Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Türk sinemasının usta yönetmenlerinden Erdoğan Tokatlı 1940 yılında Denizli'de doğdu. Abisi Atilla Tokatlı'nın İstanbul Galatasaray Okulunda okuması nedeniyle, Tokatlı ailesi İstanbul'a taşınır.
İlkokuldan beri abisini kendisine örnek alan Erdoğan Tokatlı, okulda derslerine çok çalışır. Açılan sınava girer ve Galatasaray Okulunu kazanır. Okulun en çalışkan talebeleri arasına girer. Galatasaray Lisesinde Ana dili gibi Fransızca yazıp konuşmasını öğrenir. Ek olarak İngilizce ve İtalyanca kurslarına katılır. Galatasaray Lisesinde okurken, abisi Atilla Tokatlı Liseyi bitirmiş, Fransa'ya gitmiştir ve orada İDHEC sinema okulunda Filmolojı öğrenimi görmektedir. 7 yıl kadar Fransa da kalan Atilla Tokatlı yurda döndüğünde sinema üzerine gazetelerde yazılar yazar, çeviriler yapar.
Erdoğan Tokatlı da, Galatasaray Lisesini bitirince gazeteciliğe başlar. Pazar Postası, Akşam gibi çeşitli dergiler ve gazetelerde, sinema üzerine yazılar, eleştiriler yazar. Abisine çeviri konusunda yardımcı olur. Meslek seçiminde de Ağabeyini örnek alan Erdoğan Tokatlı, sinemaya geçmeye karar verir.Atilla Tokatlı sinemaya daha önceden başlamış, bir süre asistanlık yaptıktan sonra ilk filmi olan "-Denize İnen Sokak" adlı eseri, 1960 yılında yönetmiştir.Bu Film "Locarno film şenliği"nde şeref Diploması, 1.inci İzmir Film Festivalin de "En başarılı Film ödülü" alir.
Erdoğan Tokatlı her şeyi ile örnek aldığı abisi gibi ünlü olmak için sinemaya geçer.
Gazeteciliği sırasında tanıdığı Yönetmen Memduh Ün"e Asistanlıkla başlayan meslek hayatı, Duygu Sağıroğlu, T.Kakınç, Orhan Aksoy, Ertem Eğilmez ve Halit Refiğ gibi, ustalara yönetmen asistanlığı yaparak devam eder.Abisinin Fransa'nın İDHEC Sinema Okulun da okutulan filmoloji derslerinin tüm kitaplarını okur ve bu konuda bilimsel olarakta kendini hazirlar
1965 Yılında Erdogan Tokatli yapimciligini Sinema sektörüne girmeğe karar vermiş dönemin ünlü modacısı olan Mualla Özbek(Butik Mualla)in yaptigi, Senaryosunu Ayşe Şasa'nın yazdığı , geniş bir bütçeye sahip olan "Son Kuşlar" filmiyle yönetmenlige başlar. Sosyete terzisi olan Mualla Özbek'in basın üzerindeki etkinliği ve Erdoğan Tokatlı'nın basından gelmesi "Son Kuşlar" filminin bol reklam olmasını sağlar.
Tüm Gazete ve Dergiler, her gün filmin çekim haberlerini ve set fotoğraflarını okuyucusuna ulaştırır. "Son kuşlar" çekim aşamasın da yapılan reklamlar nedeniyle seyircinin sabırsızlıkla beklediği bir film olur. Film aynı yıl, Antalya Film Festivaline katılır ve 3. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Selma Güneri'ye "-En iyi Kadın Oyuncu Ödülü"nü kazandırır. Erdoğan Tokatlı "Son Kuşlar" filmi ile büyük çıkış yapar. Peş peşe kaliteli filmler yönetir.
Atılla Tokatli, "Denize İnen Sokak" filminden sonra ikincisini 1964 yılında "Kalbe Vuran Düşman" olarak çeker. Oldukça yakışıklı jön fiziğine sahip olan Atılla Tokatlı, ayrıca bir çok filmde oynar. 1970 yılında kendi yayınevini kuran Atilla Tokatli, çevirdiği yabancı romanları Türkçe olarak yayinlar. Fransızca, İngilizçe ve İtalyanca'yı ana dili gibi okuyup yazabilen Erdoğan Tokatlı sinema çalışmalarının yanı sıra çevirmenliğe de başlar. "Simone de Beauvoır"ın yazdığı "Kadınlığımın Hikayesi" ve "Paris Düşerken" isimli romanları Türkçe'ye çevirir.. Ayrıca Abisi Atilla ile birlikte "Sovyet Şairleri Antolojisini" Türkçe'ye kazandırır.
Gazeteciler Cemiyeti üyesi olan Erdoğan, dönemin ünlüleri ile gazeteye fotoromanlar çeker. Bir arkadaşı ile birlikte Türk Filmlerini yurt dışında pazarlama, dünya'ya tanıtma amaçlı yurtdışı pazarlama şirketini kurar. Bu işi 1984 yılına kadar 10 sene yapar.
Kendi çektiği kaliteli filmler ile Metin Erksan, Lütfü Akad, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Memdun Ün ve Yılmaz Güney gibi ustaların çektiği bazı filmleri birçok Avrupa ülkesine tanıtan ve bir kısmının pazarlamasını sağlayan Erdoğan Tokatlı, "Yılmaz Güney'li filmleri rahat pazarlıyorduk. Çok paralar kazandırdım Güney'e" derdi.
Yabancı ülke festivallerindeki stantlarda kaliteli Türk filmlerini gösterip pazarlayan sanatçı, "Metin Erksan'ın her Filmini beğeniyorlardı. Kısacası, yönetmen olarak da çok beğeniyorlardı. İtalyan ve Fransız Prodüktör benim aracılığımla Metin Erksan'a yönetmenlik teklifin de bulundu. Yurda döndüğümde, hocaya bu teklifi ilettim. Kabul etmedi... "Ben, Susuz Yaz, filmi ile Berlin Film Festivali'nde en büyük ödül olan "Altın Ayı" ödülünü almış filmin yönetmeniyim. Dünya zaten beni tanıdığı kadar tanıyor. Gayem ülkemde kalıp daha iyi eserler vermek, Türk sinemasını yurt dışına taşımaktır." demiş ve teklifi reddetmiştir.
Erdoğan Tokatlı 1974-1984 arası faaliyette bulunduğu pazarlama şirketini kapatir ve tekrar sinemaya döner. Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Oktay Akbal romanlarının uyarlaması ile kendini yeniler. Peş peşe kaliteli filmlere imzasını atar.
Erdoğan Tokatlı'nın ilk çektiği "Son Kuşlar" filminden başka belli başlı yapıtları arasında Öfkeli Adam, Menekşeler Mavidir, Fidan, Güneşe Köprü ve 72.koğuş'u gösterebiliriz.
Erdoğan Takatlı Sinema yaşamı boyunca 38 sinema filmi Yönetmiş, 30 senaryo yazmış, bir çok TV dizisi yönetmiştir. Bu Dizilerin bazıları uzun soluklu bazıları ise on üç bölümde bitmiş veya bir başka yönetmenle devam edilmiştir. Bu dizilerden bazıları; 1989 Çaylar Şirketten, 1991 Elif Ana, 1992 Mahallenin Muhtarları, 1992, Belkıs Hanımın Konağı, 1995 Çiçek Taksi, 1998 Marziye, 1999 Dilber, 2002 Baldız Geliyorum Demez'dir.
2001 yılında müzmin bir Hastalığa yakalanan Erdoğan Tokatlı, ilk seneleri doktor kontrolünde hafif geçirir. Yönetmenler Derneğinin kuruluşunun ikinci yılında yönetime seçilen Erdoğan Tokatlı, uzun bir süre Film Yönetmenleri Derneği (Film-Yön)ün yönetiminde görevler alır. Son üç dönem beraber görev yaptık. Onunla çalışmaktan çok mutlu oldum.
Erdoğan Tokatlı'nın hiçbir zaman ölmeyecek bir sloganı vardı. Birisi ile karşılaştığında hep "ve büyüksün baba" derdi. Sevecen, arkadaş canlısı, paylaşımı seven, hayat dolu birisiydi.
Senelerce tedavi gördüğü halde, bize hastalığını hiç belli etmezdi. Biz onu şen şakrar, çok güzel fıkralar anlatan Erdoğan Tokatlı olarak bildik. Yönetmenler Derneği ikinci evi gibiydi. Her zaman gelir arkadaşlarla sohbet eder, akşam olunca evine dönerdi. Hiç birimiz onun hasta olduğunu bilmiyorduk. Bazı dizi teklifleri geldiği halde kabul etmezdi. "Yorgunum yeter artık. Biraz da başkaları çeksin" der, espri yapardı.
Son zamanlarında unutkanlıktan şikayet eder "Bazen, bazı şeyleri koyduğum yeri unutuyorum, aranıp duruyorum. İhtiyarladık mı ne? Galiba bunuyoruz" derdi. Meğer, uzun zamandan beri (Alzheimer)Unutkanlık hastasıymış ve Cerrahpaşa Hastanesinde Prof. Dr. Engin Eker arkadaşına tedaviye gidermiş. Biz arkadaşları bu durumun farkında değildik. Zira birçok etkinlikte başarılı bir şekilde jüri üyeliği yapardı. 39. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde, Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışmasında büyük jüri üyesi olarak görev yaparken, eşi Reyhan Hanım her zaman yanında olurdu. Hiç yalnız bırakmazdı Erdoğan Tokatlı'yı.
İki dakika ayrı düşseler "Erdoğan beyi gördünüz mü?" diye sorardı. Erdoğan Tokatlı da "Reyhan hanımı gördünüz mü?" derdi. Biz eşlerin birbirini çok sevdiklerini biliyorduk.
Bir anlık ayrı kalmaktaki paniği, sevgiye, sevdaya bağlıyorduk hep. Oysaki bizim bilmediğimiz Erdoğan Tokatlı'nın "Alzheimer" unutkanlık Hastası olduğuydu.
2008 yılında hastalığı iyice ağırlaşmıştı. Bir çok şeyi hatırlamıyor, yaptıklarını unutuyordu. Bir gün Yönetmenler Derneği'nde otururken cebinden bir kağıt çıkardı. "Şunu bana okur musun?" dedi. Kağıttaki notta "Eve saat 16.00. da dönülecek" yazıyordu. "Ne o, Reyhan Hanım'dan izin kağıdı alarak mı evden çıkıyorsun?" diye şakalaştık. Eskisi kadar şen şakrak değildi. Yine de sohbet edebiliyorduk. O meşhur sloganını "Ve büyüksün baba" cümlesini hep kullanırdı.
2009 İstanbul Film Festivalinde, Erdoğan Tokatlı'ya "Onur Ödülü" verilir. Hasta haliyle sahneye çıkan Tokatlı, Onur Ödülünü ilk filmi "Son Kuşlar" da başrol oynattığı Ediz Hun ve Selma Güneri'nin elinden almakla çok mutlu olmuş, her iki oyuncusunu yanaklarından öperek yüzlerine bakmış, söylemek istediklerini gözleriyle anlatmaya çalışmıştır. O kadar mutlu olmuş ki kelimeler boğazında düğümlenmiş, gözleri dolmuştur.
Prof. Dr. Engin Eker Erdoğan Toktlı'nın evde bakılamayacağını, hemşire ve doktor kontrolünde bakım evine yatırılması gerektiğini söyler. Reyhan Hanım eşini bakım evine göndermek istemez, bir süre daha doktor kontrolünde evde tutar. Hastalık iyice ilerlemiş, bakımı imkansız hale gelmiştir. Doktorunun tavsiyesine uyarak bakım evine kaldırılır Erdoğan Tokatlı. Bir kaç ay kadar bu bakım evinde kalan Tokatlı'yı, eşi Reyhan Tokatlı her gün ziyaret eder, uzun sure yanında kalır, başucunda gözyaşları döker.
05 Haziran 2010 günü 70 yaşında hayata veda eden Erdoğan Tokatlı, meslektaşları ve sevenlerinin katılımı ile Karaca Ahmet Camiinde İkindi vakti kılınan Cenaze Namazından sonra, Karaca Ahmet Mezarlığına defnedilir. 21 Şubat 1988'de vefat eden Abisi Atilla Tokatlı ile aynı kabristanda yan yana yatmaktadırlar.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Erdoğan Tokatlı. "Ve Büyüksün Baba" seni ve sloganını unutmayacağız. Her zaman kalbimizde olacaksın. Eserlerinle ölümsüzleşeceksin saygıdeğer usta.