Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Samsun da görev yapan asker kökenli bir babanın çocuğu olarak 1944 yılında dünyaya gelir. Bu şehirde kısa süre kaldıktan sonra İstanbul'a ailesiyle birlikte taşınırlar. Sonraki hayatı İstanbul da geçer. Anne ve baba tarafındaki tüm erkeklerin asker olması onu da asker olmaya yönlendirir ama babasının tokatı ile bu sevdadan vazgeçer. Bir süre sonra da babasını kaybeder...
Babasını kaybettikten sonra ailenin en küçük çocuğuna ağabeyleri ağabeylik, babalık yapar, okutur, büyütürler. Her ne kadar babasız büyüse de refah içinde bir çocukluk hayatı yaşar. İlkokulu İstanbul Beyazıd da bulunan Koca Ragıp Paşa ilkokulunda, Ortaokul ve liseyi Pertevniyal lisesinde okur. 1969 yılında İktisat fakültesinden mezun olur.
Yıllarını tiyatro, sinema sanatına veren Uğurtan Sayıner, "Bizimkiler" adlı dizide pencereden sarkarak "Cafer bira al" diye bağıran "Sarhoş Cemil" karakteriyle izleyicinin zihninde şu ya da bu şekilde sağlam bir yer edinir.
Uğurtan Sayıner: Aslında ben de asker olmak istiyordum. Babam, Kefenli de şube reisiydi annemin muaffakatıyla Denizli Lisesinin imtihanına girmiştim. İmtihanı kazandım babam geldi o sırada babama büyük bir onurla babacığım bende senin gibi Türk ordusunun şerefli bir subayı olacağım, bak imtihanı kazandım dedim ve babamdan ilk ve son tokatımı yedim. Babam, "ben ağabeylerini yaktım seni de yakmam" dedi. Asker olmamı istemedi. Yoksa ben de bugün emekli bir asker olacaktım.
Yakup Sancı: Tiyatroyla nasıl tanıştınız?
Uğurtan Sayıner: Pertevniyal Lisesinde okudum. Türk tiyatrosuna çok büyük emeği geçmiş, çok güzide ustaların yetiştiği okuldu Pertevniyal lisesi. Bir şiir müsabakası vardı o müsabakaya katıldım ve birinci seçildim. Edebiyat hocamız bir oyun sahneleyecekti bana, "Uğurtan bir rol var bunu sen oynayacaksın" dedi. Tiyatroyla böylelikle de tanışmış oldum. Daha sonra okul tiyatrosunda çeşitli oyunlarla sahne almam devam etti.
Yakup Sancı: Profesyonel tiyatro hayatınız ne zaman başladı?
Uğurtan Sayıner: Liseyi bitirip iktisat fakültesine girdim. Rahmetli Aykut Oray'la aynı evi paylaşırdık. Aykut beni "Türkiye Milli Talebe Federasyonu Gençlik Tiyatrosu" vardı. Bu tiyatroya götürdü. Bu tiyatronun başında da Sermet Çağan vardı. Bir süre sonra Vasıf öngören geldi. Burada amatörce tiyatro yaptım. 1963-64 sezonunda "TÖS" tiyatrosu kuruldu. Sermet Çağan beni bu tiyatroya götürdü ve "Ayak Bacak Fabrikası" adlı oyunla profesyonel tiyatro hayatım da burada başlamış oldu.
Çeşitli tiyatrolarda oynadım ama en uzun soluklusu da "Üç Maymun Kabare Tiyatrosu"ydu. Bu tiyatroda 6-7 sezon oynadım. O zamanlar İstanbul'da tiyatro seyircisi çok farklıydı. Lokasyon gişeleri açılırdı. Yani üç ay sonrasına bilet satılırdı. 2005 yılında Sevgili Ercan Yazgan'la İstanbul'da tiyatro yapmaya karar verdik. 500 kişilik bir salon kiraladık. İlk gün 37 kişi geldi. İkinci gün 26 ya düştü. Üçüncü gün 15'e düştü. Demek ki İstanbul da seyirci kalmamış dedik turne tiyatrosu yapmaya karar verdik.
Tabii artık enerjimizi mi kaybettik bilmiyorum. Yaşlandım artık. Turneler beni bayağı bir yoruyor. Buna rağmen gücüm yettiğince tiyatro yapmaya devam ediyorum. Tiyatro aşkım silinmedi, ölünceye kadar da silinmeyecek.
Yakup Sancı: Yıllardır tiyatronun içindesiniz. Sanat size ne kattı, sizden ne aldı?
Uğurtan Sayıner: Benden bir şey götürmedi ama bana çok şey kattı. Sanatçı olmanın güzelliği erişilmez bir duygudur, bana bu duyguyu yaşattı, bu güzelliği yakaladım. Bu önemli benim için.
İktisatçı olarak da başarılı oldum aslında. Askerden geldiğimde tam sezonun ortasıydı, tiyatro kulislerini dolaşmaya başladım, bir oyuncu hastalanır, bir mazereti olur da oyuna çıkamazsa ben oynar mıyım diye. Hiç iktisat mezunu olduğumun farkında değildim. Bir arkadaşım İpek Kağıt'ın Genel Müdür Sekreteriydi. Bir gün dedi ki "Uğurtan sen iktisatçısın niye iktisatla ilgili bir iş yapmıyorsun?" Bu arkadaşın yardımıyla İpek Kağıt da muhasebeci olarak işe başladım. Sonra Türkiye Jokey Kulübünün genel muhasebe müdürü oldum.
Bir gün Zeki Alaysa telefon etti. "Uğurtan bir plato kuruyorum. Sen hem iktisatçısın hem sanatçısın. Her iki yönün de beni ilgilendiriyor, gel platonun başına geç" dedi. Hemen o gün çalıştığım işten istifa edip Zeki Alasya'ya gittim. Bu platoda yöneticiliğe başladım.
Yakup Sancı: Bizimkiler dizisi çok uzun süre çekildi, yayınlandı. Bu dizi size ne kattı?
Uğurtan Sayıner: 15 sene sürdü bu dizi. "Perihan Abla" adlı dizinin son bölümlerinde Perihan Ablaya aşık olan sarhoş bir adamı oynadım. Nedense benim kısmetim hep sarhoş rolleri oldu. Bizimkilerde de 15 sene sarhoş Cemil'i oynadım. İnsanlar sokakta beni gördüklerinde yanındakine "Bak bak Sarhoş" diye gösteriyorlar.
Yakup Sancı: Bu diziden sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Uğurtan Sayıner: Bir defa ismim değişti. Kimse bana Uğurtan demiyor. Herkes"Cemil" diyor. Öyle bir değişiklik oldu. Aslında ben de Uğurtan ismini sildirip Cemil adını almak istedim. Cemil'lik üstüme o kadar yapıştı ki, yapışınca da yine herkes beni sarhoş biliyor. Cemillikle birlikte sarhoşluk da yapıştı. Yolda giderken birden bire bir ses geliyor, bir adam "Şarapçı naber" diye bağırıyor.
Yakup Sancı: Yıllarınızı sanata vermiş biri olarak maddi anlamda insanca yaşama koşullarınız oluştu mu?
Uğurtan Sayıner: Profesyonel tiyatro hayatım başladığında para pul yoktu, kazanmadım. Bir otobüse biner Anadolu'yu dolaşır, otobüste yatar kalkarsınız, otobüste yer içersiniz. Çünkü paranız yok otelde kalamazsınız. Bir çıkar 3 ay 4 ay turne yapardık ama para kazanamazdık. Şimdiki gençler aslında çok şanslı. Turnelere gidiyor 4 yıldızlı, 5 yıldızlı otellerde kalıyorlar. Biz öyle bir devinim geçirdik.
Bizimkiler dizisinin bana ne getirdiğine gelirsek. Bizimkiler bana şunu getirdi. İki tane yavrum var ikisine de kimseye muhtaç olmaksızın üniversite okuttum. Bu benim için büyük bir olay, büyük bir kazanç oldu. Bu 15 yıl boyunca ailem rahatlıkla geçinebildi. Sonra bizimkiler dizisi bitti.
Yakup Sancı: Bu diziden sonra sizi başka projelerde göremedik. Bunun nedeni neydi?
Uğurtan Sayıner: Siz de farkındasınızdır ve ilginçtir ki bu dizide oynayan birkaç oyuncu dışında kimse başka dizide oynamadı. Nedense yapımcılar bizden kaçtılar, bizi istemediler. Sevgili Umur Bugay bir takım denemelerde bulundu bunlar da tutmadı maalesef. Bizimkiler dizisinde oynayan dostlarımın hepsi çok yetenekli, duyguyu çok iyi veren insanlardı. Ama istemediler, istenmedik. Biz de böylece bu dünyadan koptuk.
Yakup Sancı: İş teklifinin gelmeme nedenlerinden biri de İstanbul'da yaşamıyor olmanız diyebilir miyiz?
Uğurtan Sayıner: Bugün için öyle. Ama ben bir yıldır İstanbul'dan uzağım ki bu bir yıl öncesine kadar hep İstanbul'daydım. Bir de bizim meslekte bir şey var. Hani derler ya "Gözden ırak gönülden ırak" diye. Öyle olduk sanırım. Arada bir Çiçek bara gidip görünmedim sanırım. Gerçi 3-4 ay sonra gittiğinizde de mutlaka sizi biri çevirir ve şöyle bir cümle kurar, "ah Uğurtan bir film çektim. Tam senlik bir rol vardı ama seni unuttum" der.
Ne kadar gözden ırak da olsak bir takım dostluklarımız olmalı ve hatırlanmalıyız diye düşünmeden edemiyorum. Ya da oyunculuğumuzu beğenmiyorlar o nedenle rol vermiyorlar. Bu da değilse sorun nedir çözmüş değilim.
Bir dizi bitiyor başka bir dizi başlıyor bir bakıyorsunuz aynı tipler oraya gelmiş. 3-5 dizi var iş yapan. Bunların oyuncuları da hep aynı insanlar. Buna rağmen ha bire de oyuncu çoğalıyor. Bize gelene kadar akşam oluyor.
Yeşilçam'da oynayan oyuncular belliydi. Doktoru belliydi. Garsonu, polisi, bekçisi, aşçısı, bahçıvanı belli insanlardı. Yeşilçam'a tiyatrocuları sokmazlardı, tiyatroculara rol vermezlerdi. Daha yeni yeni Yeşilçam'a tiyatrocular girmeye başladı. İyi ki de girdiler. Bu nedenle Türk sineması belli bir seviyeye geldi bana göre. Yeşilçam'ın yaptığı gibi dizilerde de aynı durum söz konusu. Tipler belli. "Bunu bu oynar, şunu şu oynar" mantığı ile sürekli bir gurup insan arsında roller dağıtılıyor.
Yakup Sancı: Asker olmadığınıza pişman oldunuz mu?
Uğurtan Sayıner: İçin için ağlıyorum tabii. Biz biraz şanssız bir devrede yetiştik. Yeni dizilerde oynayan insanlar çok büyük paralar alıyor, biz böyle paraları görmedik. Bir dizi oyuncusu 80 daire alabiliyor. Ben bir tane bile alamadım. Asker olsaydım en azından düzenli bir gelirim olurdu. Şimdi asker emeklisi olur maaş alırdım.
Uğurtan Sayıner'e Teşekkürler.
Her hakkı saklıdır. Yazarının ve www.sinematürk.com'un izni olmaksızın alıntı yapılamaz, kullanılamaz.
Yakup Sancı İletişim: [email protected]