Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Yakup Sancı: Ökkeş Avgın 1964 yılında Kahraman Maraş da doğdu. İstanbul Halıcıoğlunda askerlik yaparken ağabeyi Yeşilçam da Metro Video film şirketinde Pazarlama Müdürlüğü yapıyordu. Çarşı iznine çıktıkça ağabeyinin yanına geliyordu. Yeşilçamın birçok ünlü ünsüz aktörleri ile bu vesile ile tanıştı. Askerlik bittikten sonra memlekete döndü. Bir yıl sonra tekrar İstanbula geldi ve ilk tv dizisi olan "Polis" dizisinde sivil polis olarak 3 bölüm çalıştı.
Sinema emektarlarından, avantür (Kavga) Yumruk atma, yumruk alma, gibi teknikler öğrendi.
Sinema da oyunculukla yetinmedi. Avgın, bir çok filmde ünlü, ünsüz jön ve jöndama dublörlük yaptı. Onun için önemli olan öyle ya da böyle bir şekilde sevdiği sinema sektöründe olmaktı. Öyle de oldu. Bir şekilde girdiği sinema sektöründe 26 yılı geride bıraktı. Bir çok filmde oyuncunun yaptığına inandığımız vay beedediğimiz sahnelerin görünmez kahramanı oldu.
Yakup Sancı: Sinemada dublöre neden gerek duyulur?
Ökkeş Avgın: Filmlerin bazı tehlikeli sahnelerini başrol oyuncuları yapamadığı için, ya da oyuncusunu tehlikeye atmamak için prodüktörler dublörler ile çekerler. Bu çekilen sahneler ağır ve tehlikeli sahnelerdir. En küçük bir hata sizi ölüme ya da ciddi sakatlanmaya götürebilir.
Yakup Sancı: Dublör olmak için sadece cesaret mi geriyor?
Ökkeş Avgın: Hayır bir çok şey gerekiyor. Aksiyon ve oyunculuğu bilmeniz gerekiyor. Dublörü olduğunuz kişiyi oynuyorsunuz onun hareketlerini iyi okumalısınız, onun gibi oynamalısınız.
Yakup Sancı: Dublörlük yaparken Prodüksiyonun aldığı güvenlik tedbirlerini yeterli buluyor musunuz? Yoksa siz kendiniz mi alıyorsunuz bu tedbirleri?
Ökkeş Avgın: Prodüksiyon istediğimiz malzemeleri alıyor. Ben yapacağım harekete göre o malzemeyi kullanıyorum. Eğer Prodüksiyona güvenip işe başlarsak sonraki filmi çekemeyebiliriz.
Yakup Sancı: Peki malzemeler yeteri kadar güvenli oluyor mu?
Ökkeş Avgın: Türkiye standartlarında malzeme yetersiz güvenlik tedbirleri için. Hala günümüzde bir şişme yatak bile bulunamıyor. 5.6 kattan atlama sahnelerinde karton kolilerle, yataklarla güvenlik önlemleri alıyoruz. Hiçbir kamera hilesi olmaksızın bire bir çekiyoruz.
Ve tek kamera ile çalışıyoruz çoğu kez. Olmadı bir daha yeniden yeniden defalarca bu tehlikeli oyunu oynuyoruz.
Yakup Sancı: İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Neden daha güvenli tedbirler alınmıyor?
Ökkeş Avgın: Sinemaya olan sevdamdan dolayı gözümü karartıyorum. Sonucu ne olursa olsun o kısmını pek düşünmüyorum. Verilen işi aksaksız layıkıyla yerine getiriyorum. Aldığımız ücretler yetersiz olduğu için ancak geçinmemizi zar zor sağlıyor. Daha güvenli malzemeler daha modern techizatlar alamıyorum.
Yakup Sancı: İş kazaları yaşıyorsunuz. Sette doktor ambulans bulunuyor mu?
Ökkeş Avgın: Bir dublörün bilmesi gerekenlerden bir de bu. Genelde ufak tefek iş kazalarını ayaküstü kendimiz tedavi ediyoruz. Dublör oluyorsanız tehlikelere karşı olası durumda kendinizi tedavide edebilmelisiniz. Bunun için ilk yardım tekniklerini de bilmelisiniz. Çünkü birçok tehlikeli sahne çekilirken sette doktor ambulans bulunmuyor. Ancak ciddi bir kaza olursa ambulans geliyor. Mesela Yasemin Yalçının "Şuayip" tiplemesinin dublörlüğünü yapıyorum. "Şuayip"in 4 üncü kattan atlayarak intihar etmesini oynayacağım. Bana Prodüksiyon 2 inci kat dediği için ben karton kolileri 2 nci kata göre düzenledim. Yönetmenimiz bu mesafenin çok kısa olduğunu söyleyerek 3 kata çıkmamı söyledi. Oradan da verim alamayacağını söyleyerek 4 üncü kata çıkmamı söyledi. Bende karton kolilerin 2 inci kata göre ayarlandığını söyleyerek daha dışarıya doğru çıkarmalarını söyledim. Yönetmenimiz, gün batıyor bu sahneyi almalıyız bu sahneyi böyle idare et! diye söyledi. Ve ekledi. Burada 200 oyuncu seni bekliyor korkuyorsan ben yapıyım diye de iğneledi. Karton kolileri daha dışarıya doğru aldılar. Karton kolilerin yerleştirdiğim düzenini de bozmuşlar. Sanata ve yönetmene saygımdan dolayı kendi can güvenliğimi hiçe sayarak, siz hazırsanız bende hazırım dedim. Kamera kayıt denildi kendimi boşluğa bıraktım. Karton kolilerin üzerine düştüğümü hatırlıyorum gerisi yok. Bayılmışım. Gözümü hastanede açtım ancak. Bu gibi durumlarda ambulans geliyor! Bir bardak kırıyoruz garsondan 10 defa özür diliyoruz. Kalbimiz çok kırılıyor bir özür dilemek bu kadar mı zor?
Zaptiye-i vaka filminde, komedi türü bir film. Rol gereği. Koşarak birine sarılı vaziyette camdan aşağı düşme sahnemiz vardı. Birinci prova yapıldı. Çekimde alt alta üst üste düştük. Sağ ayağım bileğimden tamamen tersine döndü. Ben bunu düzelme şeklini bildiğim için, setteki arkadaşlarımdan ricada bulundum. Ayak parmak uçlarından tutun ve topuğumdan tutarak serce çevirip kendinize çekin dedim. Kendimi bu şekilde tedavi ettim.
Levent Kırcanın son filmini çekiyoruz. Oyunculuğun yanında dublörlüklerini de yapıyordum. Kağıthane de ki tarihi harabelerin önünde çekim yapıyoruz. Üzerimizdeki elbiseler tarihi, dönem kıyafetleri kılıç kalkan miğfer, mızrak. Herkes birer ata binsin denildi. Oyuncu arkadaşlarımız at sahiplerine hangi atların uysal ve haşarı olduğunu sorarak seçiyorlardı. Benim dublör olduğum için en serseri at bana tahsis edildi! Şehrin merkezinde atlarla film çekmeye uğraşırken, bu serseri at bende üzerinde iken asfaltta dörtnala koşmaya başladı. Çok iyi at binicisi olmama ramen atı kontrol etmem imkansızdı. Benim üzerimde ne miğfer ne kılıç kalkan kaldı. Böylece döküle saçıla iki kilometre kadar koştuk. İnsanlar, araçlar film çektiğimizin farkında değillerdi. Hayretlerle bakıyor korna çalıyorlardı. Benim serseri atım bu korna seslerine tepki olarak daha da çıldırıyordu. İyice huysuzlaşmıştı. Koşa koşa yordum atı. Anca durdurabilmiştim.
Aynı filmde benim 6 ıncı kattan atlama sahnem vardı. Levent Kırca itfaiyeden bana şişme yatak getirdi. Yatağı yerine kurduk, Atacan beyin dublörü olduğum için plastik makyajlarımı ban kendi elleri ile yaparak bire bir benzetti.
İtfaiye şefi gelerek, "Levent Bey, bu yatak 3 kattan atlayanlar içindir. 6 kattan atlanırsa yatak patlar ben risk almak istemiyorum" dedi. Levent Kırca bana defalarca sordu yapabilir misin? Ben yaparım hocam dedim. 6 kata çıktım atlama vaziyeti aldım. Yerel tv muhabirleri Levent hocaya bu sahnenin tehlikeli olduğunu vurgulayarak tekrar tekrar sormuşlar. Levent hoca megafonu eline alarak, Ökkeş, uçan adam sakın atlama! Yürüyerek merdivenlerden in yanıma gel diye anos yapıyordu. Aşağı indim. Levent hoca oğlum, Ökkeş ben bu sahneyi yaptın saydım sen beni mat ettin. Ücretini de sana ödüyorum ana sütün gibi helal olsun dedi. Levent Kırca için sadece dublör değil her şeyden önce bir insandım ve o bunun farkındaydı. Filmin konusu da zaten Yeşilçam oyuncularının çilesini anlatan bir filmdi.
Yakup Sancı: Çok filmde dublör kullanılıyor ama jeneriğe bu dublörlerin adı yazılmıyor. Sizin yaptığınız işlerde adınız yer alıyor mu?
Ökkeş Avgın: Maalesef. Bu konuda çok üzülüyorum. Sır çocukları filminde dublör olarak yanma sahnem var. Gecenin saat 10unda sete çağırıldım. Sabahın 4.30unda sıra bana geldi nihayet. Geçmişte birçok dublör sahnelerini oynadığım bir arkadaşımla olan Mehmet Uğur ile beraber yanmayan elbiseleri hazırlayıp giydik. Bir fıçı su ile iki battaniye ısladık. Sette yangın söndürücü bile yoktu bırakın itfaiyeyi. Üstümüze bally tenekesi dökerek daha gür alev çıkmasını sağladık. Biz bu sahneyi başarı ile çektik. Ama sonrasında üzerime atılan battaniyeler alevi söndürmeye yetmedi. Battaniyelerin altında hala yanmaktaydım. Nefessiz kaldım. Kendi çabamla yuvarlanarak yanan ateşi söndürmeye çalıştım ve başardım. Bir dublör olarak hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz ama o filmin jeneriğinde adınız bile yazılmıyor. Bu beni çok üzüyor. O film 12 dalda ödül alıyor ama adınız yok!
Yakup Sancı: Tehlikeli sahnelerde dublörlük yapıyorsunuz. Bu sahnelere bu rollere nasıl motive oluyorsunuz?
Ökkeş Avgın: Geçmişte yapmış olduğumuz sporlardan ve sinemaya olan aşkımız bizi bir şekilde motive ediyor. Ancak, setlere gittiğimiz zaman yönetmenlerimiz jönlerin ve jöndamların sahnesini çekiyor. Gelsin sette beklesin deniliyor. Bu bekleme süresi bizi motivasyondan düşürüyor. Çalışacağımız sahnelerde hata yapmamıza neden oluyor. Bir dublör sete geldiğinde bekletilmeden sahnesi çekilmeli. Çünkü ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide yürüyoruz!
Yakup Sancı: Bu kadar tehlikeli sahneler çekiyorsunuz. Hayat sigortası, kaza sigortası yapılıyor mu?
Ökkeş Avgın: Yapılıyor ama şu şekilde oluyor genelde. Bir iş kazası yaşamışsanız sigortanız anında yapılıyor. Eğer o işte kaza yoksa sigorta da yok. Ben 26 yıldır sinema sektöründe oyunculuk, dublörlük yapıyorum toplam 550 gün sigortam var!
Yakup Sancı: Dünya sinemasında dublörler böyle şartlarda mı çalışıyorlar? Yoksa bize özgü bir sistem midir?
Ökkeş Avgın: Avrupa da ki dublörler benzerliğinden dolayı yalnız bir tek oyuncuya çalışır. Kontratla sözleşme yapılırken en az jön kadar para alır. Oysaki bizim sinemamızda jönün vücut ölçüleri uysun yeterli. Hayatında hiç dublörlük yapmayan hiç oyuncu olmayan kişiye bile o sahneyi yaptırmaya çalışırlar. Bizim Yeşilçam da herkes bir dublördür! Camdan çıkar, attan düşer, vurulur uçurumdan düşer. Devasa yüksekliklerden atlar. Buna benzer birçok sahneleri oyuncu arkadaşlar can siperane yaparlar. Bu sahnelerin üstesinden herkes gelemez. Ne elimdir ki canınızı koyduğunuz bir iş maddi olarak da çok komik bir bütçe ile kapanmaktadır.
Yakup Sancı: Ben bu sahneyi oynayamam dediğiniz iş oldu mu?
Ökkeş Avgın: Çocuklarımın geçimini sağlamak için boğaz köprüsünden atla desinler atlarım. Kendimi düşündüğüm yok. Her şey çocuklarımın geleceği için. 26 yılımı verdiğim sinemadan bir beklentim kalmadı.
Yarını olmayan insan. Ölümünü arayan dublörüm. Bedelin ödeyecek prodüktör varsa ben hazırım.
Yakup Sancı: Bu sözün üstüne konuşacak pek bir şey kalmıyor. Sözün bittiği yerdeyiz.
Ökkeş Avgına TEŞEKKÜRLER...