakika 5 saniye) İkinci pavyonda, Fato ve Çarli dans ederken. [Bu şarkıyı Mehmet Taneri ('Vuruldum Ben Bir Sarışına'); Romalı Perihan ('Görünce Seni'); Yasemin Kumral ('Aşka Elveda') Türkçe sözlerle plak yapmışlardı].

'Kader Böyle İmiş' (Rast) (Coşkun Erdem) (3 dakika) Gülçin/Ayla'nın gazinodaki ilk şarkısı (Semra Atılay'ın sesi ile). "Kader böyle imiş//Ne söylesem boş//Gece gündüz dolaştım//Aşkınla sarhoş//**//Neşeli olan yuvam//Şimdi artık kaldı boş//Gece gündüz dolaştım//Aşkınla sarhoş."

'Prosit/Açılırsın Güzelim' (Hicaz) (Sadettin Kaynak) (50 saniye) Gülçin/Ayla'nın (Semra Atılay'ın sesiyle) ikinci şarkısı. "Açılırsın güzelim üç beş kadeh içelim//Al kadehi eline kendimizden geçelim//**//Prozit, şerefe prozit//Prozit, şerefe prozit//Eller ne derse desin benim için güzelsin//Gir koluma güzelim görenler de beğensin//**//Endamının biçimi bir yudum su içimi//Al kadehi eline ateş sarsın içimi."

Kızkulesi'ne bakan Salacak (romanda 'Beylerbeyi'). Efsaneye göre Kadıköy ve Salacak'daki yerleşim yeri Fenikeliler tarafından kurulmuş. Buraya, kentin Trakya yakasını kuran Megaralılar 'Körler Şehri' diyorlarmış. Sarayburnu gibi güzel bir yere yerleşmeyi düşünemedikleri içinmiş. Memo bu güzel şehir için "İstanbul sürprizlerle doludur Çarli. Lodos eserse yılbaşı günü terlersin, poyraz eserse ağustosta manto giyersin (sf. 173)" diyor. 
Fatma Nur, bu 'körlerin şehrinde doğmuş'. Dünyaca meşhur minareleri, Kızkulesi'ni ve onların arasından geçen beyaz renkli, hayal yüklü gemileri seyrederek büyümüş. Tek derdi anne ve babasının bitip tükenmeyen kavgaları.

Aynı adlı romanda (2. basım 1963) (Muazzez Tahsin Berkand) (İnkılâp ve AKA Kitabevleri) bu anlaşmazlık sayfalar boyu anlatılıyor. Gülçin çok güzel bir kadın. Genç kızlığı üzüntü, mahrumiyet ve hicranla dolu geçmiş (sf. 35). Amacı bir milyonerle evlenmek ama önceki talipleri ('bir mütekait yüzbaşı, bir zabıt kâtibi, bir kasap') ile kıyasladığında 'mağaza sahibi' daha 'ehveni şer'. Annesi, ayaklarına gelen bu kısmet için çok sevinmiş.

Turgut da "Fakir bir ana ile kızın benim evimdeki refahı sevinçle karşılayacaklarını sanmıştım. Kendilerini, yaşamak için çalışmak külfetinden kurtardığım için bana minnettar olacaklarını ummuştum (sf.5)" diyor. Evlilikleri bir hayal kırıklığı. On seneden fazladır, daha, kızlarının ismi üstünde bile anlaşamamışlar! Her tartışmanın sonunda tokatlanması Gülçin''i kin dolu yapıyor. Öz kızını da 'o kaba, vahşi, haşin adamdan olduğu için sevememiş'.

Romandaki Turgut 'ömür boyunca bir defa sevebilen insanlardan'. Maddi yardım yapmak suretiyle 'eski karısını sefalet yüzünden kucaktan kucağa koşan bir kadın olmaktan kurtarmış'. Ne de olsa kızının anası. "Sevginin insan ruhundaki tezahürleri çok garip ve acayip oluyor. Gülçin'i kızımın anası olduğu için himaye ettiğimi söylemiştim. Eminim ki kızım olmasaydı başka bir bahane icat edecektim (sf. 157)."

Fato intihara meyilli. Deneyip başarılı olamaz. Çok güzel piyano çalıyor. Filmde tercihi Dede Efendi. [Romanda "Rahmaninof, Chuman, Çaykovski (sf. 141)"]. 'Madame Curie'deki (1943) Greer Garson'a benziyor. Fehmi ile (Aksaray) Bulvar Sineması'ndaki 'Bir Hizmetçi Kızın Hatıra Defteri'ne (1963) gitmişler. (Orhan Günşiray, Fatma Girik'i öperken, delikanlı da yanındaki Fato ile ilgiliydi. Elini kolunu tutmaya çalışır. Bu sırada duyulan melodi ile orijinal filmdeki farklı). O yıllar 'iki film birden' dönemiydi. İkinci film, 'Kendini Arayan Adam' (1963) (Ajda Pekkan / Tamer Yiğit).

4574yrwy

Memo, bir sığınak genç kız için. İlk ve son aşkı. (Romandakinin 'eğlence mahiyetinde, sırf tecessüsünü tatmin için birkaç flörtü olmuş'). Delikanlı için en önemi şey, Fatma'nın bütün isteklerini yerine getirmek, istemediklerini yapmamak (sf. 17). Turgut'la Gülçin'in aksine, anne babası hiç kavga etmezmiş. Bakırköy'de bir dokuma fabrikaları var. Ama kendisi Türk Amerikan Tekstil'de çalışıyor. 30 yaşında olmasına karşın "İş başında o kadar ciddi ki 100 yaşında sanırsınız. İş dışında ise 20'sinde". Pendik-Tuzla yolundaki Türk Amerikan Tekstil Şirketi'ni 'Sokak Kızı' (1962), 'Beyaz Güvercin' (1963) ve 'Katilin Kızı'ndan (1964) anımsıyoruz.

Şirketin Amerikalı misafirlerine tahsis ettiği '34 AH 992' plakalı Pontiac'ı 1965'te Turgut Özatay satın almış. (1963) 'Beyoğlu Piliçleri', (1965) 'Tamirci Parçası', (1966) 'Bar Kızı', (1966) 'Kolejli Kızın Aşkı', (1967) 'Kırbaç Altında' filmlerinden anımsıyoruz.

Orhan'ın (Nejat Saydam'a ait) '34 DE 390' plakalı 'Opel'i, 'Garip Bir İzdivaç'ta (1965) taksi; 'Sarmaşık Gülleri'nde (1968) Orhan-Zafer Önen'indi.

Filmin neşesi Çarli ile karşılaşmamız 52. dakikada. Romanda 'New Yorklu', filmde 'Teksaslı' (bu nedenle 'su/deniz korkusu' var). Fato öğretmiş, Türkçe konuşuyor. Mr. Ronald'ın "Bu işte bir bit var" demesini, hemen düzeltir; "No papa, bit yenik var!" Gürültücü, şirin, temiz kalpli, yerinde duramayan biri. 15 kez 'yihhoo', iki kez 'yeah', bir kez 'hurray' diye, 11 kez de ne olduğu anlaşılmaz bir sesle bağırıyor. Fato ile konuşmaları çok hoş. "Ben çok var Hilton (otel) görmek... Bravo Çarli, sen çok akıllı... Elbette ben akıllı. Çünkü ben devekuşu, aptal... No Çarli! Devekuşu animal, hayvan. Sen insan." İki senede dilimizi unutmuş genç kız! 'Üç Kâğıtçı'da (1981) Rıfkı-Kemal Sunal da "Altı senedir Almanya'da kaldığım için Türkçeyi unuttum... Almancayı Alman gibi konuşuyorum da Türkçeyi Türk gibi konuşamıyorum artık" diyecektir!

Kitapta Abdülhak Hamit'in ('Tezer'), Margaret Mitchell'in ('Rüzgâr Gibi Geçti'), Shakespeare'in ('Hamlet'), Pearl Buck'ın ( 'Vaat' ve 'Şark Rüzgârları-Garp Rüzgârları') eserlerinden alıntılar yapılmış. Ayrıca Camille Carot'nun peyzajlarından söz ediliyor.

Yazar şimdiki durumumuzu ta o zaman görmüş; "Avrupa'da bizi ya çok fena tanıyorlar ya da hiç tanımıyorlar. Türk deyince sanki başka bir yıldızdan düşmüş acayip bir mahlûkla karşılaşmışlar gibi gözleri hayretle açılıyor (sf. 78)."

Fatma'nın çocukluğunu Şule Erhal canlandırmış. Ne güzel, aydınlık bir gülüşü var. Milliyet'teki iki ilan sanatçının sevinç ve üzüntüsünü yansıtıyor: 23 Haziran 1969 tarihlide Yalçın Hasol ile nişanlandıkları ve 06 Ekim 1973 tarihlide ise eşini 'elim bir trafik kazası sonucunda kaybettiği' bildirilmiş! Birkaç yıl süren mutluluk!

60'lar Sadi Mutlu'nun en başarılı dönemi. Tuzbaba, Esma Sultan İlkokulu'nda öğrencilik; Bir kadın berberinde çalışma; Pazar ve çarşambaları Şehir Tiyatrosundaki 'Şans Adası' adlı piyeste (yazarı Vecihe Karamehmet) oyunculuk (aynı oyunda Funda Postacı da rol almış); Sinemada 'jönprömiyelerin küçüklüklerini canlandırmak'; Nota bilmese de piyano çalmak.

Fato'yu Jeyan Mahfi Ayral; Memo'yu Abdurrahman Palay; Gülçin/Ayla'yı Nevin Akkaya; Janet'i Bedia Muvahhit; Turgut'u Agâh Hün; Çarli'yi Fuat İşhan; Fehmi'yi Zafer Önen; Ahmet Reis'i Rıza Tüzün; Hüseyin Salıcı'yı Mustafa Dağhan seslendirmiş.

Filmde Amerika ve Avrupa'nın ülkemizi nasıl sarıp sarmaladığı açık bir şekilde görülüyor. Uçaklar, arabalar, ihtisaslar, Club 21'ler, Hilton otelleri, tekstil şirketleri. Kahramanlarımızın sondaki kavuşmaları bile Onlar sayesinde. Cılız Dede Efendi direnişimiz de ancak Alman 'C. Bechstein' piyanosu ile.

'Kumral, ince, hassas, içli, zeki' Fatma Nur Erden-Türkan Şoray; 'Simsiyah, yumuşacık saçlı' Mehmet Ali Akman-Ediz Hun; Gülçin/Ayla Erden-Neriman Köksal; Çarli-Süleyman Turan; Orhan-Reha Yurdakul; Mr. Ronald-Ertuğrul Bilda; Balıkçı Ahmet Reis-Ahmet Turgutlu ve hazırladığı yengeç kafesleri; Protokol Müdürü-Hüseyin Zan; Doktorlar-Asım Nipton ve Nubar Kamçılı; Janet-Bedia Muvahhhit; Turgut Erden-Nuri Altınok; Çocuk Fato-Şule Erhal; Çocuk Memo-Sadi Mutlu; Fehmi-Özdemir Han; Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Büyükgüngör; Gülçin/Ayla'nın belalısı Hüseyin Salıcı; Sokak şarkıcısı-Selahi İçsel; Balıkçı-Mustafa Yavuz; Fabrika görevlisi-Osman Türkoğlu; Deniz kenarında Fato'ya tıslayan kaz; Salacak; Kız Kulesi; İstanbul Teknik Üniversitesi; New York; Yeşilköy Havaalanı; Kabataş Vapuru ve İskelesi; Üsküdar Ceza ve Tevkif Evi; Menemen Han; Çarli'nin '34 EF 239' plakalı arabası; Fehmi ve Fatma'nın bindikleri '34 AK 075' plakalı taksi; Evin önündeki 'K. 86 528' plakalı kamyon; Gençleri Kabataş İskelesi'ne getiren '34 EH 721' plakalı taksi çok güzel. 'Zehirli Hayat'ın (1967) simitçisi Ahmet Yıldırım, Gülçin'in gazinosunda konuk.

Semra Atılay ve İsmail Demirdöğen, parada pulda gözü olmayan sanatçılar. 29 Kasım 1957'de Erenköy Sanatoryumu'nda 'bila ücret' şarkı söyleyip hastalara moral vermişler (Lütfü Güneri, Sevim Tünay, Balarısı Engin ve Ateş Böceği Erol ile birlikte).

Mehmet Ali, 'Gençlik Rüzgârı' [romanda 'Ayışığı Sonatı' (Beethoven)] için "Fato, ister misin, bu parça ikimizin parçası olsun" demişti ama 'her şeyini kaybetmiş bir ihtiyarın hatıralarına seslenen' şarkı Turgut Bey'e daha uygun.

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)