Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
3 Kasım 1911 İstanbul doğumu Vahi Öz, Samsun'da okuduğu liseyi bitiremeden kendini sanatın içine atmış, tiyatro oyuncusu olmuş. Kurtuluş savaşı yıllarında, düşman saldırılarına karşı Zonguldak-Rize illeri arasında, bir çok il ve ilçede Gençlik Mahfelleri kurulmuştu. (Daha sonraki Türk Ocakları) Bu mahfeler bir sivil toplum kuruluşu olup, herhangi bir düşman saldırısı durumunda, askeri güçlere yardım ediyorlardı. Gelirlerini, bazı varlıklı kişilerin yaptıkları bağışlar ve düzenledikleri müsamerelerden elde ediyorlardı.
İşte Vahi Öz, sanata ilk adımını attığı tiyatrocu kimliğini, 1928 de Samsun Gençlik Mahfelindeki müsamerelerle sağlamıştı. Daha sonra
Ankara radyosu temsil kolunda görev aldı. 1930 da İstanbul'a gelip, sadece yetenek sınavını kazanarak İstanbul Şehir Tiyatrolarına girmeyi başarmıştı. Artık profesyonel bir tiyatrocuydu. Ülkenin, 1. kuşak sayılabilecek tiyatrocuları arasında yerini almıştı. Yıllar içinde, Raşit Rıza, Ses,
Yeni Ses, Şen Ses ve Aksaray'daki Küçük Opera sahnelerinde oyunculuk yapmıştı. Tiyatro oyunlarındaki Şetaret bacı tiplemesi herkes
tarafından çok beğeniliyordu.
29 yaşında evlendi, Taner adında bir oğlu oldu. Daha sonraki ideali, o sıralarda tek tük çekilen sinema filmlerinde oynayabilmekti. Bu idealini 1947 yılında ilk filmini çekmeye hazırlanan, Amerika'da sinema eğitimi almış ilk Türk sinemacı Turgut Demirağ ile gerçekleştirdi. Reşat Nuri Güntekin'in Bir Dağ Masalı romanı sinemaya uyarlanmış ve o filmde rol almış, artık sinema oyuncusu olmuştu.
İlk filminde başarılı bir oyun sergilemesi, daha önce de film yönetmenliği yapan, Almanya'da fotoğraf eğitimi almış olan Şadan Kamil'in dikkatini çekti. Gene 1947 de, yönetmenliğini Şadan Kamil'in yaptığı Gençlik Günahı filminde 2. oyunculuğunu sergiledi. 1947, sinema adına uğurlu gelmişti Vahi Öz'e.. Turgut Demirağ'ın çektiği Hülya filminde Gülistan Güzey ile birlikte oynadı. Böylelikle, toplam 12 filmin çekildiği 1947 yılında 3 filmde rol almıştı.
Tiyatro sevgisinden sonra şimdi sinema aşkı başlamıştı. Toplam 7 filmde rol aldıktan sonra 1952 yılında, senaryosunu da kendisinin yazdığı Süt Kuzuları adlı filmle yönetmenliğe adımını attı. Aynı yıl, Kan Kardeşler filmini de yönetti. Ayrıca bu filmlerde oynadı. 1947 gibi, 1952 yılı da uğurlu gelmişti ona. Toplam 6 filmde rol almıştı. Artık aranan bir sinema oyuncusuydu. Son nefesine kadar hiç ara vermeden Tiyatro ve Sinema da oyunculuk yaptı. Üstelik en çok filmde rol alan üç-beş sanatçıdan biriydi. 1965 yılında Hacıbaba filmini yönetti ve oynadı. Toplam 1 senaryo, 3 yönetmenlik ve 173 film çalışması oldu. Yeşilçam'da partneri Mualla Sürer ile Rüknettin ve Horoz Nuri tiplemeleri onu sanatının zirvesine yükseltti.
Sinema oyunculuğunun yanı sıra Tiyatro oyunculuğunu da her zaman sürdürdü. Bu arada tiyatrodan arkadaşı Jale hanımla 2. evliliğini yaptı. O da Tiyatro ve Sinema oyuncusuydu. Nisan 1966 da Aksaray'daki Küçük Opera Tiyatrosundan eşi Jale Öz ve arkadaşlarıyla birlikte ayrılarak, Vahi Öz tiyatrosunu kurdu. Çünkü Tiyatro ilk göz ağrısıydı. Yoğun Tiyatro ve Sinema çalışmalarıyla uğraş verirken, 1968 yılında ilk kez ciddi bir hastalıkla tanıştı. Amerikan Hastanesinde prostat kanseri teşhisi konmuştu. Ama yılmadı. 11 filmde daha oynadı o yıl. Tiyatro çalışmalarını da
sürdürdü. Biraz zorlansa da Ülkü Erakalın'ın yönettiği Kanlı Nigar filminin çekimlerini bitirebildi.
1969 hastane yatışıyla başladı. Sürekli tedavi görüyordu. Bu tedavi onu çok yordu. 12 Şubat sabahı yorulan kalbine yenik düştü. O artık aramızdan ayrılmıştı. 13 Şubat ta Şişli Camii nden öğle namazı sonrası cenazesi kaldırıldı. Olağanüstü bir kalabalık vardı. Neredeyse tüm sanatçılar oradaydı. O sırada Ankara'da bulunan Ayhan şık, ilk uçağa atlayıp cenazeye gelmişti. Cami çelenklerle doluydu. Cenazesi Osmanbey'e kadar omuzlarda taşındı. Oradan cenaze nakil aracına konarak Feriköy mezarlığına götürüldü. Oradaki aile kabristanına defnedildi. O herkesin kalbinde taht kurmuştu. Sinema sevgisi olan herkesin kalbinde sonsuza dek yaşayacaktır.