Muallim Murtaza; “16 senedir bu okuldayım. Bütün semtin hocası oldum çıktım. Koca koca yıllar geçti aradan. Nesiller bir ırmağın suları gibi akıp geçti önümden. Bense bu suyun kenarındaki ihtiyar ağaç gibi sessiz ve hareketsiz kendi hayatımı yaşadım. Gıdamı akan bu sudan aldım. Hayatımdan memnunum.
07 Kasım 2017

Muallim Murtaza; "16 senedir bu okuldayım. Bütün semtin hocası oldum çıktım. Koca koca yıllar geçti aradan. Nesiller bir ırmağın suları gibi akıp geçti önümden. Bense bu suyun kenarındaki ihtiyar ağaç gibi sessiz ve hareketsiz kendi hayatımı yaşadım. Gıdamı akan bu sudan aldım. Hayatımdan memnunum. Elde avuçta bir şey yok ama (göğsünü göstererek) burası dolu. Hem de öyle dolu ki... Bugünkü dersimiz, okul! Okulu sevin yavrularım, okumayı sevin. Hayatta en temiz yer burası, en güzel şey de okumak. Yarın okuldan çıkınca bu hayatı da çok pek çok arayacaksınız. Okul, dünyanın en temiz, en mübarek yeridir. Okul bir cennettir. Oraya alışan insan, onun dışında yaşayamaz. Dışarının havası boğar O'nu. Ahmet, senin burnun akıyor gene. Hadi sil yavrum. Muzaffer yok mu? Annesi mi hasta? Akşam yoklayıp eve bir haber getirin bana... Zil çaldı, hadi yavrularım, paydos!"

3 perdelik Paydos'un (1948-Cevat Fehmi Başkut) ikinci çevrimi (ilki 1954). Çekimi, Nisan ayında. Gösterime girişi, 18 Kasım 1968, Pazartesi günü (Beyoğlu) 'Lale' ve (Şrehzadebaşı) 'Kulüp' sinemalarında. 1948-49 sezonunda Ankara Devlet, İstanbul Şehir ve Atina Argiropulos tiyatrolarında temsil edilmiş. Serpil Gül için ayrı bir mutluluk. Çünkü Necabettin Yal yönetiminde de rol almış ve çok başarılı olmuştu (1957).

Önce İstanbul, Şenlikköy İlkokulu (piyeste 47'nci İlk Mektep) öğretmeni Murtaza ve çevresini tanıyoruz. İrfan Ordusu'nun 20 küsur yıllık, saçı ağarmış beli bükülmüş bir kumandanı. 'Daima her şeyden şikâyet için yaratılmış' karısı Hatice ve oğlu Rıdvan'la annesinden kalma bir konakta yaşıyorlar. Bir öğretmen konakta yaşasın! Yazar, ancak masallarda olabilecek bu durum için "Durun, hemen gülümsemeyin" diyor. Bütün odaları kiraya verdikleri halde evin aylık banka borcuna zor yetişiyorlar. Zaten aybaşında bile Kasap Faik'e uğrayamamasından, manavda hatırına iki liraya inen domates için "Pahalı geldi. Bir liraya insin o zaman alırım" demesinden durumları ortada. Sigarası Birinci. Hem hafif hem ucuzmuş.

Evde hırgür eksik değil. "Sana varacağıma keşke bir hamala varsaydım... Hamal olsan günde 100 lira kazanırdın" diyor hanımefendi. Para saadet getirmez belki ama parasızlık mı getirir! Mesleğinin bir Tanrı sanatı olduğu, verdiği manevi saadetler boş lafmış! Bir de karın doyursalar!

wstysery

Filmde belli değil ama oğulları, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu. Annesinin tek amacı, Hacı Hüsamettin Tüccaroğlu ailesine iç güveysi vermek.

Kiracılar da kendileri kadar güzel. Her zaman sarhoş Balıkçı Ahmet, fingirdek karısı Kâmile, çocukları Çetin (piyeste Cahit); Kulakları ağır işiten kuş meraklısı Salih Reis.

Hüsam 'harbin zengin ettiği sabık mahalle bakkalı' (sf. 68). Dilinde Allah kelimesi, cebinde fakir fukaranın lokması. Hacı ama kendi yol kesici (sf 187). Daha birkaç yıl önce, köyde 9 kişiyle aynı damda yatarken şimdi 'çifte çifte hanları, çifte çifte apartmanları' var. Karısı Safinaz, evde kalmaya yüz tutmuş kızları Nazan'ı bir an evvel muallimin oğluyla baş göz etmek istiyor. Kocası da çok istekli fakat nedeni başka. Murtaza'nın park sahası zannettiği konak arsası, meğer imar planı değiştiği için milyon ediyormuş. Kızla oğlan evlenince arada ayrı gayrı kalmayacak. Müstakbel dünürü bakkal yapmak için sıkı bir planı var Hüsam'ın. Boztepe Köyü (piyeste Sivriköy) muhtarı Hasan'ı İstanbul'a çağırır. Vakti zamanında, kahramanımıza yapmadığını bırakmamış. Kaç kez mahkemelik olmuşlardı. Şimdi bu Hasan, plan gereği, 'kızı' Ayşe, Ömer ve köyde Donjuan olarak bilinen İbrahim'le Murtaza'nın evine gelir. (Ömer, İbrahim'e "Köyde göz dikmediğin karı olarak bir anan kaldı" diyor.)

Sonrasında olaylar çok hızlı; Köşkün bahçesinde Hacı Hüsam'ın daha önce yerleştirdiği defineyi bulmaları; Kahramanımızın bakkal olmaya zorlanması; Kamile'nin İbrahim'le kaçması; Hüsam'dan aldığı para karşılığında Murtaza'yı 'çocuğumu dövdü' diye polise bildirmesi; Öğretmenlikten istifa; Rıdvan'ın Nazan yerine Ayşe'yi sevmesi; Bu güzel köylü kızının, aslında, Hasan'ın değil Salih Reis'in yıllar önce kaybettiği kızı çıkması.

Hüsam, diplomayı "Neye yarar, sıkıp suyunu mu içeceksin" ve okumayı "Adam olmak okumakla değil. Şöyle bir etrafına bak bugünkü günde hangi zengin, hangi hali vakti yerinde adam okumuş... Hatta sana şu kadarını söyleyeyim bence biri okumuş mu, o adam artık iflah olmaz (sf. 80)" diye küçümser. Neyse ki hiç olmazsa filmde haksız çıkıyor.

Murtaza, (kitapta değil ama) 28 numaralı eski öğrencisi, şimdi bir avukat olan Muhittin'in yardımıyla mesleğine dönecektir.

Filmdeki müziklerin çoğu Ülkü Erakalın uyarlaması.

'Yalancı Çoban' 9 sahnede (Jenerikte; Murtaza, sınıfta müdürle konuştuktan sonra; Cahit'i, poposuna hafifçe vurarak cezalandırırken; Karakoldan eve gelirken; Müfettişle görüşmesinden sonra; Çocuklara veda konuşması yaparken; Okuldan ayrılırken; Bakkalda çalışırken; Dükkanda okul konuşması yaparken).

'Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum' 3 sahnede (Murtaza, köydeki günleri anımsadığında; Muhtar ve ailesi, İstanbul'a geldiğinde; Kahramanımızın evini ararken).

'Yemeni Bağlamış Telli Başına' (Nihâvend) (Ali Ulvi Baradan / Hüseyin Avni Ozan) 6 sahnede (Ayşe, pencereden Rıdvan ve Nazan'ı öpüşürken görünce; Evde, Rıdvan'la karşılaşınca; Karısı kaçan Ahmet, odada yalnızken; Ayşe, dans eden Nazan ve Rıdvan'ın perdedeki gölgelerine bakarken; Aşkını söylerken; Hasan, Ayşe'ye gerçeği anlatırken).

78eudrturt

Fausto Papetti'nin 'I Remember N.2' albümündeki (1965) 'Summertime' (1935) (George Gershwin) 2 sahnede (Rıdvan, Nazan'la dans ederken; Genç kıza ayrılmak istediğini söylerken).

'Dağlar Dağlar Viran Dağlar' Ahmet'in sarhoş olduğu meyhanede.

Paydos'taki şarkı ve çocuk marşı.

'Darıldın mı Gülüm Bana' (5 saniye) Kamile, Cahit'e yemek hazırlamak için giderken söylüyor.

'Sonbahar Ne Güzel' (1 dakika 49 saniye) 23 Nisan törenleri sırasında. "Sonbahar, sonbahar ne güzel//Ağaçların tepeleri sararmış//Sonbahar, sonbahar ne güzel//**//O kestaneler ne güzel//Soyup da yeriz//Ne de severiz//**//Mis kokar, mis kokar tarlalar."

1967 Ses Kapak Yıldızı Erden Güvenç'in ikinci filmi.  O dönem için bir yılda iki film çok az. Bunda Bursa'dan kopamamasının etkisi olmalı.

Filmin başında Hacı Hüsamlar söz kesmeye Murtazaların evine geliyorlar. Kız tarafının erkek tarafına gelmesi pek olmamış!

Hoş bir sahnede Ahmet, karısını yine 'ayağının altına almak' istiyor. Yemekteki yumurta bir gün önceden kalma ve soğukmuş! Kamile baskın çıkar. "Dün balıktan 100 lira aldı. Hepsini meyhanede yemiş." Bunu duyan Hatice olayı, kocası ile her gün tartıştıkları konuya getirir; "Nee, balıktan 100 lira mı? İşit Murtaza Bey işit." Öğütler verilip tartışma tatlıya bağlanır. Bu sırada Hatice, Kâmile'ye "Kızım sen de hafta 8, gün (dokuz diyecekken) 19 bu adamı kızdırmasan rahat edemezsin" diyor.

Kulakları ağır işiten Salih Reis ile İsmet İnönü arasında benzerlik var! Bazen duvar gibi bazen de leb demeden leblebiyi anlıyor! Kanaryasının, dudağından öpmesi çok şaşırtıcı bir sahneydi.

Muhtar Hasan bir âlem. 'Ceza Kanunu, birinci maddeden 592. maddeye kadar ezberinde. Atışmaları zevkle izleniyor. Konuk gelmelerini Murtaza, 'meskene taarruz' olarak yorumlamıştı. Muhtar düzeltir; "Meskene taarruz diye bir madde yoktur. 'Meskene tecavüz' vardır. Madde 493!"

Hacı Hüsamettin'in bakkallık eğitimi; Sabun güneşe koyulmaz, kurur, kantarından kaybedermiş. "Bakkallık yalnız 10 kuruşa alıp 20'ye satmak değildir. 5 kilo alıp 10 kilo satacaksın. Eksik dirhem kullanacaksın. Kese kağıdının dibi alçılı olacak. Peynire su içireceksin ('içireceen'). Kırmızı bibere tuğla tozu, sirkeye su katacaksın."

Ayşe, önceleri köy aksanı ile sonra film ilerledikçe İstanbullu gibi konuşuyor. 'Aşk Cehennemi' kitabını okuyormuş. Piyeste, kitabın yazarı olarak (iki yazarımızın adını harmanlayıp) Halit Rahmi diyor. Filmde, seyirci anlamayabilir diye es geçilmiş. Piyeste, ayrıca 'Pol ve Virjin'den (Paul et Virginie) (1787) (B. De Saint-Pierre) söz ediyor.

56udturtu

Murtaza-Sadri Alışık; Rıdvan-Erden Güvenç; Hatice-Gülistan Güzey; Ayşe-Serpil Gül; Hacı Hüsamettin Tüccaroğlu-Vahi Öz; Safinaz-Mualla Sürer; Nazan-Suna Pekuysal; Muhtar Hasan-Ali Şen; Kamile-Suzan Avcı; İbrahim-Hayati Hamzaoğlu; Tenekeci Salih-Nubar Terziyan ve kuşları; Ahmet-Hakkı Haktan; Ömer-Necdet Yakın; Okul Müdürü-Şakir Arseven; Kasap Faik-Faik Coşkun; Çetin-Bora Üstüntaş; Muhittin-Meral Sayın; Müfettiş-Bedros Çiçekyan; Şoför-Hüseyin Zan; Komiser-Tevfik Soyurgal; Şenlikköy İlkokulu; 23 Nisan törenleri; Boztepe Köyü; Kanaat (piyeste 'İstikamet') Bakkaliyesi; Mahalle meyhanesi; Bakkalın ordaki '34 AT 233' plakalı kamyonet çok güzeldi

Talia Salta, parası 1 kiloluk zeytinyağına yetmeyen mahalleli; Cevat Uz, dolmuş müşterisi rolünde.

Murtaza'yı Sadri Alışık; Rıdvan'ı Fuat İşhan; Hatice'yi Gülistan Güzey; Hüsamettin'i Vahi Öz; Nazan'ı Suna Pekuysal; Safinaz'ı Sacide Keskin; Hasan'ı Sadettin Erbil; Kâmile'yi Nevin Akkaya; Salih'i Rıza Tüzün; Ahmet'i Agâh Hün; Çetin'i Birsen Kaplangı; Okul müdürünü Timuçin Caymaz; Kasap Faik'i Fikri Çöze; Muhittin'i Doğan Bavli seslendirmiş.

47urtuyrt

Çekimlerden yedi ay önce 11 yıllık eşi Rıfat Aydınlı'yı kaybeden Serpil Gül, Ayşe olarak Rıdvan'a değil, çok sevdiği hayat arkadaşına söyler gibi; "Sen gideli adeta tadı kaçtı köyün. Söğüt gene suya eğiliyor ama o eski nazı yok. Değirmen gene dönüyor ama o eski hızı yok. Papatyaların bile o eski sarısı o eski beyazı yok. Akşamları gün solunca Kayabaşına çıkıyorum. Rüzgâr bizim yandan sizin yana esiyor. Sana doğru sesleniyorum. Ses o kadar ırağa gitmez ama gene de sesleniyorum ben. Bazen de aksi oluyor, rüzgâr sizden bize esiyor. O zaman da havayı kokluyorum. Gelen rüzgâr belki senin saçlarını okşayıp geçmiştir diye. Geceler de bitmek bilmiyor. Mehtap o kadar güzel oluyor ki bazen. Seni arıyorum o gecelerde. Bulamıyorum, bulamıyorum. İşte o zaman kendimi tutamıyorum. Ağlıyorum, hep ağlıyorum."

Vahi Öz'de 'sonun başlangıcı'! Şubat 1969'da yaşamına son verecek rahatsızlığın tanısı Paydos'un çekimleri sırasında konmuş! Hacı Hüsam olarak en çok kullandığı cümleler "Allah'a şükür" ve "Sen sus, Hanım"! 'Elkâsibu habibullah'ı 'elkâtibi habibullah' olarak söylüyor!

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)