Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Kahraman olmak demek yaşla başla örtüşen bir şey değildir kuşkusuz. Kahraman ruha sahip bir çok insan vatanı için canını seve seve feda etmiştir yüzyıllardır. Kadını, erkeği, genci, yaşlısı demeden vatan aşkıyla savaşan, şehit düşen, gazi olan ne yüce evlatları vardır bu ülkenin. Bahsetmek istediğim hikayesiyle, bendeki kahramanlık aşkını körükleyen yer yer tüylerimi diken diken eden, 120 filminden başkası değil.O küçücük bedenlerin bir o kadar büyük yüreklerinde taşıdıkları cesaret ve vatan sevdası insanı kendiyle alakalı bir sorumluluğa itiyor. Bir yol var önlerinde aşılması gereken ve bu yolun başlangıcında ise büyük umutlar...
Hikaye olarak çok beğendiğim ama bazı eksiklerinden dolayı da çok fazla keyif alamadığım filmin başlangıç tarihi 1914 yılı 1. Dünya savaşına uzanıyor. Osmanlı devleti zor günler geçiriyor o yıllarda gerek Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin Osmanlı devletine savaş ilan etmeleri gerekse istila edilen topraklar durumu içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Bunun yanı sıra Osmanlının da ittifak devletleri yanında savaşa girmesi dönemi zorlu ve karmaşık bir duruma sürüklüyor. Filmin hikayesinin temeli ise, Van da yaşayan halkın Rusların işgalinden korkup çare aramaları üzerine kurulu. Bunun akabinde ise cephede savaşan askerlerin cephanelerinin bitmesiyle Vanın karlı dağlarında 120 küçük kahramanla başlayan ölüm kalım mücadelesi, sanırım filmin özeti diyebiliriz. Film de ayrıca ermeni azınlığın bir kısmının da savaş içerisinde Ruslara destek olması düşüncesi (kendilerine ait toprak oluşturmayı istemeleri) Van da ki halkı iyice tedirgin ediyor. Savaşmaya hazırlanan Osmanlı askerlerine ise yardım için hazırlanan Vanlı halkın erkekleri, askerlere istediklerini Van herhangi bir saldırıya karşı sahipsiz kalacağından ötürü kendileri götürmek yerine başka çareler aramaya başlıyor. Çare ise 12-17 yaş arasında 120 tane çocuğun ölüm kalım savaşına davetiye çıkarmak oluyor. Her ne kadar bütün çocuklar gönüllü olarak gitmek isteseler de, tehlikenin boyutu ne denli büyük bilinse de çaresizlik ufacık bedenlere yükleniyor.
Dönem itibariyle kendi içindeki o yıllara ait kıyafetler, eşyalar ve dekor oldukça zengin ve bir hayli başarılı. Bence hem sanat hem de kostüm çalışanlarını kutlamak lazım. Filmin müzik olarak ta çok başarılı olduğu kanaatindeyim ama yine de eksik kalan bir detay var ki keşke bu güzel fon müziğine ek olarak farklı sahnelerde gerilimi yükseltecek değişik müziklerde olabilseydi tabi unutmadan geçmek haksızlık olacak bir şey daha var o da Vana ait o kadar güzel türkü ve ağıtlar var ki, hele ki o savaş atmosferine giden çocukların ardından kullanılabilecek bir iki şey filme renk katardı düşüncesindeyim. Filmde ki dil ve şivede Van halkına çok özgün değil gibi geldi. Ayrıca yönetmenlik açısından oldukça sıradan buldum. Yani filmde gereken yapılmış evet ama elinizde bulunan teknik imkan neden bu derece sınırlı kullanılmış yada niye yakın plan fazla kullanılmamış merak konusu. En can alıcı yerlerde hatta hiç denecek kadar az Özge Özberkin yakın planı var ve son olarak ta Vanın karlı dağlarının o güzelim görselliğin de sadece çocukların yol boyunca yürümeleri birkaç farklı plana bölünerek kullanılmış, oysa ki elde bu görsellik ve 120 çocuk varken daha yaratıcı olunabilirdi. Çünkü asıl olay ve filmin yükseliş anları çocukların yolculuğa çıkmaları, dağ yolları ve dönüşleri. Yine yakın plan az kullanımı bu sahnelerde de mevcut! Çocukların bu zorlu mücadeleleri keşke daha fazla detaylandırılabilseydi. Tabi buradaki asıl sorunu şöyle değerlendirebilirim, sinemada en önemli mevki olan reji koltuğuna iki yönetmenin geçmesi tabi burada ne denli iki ayrı yönetmen diyebiliriz bu da işin ayrı bir düşündürücü tarafı. Şahsen hiç reji deneyimi olmamış hatta reji asistanlığı dahi yapıp o çileyi çekmemiş bir insanın bir anda ne sebeple olursa olsun yönetmen olmasına ya da kendine yönetmen denmesine karşıyım. İşin emekçilerine saygısızlık olduğunu düşünmekle birlikte son dönem sinemamızda böyle şeylerin karşımıza çıkmasını şiddetle yadırgıyorum. Ve son olarak filmin genel bakış açısının ne denli milliyetçi duygular taşıdığı gözden kaçırılır gibi değil. Bu konuda filmi şu zor şartlarda yaşadığımız dönem itibariyle kutluyorum ama filmin kapanışı dozun biraz kaçırılmış olabileceğini düşündürüyor sanki. Sonuç ne olursa olsun filmin Türk sinemasına katkısı olacağı kanısındayım ve seyirciyi en azından eli kolu düzgün bir dönem filmi olan 120ye davet ediyorum.
İyi seyirler...