Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
'The Rite Of Spring. 2. The Sacrifice: III. Glorification Of The Chosen One' (1913) (Igor Stravinsky). Yemen... Osmanlı askerleri süngü takmış, Araplar kılıç çekmiş. Birbirlerine saldırırken iki taraf da 'Allah Allah' diye bağırıyor. Filmin en iç burkan sahnesi bu.
Belgin Doruk ve Özdemir Birsel'in yakınlaştıkları eser. Çekimler Çengelköy'de yapılmış. Yazın çevrilen film, 2-3 Kasım 1960, Çarşamba-Perşembe günlerindeki suarelerle (Beyoğlu) İnci ve Lale sinemalarında gösterime girmiş. Gazetelerde 'Birsel Film bu yılın en güzel filmini sunmakla şeref duyar. Unutamayacağınız müstesna bir film. Yerli filmciliğimizin yeni bir zaferi' ilanları vardı. Ancak hakkındaki yorumlar pek olumlu değil. "Reji ve çekilen fotoğraflara ilaveten müzik de bizi çileden çıkardı" diye eleştiriler bile var. Filme adını veren şarkıyı Mahmut Baler (Bal Mahmut) derlemiş. Ayrıca 'Baldan Damlalar' kitabı da çok sevilmişti.
Şükran öylesine çocuksu ki babası "Sen hiç büyümeyecek misin kızım" diyor. Genç kız hep 'Harbiye Nazırı muhterem Halil Paşa hazretlerinin ufacık kızı olarak kalmak istiyordu'. Ta ki Binbaşı Kemal ile karşılaşıncaya, "Seni tanıdıktan sonra yaşamaya başladım" diyene kadar.
Avrupa'nın örnek alınması senaryoda iki kez kullanılmış: 1. Mahmure, 16. yaş gününü mumlu pasta ile kutlamasının nedenini "Avrupa'da böyle yapılıyormuş" diye açıklıyor. 2. Dâhiliye Nazırı Osman Paşa ve zevceleri geleceklermiş. Halil Paşa "Bu akşamki ziyaretinizde mahdum beyi de bekliyoruz. Bu işte biraz Avrupai hareket edersek hiçbir şey kaybetmeyiz. Gençler birbirlerini görüp tanısınlar" diyor. (Oysa Mahir, dersler sırasında genç kızı anahtar deliğinden çoktan görmüştü). İlginç bir şekilde ziyarette mahdum bey yoktu.
Örnek aldığımız Avrupa o sırada 'Lawrence'leri ile kimbilir nerelerde kuyumuzu kazıyordu. Çok şükür zamanımızda böyle şeyleri yapmaktan vazgeçmişler galiba. Kuyumuzu bile bize kazdırıyorlar artık.
Alâattin Yavaşça'nın şarkı sesi ile Binbaşı Kemal. Yaş günündeki kızlar "O ne boy, pos, o ne ses" diyorlar. 'Defterdarlık kâtipliğinden mütekait Rüstem Efendi'nin oğlu'. Osman Paşa'nın 'mahdumu' ortaya çıkınca hemen pes ediyor; "Bizi ayırıyorlar Şükran. Kendini bu hayata alıştırman lazım." Sınıf çatışması gibi bir hava verilmek istenmiş. Oysa ne Paşalar ne de Mahir bizimkilerin aşkından haberliydiler. 'Ayırmanın' lafı bile yok. Binbaşı, Yemen'e giderken "Tek tesellim senin beni unutabilmen umudum olacaktır" diyor. Ama O, binlerce kilometre uzakta olsa bile unutmayacakmış. Sevgilerinin ölümsüzlüğü için köşkün lambası hep yanacaktı. Sonradan o köşk de 'bilinmeyen bir nedenle yanmış' ve yerine alışveriş merkezi yapılmış olabilir.
Araksi Hebo'dan alınan Fransızca derslerinin iki türlü etkisi var. Şükran (evde söyleyemezmiş gibi) bu isteğini babasına, makamına gidip söylüyor. O gün Kemal'in adını öğrenir. Dersler de nedense (evlerinde değil de) Osman Paşa'nın konağında. Mahir'in güzel kızı görmesi bu sırada.
Bilal. 'Yumruğunun tadını bütün Çeşmemeydanı, Kasımpaşa, Mevlanakapı, ve Çatladıkapı bilirmiş'. Kendisi ile tanıştığımız sahnede, o dönem, 'cürmü meşhut'un nasıl yapıldığını öğreniyoruz.
Zeki Alpan'ın sağ gözünde monokl, başında fes, bir elinde baston diğerinde mendil. İkide bir hapşırarak 'şerefim, namusum' diye bağırıyor. İlginç bir şekilde karısı da yataktaki delikanlıyı benzer sözlerle uyandırmaya çalışıyordu; "Kalk Bilal! Moruk kocam bize cürmü meşhut yaptıracak. İmam, muhtar, bütün mahalleli kapının önüne geliyor. Namusum iki paralık oldu."
Bilal 'mahalle namusunun tırnağına taş değsin istemez'miş. 'Mahallenin namusu O'ndan sorulur'muş. Biraz önce yatağını bölüştüğü hatun ve kocası için Muhtar'a şunları söylüyor; "Söyle o moruğa alsın kaşık düşmanını, yelkenlesin bu mahalleden." Zeki Alpan'a da lafını esirgemez; "Vay moruk vay! Gecenin bu saatinde üşüyeceksin. Romatizmaların tutacak. Yatağı ben ısıttım. Hadi git de gir içine." ['Le Samourai'deki (1967) Jane de aynı gece iki erkeği 'ağırlamıştı' yatağında. Komiser, Jef'ten sonra genç kadının yatağına giren Wiener'ye Bilal'inkilere benzer şeyler diyecektir: "Forgive the frankness, but did you feel that your place was still warm?"]. Hoş bir rastlantı ile Bilal'i Yemen'de Kemal'in Hizmet Eri olarak göreceğiz.
Kemal'in elini çölde yılan sokmuş. Bilal, emerek 'zehrin kana karışmasına engel olur'. Binbaşı, bu işi kendi de yapabilirdi. Akıl edememiş.
Perişan halde Emir Sait'in kabilesi tarafından bulunurlar. Yaraları iyileştirilir ve korunurlar. Diğer Araplar bize düşmanken bu kabilenin neden dost olduğu belli değil. Burada 'Çöl Çiçeği' Leyla ile karşılaşıyoruz. Aysel Tanju'nun en güzel dönemi. Kemal'i kendisine eş seçer. Dans sırasında kahramanımızın önüne 'alev alev yanan bir kap bırakıyor'. Oralardaki gelenek böyleymiş. Binbaşının Leyla'yı bırakabilmesi ne kadar güç olmuştur.
102 dakikalık filmin 13 dakikası şarkı ve oyun havası.
'Yanıyor Mu Yeşil Köşkün Lambası' Jenerikte.
"Gel seninle yarın ey ey serv-i revan//Olalım mahfice Göksu'ya revan" (Hicazkâr şarkı) (Sadullah Ağa / Enderûni Vasıf) Şükran'ın rüyasında.
'Rast Saz Eseri' Babası ile bahçede şakalaşırken.
"Benim Sen Nemsin Ey Dilber" (Segâh) (Ahmet Rasim Bey)Mahmure'nin yaş gününde.
'Bir Dalda İki Kiraz' Kızlar kura çekerken.
'Bahar Oldu Beyim Evde Durulmaz' (Hüzzam) (Şeyh Ethem Efendi) Şükran, babasını ziyarete geldiğinde.
'Sallasana Mendilini' Odada Kemal ile göz göze geldiğinde.
'Şevkefza Makamında Saz Eseri' Faytonda giderlerken.
'Saba Makamında Keman Taksimi' (Kemani Ali Yüceturanlı) Kemal'in yazdıklarını okurken.
'Gözümde İşve-Nümâdır Hayâl-i Bî-Bedeli' (Bayatî Arabân) (Ahmet Rasim Bey) "Sizi dinleyeceğim, Kemal Bey" derken.
'Pek Revadır Sevdiğim Ettiklerin' (Suzinâk) (Ahmet Rasim Bey) O gece Kemal, Mahmurelerin bahçesinde şarkı söylerken ve Şükran derste piyano çalarken.
'Segâh Peşrev' (Neyzen Yusuf Paşa) Kemal, sigara içerek, koruda beklerken.
'Pencere Açıldı Bilal Oğlan' Cürmü meşhut öncesi.
'Ayşe/Vur Patlasın Çal Oynasın' (Muhlis Sabahattin Ezgi) Bilal kaçarken.
'Segâh Makamında Saz Eseri' Osman Paşalar görücü geldiklerinde.
'Rast Makamında Marş' Osman ve Halil paşalar Dolmabahçe'den çıkarken.
'Yemen Türküsü' Yemen sahnelerinde.
'Ayrılık Yıldönümü Kalbime Yadın Doluyor' (Hüseyni) (Sadettin Kaynak / Mustafa Nafiz Irmak) Şükran bahçede dolaşırken bayıldığında.
'Sivastopol Önünde' Yemen Savaşı sonrasında.
Halil Paşa-Avni Dilligil; Dadı- Şaziye Moral; Mahmure-'Panter' Emel Yıldız; Doktor-Nubar Terziyan; Şeyh Musa-Ali Seyhan; Emir Sait-Osman Türkoğlu; Kendi evine baskın yaptıran Zeki Alpan; Osman Paşa-Selahattin İçsel; Fransızca hocası-Araksi Hebo; Çöl Çiçeği- Aysel Tanju; Bilal-Kadir Savun; Mahir-Nişan Hançer; Annesi-Handan Adalı; Dolmabahçe Sarayı ve Dâhiliye Nezareti; Fayton gezisi çok güzeldi.
Şükran'ı Nevin Akkaya; Bilal'i Sadettin Erbil; Halil Paşa'yı Avni Dilligil; Dadı'yı Şaziye Moral; Zeki Alpan'ı Fikri Çöze seslendirmiş.
Müzeyyen Senar'ın sesi ile "Adı Yemen'dir çölü çimendir//Giden gelmiyor acep nedendir." Çöl Çiçeği "Hayır Binbaşım, hayır! Beni bırakma, beni sev" diye yalvarıyor. İstanbul'daki sevgilinin yerinde olmak için neler vermezmiş.
Kemal; "Çok geç Leyla. Ben başkasını seviyorum. Şu anda beni senden iyi kimse anlayamaz. İstanbul'da benim için ağlayan, benim dönmemi bekleyen biri var. Gitmezsem bu lamba ebediyen söner (Oysa o ana dek genç kıza 'lamba' ile ilgili hiçbir şey söylememişti). Ve bu günah beni öldürür. Sen beni kolay unutursun (niyeyse) Leyla. Çünkü biz ayrı dünyaların insanlarıyız (Şükran ile ayrılmalarının nedeni de bu 'ayrı dünyalar' meselesiydi)... Sen de mesut olacaksın Leyla. Allah iyi kullarının saadetine yardım eder." Şükran'ı Mahir'e bırakıp kaçmıştı. Leyla'yı da bir başkasına bırakıp kaçıyor.