Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
2007'nin en çok beklenen filmlerinden biri olan 300, beraberinde birçok soru işareti getiriyor. Tarafsızlık ve gerçeklik kavramlarının epey uzağında bir çizgi roman uyarlaması ile karşı karşıyayız.
Film, Frank Miller imzalı çizgi romandan uyarlanmış. Korkusuz ve Batman serilerine önemli maceralar kazandıran Miller, son olarak ismini Günah Şehri filmi ile duyurmuştu. Siyah-beyaz, alışılagelmişin dışındaki atmosferi ile orijinal bir yapım olarak izleyicinin karşısına çıkmıştı Günah Şehri. Ünlü çizer, yine farklı bir şeyler yazmak (çizmek) istemiş olacak ki, gerçekten yaşanmış bir savaşı oldukça fantastik bir çizgiye taşımış. Görülen o ki, Yönetmen Zack Synder de çizgi romana sıkı sıkıya bağlı kalmış ve pek çok gerçek dışı unsura filmde yer vermiş.
Termofil (Thermopyles) Savaşı, Yunan kent devletleri ile Persler arasında M.Ö. 480 yılında gerçekleşen tarihin en kanlı savaşlarından birisidir. Efsanevi Pers İmparatorluğu'nun 250 bin kişilik dev ordusu, henüz kendi aralarında birlik sağlayamamış olan Yunanlılara doğru harekete geçmiştir. Bölgenin savunulması, savaşçı özellikleriyle tanınan Spartalılara düşmüştür. Ancak Sparta'da kanun her şey demektir ve kanunları üst düzey yargıçlardan oluşan yönetim kurulu Eforlar koymaktadır. Eforlar ise yaklaşan Karnia Festivali nedeniyle Perslerle savaşa karşı çıkmaktadır. Tüm Yunan yarımadasının geleceği için çabucak bir şeyler yapılması gerektiğini düşünen Kral Leonidas, Eforların ve konseyin onayı olmadığı için yalnızca 300 seçkin Spartalı ile Perslerin karşısına çıkmaya karar verir.
Leonidas'ın planı, Persleri Ateş Geçiti denilen stratejik bölgede karşılamaktır. Alternatif olan bir yolu duvarla kapattırır ve Perslere başka seçenek bırakmaz. Bu dar geçitte, Pers imparatoru Zerhas'ın (Kserkses) devasa ordusunun bir avantajı kalmayacaktır. Bir, iki, üç gün derken Leonidas Pers ordusunu 1 hafta bu geçitlerde oyalamayı başarır. Ancak Efialtes isimli hainin Perslere alternatif dağ yolunu göstermesiyle Leonidas'ın planları işe yaramaz hale gelir ve 300 askerin tamamı bu dağ yolunda Persler tarafından öldürülür.
Yazının başında tarafsızlık ve gerçeklik kavramlarını dile getirdik. Doğu ile Batının savaşını izlediğimiz bir başka film olan Cennet'in Krallığı'nda bu iki kavrama bir hayli yaklaşıldığını görmüştük. Ancak 300için bunu söylememiz imkansız. Filmde Persliler ucube, gudubet yaratıklar olarak gösteriliyor. Dev ordularına, fillerine, zamanın ilerisindeki kalkan ve zırhlarına rağmen "işe yaramaz ve korkak köle sürüsü" oldukları için bir avuç Spartalı ile baş edemiyorlar. Buna karşın Spartalılar ise yakışıklı, mert, korkusuz "süper kahramanlar" olarak ortalığı kasıp kavuruyor. Yani amaç belli; Batıyı yüceltmek.
Filmi heyecanla beklememizin sebeplerinin en başında şüphesiz ki fragmanı geliyordu. Ancak süslü fragmanların ne kadar aldatıcı olduğunu bir kez daha gördük. 300ü, fragmanı kendisinden daha güzel filmler kategorisinde sayabiliriz. Bazı abartılı sahneler izleyicinin fazlasıyla canını sıkıyor. Kahramanımız Leonidas koskoca düşman ordusunun içine dalıyor, mızrağını sallamasıyla, kalkanını çarpmasıyla Pers askerleri 2'şer 3'er yere seriliyor. Pers ordusu tümüyle taarruza kalkmıyor, 10'arlı gruplar haline Spartalılarla savaşıyor. Bir grup savaşırken arka plandaki askerler öylece durmuş harekete geçmek için arkadaşlarının ölmelerini bekliyorlar. Fillerin ayakları kayıp bir Spartalı bile öldüremeden uçuruma düşüyorlar. Gergedanlarıysa Spartalı'dan çok Persli öldürüyor. Dikkatli şekilde izlendiğinde, bazı Pers askerlerinin kılıçsız mızraksız, elini kolunu sallayarak Leonidas'a doğru koştuğu görülüyor?
Peki bu tür eleştirilere Yönetmen Zack Synder ne cevap veriyor? O, röportajlarında filmin ironik yanına dikkat çekiyor. Örneğin, Leonidas'ın ölü Pers askerlerine bakarak elma yemesi, filmin rencide ediciliğinin değil, masum ironisinin bir göstergesi yönetmene göre.
Filmin bu kadar olumsuz tarafı bulunsa da, efektlerin hakkını vermemiz gerekiyor. Her an izleyiciyi etkileyen atmosferin, dağların, kalabalıkların üzerinde fazlasıyla emek sarf edilmiş ve ortaya güzel görsel efektler çıkmış. Ayrıca Zack Synder, Ölülerin Şafağı'ndaki kanlı ve ayrıntılı ölüm sahnelerini bu filminde de kurguyla güzel bir şekilde harmanlamış ve savaş sahnelerini etkileyicilik yönünde bir adım ileriye taşımış.
Ama efektlerine, atmosferine rağmen filmin beklentilerinizi karşılamadığını bir kez daha hatırlatalım. Yine de 300 askerin cesareti ve on binlerce kişiden oluşan efsanevi orduları beyazperdede görmek için film bir fırsat olarak görülebilir.