Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Sırrı Elitaş 1944 yılı Adıyaman da doğdu. Çocukluğu Üsküdar da geçti. Halen Üsküdar da oturuyor.1956 model Chevrolet arabası ile Üsküdar da şoförlük yaparken bir akşamüstü bir adam gelir yanına. "Arabanı sahibi sen misin?" der. Sırrı Elitaş evet benim ne oldu? Diye sorar. "Arabanı kiralıyorum. Sabaha kadar kaç para istersin?" 125 liranı alırım der. Adam 60 lira teklif eder. Sırrı Elitaş 125 den aşağı olmaz beyim der. Adam, "zaten bir saat işi var film çekiyoruz da" deyince...
Sırrı Elitaş: Film çekiyoruz deyince yelkenlerim suya indi. Film deyince adamı tanıdım. Eski oyunculardan Sadri Karan hem oyunculuk yapıyor hem de Prodüksiyon amiri olarak çalışıyordu. Madem filmde kullanacaksınız o zaman 75 lira olsun dedim. Arabaya binip sete gittik. Akşamüstü ışıkları yakmışlar, her taraf alev alev yanıyor. Cennet gibi geldi gözüme. O zamana kadar hiç sete gitmemiştim. Hiç film çekimi görmemiştim. Bir de baktım rahmeti Ayhan Işık var orada, o zamanın ünlü oyuncularından Pola Morelli, Kadir Savun hepsi ordalar.
Yakup Sancı: Film setinde ne gibi duygular yaşadınız?
Sırı Elitaş: Yemek paydosuydu. Bir adam geldi sende yemeğini ye dedi. Sağ ol yemeyeceğim dedim. "Olur mu? Sabaha kadar buradayız. Siz de ekipten birisiniz gelin yemeğinizi yiyin" deyince bende gidip Ayhan Işığa yakın bir yere oturdum. Mahalleli balkonlardan, pencerelerden bizi seyrediyordu. O zamanlar benim gençlik yıllarım. Set bizim mahalledeydi. Seyredenlerin içinde benim sevdiğim kız da vardı. Sevdiğim kıza hava atmak için Ayhan Işığın arkasına yanaştım ceketini hafifçe tuttum. Ayhan abi görmüyor beni. Ayhan Abinin ceketini tutarken nefesim kesildi. Heyecandan ölecektim. Aman Allahım olur şey değil, bu rüya olmalı. Ayhan Işığın ceketini tutuyorum diye çok mutlu olmuştum.
Yemeğimizi yedik arabanın yanına geldim. Yanıma biri geldi. Filmde şoför olarak oynayacakmış ama araba kullanmasını bilmiyor. "Abi bana araba kullanmasını öğret yoksa işi kaçıracağım figüran olarak geldim filmde oynamak için benim sıram geliyormuş ne yapacağım şimdi?" dedi. Araba kullanmak hemen öğrenilmez ki dedim. Birde baktım şoför arıyorlar. Şoför kaçmış. Rejisör arabanın yanında beni görüyor. Şu uzun boylu, bıyıklı çocuk oynasın şoförü demiş.
Yakup Sancı: Oynadınız mı?
Sırrı Elitaş: Beni sete getiren arkadaş geldi yanıma. "bak hemşerim sana bir iş daha çıktı bu filmde şoför olarak oynayacaksın ama 150 lira para iste" dedi. Etrafta insanlar bakıyor sevdiğim kız orda ben utanırım yapamam dedim ama yaptım, 150 lira da iyi para. Tamam oynarım ama 150 lira alırım dedim. "Kim söyledi sana bu kadar para istemeni" dediler. Delikanlı adamız ele vermek olur mu? Kimse söylemedi ben istiyorum dedim. Sandalye de biri oturuyor ama ben tanımıyorum o zaman. Hiç film, yönetmen görmedim ki. Rejisör Lütfü Akad. Sinemanın en iyi yönetmenlerindenmiş...
"Af edersin abi o ne? Prova ne?"
Neyse 150 lirayı kabul ettiler. Biri geldi "abi prova alacağız" dedi. Af edersin abi o ne? Prova ne? "Yapacağın rolü gösterecekler" dedi. Ne yapmam gerektiğini anlatıyor biri. "Yoktan geleceksin. Buraya kadar gel. Burada önünü iki kişi kesecek. Arabayı stop et. Kapıdan çık. Biri üzerine gelecek. Sana yumruk atmaya kalkacak. Sen yumruğu yeme, yumruğunu karşıla. Sen vur ona duvara doğru gitsin." Sahne başladı aynen dediklerini yaptım. Adama iyi bir yumruk attım. Ayhan abi nara atarak arkalarda geldi. Adamlar kaçtı. Sahne bitti. Rejisör Lütfü Akad, "Sen hiç filmde oynadın mı?" Dedi. Hayır oynamadım ama Muammer Karaca Tiyatrosunda oynadım dedim.Peki sinemada oynar mısın? dedi. Oynarım tabi niye oynamayım deyince "bana adresini ver" dedi. 150 rolden aldım 75 arabadan 225 lira benim için büyük para. Kim tutar Sırrı yı. Doğru Beyoğluna pavyona gidip paraları yedim.
Yakup Sancı: Aradı mı peki?
Sırrı Elitaş: Aradan bir iki ay geçti eve bir mektup geldi. "Sayın Sırrı Elitaş, şu gün şu saate Uğur Film de ol." Güzelce giyinip gittim. Bir baktım ki... Eşref Kolçak, hoş geldin dediler. Şanlı Urfa da bir film çekeceklermiş. "Bir ay çalışacağız, gelir misin?" Dediler. Tabi gelirim dedim. Ne alırsın diye sordular. Ben yeniyim abi ne alacağımı ne vereceğimi bilmem hakkım neyse onu verin dedim. "Tamam" dediler. Bir ay çalıştık o filmde. 1956-57 yıllarında sinemaya başladım Sonra da kopamadım kaldım sinemanın içinde. 1961-65 yıllarında Öztürk Serengilin hem şoförlüğünü hem dublörlüğünü yaptım.
Yeşilçamın eski tadı kalmadı. Herkes bir tarafa gitti. Biz de sinemadan kazanacağımızı kazandık, evimizi, yazlığımızı aldık. Çocuklarımızı büyütüp, evlendirdik. Emekli olduk üç beş kuruş da maaş alıyorum. Oradan buradan arıyorlar sağ olsunlar iş de yapıyoruz. 50-55 yıldır buralara kadar geldik.
Kapanın elinde kalıyorduk
Yeşilçamın en iyi döneminde yılda yaklaşık 300 film çekiliyordu. Biri geliyor yarın bendesin diğeri gelir yarın bendesin. Kapanın elinde kalıyorduk. Biz de şaşırıyorduk yarın hangi filme gideceğiz diye. Bazı Prodüksiyon amirleri işi garantiye alıp bizi akşamdan ayarlardı. Bir otele yerleştiriyor, yiyeceğimizin, içeceğimizin parasını veriyordu. "Burada kal abi, aman yarın bir yere gitme" derlerdi. Günde iki üç filmde çalışırdık. Sokak çok hareketliydi. Geçti o günler.
Ölüp tekrar dünyaya geldiğimde, vali, paşa amir memur değil yine sinemacı, yine oyuncu olmak isterim. 30 yıl Lale Oraloğlunda tiyatro yaptım. Tiyatroda da güzel işler yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz.
Yakup Sancı: "Davaro" filmi sizi daha tanınır birisi yaptı sanırım. Bu filme teklif nasıl gelmişti?
Sırrı Elitaş: Eşkıya rolü oynayacak birini arıyorlarmış. Bu adam hem sert hem de komik olacakmış. Ağayı oynayacak kişiler üzerinde konuşmuşlar. Biri Erol Taş olur demiş. Diğeri o çok sert olur. Sonra Hayati Hamzaoğlu üzerinde durmuşlar ondan da vaz geçilmiş. Sonra rahmetli İhsan Yüce demiş ki "Sırrı Elitaş diye bir adam var, hem sert hem komik tam bu role göre biri" demiş. Papürüs diye bir mekana gittim. Yine rahmetli Kemal Sunal ile Kartal Tibet oturuyorlar. Afiyet olsun dedim onlara kendime içecek bir şeyler söyledim. Oturdum bir yere. Garson geldi. abi Kemal Sunal ile Kartal Tibet seni istiyorlar dedi. Yanlarına gittim. Merhaba merhaba. Hal hatır sorduk. Kartal Tibet dedi ki "Kemal'de çok güzel bir eşkıya rolü var oynar mısın? oynarım abi ne demek. Teşekkür ederim dedim. Kemal Sunal ile bu filmle başladık çalışmaya sonra 20 kadar film yaptık. Kartal abiden Allah razı olsun. Çok iyi bir insan... Kafa rolleri hep o oynattı bana.
Yakup Sancı: Siz de kötü adamı çok oynadınız. Sizi de biri mutlaka dövmüştür. Sizi hangi film yüzünden dövdüler?
Sırrı Elitaş: Orhan Gencebay ile bir film çekiyoruz (Zulüm) Yıldız Kenter de Annesini oynuyor. Bu filmde kötü adamı oynuyorum. Filmde iki tane de kardeşim var bildiğiniz gibi. Yıldız Kentere rol gereği tecavüz ediyorum. Film çıktı sinemalarda oynuyor. Taksimden Üsküdara gideceğim. Bu filmin sinemalarda oynadığını biliyordum ama o an unuttum. Sinema dağılmış. O zamanlar aileler çok gelirdi sinemaya. Bir gurup bayan yanlarında da bir kız çocuğu var. Çocuk annesine, Anne, anne bu adam işte dedi. Çocuk böyle beni gösterdi ama ben niye beni gösterdiğini anlamadım o an. Kadın geldi yanıma bana bir şamar vurdu. Ağzına... Utanmıyor musun? 80 yaşında ki kadının ırzına geçmeye. Anacığım ne kadını ne diyorsun dedim. Biri araya girdi. "Sinemada kaldı o adam, uyan uyan film bitti" diyor. Ama ben şamarı yedim. Yıldızları saydım ilk defa bu şamarla yıldızları gördüm. Hala unutamam o şamarı.
Filmi unutup canımın derdine düştüm
Bir filminde Rus subayını oynadım. Yeni evliydim o zaman... Babam hiç sinemaya gitmemişti. Mahallemizde yeni bir yazlık sinema açılmıştı. Gül sineması. Baba, sinemada benim film oynuyor gel seni sinemaya götürüyüm dedim. Annemi, babamı, eşimi alıp sinemaya gittik. Film başladı. Zalim bir adamı oynuyorum. Arkamda bir sürü asker var emrimde. Taş üstünde taş koymayın, bunların hepsi Müslüman kanlarını için diyorum. Askerlerim saldırıyorlar köye. Attan indim bir kapıya ayağımla vurdum girdim içeri. İçeri de kundakta bir çocuk. Bu Türk çocuğu mu? Diyorum. "Evet" diyor annesi. Kılıcımı çekiyor kundaktaki çocuğun karnına sokuyorum. Kılıcı çocuğa soktum. Sinemada bir gürültü koptu. "Yuuuhhh, ulan itt oğlu ittt vay o ." Daha neler neler. Bunların hepsini babam duyuyor. Filmi unutup canımın derdine düştüm. Babam razı değildi zaten oyuncu olmama. Biliyorum babam beni keser. Kimselere görünmeden yüzümü gizleyerek sinemadan kaçtım.
Nerde bende o yürek
Aynı evde yaşamamıza ramen bir buçuk sene babama görünmedim. Babam uyurken ben eve geliyordum. O uyanmadan evden çıkıyordum. Amcama anlattım. Amca böyle böyle oldu sinemada benim filmi izlerken bana çok kızdı. Babamdan korkuyorum dedim. Amcam babamın yanına çağırdı beni. Nerde bende o yürek. Babam var yanında gelemem dedim. "Gel oğlum gel" dedi. Ben babanla konuştum kızmayacak. Babam seslendi. "Sırrı bana bir gelincik sigarası al da gel" dedi. Çok şükür dedim. Babam bana sigara al dedi. Emrin olur baba bin tane alıyım yeter ki sigara olsun istediğin dedim. Sigarasını getirdim. Elini öptüm. Ne haber oğlum dedi. İyiyim baba diyorum ama bir yandan da korkuyorum yumruk nerden gelecek diye.
Tüm dostlara sevgiler selamlar
Yakup Sancı: Sırrı abi ile ne zaman karşılaşsak, ne zaman bir yere oturup iki laf etsek mutlaka o zaman içinde sevenleri fotoğraf çektirmek isterler. Sırrı abi de hiç kırmaz insanları "hay hay gözüm" der fotolar çekilir. Çekingen insanlara da hatta kendisi teklif eder. "foto mu? Gel canım" İsteyerek kimseyi kırmaz ama elinde olmayarak birçok kişiyi üzmüş, birçok kişi karşısında mahcup olmuştur. Sırrı abinin bir tiki var. Kendinize ve ona bir iyilik yapın. Eğer bir gün Sırrı Elitaş ile karşılaşırsanız ona 'Ciğer ve dalak' demeyin Ne onu ne de kendinizi üzün...
Sırrı Elitaşa TEŞEKKÜRLER