Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Sinemada figüran kimdir denildiğinde, aşağı yukarı hemen herkes bir bilgi sahibidir. Önemli görevi olmayan, kalabalıklar içinde, yoldan geçen veya kahvehanede yahut lokantada oturan, hiç konuşmayan veya bir iki kelime eden ancak seyircinin gözüne takılmayan oyuncu. Seyircinin, eğer yakını ise özellikle bakıp ta gördüğü kişi. Bugün artık kalabalıkların oluşturulmasında fiili insan faktörü yerine bilgisayar marifetinden yararlanıldığını biliyoruz. Yine figüran yerine gerçek sokak, cadde, bayram ve düğün yeri gibi kalabalıklardan alınan görüntülerle masrafların azaltıldığını duyarız. Optimum kapasite anlayışıyla çalışan sayısının azaltılmasının, film maliyetini düşürdüğü hepimizin malumudur. Günümüzde her ne kadar; özellikle; 1940 lı, 1950 li yıllarda olduğu gibi yapımcılar, bir masa sandalye veya pencere kırılmasının, bir araba devrilmesinin, o yıllardaki basit yangın ve yağmur sahnelerinin hesabında boğulmuyorsa da, işgücü maliyeti hesabının yapıldığı kesindir. Çünkü bu gider kalemi tüm giderler içinde önemli bir yüzdeyi teşkil etmektedir. Bu açıdan bakıldığında kimi eski meslekler gibi figüranlık mesleği de yok olup gitmeye yüz tutmuştur.
Hepimizin yüzlerini bildiği ama isimlerini çoğu zaman bilmediği figüranların, geçmişte seyirci tarafından rağbet gördüğü kesindir. Öyle ki, onları beyaz perdeden seven eski Yeşilçam günlerinin seyircisi onlara dair her ne varsa okur, izler, ilgilenir. Şimdi ne yaptıklarının, yaşayıp yaşamadıklarının merakı içerisinde olurlar. Figüranlara duyulan bu ilginin nedeni, belki de bizim insanımızın şefkat duygusunun yüksek oluşundan ileri gelmektedir. Çünkü figüranlar halktan birileridir. Gelir seviyesiyle, yaşadığı ortamın genel halk yaşantısına benzerliğiyle seyirci kendisini onlarda bulabilir. Çünkü figüranların yoksul bir yaşam sürdüğü, hemen pek çoğunun herhangi bir sanat ve mesleği olmadığı için zar zor geçindiğini basından okuruz. Ölümleri gazete haberlerine dahi yansımaz. Bir şekilde yansımış olsa bile mutat vefa konuşmalardan öteye gidemez. Figüranların çalıştığı zamanlarda sigortalı olmadıklarını, sigorta primlerinin yatırılmadığını, primlerinin yatırılıp yatırılmadığını takip etmediklerini, setten sete koşuşturdukları günlerde geleceklerine dair önlem alma yoluna gitmediklerini gün gibi bilmekteyiz. Sosyal güvenlik sisteminin ilk yıllarında dahi çalışanların emeklilik realitesi tüm ülke insanı için söz konusu iken sinema emekçileri bu gerçeği diğer bütün sektördekilere göre daha bir göz ardı etmişlerdir. Sinema çalışanları karakter artistte olsalar bu ağır ihmalleri için yıllar sonra büyük yıkım ve pişmanlık içine girmişlerdir. Kaldı ki figüran pozisyonundaki çalışanlar, yeri geldiğinde dublörler kadar tehlikeli sahnelerin çekiminde görev alıp canlarını tehlikeye atanlar, ayrı bir ücretlendirilmeye tabi tutulmadığı gibi sosyal güvenlik sistemine adım atamamışlardır. Onlar için mesai, fazla mesai mefhumu yoktur. Karda, kışta, ayazda o birkaç dakikalık rolü için saatlerce aç bilaç bekler dururlar.
Figüran mı, yan rol oyuncusu mu veya karakter sanatçısı mı diye pek çok sinemaseverin karıştırdığı sinema çalışanlarının, gelecek endişesi taşıdığı gerçeğiyle baktığımızda, hemen hepsi figürandır. Rolde de gerçek hayatta da figürandırlar. Diğer tüm mesleklerde olduğu gibi İstikbal Kaygısı taşınan her işte insanlar figürandır. Kareyi tamamlamaktadırlar. Ya da işleri bitince kâğıt mendil gibi buruşturulup atılmaktadırlar. Bu gibi çalışanda cevher var mı yok mu hiç üstünde durulmaz. Öyle ya, kim bu kadar hazır içinde vakit ve nakit sarfında bulunsun ki? Bir gün bile daha ileri rol alamayacağını bilen bu insanlar sistem içinde kaybolup gitmektedirler. Kim bilir, çoğu zaman aslanı kediye boğdurduğumuz olmuştur. Ruşen Alinin (Köroğlu) babası Koca Yusuf gibi en iyi seçimi yapacak yönetmen ya çok azdır, ya da araştırma geliştirme zahmetine girmemektedir. Bu tür işgücünün çokluğu Gazap Üzümleri nde izlediğimiz Kaliforniyanın elma bahçelerindeki elma toplayıcılarının bolluğu gibidir. Yapımcıların, figüran bulma sıkıntısı yoktur. En ufak bir işe, paraya o kadar çok talep vardır ki, elini sallasan ellisi birden gelir.
Sinema, sanat dalında bir sektör olarak son yıllarda bazı kaliteli yapımlarla iyiden iyiye kendisini gösterirken, halen sanayileşememenin verdiği kopukluklar, firmaların işe sadece ve sadece ticari anlamda bakışı, sosyal ve teknik yönden birbirleri arasında organize olamamalarının verdiği sıkıntılar, yapımcıları mümkün mertebe tasarruf yolları aramaya itmiştir. Bundan ilk nasibini alan figüranlardır. Sonra set ekibi, ışık ekibi, prodüksiyon vb. etkilenmeye, işinden olmaya başlayacaktır.
Umulur ki, en kısa zamanda figüranların; adını yüzlerce kez film oyuncuları listesine yazdırmış sinema emekçilerinin hiç değilse baş artist sıfatıyla dönüşümlü film ve dizilerde karma rollerde oynatılmaları halinde, hem unutulmadıklarını hem de görev verilirse insanların kendilerinden beklenmeyecek ölçüde ne işler yapabileceğini görmüş oluruz. Yapımcılar, bu tür filmlerin son derece rağbet göreceğinden ve gönlü gani bu emektarlarımız sayesinde hasılat elde edebileceklerinden emin olabilirler.