Bu haftaki konuğumuz değerli tiyatro ve sinema oyuncusu sayın Zeynep Irgat. Yakup Sancı kendisiyle, geçmişten bugüne, Annesi Mina Urgan'dan babası Cahit Irgat'a ve oyunculuk serüvenüne uzanan keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.
31 Temmuz 2012

Anne Mina Urgan ve baba Cahit Irgat Vaniköy'de bir yalı kiralamışlardı. Anne Mina karnı burnunda hamileydi ve ha bugün ha yarın hesapları yapıyordu. Birden doğum sancıları arttı. Yalı komşusu olan deniz subayı, emir eri ile Mina Hanım'ı bir kayığa bindirerek boğazın karşı kıyısındaki hastaneye ulaştırmak için harekete geçerler. Dünyaya gelmek için acele eden "Dinazor yavrusu" Anne Mina'ya bu kısa ve bir o kadar uzun yolculukta, şiddetli doğum sancıları yaşatır ve 14 Temmuz 1954 yılı'nda "Dinazor yavrusu" Zeynep Irgat hayata "merhaba" der.

Yakup Sancı: Hangi okulları okudunuz?

Zeynep Irgat: İlkokulu, Fındıklı Namık Kemal İlkokulu'nda okudum. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nde orta ve liseyi okudum. Üniversiteyi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü okuyarak mezun oldum.

Yakup Sancı: Asıl mesleğiniz nedir?

Zeynep Irgat: Fransızca ders verebilecek durumdaydım ama çok az yaptım bu işi. Çok fazla olmamakla birlikte Fransızca'dan Türkçeye çeviriler yaptım. Asıl mesleğim olan Fransız Edebiyatı'yla ilgili çok fazla bir şey yapmadım.

Aslında üniversiteye girerken kariyer yapmak niyetiyle girmiştim. Fakat 1974-78 yılları arasında üniversiteyi okudum. O dönem çok karışık bir dönemdi. Edebiyat Fakültesi sürekli kuşatma altında gibiydi. Kurşunlar havada uçuşuyordu. Zor şartlarda okudum. İdealim olan anne mesleği yani edebiyatı isterken, baba mesleğini seçtim tiyatrocu oldum.

Yakup Sancı: Tiyatroya nasıl başladınız?

Zeynep Irgat: 1977 yılı'nda Fakülte de okurken "Dostlar Tiyatrosu" bir sınav açmıştı. "Dostlar Tiyatrosu"da benim dünya görüşüme çok denk düşen, hiçbir oyununu kaçırmadığım bir tiyatroydu. O sınava katıldım, kazandım. Kurslar açılmıştı, Genco Erkal, Macit Koper, Arif Erkin, Mehmet Akan, Ruhi Su gibi kıymetli insanların eşliğinde kurslara katıldım. O yıl da Yavuzer Çetinkaya'nın yazdığı, Macit Koper'in yönettiği "Gün Dönerken Dimitrof" diye bir oyunda küçük bir rol aldım. Bu arada da Fakülteye devam ettim.

Fakülteyi bitirdikten sonra "Dostlar Tiyatrosu"nda uzun yıllar oyuncu, yönetmen yardımcısı olarak çalıştım. Bazı oyunların dramaturji çalışmalarında yer aldım. Sonra Genco Erkal Fransa'ya gidince mecburi bir ayrılık dönemi oldu. "Şehir Tiyatrosu"nda kadrosuz olarak, 5 yıl görev aldım. "Şehir Tiyatrosu"nun yapısı bana çok uygun gelmedi.

"Dostlar Tiyatrosu"nda kendimi evimde gibi hissediyordum. A'dan z'ye her şeyle ilgileniyordum. "Şehir Tiyatroları"nda kendimi biraz yalnız hissettim. Bana biraz yabancı geldi. Buradaki çalışmalarımı 5 yıl sürdürebildim. Kadroya da almadılar, benim için kadroya almamaları çok iyi oldu. Belki bir sorumluluk içgüdüsüyle devam edecektim. İstifa etmek daha zor olacaktı. "Şehir Tiyatroları" tabi çok iyi işler de yapıyor ama "Dostlar Tiyatrosu"ndan sonra ısınamadım. "Dostlar Tiyatrosu"na tekrar dönerek iki sezon "Yarışma" ve"Oyuncu" diye iki oyunda rol aldım.

Yakup Sancı: Sanatı meslek olarak seçmenizde, sanatçı bir ailenin çocuğu olmanızın etkisi var mı?

Zeynep Irgat: Annem edebiyatçıydı, Shakespeare uzmanı sayılıyordu ve tiyatroya çok düşkündü. Ben ilkokuldayken her hafta sonu bir oyun seyredilirdi. Ya annem ya anneannem beni tiyatroya götürürlerdi. Babamla annem ayrıydılar. Hafta sonları babama gittiğimde, babamın oyunu olurdu, ben kulise gider bir köşede otururdum. Yahut salonda bir yere oturur, defalarca oyunu seyrederdim. Annemin de babamın da sanatı meslek olarak seçmende etkisi var.

Yakup Sancı: Şerif Gören'in çektiği (1982 Alişan) sizin ilk sinema çalışmanız mı?

Zeynep Irgat: Evet, ilk kamera karşısına geçtiğim filmdi. Şerif Bey'den böyle bir teklif gelince çok da şaşırmıştım. Çok düşündüğüm bir karardı. Tiyatroyu biliyordum ama sinema konusunda tereddütlerim vardı.

Yakup Sancı: Setle ilk tanıştığınızda neler yaşadınız?

Zeynep Irgat: Sinema, tiyatroya benzemiyordu, başka bir şeydi. Yanlış bir düşüncemidir bilmiyorum ama sanki sinemanın sorumluluğu daha az gibi geldi. Tiyatroda herkesin bildiği gibi seyirciyle karşı karşıyasınız ve yaptığınız hatanın geri dönüşü yok. Onun heyecanı bambaşka bir şey. Sinema çok hoş, çok sevdim ama tiyatro daha başka bir güzel.

Yakup Sancı: Bazı dizilerde gördük sizi. Dizilerde oynamak sizin seçiminiz miydi?

Zeynep Irgat: Dizilerde oynayan tiyatrocu arkadaşlarım vardı. Onların önerisiyle oldu. "Bizimkiler" dizisi yıllarca süren bir diziydi. Orada tiyatrocular çoğunluktaydı. Bu dizide oynayan arkadaşlar beni düşünmüşler. Sonra "Oğlum Adam Olacak" diye bir dizide oynadım. Çok güzel bir diziydi. Maalesef çok geç saatlerde yayınlandı. Bu dizi, bence biraz heba oldu.

Yakup Sancı: Babanız Cahit Irgat'ı anlatır mısınız?

Zeynep Irgat: Annemle babam ayrıldığında ben 5 yaşındaydım ama babamla düzenli olmasa da çok görüşüyorduk. Babam öldüğünde ben 18 yaşındaydım. Bana göre babam iyi bir şair, iyi bir oyuncuydu. Biraz kavgacı yönü vardı. Saygı duyduğum bir insandı. Akciğer kanseri nedeniyle hayatı son buldu. Keşke daha uzun yaşamış olsaydı. Benim tiyatrocu olmamı hiç istemiyordu. Bana "öğretmen ol, Avukat ol, sevdiğin her hangi bir işi yap. İstersen ziraat mühendisi ol ama senin tiyatrocu olmanı pek istemiyorum" dedi.

Babam tiyatrocu olmama karşı çıkmadı. "Ben sana zorluklarını anlatayım, en önemlisi insanın sevdiği işi yapması, onun için sen bilirsin. Yalnız senden bir ricam var, hatta bunu senden istiyorum. Fakülteyi bitireceksin, iki ayağının üstüne basabilecek bir insan haline geleceksin" demişti. Bunları söylerken mesleğinin zorluklarını, acılarını iyi bildiği için bana böyle demişti.

Ben de söz verdim, Fakülteyi bitirdim. Tiyatro konusunda zorlukları anlatmıştı anlatmasına ama bu iş gönül işiydi ve yapmak istediğim bir işti. Son yıllarda tiyatroda oynamadığım için oyun da seyredemiyorum. Öyle bir hasret oluyor ki o sahnenin büyüsüne inanamazsınız.

Yakup Sancı: Anneniz Mina Hanım'ı, bir başka deyişle "Dinazor" Hanım'ı anlatır mısınız?

Zeynep Irgat: Çok renkli bir kişiliğe sahipti. Gizliden gizliye bir otoritesi vardı.  Hayata sıkı sıkıya bağlı bir insandı. Hayatı, maddi manevi zorluklar içinde geçmesine rağmen, hayata sıkıca tutunmuş biriydi. Hayattan kopmasına ağabeyim Mustafa'nın vefatı neden oldu. Çok özlüyorum. Annem ölünce ben gerçekten yalnız kaldım. Son yıllarında solunum yetmezliği vardı. Tansiyonu, kataraktı vardı ama onlar yaşlılığın getirdiği hastalıklardı.

Mustafa'dan sonra ölmeyi istedi. Çok iradeli bir kadın olduğu için istediğini de yaptı. Bence annem daha da uzun yaşayabilirdi. Fakat o, ölmeyi seçti. Sigara içmeyi çok severdi, her akşam iki kadeh rakı içerdi.

İlkbahar, sonbahar mevsimlerinde Bodrum'a gider orada kalırdı. Yaz aylarının kalabalığında orada kalmıyordu. Hayatının son 3 yılında Bodrum'a da gitmek istemedi. Büyük bir tiyatro tutkunuydu, çok oyun seyrederdi. Tiyatro oyuncularına büyük hayranlığı vardı. Doğru bildiğinden asla şaşmazdı, çok haksever bir insandı. Epey bir inatçı tarafı vardı. Çok hayat dolu, çok şeker, çok aydın kafalı biriydi. Annemi kaybettiğimde, sadece anne değil büyük bir dost da kaybetmiş oldum.

Yakup Sancı: Sanatçı çocuğu olmak zor muydu? Sokaktaki insanın etkisi tepkisi çocuk psikolojisini ne ölçüde etkiliyordu?

Zeynep Irgat: Bence zor bir şey... Çünkü kendi kişiliğinizden çok annenizi, babanızı merak ediyorlar. Bu da bir çocuk için zorlayıcı bir durum. Babamla Beyoğlu'nda yürürken çok ilgi gösterilirdi. Ben küçücük bir çocuktum, bu ilgiden rahatsızlık duyduğumu, sinirlendiğimi hatırlıyorum. Çok ilgi gösterilirdi. Ben, hem babamı kıskanırdım hem kendimi ikinci planda kalmış gibi hissederdim, başka bir yönden de gururum okşanırdı. Böyle karışık duygular yaşardım.

Zor tarafları da var, hoş tarafları da var. Benim bu kadar çok kitap okumam evde çok kitap olduğu için, okunduğu için oldu. Ailede ünlü birinin olması nedeniyle, siz de pek çok değerli insan tanıyorsunuz. Gerçi bazılarını tanımak istemezdim. Annem anılarını yazdıktan sonra ünlü oldu. Ondan önce sadece edebiyat meraklıları tarafından tanınırdı.

Yakup Sancı: Geçmişten geleceğe uzanan köprüde, Zeynep Irgat'la buluştuk. Cahit Irgat ve Mina Urgan'ın okudukları, buram buram kültür kokan kitaplarla dolu evde, güler yüzlü, konuksever insan, Zeynep Irgat Hanım'ın güzel kalbini araladık. Bir başka kalpte buluşmak üzere...

Zeynep Irgat'a Teşekkürler.


 

Kaynak
Yakup Sancı
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)