Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
1974 yılının 12 Mayıs günü İstanbul'da doğdum. İlk öğretimimi Bahariye İlkokulunda tamamlayıp tiyatroya ilgi duymama sebep olan Özel Doğuş Lisesi'ni kazandım . Hazırlık sınıfı dahil olmak üzere yedi sene eğitim aldığım bu okulda. Çok sevdiğim Türkçe öğretmenim Sevgi Şahin sayesinde sahneye adım attım. Çeşitli liselerarası yarışmalarda "En İyi Erkek Oyuncu " ödülleriyle onurlandırılınca , artık bu yola baş koymam gerektiğine inanıp lise mezuniyetimden hemen sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nün sınavına girdim. Kazanamadım. Sevgili hocam Hadi Çaman'la tanıştım ve tiyatrosu olan Yeditepe Oyuncuları'nın "Tiyatro Atölyesi"ne kursiyer olarak girdim. Celile Toyon , Tolga Aşkıner ve Göksel Kortay gibi Türk Tiyatrosu'nun önemli isimlerinden ders alma şansına elde ettim. Aynı yıl tiyatronun sergilediği "Oyuncaklar da Sever "adlı oyunda rol aldım. Bu projeyi "Cephede Piknik " isimli Fernando Arrabal'ın , Gençlik Festivali için hazırladığımız ve benim başrolünü üstlendiğim oyunu izledi. Bütün bunların sonunda bu mesleği okullu olarak yapmak istediğime bir kez daha karar verip, Göksel Kortay'ın ve Faye Dunaway'in referanslarıyla Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Central Missouri State University (B.F.A) Theatre Major'a, ( Güzel Sanatlar Bölümü-Sahne Sanatları) aktörlük eğitimi için girdim. 1996-97 sezonunda Türkiye'ye döndüm ve vefa borcumu ödemek üzere ilk oyunumu yine Hadi Çaman - Yeditepe Oyuncuları'nda oynadım...
Sinematurk: Eğitimi için, neden Amerika'yı seçtin?..
Aslında pek öyle tercih durumum olmadı. Zira buradaki okula alınmayınca, ben de üstüme alındım ve 'ne yapıp ne edip bu işi okulunda pekiştireceğim' dedim ve bin tane prosedürün akabinde Amerika'daki Central Missouri State Univ.'e girdim. Burada herhalde konservatuarlarımız için yeterince başarılı değildim, ama orada referanslarıma bakıp yetenek sınavına tabi tutmadan okula aldılar...
Sinematurk: "Herkes Kendi Evinde" filminde oynama kararı almandaki nedenler?..
Bu filmde oynamayı kabul edişimin en büyük nedeni , ülkemizde hastalık haline gelmiş olan " politik ve ideolojik mesaj" sendromundan uzak oluşuydu. Bizde, hemen hemen her filmde, devlete hükümete dokundurmadan geçememe saplantısı vardır. Bu hastalığa sahip senaristler ve yönetmenler sinemanın bugünkü durumunun müsebbipleridir bence. Halbuki "Herkes Kendi Evinde"nin hiç böyle bir kaygısı yoktu. İnsanlık ve ahlaka dair çok hoş özdeyişlerle seyircinin yüreğini okşayacağına inanıyordum ve " kahrolsun düzen, yasaşın falan filan..." numaralarından uzak olduğuna inandığım için hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Tabii bunun yanısıra Semih ağabeyin dürüst ve açık sözlülüğü de bana güven verdi. İşin aslı ben kendimi henüz mesaj verecek yaşta hissetmiyorum, o nedenle "bu benim filmim" dedim...
Sinematurk: Erol Keskin gibi usta bir oyuncuyla karşılıklı rol aldın...
Erol ağabey bir derya, cidden. Bir insan her şeyi mi bilir be kardeşim? Tapıyorum ona, yanıbaşınızdayken bambaşka bir dünyada olacak kadar mesleğini seven ve size bunu zerre kadar hissettirmeyecek kadar da profesyonel bir hoca. Bizim okulda kullandığımız tabirle o bir "Master". Yaklaşık altı hafta beraber çalıştık ve o altı hafta yirmi yıllık tecrübeye bedel benim için. Benim yaşımda bir aktör için bu denli önemli bir oyuncuyla çalışmak inanılmaz bir fırsat ve şans. Onun gibi işin piri bir aktörün bana kolkanat germesi de bir lütuf . Zira karşısında eriyip yok olmak çok basit, bir an meselesi. Ama o gerçek bir aktör ve ben de onun altı haftalık bile olsa öğrencisi olduğum için onur duyuyorum...
Sinematurk:Selim karakteri yani senin oynadığın kişi; güvensizlik, sevgisizlik gibi bazı olumsuz özellikler taşıyor. Ve tam bir sır küpü. Bu açıdan rolünü hiç yadırgadın mı? Selim'le benzeştiğin yönler var mı?..
Tesadüf müdür bilmiyorum ama ben galiba bugüne kadar pek "normal" bir karakter canlandırmadım.Yani, ya şizofren, ya köpek, ya kör, ya da iç dünyası karışık, yoğun duyguları olan karakterler oynadım. O nedenle pek yadırgamadım. Zaten aktörlüğün özünde yadırgamaya yer yok bence. Bana benzeyen yönleri var Selim'in . Mesela ben de oldukça içime kapanığımdır, yani kolay kolay bir derdimi sohbet konusu yapmam. Güçlü olduğumun bilinmesi de zaten bu tür dertlerimi açabilmemi engelliyor. Bir tek şey bile olsa , benzer yan bulmak zorundasınız ki rolü kendinizle yoğurabilin. Yoksa oynamak değil gibi yapmak olur ki; bu da ancak başarısız bir aktörün çıkış formülüdür...
Selim gibi başka bir ülkede yaşamak ve oranın vatandaşı olmak geçti mi aklından... Geçmedi dersem yalan olur, ama beni ben yapan burası ve bana zamanında burada eğitim yapma sansı vermeyenler. Hem buraya olan vefa borcumdan, hem de beni zamanında konservatuara almayanlara bir şeyler anlatmak adına burada bulunmam gerektiğine inandım. Burası benim ülkem ve ben daha burada yaşamaya yeni başladım...
Sinematurk: Filmde sevgilinizi çok çabuk ve sinsice gözden çıkartıyorsun. Özel hayatında da böyle misin?..
Asla değilim, tam tersine sevdiğim için hayatımı alt-üst edebilirim. Zaten, şuan öyle bir şey yapsam kendisi kafamı kırar. Şaka bir yana, ben önce sevgilime değil, ona olan sevgime aşık oldum. Ondan sonra o benim her şeyim oldu. Ona böyle bir şey yapmak beni benden almak olur özünde ...
Sinematurk: "Herkes Kendi Evinde"ki oyunculuğunu beğendin mi?..
Bu cevaplaması çok zor bir soru benim için. Ben, bugüne kadar kendimi hiç yeterli bulmadım. Ama aktörlüğün en önemli noktası da bu.Yeterli bulduğunuz an yetmediğinizin ispatıdır. "Oldum" duygusu bir aktörün sonudur ve ben daha yolun basındayım.Televizyon, oyunlar ve yazarlık olsun, Amerika ve Türkiye'den aldığım yirmi altı ödülüm var ve ben bu bana ödül getiren hiçbir performansımı yeterli bulmadım. Oyuncunun görevi bence elinden geleni yapmaktır. Yetip yetmediğinize karar vermek , başarınızı değerlendirmekse seyircinin...
Sinematurk: Gala gecesinde filmin yönetmeni Semih Kaplanoğlu, seni sahneye davet ederken "Türk sineması yeni bir yetenek daha kazandı" dedi. Yetenekli olduğuna inanıyor musun?..
Buna benim cevap vermem pek mütevazı bir davranış olmaz herhalde. Ama istedikleri şekle sokabilecekleri, yoğurup istedikleri karakteri yaratabilecekleri bir "hamur"olduğuma inanıyorum. Aktör sıfatına layık olmak ve bir yetenek olarak benimsenmek benim için onur verici. Bana böylesine inandığı için Semih ağabeye müteşekkirim. Ve onlara ilelebet "aferin" dedirtecek şeyler yapacağıma, yüzlerini kara çıkartmayacağıma eminim...
'Yetenek' denilen şeye inanıyor musun?.. Elbette. Yetenek tamamen doğuştandır, ya vardır ya da yok. Yeteneğini geliştirmek ise eğitimle ve çalışmayla mümkündür. İşte bu nedenle herkes sanatçı olamaz , çünkü yetenek sanatta esastır...
Sinematurk: Senin açından 'başarı' ne demek?..
Bizde kıstas genelde seyirciyle buluşmaktır; onların gönlüne girmek ve hissettiğimiz şeyi onlara aktarmak. O nedenle, seyirci hep hedeftir. İnsanlar benim oyunumdan çıktıktan sonra başlarını yastıklarına koyduklarında hala duygumu tartışıyor, onu yaşıyorlarsa, bu başarıdır. Pozitif elektrik , sanatta başarıya giden ilk adımdır bence. Seyirci size ısındı mı, sizi kolay kolay unutmaz...
Sinematurk: Bir gün bir filmde eşcinseli oynaman teklif edilse kabul eder misin?..
Ben, sadece eşcinseli değil hertürcinseli oynarım. Bunun adı roldür. Gerekince katil olunur, kadın oynanır, roldür ve rol ne kadar extremse aktör için o kadar eğitici bir deneyimdir. 'Ben şunu oynarım' diyen kişiye değil, ne rol olursa oynayan kişiye aktör denir. Ve ben bir aktörüm...
Sinematurk: Sinema, senin için ne ifade ediyor?..
Tam anlamıyla acayip bir duygu... Bir anda inanılmaz bir kitleye ulaşabildiğiniz, gizlice sizi seyreden kameradan kaçırabildiğiniz her şeyi bu sayede en yalın haliyle seyirciye aktarabildiğiniz bir sınav...Ve çok riskli, zira tiyatroda hoşnut olmadığınız bir performansı bir sonrakinde onarma, geliştirme imkanınız var. Ama sinemada...Bir kere sunulacak hale geldiyse iş bitmiştir, eğer sizi hoşnut etmiyorsa iş işten geçmiştir. Ve o ilelebet öyle sunulur. Allah'tan benim deneyimlerim hep olumlu tepkiler aldı. Şanslıyım...
Sinematurk: Tiyatro mu sinema mı daha önemli?.. Hiç tereddütsüz tiyatro derim. Sahne başka bir dünya. Seyirciyle aranıza girebilecek hiçbir güç yok. Oyun sırasında tek hakim sizsiniz. Ve yaptığınız her şeye, olumlu-olumsuz , anında tepki alırsınız ve en güzeli de alkış. Hiçbir şey o alkış sesinin yerini tutamaz...
Sinematurk: Yeni projeler var mı?..
Yeni projeler var. Önümüzdeki sezondan itibaren İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda oyunlarım olacak. Sinemada ise hem Türkiye'de hem Amerika'da henüz üzerinde çalışılan iki proje var .Amerika'dakinin gerçekleşmesini çok istiyorum zira hocam Tommy Lee Jones'un başrolünü oynadığı bir film ve benim de oynamamı istiyor. Bu benim için büyük bir şeref. Aynı zamanda da bir Hollywood prodüksiyonu olması keyif verici. En geç Eylül ayında kesinlik kazanacak, ama şimdiden çok heyecanlıyım.Buradaysa bir komedi filmi projesi var ki artık bir komedi oynamak istiyorum...
Sinematurk: Son söz yine senin...
Çok mutlu olduğum bir konu hakkında bir söz vermek istiyorum; her geçen gün beni hayrete düşürecek kadar çok seyircim olduğunu öğreniyorum. Şunu bilmelerini isterim, her zaman onlara elimden gelenin en güzelini göstermeye çalışacağım. Seyirci olmadan oyuncu bir hiç...