Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Film piyasasının kurak geçtiği yaz aylarında vizyonda kaliteli film bulmak güçleşirken pek çok sinemasever, tam da yaza girerken çok etkileyici bir filmle karşılaştı. The Hoax orijinal ismiyle gösterime giren Sahtekâr filmi bize daha önce duyduğumuz isimleri anımsama fırsatı sundu. 2004 yapımı The Aviator (Göklerin Hâkimi) filminde yönetmen Scorsese'nin anlattığı Di Caprio'nun canlandırdığı Howard Hughes karakteri bu yaz vizyonlarımıza tekrar düştü. On bir dalda aday gösterilen ve beşini almayı başaran bir filmin incelediği, Amerika tarihinin en çetrefilli karakterinin hayatı sinemada beşinci kez anlatılıyor olmasına rağmen hala dikkatleri üzerine çekmeyi başarabiliyor. Ancak Sahtekâr filmi Howard Hughes'in hikâyesine başka türlü bakıyor.
Clifford Irving'in yazdığı kitaptan uyarlanan filmin ana karakteri, kitabın yazarının ismini taşıyor. Kitabın ismini bir sahtekâr olan başkaraktere vermesi oldukça ironik. Howard Hughes ise olaya filmin ortalarında dalıyor. Clifford, kitapları satmayan bir yazar olarak yaratıcı fikir düşünürken aklına Amerika'nın yarattığı en büyük zenginlerden Hughes'in ismi geliyor. Filmin ilerleyen zamanlarında ise hayatında hiç görmediği, konuşmadığı, tanışmadığı Hughes ile söyleşi yapmaya başlıyor. Zekice hazırlanmış hikâyenin kurgusu film olmaya elverişli olduğundan, Hollywood'da bu fırsatı kaçırmamış.
Filmde Clifford Irwing karakteri kullanılarak Amerikan yakın tarihi ile ilgili çok değişik çıkarımlar yapabilmek mümkün. Kendi çöplüğüne bakmadan dünyanın jandarmalığını yapman Amerika'nın, acizliği çıplak biçimde anlatılmış. Ayrıca The Aviator filminde kahraman havasında anlatılan Hughes'u bu filmde güçlü gangster olarak görmek, aklımızdaki Amerika imajını kesinleştiriyor. Bize genel anlamda bütün bunları anlatırken Irwing karakteriyle, yalancı kişilik ve onun psikolojik halleri konusunda etkileyici sözler söyleniyor. Yalan söyleye söyleye doğru söylemeyi unutan, hayatı yalana dönen başkarakter, bir süre sonra saplantılı hale gelmeye başlıyor. Bu noktada film biraz ahlakçı yaklaşımlar sergiliyor. Yardımcı karakterin doğrucu, ana karakterin yalancı olarak ayrılması ilkokul bir mantığıyla yapılsa bile varmak istenen nokta için bir araç olarak kullanılmış.
Richard Gere'in filmde Clifford'ı canlandırırken arkadaşı Dick Suskind'i Örümcek Adam'ın ikinci filminde kötü adama dönüşen profesör olarak hatırladığımız Alfred Molina oynuyor. Richard Gere'in son yıllardaki en etkileyici performansı yorumunu rahatlıkla yapabilirim. Çünkü film bittiğinde başka kim oynayabilirdi sorusunu sormanıza izin dahi vermiyor. Çikolata, Yeniden Başlamak gibi filmlerle karşımıza çıkan İsveçli yönetmen Lasse Hallström, oldukça başarılı işler yapmış. Anlatımındaki bazı noktalar, size tam da düşündürmek istediği şeyleri düşündürüyor. Karakterin oturması filmdeki etkileyici anlatımdan kaynaklanıyor zaten. Ayrıca Howard Hughes'i filmde hiç göstermeyerek oluşturulan imaj filmi kıvama getirmiş.
2006 yapımı olan Sahtekâr filmini, sinemanın durgunlaştırıldığı yaz aylarında gösterime sokulması, insanlarda önemsizlik hissi uyandırabilir, ayrıca film gösterimdeyken çoğu kişiye ulaşamayabilir. Ancak DVD'de bile olsa filmi bulup izlemenizi öneriyorum. Günlük hayatımızda söylediğimiz, bazen söyledikten sonra rahatsız olduğumuz yalanları bize farklı biçimde anlatmayı başarmış bu filmi mutlaka izlemelisiniz.