Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Dünya halklarını tehdit eden savaşa karşı İnsanların esitlikci özgür bir toplumda barış içinde yaşıyacağı bir dünyanin yaratılmasına katkıda bulunan onurlu sanatçılar bulunmaktadır. Bu sanatçılardan biri de yaşamını Barışa adamış, Nazım Hikmet'in yakın arkadaşlarından biri olan dünya şaiiri Yannis Ritsos dur. Bu değerli şairin şiiriyle başlamak istiyorum yazıma.
Barış
Çocuğun gördügü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Agaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
.
Kitaplık yapildigi zaman hapishaneler,
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
Ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
Cumartesi aksamı bir berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi:
Barış budur işte.
.
Barış ışın demetleridir yaz tarlalarinda,
iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın
Herkesin kardesim demesidir birbirine,
yarin yeni bir dünya kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
..
Baris sımsıkı kenetlenmis elleridir insanlarin
Sıcacık bir ekmektir o, masasi üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyisinden baska bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler birakan sabanların
Tek bir sözcüktür yazdiklari:
Barış
Kardeşler, barış içinde ancak
Derin derin soluk alır evren
Tüm evren, yüklenerek tüm düşlerini.
Kardesler, uzatin ellerinizi
Barış budur işte.
Dünya Sinema tarihinde Barışı ön plana cıkaran filmler çekilmistir. Bu filmlerin ya yazarlari, ya da yönetmenleri savaşı dogrudan yaşamışlardır. Sayıları oldukça çok olan bu savaş karsiti filmler arasindan kendi seyrettiklerimin bir kismini tanitacagim sizlere.
The Big Parade
1925 yilinda yönetmen King Vidor tarafindan çekilmiş bir amerikan savaş karşıtı filmidir. Arkadaslariyla birlikte büyük bir heyecanla, sevdiğini de arkasında bırakarak savaşa katilan bir gencin cephede savasin asil acimasiz yüzünü görmesi, arkadaslarini birer birer kaybetmesi anlatılır. Gencin bacağını kaybettiği savaşta çektigi acilar yansıtılır. O dönemde büyük paralar harcanarak çekilen bu film savaşın sevenleri nasil ayirdiginı da gösteriyor.
All Quiet on the Western Front- Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Amerikali yönetmen, senarist ve yapimci Lewis Milestone nin 1930 yilinda Erich Maria Remarques in ayni adli romanindan bir uyarlamasi. E.M.Remarques savaşın acımasızlığını kendi isteği dışı askere alinarak ve film kahramani Paul gibi degisik yerlerinden yaralanarak yaşamış bir yazardır. Film Paul Bäumer adli bir gencin arkadaşlarıyla birlikte gönüllü olarak savaşa katilmalarini ve savaşın acımasız yüzünü tanimalarini anlatiyor. Gerçeği gören gencin geri dönüsünün olmadigini görmesi, savasda arkadaslarinin tek tek kimisinin mermiyle kimisinin de o dönemde yeni gelistirilmis olan zehirli gazla öldüklerine sahit olmasi hayata bağlılıgını kaybettiriyor. O dönemde 1,25 Millionen US-Dollar bütçeyle çevrilen bu film L.Milestone'a en iyi yönetmen ve en iyi film dalinda iki oskar kazandırmıştır. Arşivlerde savaşa karsi filmler bölümünde yer alan bu filmin bugün 50 dünya diline - cevrilmis olan romani 1933 de Faşist Hitler yönetiminin kitap yakma harekatından kurtulamamistir
La Grande Illusion:
Dünya sinema tarihinde önemli bir yeri olan bu film 1937 yilinda Rejisör Jean Renoir tarafından filme alinmıştır. Filmin senaryosuna da katkida bulunan J.Renoir Amerikada sürgünde yaşamak zorunda birakilmiştir. I.Renoir bu filmde son derece açık bir biçimde ırkçilığa ve savaşa karşı olduğunu belirtir. Ve bütün ırkların barış içinde bir arada yaşamaları gerektiği mesajini verir. Venedik Film Festivali'nde ödül alan bu film ülkemizde Harp esirleri adiyla gösterime girmistir.
Gone with the Wind- Rüzgar gibi geçti
Amerikali yönetmen Victor Fleming 1939 yilinda Margaret Mitchelin ayni adli romanindan çektigi bir film. İç savaşın arka planinda insanlarin ayakta kalabilmek icin ne kadar ağır bedeller ödediklerini gösteren bir film. Dünya sinemasinin en meşhur ve basarılı filmi ünvanını bugün bile koruyan bu filmin müziği de ölümsüzdür.
La Ciociara - Iki kadın
İtalyan rejisör Vittorio De Sica nin 1960 yilinda Alberto Moravia nin romanindan uyarladigi bir film. Alberto Moravia da savaşı yaşamış yazarlardandir.1943 yilinda Mussolininin baskenti olan Roma müttefikler tarafindan bombalanir. Roma da dükkan isleten genc ve varlikli bir anne ile 13 yasindaki Rosetta adli kizi savastan korunmak amaciyla Roma dan ayrilip köylerine dönmek icin yola cikarlar. Demiryollari tahrip edildiginden ana kiz yürüyerek gitmek zorunda kalirlar. Yollarda daha güvenceli gördükleri köylerin savastan zarar gördüklerini , aclik ve yoksullugun hüküm sürdügünü görürler ve Romaya geri dönmeye karar verirler. Dönüs yolunda karanlik cöktügünde geceyi gecirmek icin bombalardan yikilmis bir kiliseye girerler. Orayi basan bir asker grubunun hepsi anne ve kiza tecavüz ederler. Kizinin tecavüze ugramasina aglayan anneyi yalniz birakmayip bizde sessizce birlikte agliyoruz. Bütün tarih boyunca ve bugünde savaslarda kadinlarin tecavüze maruz kaldigi bilinmektedir. Bu bir insanlık utancıdır.
Johnny got his gun-ohnny zieht in den Krieg
1971 yilinda yönetmen, senarist ve yazar olan Dalton Trumbo 1939 yilinda yazdığı aynı adlı romanını filme alir. Film 21 yasindaki Joe adli bir gencin 1. Dünya savasi sirasinda eline silah alma istegi nedeniyle gönüllü olarak cepheye gitmesini ve cephede ölmüş olan bir alman askerini gömmek isterken agir yaralanmasini anlatir. Geriye sadece bas ve gövdesi kalan ve tek beyni calisan Joe yi doktorlar bu durumdaki bir insanin ne kadar süre yasayacagini tespit etmek icin hayatta birakirlar. Savasa katilan askerlerin kaderlerini gösteren kliselerin hepsini yikan, insani sarsan savas karsiti bu film 1971yilinda Kann Filmfestivaline katilir ve büyük Jüri ödülü ile Uluslararasi elestirmenler ödülünü alir.
Platoon Müfreze
Vietnam'da iki yil savasarak üc madalya alan yönetmen Oliver Stone nin 1986 yilinda cektigi ve kendi gercek anilarina dayanan savas karsiti bir film. Amerikanin savas polikasininin elestirildigi bu filmdeki seyredenlerin kolay kolay unutamiyacagi carpici sahneler savasin ne kadar insanlik disi oldugunu bir daha görmemizi sagliyor. Vietnam savasiyla ilgili cevrilmis en basarili filmdir.
Born on the Fourth of July- Dogum Günü: 4 Temmuz
Oliver Stone nin 1989 yilinda cektigi bir baska savas karsiti filmi. 4.Temmuz dogumlu Ron Kovic adli genc vietnamda ülkesi icin savasmaya gider.Orada sucsuz coluk cocuk demeden bütün köylülerin nasil öldürüldügünü görür ve saskinlikla kendi arkadasini da vurur. Bir catismada yaralanan Ron a doktorlar artik bir daha yüriyemiyecegi ni söylerler.Amerikaya geri dönen Ron savas yandaslari arasinda yerini bulamaz, Savasa karsi olanlarin yaninda yer alir ve polis tarafindan coplanar. Cok sert sahnelerin yer aldigi ve cok sert elestirilerin yapildigi bu oskarli film savasa karsi önemli filmler arasinda yer alir.
Heaven & EarthCennet ve yeryüzü
Amerikali Oskar sahibi Yönetmen,senarist ve yapimci olan William Oliver Stone nin 1993 de cektigi savas karsiti bu film Viyetnam da piric tarlalarinda calisan cesur Le Ly adli kizin hikayesini anlatir. Le Ly anne ve kizkarsiyle birlikte kendi pirinc tarlalarinda calisirlar. Güney ve Kuzey Vietnam arasinda savas ciktiginda Le Ly daha 12 yasindadir1965 yilinda ilk amerikan askerleri köye geldiklerinde komunistleri destekleyen Le Ly güney vietnamlilar tarafindan tutuklanir ve agir iskenceler görür.Tecavüze ugrar.Babasiz cocugu dogurmak zorunda kalir.Bir cok acilar yasiyan Le Ly yillar sonra köyüne döndügünde savasin actigi yaralarin iyilesmedigini görür.
Gelen Savas
Bu gelen savaş ilk değil.
Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu.
Bertolt Brecht
Dünya sinemasinda savasa karsi filmlerin cok carpici örnekleri bulunmasina karsin Türk sinemasinda bir film adini söylerken düsünmek zorunda kaliyoruz. Bu nedenle Türk Sineması'ndaki Barış film örneklerini yorum bölümüne yazarsanız bilgilenmiş oluruz.