Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
'Charade'deki (1963) 'Bateau Mouche' (Henry Mancini). "Acaba 20 sene sonra bana aynı sözleri söyler misin?" Bunları "Melekleri kıskandıracak kadar güzelsin" diyen Nazım'a söylüyor. Bir Beatles şarkısı (1967) (Lennon / McCartney) geldi aklımıza; "Will you still need me, will you still feed me//When I'm sixty-four." [Türkan Şoray buradaki elbiseyi 'El Kızı'nda (1966) Saime Hanım tarafından azarlanırken giyiyordu]. Sonraki bir sahnede ise "Bekletmek güzel kadınların hakkı, sevenlerin de zevkidir" diye kur yapan Sadık'a "Bu hak ve bu zevk ne kadar sürer acaba? İsteğine ulaşana kadar mı" yanıtını verecektir.
Film 02 Ekim 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lale; (Beyoğlu) Çan; (Kadıköy) Özen; Bulvar ve Şık sinemalarında gösterime girmiş.
'Savcı muavini' Nazım, staj için (nedense) Avrupa'ya gitmek üzere. 'Hem talebelik hem balayı'. Ani evlenme teklifiyle sevdiği kızı gözyaşlarına boğar. 'Gözyaşlarını tahlil etseler her birinde sonsuz mutluluk bulurlarmış'. "Keşke hayatım hep bu şekilde ağlamakla geçse" diyor Nevin. Nazım da 'bu mutluluk damlalarından birini hiç kurumadan hatıra olarak saklamak istiyordu. Gerçekten de genç kızın hayatı ağlamakla ama biraz farklı olarak üzüntüden ağlamakla geçiyor. Delikanlıya da 'hatıra olarak saklayabileceği' kızı kalır. Aslında kahramanımız daha Avrupa'ya staja gitmeden 'İstanbul'daki bütün cinai vukuatlara bakıyordu'. Oraya neden gönderildi anlamadık.
Babasıyla dargın değil ama anlaşamıyor. Birbirlerini sevmiyorlarmış. Saygı konusu çelişkili. Bir sahnede "İnsanların hakkını yiyişine, geçirdiği korkunç safahat gecelerine saygım yok" derken başka bir sahnede "Terbiyem icabı gereken saygıyı gösterdim" diyor. Mirasına, milyonlarına, hiçbir şeyine el sürmeyecek kadar kopmuş O'ndan.
Aslında 'sosyetenin meşhurlarından tüccar' Sadık Bey'in 'mali' durumu pek de iyi değildi. İçki, kumar ve borsa oyunlarıyla 'sıfırı tüketmiş'. Ama bu sahnelerde bile Red Label viski ve gösterişli purosu eksik değil. Böyle 'sıfırı tüketmek' dostlar başına. Kurtuluşu oğlunun elindeymiş. Hüsnü Bey, iflastan kurtulması için gerekli parayı verecek ama bir şartla; Nazım, kızı Semra ile evlenirse.
Yaşı 45'i, beraber olduğu kadınların sayısı bini aşmış. Karısı yan odada can çekişirken bizimki bir dilberle sevişiyordu. Aylar sonra nişanlısı idam edilirken de benzer bir şeyle meşguldü belki. Herkes 'münferit'teki Nevin'i ziyarete gelirken O, buna vakit bulamaz.
Nazım 25 yaşlarında bir genç. (Doğduğu 40'lı yıllarda bir çocuğa bu adı vermek cesaret işiydi. Orhan Kemal'in, Nazım Hikmet şiiri nedeniyle yaşadığı hapisler geliyor aklımıza). 'Vazifesini yersiz merhameten daha üstün tutan' bir savcı. İki sahnede "Kanunsuzluğu yapan kendi öz kanımdan bile olsa yılan gibi başını ezmeye yeminliyim" ve "Karşıma suçlu olarak çıkan kendi kanımdan bile olsa başını yılan gibi ezmekten bir an olsun çekinmem. Şerefli bir insanım ben" diyor. Ancak babasının 'perde arkasından kaçakçılığı idare ettiğini' kanıtlayan 'evrakı' gördüğü halde bir şey yapmıyor. Ayrıca Nevin'i vurmakla tehdit eden Kenan'a 'kaçması için bir saat müsaade eder'. Mahkemede esip gürlüyordu; "Bu davayı çok iyi inceledim. Çok iyi biliyorum." Yaptığı hatayı anlayınca bu kez 'infazın tehiri için' yırtınır. "Seni kurtarmak için elimden geleni yapacağım" diyor. Sonuca bakınca 'astırmak' için elinden gelen daha fazla galiba. Umarız 'vazifesi' ile 'duyguları' arasında bir denge kurabilmiştir artık. Bir zamanlar 'Sultanım' dediği Nevin'e 'melek maskesine bürünmüş şeytan'; 'Kalpsiz'; 'Ruhsuz'; 'Hain'; 'Basit'; 'Adi'; 'Alçak'; '(İki kez) Yılan'; 'Düzenbaz' diyebiliyor. Attığı üç tokat da erkeklik gururunu okşamıştır belki. Yıllar sonra genç kızın sözleri kulaklarında çınlıyor mudur acaba; "Bugün şerefin için başını bir yılan gibi ezmeye hazır olduğun babanın kumar borçları uğruna vaktiyle bir genç kızın hayallerini ezmiştin ama."
Yeşilçam, nedense Ankara'ya karşı hep sevgisiz ve soğuk. Bu filmde de Başsavcı Tevfik Soyurgal'a başkentimizden gelen telefonda 'idamın tehiri talebi reddedilmiş'. Bari telefonun Ankara'dan olduğu belirtilmeseydi.
Semra da şanssız kişilerden. Kocasını, babası Hüsnü'nün şantaj sayılabilecek bir davranışı ile elde etmiş. Dahası (belki çocuğu olmadığı için) Nazım'ın başkasından olan kızını evlat edinmiş. Filmin sonunda 'saadetimizi, her şeyimizi borçlu olduğumuz insan' diyerek Nevin'in mezarına 'bir demet menekşe' ile gelmişler. Nasıl bir saadetse.
Tijen Par, görüntüye geldiği 16 sahnenin dokuzunda muhteşem küpeleri ile dikkat çekiyor. Dans sırasındakini 'Kral Arkadaşım'da (1964) "Ama önce iki tarafı da dinlemek lazım" derken takıyordu.
Nermin 'kötü kadın' olduğu için 'mecburen sarışın'. Gazinoda isterik kahkahalar atarken ve sonra, hayatta çektiklerini kızına anlatırken seyirciye zıt duygular yaşatıyor. Erkekler için söyledikleri yenir yutulur gibi değil. En nefret edilecek iğrenç mahlûklarmış; Kadınları kötü yola sürüklerlermiş; Kadınların kalpleri ve namuslarıyla oynadıktan sonra bırakıp giderlermiş. Filmdeki erkeklere bakınca haksız da değil. Kocası, çocuğuyla bırakıp kaçmış; Sadık, karısı can çekişirken yan odada başka biriyle sevişiyor; Kenan, kaçakçı ve şantajcı; Nazım, babasının borçları nedeniyle sevdiğini bırakıp sevmediği biriyle evlenmeyi kabul etmiş; Ağır Ceza Üyesi Feridun Çölgeçen hiç istemediği halde idama karar vermiş; Zeki Sezer, Muzaffer Yenen ve diğer dört erkek Nevin'le beraber olmak isteyen 'çapkınlar'; Hüsnü de Sadık'a "Eski arkadaşız Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin" falan diyor ama yardım için kızının evliliğini şart koşuyor; Nevin'in ayaklarının altından sandalyeyi çeken cellât bile erkek. Kızına "Eşsiz güzelliğinle erkeklerden intikam al" diye yazmıştı. Genç kızın yaptıkları ise Mahatma Gandhi ile uyumlu; "Sevgi her zaman ıstırap çeker, ne gücenir ne de intikam almaya çalışır."
Serpil de kaybetmiş sevdiğini. Ama bu farklı. 'Ecel almış O'nu elinden'. Nevin "Sevdiğini kaybetmek başka, aldatılmak başka. İkimizin acısı bir değil" diyecektir. Ancak bu teselli Serpil'in yalnızlığını gidermiyor. Yine yalnız, yine yalnız.
Nevin'in örgülü saçında üç karanfil. Bir şirkette 'iki parmakla da olsa' daktiloydu. 'Randevucu Nermin'in kızı olduğunu sonradan öğreneceğiz. Sevdiğine 'en büyük âşık, en uysal eş, en duygulu arkadaş olmayı ve hizmetçilik, aşçılık etmeyi' istiyordu. Başına gelmeyen kalmaz. Sadık Bey'in kumar borçları yüzünden genç kızlık hayalleri yıkılır.
Ayrıldıkları sahnede çok çarpıcı bir konuşma var. "Bekle Nevin. Belki çok kısa bir zaman sonra..." diyen Nazım'a yanıtı; "Neyi bekleyeceğim? Evlendikten sonra metresin olmayı mı? Zengin kayınpederinin artıklarını mı? Hayır, Nazım. Beni mahveden bir erkeği kalbimden atamasam bile hayatımdan silebilirim." Bir ara sosyetik, mahkeme sahnesinde başörtülüydü. Bir an önce ölmek ister gibi bir hali var. Nazım'ın 'idamdan kurtarma' çabalarına engel olur. Bu durum '16 Blocks'daki (2006) hayattan bezmiş Jack Mosley'in geveze Eddie Bunker'a söylediklerini çağrıştırdı; "Life is too long and guys like you just make it even longer."
İkinci dans sahnesindeki 'çift etekli pembe tuvalet'i Faize-Sevim kardeşlere diktirmiş Türkan Şoray. 'İç etek saten düşes üzerine Avrupa krep ile duble edilmiş'. Elbisenin üst kısmı rafya üzerine pembe, gri, beyaz boncuk ve aynı renkte payet işlemeli. Her zaman hazır elbise almayı seven sanatçı bu tuvalet için üç kez terzihaneye gidip prova yaptırmayı göze almış.
Zeki Sezer iki gazino sahnesinde yer alıyor.
Nevin Erdem'i Adalet Cimcoz; Nazım'ı Abdurrahman Palay; Kenan Şener'i Cahit Irgat; Semra'yı Nedret Güvenç; Sadık'ı Sadettin Erbil; Hüsnü'yü Rıza Tüzün; Serpil'i Suna Pekuysal; Ali Ekdal ve Tevfik Soyurgal'ı Erdoğan Esenboğa seslendirmiş.
Savcılık görevlisi Ali Ekdal; Sorgudaki Mehmet Büyükgüngör ve Ali Demir; Nevin'le dans eden Zeki Sezer ve Muzaffer Yenen; Dans edenleri alkışlayan Silvana Panpani; Nazımların evi ve Kumarhane olarak kullanılan Kont Ostrorog Yalısı; Nevin'in (Suat Sadıkoğlu'na ait olan) evi ve o muhteşem merdiven çok güzeldi.
Filmdeki melodiler.
'V.I.P.s'deki (1963) (Miklós Rozsa) 'Prelude' Nazım'ın babası ile ilgili sorunlarını anlattığı dâhil 3 sahnede; 'Conflict' Kenan'ın "Elimde babasıyla ilgili korkunç vesikalar var" dediği sahnede.
'Charade'deki (1963) (Henry Mancini) 'Bateau Mouche' tek odalı evlerinde konuşurlarken; 'Bye Bye Charlie' Semra, Nevin ve Nazım'ın birlikte oldukları akşam yemeği dâhil 3 sahnede.
'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) 'The Police is Waiting' Kumarda kaybeden Sadık üzüntülü bir şekilde dolaşırken; "Maggie's Murder" İntihar girişiminde bulunduğunda; "Edie's Theme" "Affet oğlum, bu günahkâr babanı affet" derken; 'The Dog Attack' Nazım, mahkemede Nevin'i suçlarken.
'The Sandpiper' ('The Shadow of Your Smile') (1965) (Johnny Mandel) Nevin ve Sadık tanıştıkları gece dans ederken.
'Yevgeny Onegin Operası, Op. 24; Polonaise' (1879) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) Filmin başlarındaki Kumarhane sahnesinde Semra, Nazım'ı beklerken.
'Si minör 6 Numaralı Senfoni (Pathetique); I. Adagio-Allegronon troppo' (1893) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) Hüsnü, kızına "Göreceksin yakında ayaklarına kapanıp evlenme teklif edecekler sana" derken.
Fausto Papetti'nin 'I Remember N. 2' albümündeki (1965) 'Saint Louis Blues' (1914) (William Christopher Handy) Striptiz sahnesinde.
'Cuando Caliente El Sol' (1963/64) (Raphael Gaston Perez) Nazım ve Nevin'in nişanlandıkları gazinodaki ilk melodi.
'Historia de un Amor' (1956) (Carlos Eleta Almaran) Yüzük taktıkları gazinoda dans melodisi.
'Caminito' (1926) (Juan de Dios Filiberto / Gabino Coria Penaloza) Nevin ve Kenan, Gül Bar'da konuşurken.
'Till' (1957) (Charles Danvers / Carl Sigman) Kenan gazinoda "Beni bu işten sıyırmaya mecbursun" derken.
'Sevdim Yine Bir Nev-Civan' (Basmacı Abdi Efendi) Hapishane sahnelerinde.
Acıklı Yeşilçam filmlerinde seyirciye bir soluk aldırmak için arada nispeten neşeli sahneler olur. 'Kelepçeli Melek'te bu neredeyse hiç yok. Yalnızca baştaki deniz kıyısında ve Nazım'ın gözyaşları içinde soğan doğradığı sahnede biraz neşelenebiliyoruz.
'Caminito' (1926) (Filiberto / Penaloza). Gül Bar. Annesi 'bir sinir krizi sonunda' intihar etmiş.
Kenan; "Üzüntülerin en iyi ilacı şampanyadır. Şampanya ve zaman. Kaybettiğiniz kimse sizin annenizse benim de en yakın dostumdu. Ee, hiç konuşmayacak mısınız?"
Nevin; "Konuşacak o kadar az şey var ki."
Kenan; "Konuşma sevmeyenler için en iyi şey danstır."
Birkaç sahne önce Nermin'e "Böyle güzel kızın var da neden sakladın bizden" demişti. Saldıracak falan zannettik. Ama hiç olmazsa bu konuda 'iyi' çıkıp seyirciyi yanılttı.