Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Yaşımız 35'i buldu hâlâ doğru dürüst para geçmiyor elimize... 40'a merdiven dayadık bir halt olamadık" diyen Ali ve Selim; "Bıktım yaşadığımız muhitten. Ümit Sokağı bir yığın ümitsiz insana vurulmuş bir damga gibi geliyor bana" diyen Lale; "(Adamları ve sevgilisine) Ümit Sokağı'nın en ufak yaşına topunuzu değişmem" diyen Necdet. Ve ağızlarından düşürmedikleri 'Ümit Sokağı'. Değerini ancak yitirince anladığımız değerlerin simgesi sanki. Yıllar sonra 'Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu'daki(1989/90) Antikacı Binbaşı "Hiçbir şeye sıradan diye bakmamalı hanımefendi. Gün gelir paha biçilmez olur. İlişkiler de böyledir, yaşadığımız günlük şeyler de" diyecektir.
Yaz aylarında çekilen film önce 10 Ekim 1966, Pazartesi günü İzmir, Kulüp Sineması'nda gösterilmiş. İstanbul'da gösterime girmesi 19 Aralık 1966, Pazartesi (Beyoğlu) Lale, (Beyoğlu) İnci, (Beyoğlu) Levent, (Kadıköy) Atlantik, (Kadıköy) Özen, (Kadıköy) Süreyya, Bulvar, Şık sinemalarında. Ajda Pekkan'ın belki de en başarılı filmi.
İçindekilerin kurtulmak için çırpındığı, ayrılanların ise 'temiz bir şekilde' dönemediklerine yerindiği 'Ümit Sokağı'. Farklı isimlerle de olsa her sokak bir ümit sokağıdır. 'Ufak, çelimsiz, bakımsız'. Çocukların kavgası 'bir avuç şeker', büyüklerinki ise 'tavlada üstüne yatılan 2 buçuk kâğıt' için. Herkesin gözü yukarlarda. 'Şehrin ortasındaki büyük apartmanlarda, kaloriferli dairelerde'. Derli toplu üç göz bir ev, halı, radyo istiyorlar. Ali'nin annesi Nezihe Güler "Allah gönlüne göre versin. İnşallah piyangodan para çıkar da" demişti. Yaşadıkları sokaktan, muhitten kurtuluşları Milli Piyango ve Spor Toto ile. Ancak paraya, başka şekilde konan da var. "Kazanan kazanıyor. Hem de Toto'suz."
Necdet bunlardan biri. 'Liseden kovulma'. 15 yıl önce bu sokaktan çıktığında cebinde 5 kuruş yokmuş. Gidiş nedeni, sevgilisi Sevinç Pekin'e söylediklerinde saklı; "Ümit Sokağı'ndayken sana benzeyen bir kız sevmiştim. Tıpkı senin gibiydi. Güzeldi. Ama o zaman param yoktu. Şimdi param çok, O yok. Öldü. Veremden öldü. O hastayken çok param olsun istemiştim. Çok, çok." Kendisinden iş isteyen Ali ve Selim'e (kabiliyetlerini ölçmek için) biner lira verir. Kim bunu 5 ayda 10 bin yaparsa O'nu işe alacakmış. Adam olana 80 türlü iş varmış. 'İş' dediği de 'sinema ve maç bileti karaborsası, kumar' gibi şeyler. Filmin sonuna doğru Ali bu parayı Necdet'e değil ama Selim'e geri verecektir.
Karanlık işler çeviriyormuş. Eroin ticareti ve permi sahtekârlığı bunlardan sadece ikisi. "Herifte para gani." Beyoğlu'nda iki gece kulübü var. Birine kendi ismini vermiş. '34 FD 783' plakalı 'Chevrolet'ini 'Silahların Sesi' (1965), 'Siyah Otomobil' (1966), 'Karanlıklar Meleği' (1966), 'Namus Borcu' (1967) filmlerinden hatırlıyoruz. Yüzündeki bıçak yarası kimbilir hangi sokak kavgasından. Adamları da pek matah şeyler değil. 'Tophane kaldırımlarında sürterken bulup yanına aldığı' Kaya Volkan (O'nun da yüzü yaralı); 'Pis bir eroin müptelası' olan ve avukatlığı elinden alınmış Mehmet Büyükgüngör; Behçet Nacar; İhsan Bayraktar; Abdullah Ferah. İpten kazıktan kurtulmuş birkaç kişi daha. Ümit Sokağı'nı hiç unutamamış Necdet. Her bayram hediyeler dağıtıyor. Bir gelişinde Mahmut Efendi-Faik Coşkun "Sana soruyorum, ne arıyorsun burada, ne arıyorsun? Al hempalarını da defol buradan, defol" diye bağırmıştı. Meğer babasıymış. Değil hediyesini/parasını Necdet'in yüzünü bile görmek istemezmiş. Annesi ise Talia Saltı. Sonraki bir gün vedalaşıp helalleşmeye geldiğinde Nedret adında bir kardeşi olduğunu öğreneceğiz. Yıllar önce ölmüş. Babası "O bizim için tüketti kendini. Senin okuman, adam olman için kendini feda etti" diyordu. Necdet'in 'adam olma' durumuna bakınca boşa gitmiş bir fedakârlık bu. Gangsterde, yine de tertemiz bir şeyler kalmış. Kaçmadan önce annesine biraz para bırakmak ister. Mahmut Efendi "Sürme elini o pis paralara" diye uyarıyor karısını. Necdet'in yanıtı iç burkan cinsten; "Bunlar anamın ak sütü gibi helal paralar baba. Size vermem kirli paraları. Onlar burda. (Annesine verdiklerini göstererek) Bunları alnımın teriyle kazandım valla."
'The Skeleton Key'deki (2005) Caroline Ellis-Kate Hudson "Nobody should die alone" demişti. Polis kurşunlarına hedef olan Necdet, yalnız başına değil, anne babasının kollarında can verir. Yine de 'Vatan İçin Dövüştüler'deki (Mihail Şolohov) cümle geliyor aklımıza; "Beraber çarpışıyor ama yalnız ölüyoruz."
Polisten kaçmayıp yakalansaydı '8-10 sene yatacaktı' sadece. Hepsi o. İşi ölmeye dek götürme nedeni belli değil.
Ali'nin soyadı Yılmaz. Bir fabrikada işçi. Babası çok önce ölmüş. Bir bayram günü annesi Nezihe Güler'in "Bayram be çocuğum, biraz erken gelsen olmaz mı? Bir gelen olur belki. Âlemi ağırlayacağıma bu gece Hacı dayınlara giderdik" demesinden bir akrabaları daha olduğu anlaşılıyor. Lale ile nişanlanma hazırlığı içindeydi. Ama parasızlık yakınmasıyla bir türlü girişimde bulunamaz. Genç kızın 'bir reklam şirketinde' çalışmasına karşı. "Ben babandan daha çok karışabilirim sana" diyor. Orada erkekler varmış. Bir de nasihatle karışık felsefe yapar; "Hayat mücadelesi zordur. Sen dayanamazsın o büyük çatışmaya. Kırarlar seni. Beni dünyaya düşman edersin. Sana bir kötülük yapan olursa, yemin ediyorum Lale, babam olsa kemiklerini kırarım." 'Evde oturup koca bekleyen kızlardan olmamasına' da "Koca beklemiyorsun ki. Sen sadece beni bekledin" karşılığını veriyor. Fabrika ve takside çalıştığı halde evlilik için yeterli parayı biriktiremez. Daha doğrusu kendisi böyle sanıyor. Sonuçta sevdiği kızın hayatına giren ilk erkek olma şerefini arkadaşına kaptıracaktır. Bütün çabası etrafındaki fasit daireyi kırmak içindi. Oysa bunu oluşturan da kendisi zaten. Bin peşin ve ayda bin liralık bonoyla 19 bin liralık araba aldığı sahnede çok hoş bir konuşma var. "Saat gibi arabadır Beyim. Sen onun bu haline bakma iki aileyi gül gibi geçindirdi" diyen Tahir Efendi'ye "Gençliğinde değil mi" diyerek takılır. "Biraz daha beklersen müzelik olur, daha fazla eder" diye devam ediyor. Bir başka sahnedeki anlamlı sözü; "Bizim en büyük kabahatimiz saadeti başka yerde aramak oldu." Ama 1-2 ay süren iş gezisini saymazsak Ümit Sokağı'ndan ayrılmayan tek kişi kendisi.
Selim de aynı fabrikada işçi. Ailesi hakkında bir şey öğrenemiyoruz. Geçen sene Lale'yi istetmiş. (Ali bunu anımsatan annesine "O geçen seneydi. Selim benim Lale ile seviştiğimi bilmiyordu" diyecektir). Ama olmamış. Aslında filmin en şanslı erkeği Selim. Sevinç Pekin ve Lale ile beraber oluyor. Karanlık işlere dalınca para kazanmasını da adam idare etmesini de öğrenmiş çok şükür. "Bir lafı 40 kere söyletmeseniz olmaz mı, pis topal. Öbür ayağını da ben kırarım yoksa" diyor koltuk değnekli Ali Seyhan'a. Sevdiği kıza ilaçlı içki ile sahip olması da 'ilk erkeği olursam beni sever' diye düşündüğü içinmiş. Evi 'Aşkım Günahımdır'da (1968) Nuri Sağman'ındı.
Lale, Kahveci Cemil'in kızı. İsteyeni çok. Gönlü Ali'de olduğu için bin lira aylıklı bir memuru bile reddetmişti. "Olur edepsizlik değil. Olur terbiyesizlik değil. Nasıl evlenmezmiş. Ben bütün ömrümce O'na mı bakacağım. Üç tuğlu vezir mi bekliyormuş. Alt tarafı bir kahveci kızı" diye köpürmüştü babası. Annesi Behice İmer de iki arada kalmış. Ağlayıp duruyor; "Sizin yüzünüzden olacak ecelim." Aslında genç kızın yaşadığı felaketler hep babası ve sevdiği erkek nedeniyle. Ali evlilik işini uzattıkça uzatıyor. Babası da "Adama uğrayıp bir teşekkür etsen dilin aşınmaz" diyerek Selim'in gazinosuna gönderiyor kızını. Perişan bir şekilde geri dönünce de "Sana bir şey mi yaptı? Söyle Lale sana bir şey mi yaptı" diye dövünüyor. Ama erkek egemen bir toplumda yaşadığımız için böylesine haklıyken bile suçlu çıkarılır. Senaryoda kendisine "Hep Ali'ye layık olmak için yaşadım. Ama O'na layık olamadım. Alçak ve korkak bir kadın olarak... Bir orospu" dedirtilerek erkek seyircilerin gönlü alınmış.
Üç buçuk dakikalık striptiz sahnesi TRT1'de bir dakika. Ali ve Selim'in gözlerini fal taşı gibi açan 2 dakikalık kısmı çıkarmışlar. Selim'in Sevinç Pekin'le bir buçuk dakikalık sevişmesi ise TRT1'de hiç yok. 60'larda ahlakımızı bozmayan şeyler 2000'lerde bozuyor demek.
Filmdeki melodiler.
'The Maigret Theme and Other Film & Tv Scores'deki (1960/63) (Ron Grainer) 'The Inspector Maigret Theme' Jenerik dâhil 8 sahnede. 'Lost Memory' İki arkadaşın Galata Köprüsü'ndeki konuşmaları dâhil 3 sahnede. 'Golden Fleece' Ali sefertası ile getirdiği yemeği yerken. 'Ginette' Sonlara doğru Ümit Sokağı'nda Lale ile karşılaştığında.
The Dave Brubeck Quartet'in 'Time Out' albümündeki (1959) 'Take Five' (Paul Desmond) Kahvede Spor Toto oynarlarken ve Selim otel odasında parasını sayarken. 'Blue Rondo Á Lá Turk' (Dave Brubeck) Necdet adamları ile konuşurken.
'Mondo Cane'deki (1962) (Riz Ortolani) 'More' "Neden veriyorum sana bu parayı, biliyor musun" derken. 'Casa Della Morte' Ali'nin parkta Lale'yi beklemesi dâhil 6 sahnede.
Fausto Papetti'nin '3a Raccolta' albümündeki (1962) 'Et Maintenant' (1961) (Gilbert Bécaud) Lale yeni evinde içki içerken. 'Un Premier Amor' (1962) (Claude Henri Vic / Roland Valande) Selim ilaçlı içki ile Lale'ye sahip olurken.
Fausto Papetti'nin '5a Raccolta' uzunçalarındaki (1964) "Mare d'Estate" (F. Cassona) Sevinç Pekin ile sevişirken. 'Sei Andate Via' (Beppe Cardile) "İlk erkeği olursam beni sever zannediyordum" derken.
'Zorba'daki (1964) 'Life Goes On' (Mikis Theodorakis) Necdet ölürken ve Ali hastaneye geldiğinde.
'From Russia With Love'daki (1963) (John Barry) 'James Bond With Bongos' Selim, Topal'la Ali'nin arabası hakkında konuşurken.
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) "Alpine Drive-Auric's Factory" Necdet helalleşmek için geldiğinde. 'The Arrival of the Bomb and Count Down' Sondaki kavgada.
'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Switching the Body' Annesi Lale'ye "Elindekileri bırak da misafirleri bekletme" derken. 'Crash Landing-The Bomb' Anne babası evde Lale'yi beklerken. 'Electrocution-The Spa' Cemil hastaneden giderken ve Ali işten atıldığını öğrendiğinde.
'The Third Man'deki (1949) (Anton Karas) 'The Third Man Theme' Striptiz sahnesinde.
'Bésame Mucho' (1940) (Consuela Velázquez) Bizimkiler Necdet'in odasından çıkarken.
The Ventures'dan 'Penetration' (1963) (Dolton) Ali hem fabrikada hem arabada çalışırken. [Erol Büyükburç bunu kendi yazdığı Türkçe sözlerle söyleyecektir: 'Gözlerime İyice Bak' (1967) (Gitar Cenk Taşkan)].
'Arcana' (1927) (Edgar Varase) Ali, Selim'in adamlarıyla konuşurken.
Kulüp Necdet'te 3-5 saniye Karcığar bir eser dinliyoruz; 'Unutmadım Seni Ben' (Şekip Ayhan Özışık / Müzehher Güyer. Keşke Necdet öfkeli olmasaydı da tamamını dinleyebilseydik. "Kesin şu zırıltıyı be" diyerek sahnedeki sanatçıyı susturuyor.
Selim'i Sadettin Erbil; Ali'yi Hayri Esen; Lale'yi Nevin Akkaya; Necdet'i Kemal Ergüvenç; Kahveci Cemil'i Rıza Tüzün; Kaya Volkan'ı Kadri Önen seslendirmiş.
Filmin başındaki kavgada seyrettiğimiz Hüseyin Zan, Süheyl Eğriboz ve (Cüneyt Arkın'sız) Adnan Mersinli; Necdet'in sevgilisi Sevinç Pekin; Adamları Behçet Nacar, Koca Oğlan-Kaya Volkan, Avukat-Mehmet Büyükgüngör; Annesi-Talia Saltı ve babası Mahmut Efendi-Faik Coşkun; Kahveci Cemil-Hakkı Haktan; Lale'nin annesi-Behice İmer; Ali'nin annesi-Nezihe Güler; Selim'in adamları Afif Yesari ve Topal-Ali Seyhan; Polis Memuru-'Köse' Ahmet Koç; '34 FD 066' plakalı polis arabası; İçimizi ısıtan ve sızlatan 'Ümit Sokağı' çok güzeldi.
Lale'ye 'kötülük yapanın, babası bile olsa, kemiklerini kıracağını' söylemişti Ali. Selim ise ilaçlı içki ile sahip olmuş. Belki de bunu o denli büyük bir kötülük olarak görmediği için bir şans daha verir 'eski' arkadaşına. 60'lardaki toplumsal gelişmeden etkiler taşıyan konuşma: "Senden bir tek şey istiyorum Selim, bir tek şey. O'nu mesut edeceksin. Biliyorum güç bir şey bu. Güç elde edilen şeydir saadet. O'nun bir gün mutlu olmadığını, bir gün O'nu incittiğini duyarsam hiç kimse kurtaramaz seni elimden Selim... Bak yalvarıyorum sana Selim. O'nu mutlu edeceksin. Özlediği hayatı vereceksin O'na. O seni anlamayacak, kıracak belki. Ama sakın ola ki sen O'nu kırmayasın. Sakın ola ki O'na saadetten başka bir şey vermeyesin. Güç iş aldın Selim, çok güç bir vazife aldın omuzlarına. O her seferinde senin yaptığını küçümserse, seni affedecek yerde senden daha çok nefret ederse buna katlanacaksın. O'nun sana nefretle baktığını görecek ve buna kırılmayacaksın Selim. Bir gün bir yanlışlık yaparsan beni bulacaksın karşında. O zaman hiçbir silah kullanmadan BU ELLERLE, BU İŞÇİ ELLERİYLE geberteceğim seni." Zamanımızda 'işsizlik' nedeniyle işçi de kalmadı sendika da.