"Hayatımı mahvetmek isterler. Beynimi yıkamak, beni şaşırtmak isterler... Ruhumu köreltip danseden bir ayıya benzetmeye çalışırlar. Benim ruhum özgürdür. Bir kuş gibi özgür... Allah Baba dünyaya indiğinde Çingenelerle baş edememiş ve ilk uçakla geri dönmüş."
31 Temmuz 2012

"Hayatımı mahvetmek isterler. Beynimi yıkamak, beni şaşırtmak isterler... Ruhumu köreltip danseden bir ayıya benzetmeye çalışırlar. Benim ruhum özgürdür. Bir kuş gibi özgür... Allah Baba dünyaya indiğinde Çingenelerle baş edememiş ve ilk uçakla geri dönmüş."

Çingenelerle baş edemeyen Allah baba ilk uçakla geri döndükten sonra, dünyaya faşistleri  yollamış olmalı !  İkinci dünya savaşında yüzbinlerce Çingeneyi katleden Allahın belası faşistlerin ardından  Bosna gibi kanayan ve modern dünyanın her nedense sessiz kaldığı  bir yara vardı....

Bosna'da Sırplar tarafından tecavüze uğrayan kadınlar, öldürülen  çocukları  gördükçe içim acıyor, yüreğimin en derin yerinden dünyanın her yerinde ve her çağındaki  "ötekiler" için, yalnız gecelerimde   ağlıyordum.

Bu konuda  bazen  yoldaşım Perhan ile dertleşiyordum
Perhan, yukarıdaki sözlerin sahibi olan Çingene arkadaşım.
Emir Kusturica'nın "  20 yıl önce izlediğim ve halen anılarımda taze olan "Çingeler Zamanı" filminde umursamaz görünen, derinlikli  Çingene karakter Perhan.
Emir Kusturica, savaşın bittiği kendilerinden saklanarak halen savaş  için silah ürettiğini sanan emekçilerin öyküsünün anlatıldığı "Yeraltı" filminin   savaş karşıtı yönetmeni.

Yaşamının ilk  yıllarında da antifaşist bir çizgisi,  anarşist  bir ruhu  vardı...1993 yılında aşırı milliyetçi politikacı Vojislav Seselj'i düelloya davet etti,  ancak düello daveti bir sanatçıyı öldürme riskini göze alamayan Seselj  tarafından geri çevrildi. 1995'de de Yeni Sırbistan Hareketi Lideri Neboja Pasjkic'i bir film festivalinde  yumruklayan da Emir Kusturica'dır. Kusturica'nın, 2005'de vaftiz olarak,  Sırp Ortodoks olmasını  yadırgamıyorum. İnsan, istediği dini seçmekte özgürdür.

Bu konuda ,"Boşnaklar Müslümanlığı zulümle kabul etmiştir, özde Hıristiyandırlar" gibi bir açıklama yapmış olması bir tarihi yanılgı olabilir. Hadi bunu da kabul edebilirim. Ancak ben, duyarlı bir sanatçının, ülkesinde kanayan yaraya sessiz kalmak bir yana,  dünyanın gözü önünde bir ırkı yok etmeye yönelen  faşistlerin  yanında olmasını kabul edemem.

Bu kişinin de , dünya sinemasında kaynaklar tükenmiş  gibi,  Antalya'da jüri üyesi olmasını, ülkemde baş tacı edilmesini hiç mi hiç kabul etmem.

Üvey kızıyla evlenen Woody Allen gelseydi, son yıllardaki filmleri beni heyecanlandırmadığı halde, özel yaşamı beni ilgilendirmez der, kabullenirdim.

Çocuk tacizcisi Polanski büyük sinemacıdır,  belli ki kötü insan. "Aman Antalyalılar kızlarınıza sahip çıkın" der, topluma kötü örnek olan bir adam da büyük yönetmen olabilir diye düşündüğüm için yine ses etmezdim.

Elia Kazan, Mccarthy'ye bütün  arkadaşlarını ihbar etti ama hala büyük sinemacıdır. Anılarında Mccarthy dönemi sonrasında Hollywood'un onu hiçbir zaman  kabul etmediğini yazar, günah çıkartır adeta, yine de sinemacı olarak  değerini kaybetmez. Ancak geçmişi onu bir hayalet gibi sarmalamıştır .
Bizim portakalcılar ise, Kusturica'yı neden davet ettiklerini kamuoyuna  açıklarken, günahlarını  daha büyük gafla örterler : "Kusturica'nın karanlık geçmişi onları bağlamazmış"!!!

Lennie  Riefenstahl, çağının en büyük sinemacısı, ama  Hitler'in propagandası için kullandı bu güçlü silahı. Hitler intihar ettikten  sonra ise bırakın eline film makinesi  , fotoğraf makinesi alabilmek  için 70 yaşında denizaltında dalış teknikleri öğrenmek zorunda kaldı.

Tercihen önce iyi insan, sonra büyük sanatçı olmak gerek. Ama bazı insanlar, iyi insan olabilmek için sanatı bir  terapi aracı  olarak kullanırlar. İyi insanlığa erişmek  galiba en zoru çünkü.
Şimdi  savaş suçluların yanında duran Kusturica'nın filmlerini gösterseniz, bir derece ama  gel gör ki, adamı  jüri koltuğunda oturtup, bizim sanatımızı  yargılamasını istemek onuruma dokunuyor.

Önce onu yargılamak lazım!
Yandaşı olduğu Sırp kasaplarının hesabını Antalya'da versin şu kadarcık kalbi varsa.
Yarattığı Perhan'ın suratına bakabilecek kadar vicdan sahibiyse, Bosna'da tecavüze uğrayan kızların hesabını  versin.  1995'de politikacıya yumruk atan delikanlıdan, Emir Kusturica'dan,  hesap soruyorum!
Burası Vasfi Rıza'nın solcuları  sıkıyönetim komutanlığa ihbar edip, Vasfi Rıza'nın komedyen olarak alkışlandığı Türkiye değil artık!

Burası Semih Kaplanoğlu gibi onlarca uluslar arası  ödül almış sanatçıların Altın Portakal'ları ellerinin tersiyle ittikleri,  filmlerini geri çektikleri  onurlu sanatçıların memleketi.

Irkçılık,ayrımcılık, ötekileştirme bir insanlık suçuysa...
Hadi  Altın Portakal'a katılacak olan çok sevgili sinemacı ve jüri üyeleri dostlarım, Kusturica Antalya'da güneşli bir hava bulacağını sanıyorsa, lütfen yanıltın onu. Bosna Hersek Dostları'nın protestosuna katılarak sanatın ırkçılığa sessiz kalmasına geçit vermeyin.

Bugün Bosna'ya Sessiz kalırsanız, şu anda yoğun bakımda olan  Cumhuriyet Gazetesi yazarı Deniz Som'un  Nazi döneminde yaşayan Papa Martin Nemöller'den  köşesin sık sık alıntıladığı   bir sözü hediye etmem lazım, herhalde anlarsınız artık:  Bugün Naziler komünistler için geldiler sesimi çıkartmadım, sendikacılar için geldiler sesimi çıkartmadım, Yahudiler için geldiler sesimi çıkartmadım. Şimdi benim için geldiler. Ses çıkartacak kişi yok!

Kaynak
Nedim Saban
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)