Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Sinemacılığa nasıl başladınız?
Bence bu işe girmem doğal bir şeydi. Film yapılan bir evde büyüdüm. Bu evdeki aile duygusunu ve teşvik edilen yaratıcılığı çok seviyordum. Babam yönetmen ve oyuncuydu. Annem de oyuncuydu, hem erkek hem de kız kardeşim yazar/yönetmendir.
Bu hikayeyi yazarken ilham kaynağınız neydi?
BROKEN ENGLISH (AŞKIN İNGİLİZCESİ) üstünde düşünürken, insanlar evli olup olmadığımı ya da erkek arkadaşım olup olmadığını sorarak beni bunaltıp duruyorlardı. Bunun birçok arkadaşımın başına geldiğini gördüm. Sanırım belirli bir yaşta toplum, aşık olmanız, evlenmeniz ve çocuklarınızın olması için neredeyse ısrar ediyor. Ancak hepimizin aklı, ilişkiler konusunda her zamankinden daha karışık sanki. Yalnız olmanın ve bu duygudan utanmanın nasıl olduğu konusundaki bu temaları ortaya koymak istedim.
Kendinizi en çok hangi hikayelerle özdeşleştiriyorsunuz?
Gerçek insan hikayelerini seviyorum. O karakterlerin acı ve güvensizlik hissedebilmelerini ve diğer insanların yaşamlarına bakıp kendi sahip olmadıklarına gıpta etmelerini seviyorum.
Bu filmin ne kadarı özgeçmişinize dayanıyor?
Bir yazarın bilmediği şeyler hakkında yazması mümkün müdür? Esas hikayenin bir parçası olarak kendi hikayelerini kullanmaktan korkmam ama kendimi bildim bileli başkalarını da gözlemlemişimdir.
İnsanların aşk için neler yapacağıyla ilgili hikayelerin seyircileri büyüleyeceğini neden düşünüyorsunuz?
Aşk tüm insanlarda ortak bir unsurdur ve bir noktada herkes her tür aşktan hem acı hem de mutluluk duyar. İş ilişkilere gelince hiç kimsenin huzur bulmadığını bilmenin rahatlatıcı olduğunu düşünüyorum.
Sizin filminiz klasik bir aşk hikayesi mi?
BROKEN ENGLISH (AŞKIN İNGİLİZCESİ) daha önce birçok kez anlatılmış bir hikayedir. Aslında bunun klasik bir romantik komedi olduğunu düşünmüyorum; daha çok bir kendini dışavurum hikayesi.
Sinema yolculuğunuzda ailenizin, kişisel hikaye anlatımına ne kadar etkisi oldu?
Her zaman hikayeler anlatırdım. Her zaman yazardım. Duyguları keşfetmek ailemizde her zaman teşvik edilmiştir.
Babanızın [John Cassavetes] en çok hangi filminden etkilendiniz ya da en sevdiğiniz filmi hangisi ve neden?
Bence babamın filmleri hayatta gördüğüm en acı veren ve en cesur filmlerdendir. Acı içindeki insanları perdeye yansıtmak konusunda bir yeteneği vardı. Ve ben de o temalardan her zaman etkilenmişimdir. Bunların ben büyüdükçe anlamlarının değişmesini ve bunları kendi yaşamımda gitgide daha çok tecrübe etmeyi seviyorum. OPENING NIGHTı (AÇILIŞ GECESİ) seviyorum çünkü o kadar çok teması var ve öyle güzel çekilmiş ki. Annem [Gena Rowlands] filmde muhteşemdir ve acı çekerken bile çekicidir. Oyuncu kadrosu şaşırtıcıdır ve babam kendini her zaman gaddar bir insan rolüne soksa da annemle babamın birlikte oynamalarını seyretmeyi severim.
Filminiz yalnızlık ve aşk konusunda ne söylüyor?
Yalnız olmak ve gerçek aşkı asla bulamayacağınızı düşünmek öyle acı vericidir ki. Gerçekten kendinize bakmak ve sizi hayatta mutlu edecek şansları değerlendirmek cesaret gerektirir; ama bu görev diğer insanların algılamasına dayanamaz.
Seyircilerin bu filmden çıkaracağı ders ne olmalı?
Kendinizi sevmeye gayret edin.
Aşk için yaptığınız en hırslı şey neydi?
Bu filmin gerçekleşmesini istedim.