1970’lerden beri dünyamızı tabiri caizse kasıp kavuran, altı filmin yanı sıra tv dizisi, kitapları, tişörtleri, oyuncakları, bilumum eşyalarıyla tam anlamıyla bir çılgınlık haline gelen büyük fenomen Star Wars 2008 yılında bir animasyon filmle tekrar sevenlerinin ve sevemeyenlerinin karşısına çıktı.
31 Temmuz 2012

1970’lerden beri dünyamızı tabiri caizse kasıp kavuran, altı filmin yanı sıra tv dizisi, kitapları, tişörtleri, oyuncakları, bilumum eşyalarıyla tam anlamıyla bir çılgınlık haline gelen büyük fenomen Star Wars 2008 yılında bir animasyon filmle tekrar sevenlerinin ve sevemeyenlerinin karşısına çıktı.

Star Wars: The Clone Wars, (Star Wars: Klon Savaşları) serinin ikinci ve üçüncü filmleri arasında bir zaman diliminde geçiyor. George Lucas, filmin yapımının ardındaki motivasyon kaynağından bahsederken, “Daha anlatılacak çok Star Wars hikayesinin olduğunu hissediyordum,” diyor. Lucasfilm Animation tarafından yapılan film, animasyon tekniğinin avantajlarından faydalanarak oyuncuların performanslarına bağlı kalmadan hikayeyi hedeflenen biçimde aktarmaya çalışıyor ve ileride televizyonda yayınlanmaya başlayacak aynı isimli bir animasyon TV dizisi için bir açılış niteliği taşıyor.

Diğer Star Wars yapımları gibi bu filmde de Star Wars’un büyüleyici atmosferi ve efsanesine dair birçok ayrıntıyı görebiliyoruz. Film, droidlerden oluşan Ayrılıkçılar ordusuyla Cumhuriyet ordusu arasında yoğun ve şiddetli bir savaş ortamıyla açılıyor. Anakin Skywalker ve Obi-Wan Kenobi, savaşın merkezinde, ellerinde ışın kılıçları var güçleriyle savaşırken bir yandan da Ayrılıkçıların etkisini tamamen yok etmek için kurnazca taktikler geliştirmeye çalışmaktadırlar. Bu sırada Jedi Konseyi’nin büyük ustası ve eğitmeni Yoda, Anakin Skywalker’a, onun tarafından eğitilmek üzere Ahsoka Tano adlı bir padawan (Jedi çırağı) gönderir. Obi Wan Kenobi, Anakin Sywalker, tecrübesiz, sabırsız ama zeki ve yetenekli çırak Ahsoka, droidlerin koruma kalkanını yok edip zafer kazanmışken, Huttların lideri Jabba’nın oğlu Rotta’nın bir grup hain tarafından kaçırıldığını öğrenirler. Bundan sonraki görevleri Rotta’yı kurtarıp babasına teslim etmektir. Aslında Rotta’yı kaçıranlar, Kont Doku önderliğindeki Ayrılıkçılardır ve amaçları kaçırılma suçunu Jedi’lerin üstüne atıp Jabba’nın klon savaşlarında kendi taraflarında yer almasını sağlamaktır. Bundan sonra şaşırtıcı entrikalarla dolu müthiş bir serüven başlar.

Film, başarılı öyküsü ve heyecan verici savaş sahneleriyle sıkılmadan seyredilebiliyor. Her ne kadar filmin animasyonu bazı seyirciler tarafından beğenilmese de, izleyici sürükleyici hikaye nedeniyle bu duruma zamanla alışıyor. Ama gene de karakterlerin modellemesi biraz daha gerçekçi, esnek ve başarılı görünse daha iyi olurdu. Bu açıdan arka plan görüntüleri daha tatmin edici. Filmde en çok eleştirilen noktalardan biri, diyaloglar. Gerek Anakin ve öğrencisi, gerekse droidler arasındaki diyaloglar. Her ne kadar çok kötü olmasa da, aksiyona gereğinden fazla önem verildiği için bu kısma yeterince özen gösterilmediği belli oluyor.

Bu filmde, Anakin Skywalker ve ustası Kenobi arasındaki karakter farklılıkları ve zıtlık iyice vurgulanırken, Anakin’in artık bir eğitmen olarak olgunlaşmasına ve sorumluluk duygusunun artışına tanık oluyoruz. Ustasıyla sık sık çekişen ve inatlaşan ama sonunda Jedi olma yolunda sağlam adımlar atan Ahsoka, ilk iki filmde Anakin’in sağladığı gençlik aşısını Star Wars evrenine yeniden kazandırıyor. Star Wars’un ana karakterleri böylece bu filmle biraz daha temellerine oturuyor. Film, karakterler ve psikolojileri yerine aksiyona ve savaş sahnelerine -diğer filmlere nazaran biraz fazla- odaklandığı için, en çok genç ve çocuk Star Wars hayranlarının (veya hayran adaylarının) ilgisini uyandırabilecek nitelikte. Ama Star Wars evreniyle tanışmak için doğru film olduğu söylenemez. Daha ziyade, “meseleyi” zaten bilenler için iki saatlik ek bir eğlence niteliğinde. Bu açıdan izlerken hoş vakit geçirse de etkisi sinema salonundan çıktıktan sonra yeterince uzun sürmüyor.

Star Wars’un bu kadar büyük bir fenomen haline gelmesindeki en büyük etkenlerden biri şüphesiz ardında yatan felsefi derinlik ve eşsiz mitolojik kurgu olsa gerek. Yeryüzü’nde sıradan bir yaşam süren birçok insan arayıp bulmakta güçlük çektiği değerleri Star Wars evreninde ve Güç öğretisinde görüyor aslında. Bir Jedi gibi ışın kılıçlarıyla ustalıkla savaşıp, Jedilerin sahip oldukları üstün erdemlerle donanmak istiyor. (Tabii Sith lordlarına özenen arıza insanlar da yok değil.) Birçok insan, R2 eşliğinde uçan araçlara binip gezegen gezegen dolaşmak, birbirinden renkli karakterler ve yaratıklar tanımak, hem teknolojiyle hem de doğayla iç içe olmak, Anakin Skywalker gibi bir erkek arkadaşa, Padme Amidala gibi bir kız arkadaşa sahip olmak, klon ve droid birliklerine önderlik etmek, Yoda’nın bilgeliğinin ışığıyla aydınlanmak ve Güç’ü tanımak istiyor. İnsanlar sadece teknolojik ve bilimsel gelişmelerle yetinmeyip, evrenin sırlarını tanımak, paranormalin üstünü örten perdeyi kaldırmak ve insan bedeniyle yapılabileceklerin oluşturduğu sınırları aşmak istiyor. Bu nedenle, Star Wars evreni aslında birçok insanın hayallerindeki ideal dünyanın bir yansıması. Dünyamız 3000li yıllarda Star Wars’daki teknolojiye ve güce (hem Star Wars’daki Güç’e ve hem de bizim anladığımız güce) ulaşır mı bilinmez, ama böyle bir efsaneye ilham kaynağı olduğuna göre bu güç gerçekten de “orada bir yerlerde” var olmalı. O zaman söylenecek tek bir söz kalıyor: Güç sizinle olsun!

Kaynak
Ece Sonat Kaya
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)