Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Nazım Hikmet: Gülümseyen yüzü ile özgün şiirde ve düzyazıda çığır açan, dünyada elle gösterilen bir kaç edebi şahsiyet arasına girmeyi başaran, hakkında onlarca dava açılan ve pek de adil olmayan ithamlara maruz kalan şiir, düz yazı, sinema, tiyatro ve müziğe yön vermiş bir dünya olgusu...
Düşünce evreninde uçsuz bucaksız bir şahsiyet: Nazım Hikmet...
Dünya çapında kuralcı ve basmakalıp ölçü normlarını bir kenara bırakarak içinden geldiği gibi yazarak, kendini ifade etme biçimini bu denli kurallardan arındıran; kaç güçlü kalem sayabilirim bilemiyorum ama Nazım gerçek olma ve samimi olma adına çok şey anlatıyor benim için...
Herkesin bir kesime yaranmak ya da bir zümrenin adamı olmak için yanlı ve ağdalı yazılar yazdığı, manzum ve mensur yazı türünün söz sanatları ve şekil bazında değer gördüğü bir edebi kuşak içinde, ilerisini ya da önünü düşünmeden olabildiğince özgür yazılar yazmak... Nazım'ı bu denli güçlü ve özel kılıyor olsa gerek...
Bir adam yaratmak. Hem de bunu yaparken kendinden beslenen bir şekilde yol almak. Yalın ve yabancı mecralardan da olabildiğince ayrık bir biçimde... Düşünce uzayında kendi gibi olan ve yaratım sürecine ülkesine tutunan sınırlı bir kaç isimden biri hatta ilki yine Nazım...
En insanı özellikler olan sahip olma ve hükmetme gibi üst düzeydeki egoları bir kenara itebilme yetisine tutunmuş isim Nazım. İyiler çok yaşamasa da ve asla mutlu olmasa da sonucu ne olursa olsun güzel bir sıfatla anılmak, sahip olunabilecek en iyi haz olsa gerek...
Nazım'in yazdığı şiir ve oyun ve diğer düz yazıları hiç okumadan sadece başlıklarına bakarak, şu kanıya rahatlıkla varabilirsiniz: Sınırsız hümanizm ve ülke aşkı. Yazıların derinine inince sıcaklığı ve gerçekliği içinizi bir tuhaf etse de bu burukluk devamında haklı bir gururu getiriyor. Nazım herşeyin ötesinde bir gurur kaynağı benim için...
Kolaycılığa kaçmadan zoru seçmek için her insanda olmayan farklı bir cesaretti onunkisi. Onun sahiplendiği mirasın yanında bizim onu ne kadar sahiplendiğimiz tartışılır olsa da edebiyat kavramının birazcık yakınından geçen birinin bile bu mirası sahiplenmesi gerektiği kanısındayım. Çünkü Nazım bunu hak ediyor...