Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"İpsiz Sabri bir laf etti mi, o iş, kabili yok, olur." Film 'bu konudaki istisnanın öyküsü'. Erol da hasta olmadığını öğrenince "Ölümlerin ilkinden kurtuldum. (İpsiz'i kastederek) Ama bir ikincisi var... Azrail daha peşimi bırakmadı" demişti.
Ocak ve şubat aylarında çekilen film 16 Mart 1964, Pazartesi günü (Beyoğlu) Yeni, (Beyoğlu) Şık, (Kasımpaşa) Zafer, (Kurtuluş) Yeni Atlas, (Kadıköy) Opera, (Beşiktaş) Suatpark sinemalarında gösterime girmiş.
Kahramanımızın 'milyonları, yakışıklılığı ve uşaklarından başka kimsesi yok'. ['Elveda Sevgilim'den (1965) anımsadığımız] köşkü, Zümrüt Sokak, 27 numarada. Şımarık büyümüş, saadete alışmış bir insan. Sıkıntı kelimesini yalnız 'lügatten' biliyormuş. 'Bahriyeli Ahmet' (1963), ''Beyoğlu Piliçler'(1963), 'Şoför Nebahat ve Kızı' (1964), 'Yankesici Kız' (1964) filmlerinde gördüğümüz '34 AH 588' plakalı gösterişli bir arabası var. (Bu 61 model Ford, Filiz Akın'a, en mutlu ve en üzüntülü anlarında eşlik etmişti. Evlilik kararındaki mutluluğa ve Ahmet Tarık Tekçe'nin ölümündeki üzüntüye).
Kan tahlili yaptırdığı hastanede ilginç bir durum var. Doktorlar 'hastaya gerçeği söyleyelim mi söylemeyelim mi' tartışması yapıyorlar. Baştabip Eyüp Sabri'ye 'hakikati anlatmak daha doğru gibi geliyor'muş. Bu konuda henüz bir yöntemleri yok. "Üç ay ömrü kalan insanın yapacağı çok şey olmalı. Hele Erol Bey gibi zenginse" demişti. Yoksul olsa söylemeyecekler gibi bir anlam çıkıyor. Bir başka doktora göre 'hastanın hastalığını bilmesi, ölüme mahkûm bir insanı Allah'la baş başa bırakmak gibi bir şey'.
Odaya alınca söyledikleri; "Metin olmanız gerek Erol Bey"; "İnsanlar ölüm karşısında bile yıkılmamalıdırlar"; "Bazı insanlar ölümü hayatın başlangıcı kabul ederler. Sizin bu husustaki fikriniz". Erol neredeyse yalvarıyordu; "Ne oluyor? Benden bir şey saklıyormuş gibi bir haliniz var. Lütfen açık konuşun. Çocuk değilim Doktor Bey. Aptal da sayılmam. Onun için tahlilin sonucunu söyleyin (Eyüp Sabri bir şey söylemek ister ama vazgeçip susar). Sen söyle Melih. Aile dostumuzsun. Hakikati gizleme benden (Dr. Melih'in ağzından, biraz kıvrandıktan sonra 'ne diyeyim bilmem ki Erol' yanıtı dökülür). (Tekrar Eyüp Sabri'ye) Hocam ne olur söyleyin nem var benim?"
88 dakikalık filmin 4 buçuk dakikası hastane koridorunda beklemekle; 2 buçuk dakikası Baştabip odasında 'tahlil sonucunu' öğrenmek için çırpınmakla geçiyor. Üstelik sonunda bu da yanlış çıkar. Başkasınınkiyle karışmış.
Laboratuvardaki mikroskop tek okülerli ve tüp açısı dik. Işık, ayna ile yansıtılıyor. Şimdikilerle kıyaslandığında ne kadar yorucu.
O zamanlar hastanede sigara tüttürmek ve izmariti yere atmak serbestmiş. Üstelik Baştabibin odasında Erol'a bir de sigara ikram ediyorlar. Doktor Melih'in kibrit tutan parmakları tir tir titriyordu.
Erol'un arabasındaki radyo, uzun, orta ve kısa dalgalı 'Blaupunkt'. 'Kan aranıyor' anonsu iki tane ve birbirinden farklı. İlki 'RH sıfır Negatif', ikincisi daha kısa 'RH sıfır'. İlk anonsta Erdoğan Esenboğa "...Kan gurubu RH sıfır negatif olan vatandaşlar acele Cerrahpaşa Hastanesi'ne müracaat etsinler" demişti. Süha Doğan'ınki 'daha teferruatlı ve nazik'; "...Bir genç kızın (neyse ki 'güzel bir genç kızın' demedi) hayatını kurtaracak RH sıfır gurubundan kana çok acele ihtiyaç vardır. Kan gurubu RH sıfır olanların insaniyet namına, çok acele Cerrahpaşa Hastanesi'ne müracaatları ehemmiyetle rica olunur."
'Kan bekleyen' bir genç kız değil de erkek olsaydı Erol yine koştura koştura gider miydi? Nedense 'Göz Kliniği'ne başvurur. Hastalığını söylediğinde "Aslan gibisiniz maşallah" diyerek susturuyorlar. İnceleme falan hak getire. Filmin konusu ilginç bir hale dönüşmüş; Son anlarını yaşayan yaralıya gerekli kan için lösemili vericiden başka seçenek yok.
Hastanede Fikri Çöze'nin seslendirdiği bir hasta, karısı rolündeki Silvana Panpani'ye "Ağlama Nezihe, bak göreceksin nasıl iyileşeceğim" diyor. Doktorun dediğine göre hastalığını biliyormuş. Ama hiç endişeli değil. "Korkunun kadere faydası olmadığını bilen biri. Mühim olan son dakikaya kadar dayanmasını bilmektir. Çünkü bazen bir mucize..."
Necdet Tosun'un 'Sormagir Meyhanesi'. Cafer kendisini "Bizde öyle külahçılık, yalan, dolan arama. Donanma Cafer bendeniz" diye tanıtıyor. Pırıl pırıl gözler ve saçlar. Burma bıyık. Kulak arkasında sigara. Köstekli saat zinciri. Elde tespih, belde kuşak. Meşin bilekliği de eksik değil. Her cümlesi "Yavrum benim" ile bitiyor. Erol'a 3, Meyhaneci Şişko-Necdet Tosun'a 4 kez demişti. Ayrıca kimle konuşsa 'yanak alıyor'. Aynı zamanda sporcu. 'Boks ringlerinde 8 sene emeği varmış'. Ama 'züppeye benzettiği' Erol'dan dayak yiyor. Ayrıca Sabri'nin sakat oğluna 'futbol antraforu' ('antrenörü') olacakmış.
"Bahriyelim çok güzelsin//Niçin de beni üzersin//Öldür beni Bahriyelim//Sevabıma girersin." Zavallı çocuğa "Baban döndü mü yarın seyahatten ('on küsur senedir hapis olduğu' gizlenmiş demek) bacaklarını kurtulmuş bil" dediği sahnede bu güzel İstanbul türküsünün enstrümantali var.
İpsiz Sabri'nin kılık kıyafeti Cafer'den farklı değil. Fazladan olmak üzere, topuklarına basılı pabuçların altı patlak. Sigarayı sarıyor ve ağızlıkla içiyor. "Gençliğin hapishanede geçti" diyen müdüre yanıtı; "Malum hikâye Müdür Bey. Bizim de 'sayfiyede geçti' diye bir iddiamız yok zaten." Tekrar hapse girmeye niyeti yokmuş; "Ama biz burada ne desek hikâye tabii. Bakarsın öyle bir fikir döner ki ya vurmam icap eder ya da vurulmam. O vakit ölüp imama boy vermektense, öldürüp zatıâlinizin karşısına dikilmek daha evla."
Tahliye haberinin başlığı ile açıklaması çelişkili. Başlık 'Üç Kişinin Katili İpsiz Dün Tahliye Oldu' şeklindeydi. İçerikte ise bir kişiyi öldürmüş gibi; Gazetecilerin "Öldürdüğünüz adam için vicdan azabı duyuyor musunuz" sorusunu "Ne diş ağrısından başka azap bilirim ne de vicdanın vücuttaki yerini" diye yanıtlamış.
Meyhanedeki konuşmada 'bilgisiz olduğu başka konular' ortaya çıkar. Erol,'u öldürecek 'kanser'i insan sanıyor;"Kim bu kabadayı? Ben içerdeyken mi türedi yoksa?" Erol da 'kanunu cezaiden yana sıfır'. 450. maddeyi ve idam anlamına geldiğini duymamış bile. İpsiz'in 'iş' için ikna edilmesi 88 dakikalık filmin uzun (10 dakika) ve pahalı (150 bin lira) kısmı. Kahramanımızın öldürülmesi konusundaki sözleri müthiş; "Kendi işini kendin gör. Hem bedavaya mal olur." Sonuçta anlaştıklarında "Sen cömert davrandın. Ben de paraya kıyıp kız gibi bir tabanca alacağım" demişti. Ama elindeki hep aynı altıpatlar.
Randevuevindeki şakalı konuşma. Şişman Patroniçe; "Gülmesini, eğlenmesini bilen erkeklere bayılırım" deyince Sabri cevabı yapıştırır; "Bir de bayılıp kalma. Leş kaldıracak vaktimiz yok."
Yıl 1964. Turgut Özatay 37 yaşında. O zaman dek 50'nin üzerinde film çevirmiş. 'Sert yüz hatları, bıçak gibi keskin bakışları'. Karşısındakini silip atan bir oyun gücü var. Bu nedenle pek çok şöhret aynı filmde oynamaktan kaçınıyormuş. 'Yangın Var'da (1960) Ayhan Işık'ı bile ezen bir oyun çıkarmıştı. Bu nedenle, 'Kral,' ta 'İdam Mahkumu'na kadar (1966) aynı filmde oynamaya cesaret edememiş. Hep yönetmenler artistleri kara listeye alacak değiller ya Turgut Özatay da Muharrem Gürses, Memduh Ün, Halit Refiğ, Hüseyin Kâşif gibi rejisörleri kara listeye almış bir dönem. Çevrimler sırasında favori şarkısı 'Norma Mia' (1943) (Sergio Fernández Garay). Gerçek hayatında hep tek başına. 'Buğulu İstanbul akşamlarında yapayalnız'. O yıllarda sevdiği bir şiir. 'Garip Kişi' (Cahit Sıtkı Tarancı); "Bu akşam ilk olarak ağladım//Bekâr odamın penceresinde//Ne ev bark, ne çoluk çocuk//Ne geçti elime bu hayatın meyhanesinde//Yatağım her gece böyle soğuk//Saadet bu ömrün neresinde?"
Filmde sigara (69'dan fazla) ve Doluca Şarabı, Yeni Rakı, Cinzano, viski tüketimi inanılmaz ölçülerde. Örneğin Erol'un damarlarındaki kanın ¾'ü alkolmüş.
Sema taburcu olacak. Genç kız için gelen çiçeklerle hastane 'çiçek bahçesine dönmüş'. Genç bir Doktor, 'hayat kurtarmak kadar iltifatta da usta'; "Yarından itibaren çiçeklere hasret kalacağız" diyor. Çiçeklerin en güzeli Sema ile birlikte gitmiş olacakmış.
Erol, verdiği kan ile genç kızın hayatını kurtarır. Sonraki bir sahnede "İçki ile başım pek hoş değildir" diyen Sema'ya "Damarlarınızda benim kanım dolaştığına göre size de biraz ayyaşlık bulaşmıştır nasıl olsa" karşılığını verecektir. Tamer Yiğit, bu sahnedeki kazağı 'Milyonerin Kızı'nda (1966) tekrar giyecektir.
Erkan Yolaç, Selim rolünde. Papyonlu, kravatlı. Meşhur ettiği 'Evet-Hayır' yarışmasında gibiydi. 7 buçuk dakika görüntüye geldiği üç sahnede sadece bir 'hayır'ı var. Sanki sinemada, sunuculuktaki başarısını yakalayamamış gibi. Erol'u küçümsüyor; "Ben insanlara sadece hak ettikleri tarzda davranırım. Hususiyetimdir." Kahramanımızın hep alkollü olmasını ise "Ayık haliniz olmadığına göre" diye eleştirir. Bizimki hâlâ laf yetiştirme derdinde; "Budala bir aşık olmaktansa aklı başında bir sarhoş olmak iyidir."
Yapım sorumlusu Sadri Karan "Niksar'ın Fidanları"nı dinlediğimiz (Donanma Cafer'in de kendisinden 'yanak aldığı') sahnede viski servisi yapıyor. O günlerde ayrıca Filiz Akın'ın evlilik kâğıtları ile meşguldü.
Vahi Öz'e Temel ismi ve Karadenizli konuşması yakışmamış. Hayganoş-Nevzat Okçugil, sevgisini "Biraz hassas olsan, insan kısmısının hayvanattan farklı olarak aşk ile yaşadığını bilirsin" diyerek anlatmaya çalışıyor. Beyefendi için "Otobüslerle, ta Edirnekapı'nın dışlarına kadar hem de erkeklerin tecavuzasına uğrayarak kurşun döktürmeye gitmiş". Bu arada Ağdacı Sümeyye'ye fal açtırmış.
'Tuluatçı' Eyüp Sabri, 'Baştabip' rolünde. Soyadı 'Gülenez'. Ellinci sanat yılını kutlamak için 5 Ağustos 1961 günü Açık Hava Tiyatrosu'nun kendisine tahsis edilmesini istemiş. Ancak tiyatro o gün, yine ellinci yıl jübilesi için İsmail Dümbüllü'ye verildiğinden ilgililerden şu hoş yanıtı almış; "Aranızda kura çekin." Bir ilginç anısı daha var. 'Halimem' şarkısı hakkında 'müstehcen olduğu iddiası ile İstanbul, Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılmış'. Gönül Yazar ve plak şirketi sahibi İsmail Şençalar için 'bir aydan iki yıla kadar hapis ve 15 liradan 500 liraya kadar para cezası isteniyor'. Aralık 1965'teki ilk bilirkişi heyetinde Baki Süha Edipoğlu, Doçent Ayhan Önder ve Eyüp Sabri var. Mayıs 1966'daki ikinci bilirkişi heyetinde Ord. Prof. Sulhi Dönmezer, Ali Nihat Tarlan, Münir Nurettin Selçuk ve yine Eyüp Sabri var. İki yıl süren davanın sonucu 'beraat'. Sonrasında Gönül Yazar bir gazino programında bu şarkıyı söyleyip "Halimelerin hiçbiri benim çektiğim sıkıntıyı çekmedi" diyecektir.
Filmdeki melodiler.
Percy Faith'in 'Kismet' albümündeki (1954) 'Sands of Time' Jenerikte.
'1 Numaralı Si Bemol minör Piyano Konçertosu, Op. 23: I. Allegro non troppo e molto maestozo' (Son 30 saniye) (1875) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) Erol, hastalığını öğrendiğinde.
'Cariolan Overture, Op. 62' (İlk 70 saniye) (1807) (Ludwig van Beethoven) Sadri "Elimi makineye attım mı karşımdakinin iki kaşının ortası delindi, demektir" derken.
'Music To Be Murdered By' (Jeff Alexander) Sema'nın ameliyat olması dâhil 5 sahnede.
"Ascenseur Pour L'Echefaud"daki (1957) (Miles Davis) 'Motel (Dîner Au Motel)'Hastalığını öğrendikten sonra araba kullanması dahil üç sahnede. 'Assasinat (Take 3)' Fondaki ses "Sanki kalbinden vurulmuştu" derken. 'Nuit Sur Les Champs Elysee (Take 2)' Eyüp Sabri "Bir başkasının ölümü senin için kurtuluş oldu" derken ve Arabalı vapurda. 'Séquence Voiture (Take 1)' Erol üç kişiyi döverken.
Fausto Papetti'nin 'I Remember N.1' uzunçalarındaki (1962) 'Perfidia' (1938/39) (Alberto Dominguez) Jale "Ben senin sevgilinden öte bir şeyim. Arkadaşınım" derken. 'Amado Mio' (1946) (Allan Roberts / Doris Fisher) Erol ve Sema dans ederken.
Fausto Papetti'nin '3a Raccolta' albümündeki (1962) 'Canadian Madison' (Fausto Papetti) Selim "Aklı sıra seni elimden alacaktı" derken.
Louis Armstrong'un trompetinden 'Porgy and Bess'deki (1935) "It Ain't Necessarily So" (George Gershwin / Ira Gershwin) Striptiz sahnesinde.
"Sultanîyegâh Peşrevi: 1. Hane'den Kısa Bir Bölüm" Meyhaneci Necdet Tosun "O'nu daha 'lüküs' yerlerde araman lazım" derken.
'Son Ümidim De Bitti' (1959) (Sadettin Kaynak) Sabri "Beni affet yavrum. Sen doğdun, ben kodese girdim" derken.
'Hicaz Oyun Havası' Erol, kadınlarla eğlenirken.
'Hüzzam Peşrev' (Tanbûri Büyük Osman Bey) Donanma Cafer "Erol Abi be, neden bu kadar çok içiyorsun bu zıkkımı. Merakıma mucip oldu yahu" derken.
Sevim Şengül'ün sesinden dinlediğimiz şarkılar; 'Kırılan Ümitlerin Mazidedir Neşesi' (İki kez) (Segâh) (Teoman Alpay) ve 'Kalplere Vur Bir Zımba (Bir Su Gibi Süzül Ak)' (1961) (Dramalı Hasan).
Nadir Duyguluses'ten bir gazel; "Gidelim Bahçeye//Güller bizi avucuna alsın//Bülbüllerin nağmesine âşık olan//Goncalar açsın//Gönül ey aman//**//Gül olsun buselerimiz//Aşkımızın vuslatına medet ey//Mehtabı saran ela gibi//Kolların beni sarsın//Gönül ey aman."
Sema'nın annesi Mahmure Handan; Arkadaşları Zuhal Tan, Gülten Ceylan, Gülgün Erdem; Selim-Erkan Yolaç; Baştabip-Eyüp Sabri; Dr. Melih-Muzaffer Yenen; Meyhaneci Şişko-Necdet Tosun; Sabri'nin oğlu Toros Karabulut; Karlı İstanbul ve Uludağ; Son sahnelerdeki '34 AH 936' plakalı 'Chevrolet' taksi; Karlı sahnede 'Alman Çeşmesi' çok güzeldi.
Sema'yı Jeyan Mahfi Ayral; Erol'u Toron Karacaoğlu; Necdet Tosun'u Süha Doğan (ve bir sahnede Ağah Hün); Sabri'yi Hayri Esen; "Elimizden geleni yapıyoruz. Kan yetişmezse kurtulamaz" diyen doktoru Fikri Çöze; Agâh Hün iki kişiyi (Baştabip Eyüp Sabri ve İpsiz Sabri'nin oğlunu muayene eden Doktor); Cafer'i Sadettin Erbil; Hayganuş'u Nevzat Okçugil; Selim'i Erdoğan Esenboğa; Doktor Melih'i Zafer Önen; Temel'i Vahi Öz seslendirmiş.
Filmin şarkısı (Teoman Alpay): "Kırılan ümitlerin mazidedir neşesi//Benim şimdi tesellim meyhanecinin sesi//Kızma be meyhaneci çok içiyorum diye//Yıllar var ki düşmüşüm sonu yok bir sevgiye//**//Meyde buldum neşeyi//Doldur be meyhaneci//Getir yarım şişeyi//Ne olur meyhaneci."
Sema'nın güzel bir sözü; "Fazla neşe, çoğu zaman ıstırabın maskesidir." Bir başkası; "Allah benim sevgilimi kanser yapmaz." Selim'e söylediği; "Dans vaatle değil arzu ile yapılır."