Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Derek Jarman (Michael Derek Elworthy Jarman, 31.01.1942- 19.02.1994) İngiliz yönetmen, yazar, tasarımcı ve aktör.
Sinema hayatına psikolojik temelli deneysel kısa filmler çekerek başlamış, uzun metrajlı ilk filmini 35 bin sterlin bütçe ile 1976 yılında çekmiştir(Sebastiane) Sinema dünyasında tanınması ise bunun öncesinde ilk olarak 1970 tarihli The Devils(Şeytanlar) film ile oldu.
Sebastiane, büyük yankı uyandırınca boş durmayan yönetmen, yapılamayanı yapmak ve izleyiciyi şaşırtmak adına 1977 yılında en iyi filmleri arasında gösterilen Jubilee’yi çekti. Kraliyet dönemine ait izler taşıyan film, 20. asıra da göndermeler yaparak soyut ve somut kavramların çarpışmasından doğan enerjiyi yansıtan, müzikal öğeler taşıyan bir punk filmidir. Filmde Jordan, The Electric Chairs ve Wayne County gibi müzik devleri yer almaktadır.
Bir yönetmen olarak Jarman’ın, filmlerinde mekan unsurunu tıpkı tiyatro sahnesi gibi kullandığı gözlemlenmektedir. Sinemaya dahil olan mekanik görsel objelere fazla yer vermeyen yönetmen, izleyici ile bu şekilde mükemmel bir iletişim sağlamaktadır. Bu nedenle film karelerinde çok uzun diyalogların ya da upuzun görüntü öbeklerinin varlığı dikkat çeker. Yönetmen kendinden 15-20 yıl sonra çok popüler olacak olan sanat filmi başlığı altında incelenen filmlere de örnek olmuştur. Düşünce ve kavramların içselleştiği Jarman filmlerinde, film kahramanına ya da bir objeye takılıp kalan kameranın uzun süre ondan ayrılamamasının sebebi budur. Film bir canlı gibi doğar ve gelişerek hayat bulur. Acelecilik kavramından nefret eden yönetmen, onun yolundan gidenlerden farklı olarak sıkıcı olarak tabir edilebilecek bir film çekmemiştir. Oysa ki sanat filmleri misyon olarak ortaya koydukları mesaj dışında oldukça sıkıcı bulunabilmektedirler. Örneğin Sebastiane adlı filmin hemen başında yer alan saray, imparator ve seks partisi mizanseninde, izleyici bir sinema filmi değilde canlı bir tiyatro gösterisi izlediği zannına kapılabilmektedir. Bu İngiletere’nin dünyaya armağanı olan gelişmiş kabare gösterilerinin de bir sonucudur. Tiyatro sahnesinin her türlü zorluğuna aşina olan stilize oyuncular bu nedenle sinema filminde harikalar yaratmaktadırlar. Sebastiane adlı filmdeki mizansen dansları ve saray içinde yer alan geçişleri ile izleyiciyi büyülerken, hiçbir imge canlılığını yitirmez. Bu bir yönetmen başarısıdır.
Bahçe (The Garden) adlı filmin çekimleri sürerken, yönetmene aids teşhisi konmuş, Blue adlı filmin çekimleri sürerken kör olmuş, 1994 yılında ölmüştür.
Yönetmenin tanınmasında asıl pay sahibi olan filmi ise Michelangelo Caravaggio’nun yaşamının anlatıldığı biyografik filmdir. İzleyende çarpılma etkisi yaratan Caravaggio(1986) adlı film, din ve cinsel kimlik bunalımlarının kesişme ekseninde ortaya çıkan tuhaflıkları anlatmaktadır. Bunun için yine organik tekniklerden ödün vermek istemeyen yönetmen East End’deki bir malzeme deposunu film stüdyosuna dönüştürmüştür. Burası Caravaggio’nun yaşadığı Roma’dır. Sebastiane adlı filmin görselliği ve dünyada new age müziğin oluşmasına ön ayak olan kusursuz müzikleri bu kez bu filmde renk oyunları ve emsalsiz bir sanat zevkinin eseri olan tablolar üzerinden işlenen film kareleri olarak ortaya çıkar.
Başarılı yönetmen, yazarlık ve senaryo yazarlığı yanında müzik piyasasında da ses getiren işler yapmış, dünya pop tarihinde bir devri kapatıp yeni bir devir açan Pet Shop Boys adlı müzik topluluğuna 1989 tarihli konseri için özel çekimler yapmıştır. Gerçi Jarman, bunun öncesinde de klip çekmiştir ancak bu denli ses getireni adı geçen konser çekimleridir.
52 yaşında ölen yönetmen dönemin en fazla arkadaş ve hayran grubuna sahip şahsiyetlerinden biridir. Paylaşımcı ve sinema sektöründe nadir görünen bir dürüstlükte insanlara yaklaşan yönetmenin, kadın ve erkek hayranları ona manevi bir düğümle bağlı gibiydiler. Bu düğüm hem çok gerçek hem de ruhaniydi.
Yönetmen bir yazısında, 1960’lar Londra’sını şöyle betimlemiştir: “ Tanıdığım herkes başka herkesi tanıyordu ve tanıdığım herkes başka herkesle yatmıştı. Biz bir aile olarak değil, bir kuşak olarak birlikte yaşadık…”
Gücünü teknik anlamda “basit” olarak adlandırılabilen filmlerinden alan Jarman, büyük bütçeli film çekmeye yanaşmamış, filmlerinde ses-renk özgürlüğünden ve yenilikçi müziklerden ödün vermemiş; The Devils filmi nedeni ile Ken Russell’in etkisinde kaldığı iddia edilse de kendince bir ekol yaratmıştır. Bunda itici güç olan ise yönetmenin kullandığı deneme-yanılma mantıklı ve video kamera ile yaptığı az maliyetli özgür çekim tekniğidir.
Filmografi (En İyiler):
Sebastiane (1976), Jubilee-Kutlama (1977), The Tempest (1979), In the Shadow Of The Sun (1980), Caravaggio (1986), War Requinem-Savaşa Ağıt (1988), The Garden-Bahçe (1990), Blue-Mavi(1993)