Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Desene, Hava Kuvvetleri bir şair kaybetti." Zülâl, askerden dönen Nejat'a bunları söylüyor. Oysa birkaç sahne sonra onun şiirlerini beğenip beğenmediğini soran Didar'a "Ne bileyim ben, hiç okumadım ki" diyecek. "...Yalnız içli şiir yazmak karın doyurmaz." Neyse ki hiç olmazsa filmlerde dediği doğru çıkmaz. Delikanlı yazdığı romanlarla geçinebiliyor.
Aynı adlı romanın (Kerime Nadir) (1940) (İnkılâp ve Aka Kitabevleri-13. basım-1977) ikinci ve renkli Yeşilçam çevrimi. Temmuz-Ağustos, 1967'de çekilen film 29 Ocak 1968, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lale, (Beyoğlu) Şan, (Eyüp) Melek, (Kadıköy) Atlantik, (Kadıköy) Reks ve Şık sinemalarında gösterime girmiş. Hem afiş hem jenerikte, o dönem sık rastladığımız ve 'yazdıklarına göre herhalde iyi bir şeydir' izlenimi uyandıran bir bilgilendirme var; "Bu film eastmancolor ile çekilmiş ve Londra the Rank stüdyolarında hazırlanmış(tır)." Zamanla oluşan renk solması Samanyolu'nun başına gelmemiş. Yine tanıtım yazısında, 'Sabahsız Geceler'den (1968) anımsadığımız Güzin Özel'in soyadı 'Ozan'. Hülya Koçyiğit için bir açıklama var; "Ve beynelmilel şöhret." Kostümleri Faize-Sevim Modaevi'nden.
Nejat'ın annesi doğum sırasında ölmüş. Babası tekrar evlenince (üvey annenin adı 'Nedime') teyzesinin evine yerleşmiş. Küçük yaşta öksüz kalmasından mıdır nedir teyzekızına tutkun. 'Yaşıyla beraber artan bir muhabbetle bağlanmakta'. Ancak "Zülâl'in, hayatımda oynadığı rolden haberi yoktu". Fransız okuluna devam ederken, 5. yılda, edebiyat merakı nedeniyle (romanda 'tifoya yakalandığı için') tahsili yarım kalır. O kadar çok roman okuyormuş ki 'teyzesi, bunlara yorduğu kafasını niçin derslere vermediğini bir mesele halinde ortaya koymuş (sf. 13)'. Askere giderken hem sevinçli hem de üzüntülüydü. Sevinçli, çünkü bir süre için sığıntı yaşamaktan kurtulacak; Üzüntülü, çünkü Zülâl'den ayrı kalacak. Filmde havacıyken romanda vatani görevini Tuzla Piyade Okulu'nda yapmış. Terhis sonrası, elinde bavul yürüdüğü Karaköy Meydanı iç burkan ilanlarla dolu. Şimdi çoğunun yerinde yeller esiyor. 'Emniyet Sandığı, Fruko, Ray Sigorta, Vatan Konserve (Since 1950'ymiş), Demirbank, Anadolu Bankası'. Ve belki kaşımızı-kara gözümüzü çok sevdiği için bizi hiç bırakmayacak olan Pepsi Cola'mız. Bu sahnede küçük bir hata var. Terhisten sonra askeri elbise giyilmez. Ama Nejat askerlik görevini bitirdikten sonra da üniformalıydı. Seyircinin, durumu zorlanmadan anlaması içindir büyük olasılıkla. Romanda babası hummadan ölür. Ayrıca filmden farklı olarak bir üvey kardeşi daha var; Nükhet. Ancak 167. sayfada yanlışlıkla 'Nüzhet' yazılmış.
Zülâl'e (20 yıl sonra itiraf edebildiği) aşkı müthiş. Dünyada sevebileceği başka bir kadın yok. Aşk fezasında hiçbir yere tutunamadan düşüyor. Bu sevginin ıstırabına öylesine alışmış ki çektiklerini hiçbir zaman çok görmüyor. "Bu ıstırap benimle beraber doğmuştu, benimle beraber ölecek." Gönül yarası nedeniyle omuzları hep düşük, yüzü mahzun. Aşkın acılarını da seviyor. Gözyaşı teselli getiriyor. "Bu acılar olmadıkça hayatta ne zevk bulunabilir diye düşünürdüm." Zülâl'den başka her şeye kayıtsız. Zülâlsizlik tahammülü güç bir yük gibi. "Sana ait olmayan sözler, sensiz çevreler ruhumu boğuyor, azap veriyordu." İş bulma konusunda Namık'a "Bu meseleyi halledersen hayatım boyunca senin için her şeyi yaparım" diyor. Ama bu 'her şey' içinde evliliğine aracılık etmek olmamalıydı. Nişanlandıkları gece aşkı daha da artar; "Zülâl'e malik olmanın ne eşsiz bir saadet olacağını o anda, her zamankinden daha fazla hissediyordum." Birinin saadeti bazen başka birinin bahtsızlık nedeni olabiliyor. Sevdiği kızın Namık'la evlenip İzmir'e gitmesi. Tasavvuru bile insanı deli etmeye yeten bir felaket.
Aylar sonra ise Zülâlsizliğe alıştığını görüyoruz. "Tanrının insanlara verdiği tahammül gücü meğer ne sonsuzmuş." Hatta 'hayatın Zülâl'den ibaret olmadığına inandırmaya bile başlar'. Ta ki tekrar görünceye kadar. Zülâl arkadaşlarına "Benim şair kuzenim müzikten de anlar. Gayet güzel ut çalar" demişti. Ancak delikanlının bu becerisine (telleri koparması ve elini kan içinde bırakması dışında) tanık olamıyoruz. Bari bir şiirini dinleyebilseydik. Kaybetmeyi arzulayan biri gibiydi. Hem sevdiği kızı hem de üvey kardeşi Nebahat'ı Namık'a kaptırıyor.
Zülâl çok güzel bir genç kız. 'Muziplikten hoşlanır'. Arkadaşı Şükran kadar olmasa da piyano çalabiliyor. 2 yıl ders almış. Nejat'ın aşkı da malumuymuş. "Yeryüzünde sevildiğini bilmeyen (romanda 'anlamayan') hiçbir kadın yoktur (sf. 69)" diyor. Asıl özelliği 'sevdiklerine cefa çektirmek'. En çok eziyet ettiği de Nejat olur. Şükran "En sevdiğin en çok cefa çektirdiğindir" demişti. Delikanlıyı şaşkına çevirmiş; "Benim alaylarımı ciddiye alıyorsun, ciddi konuşmalarımı alay sanıyorsun." Annesi Nedret Güvenç ve Dadısı Esved Kalfa ile yaşıyor. Büyükdere'deki evleri 'Aşka Tövbe'de (1968) Mübinlerindi. Her sahnede çok şık. (Hülya Koçyiğit, rolüne uygun 19 elbise 3 gecelik yaptırmış). Nejat için "Hayatta yolunu bulamamış bir insan"; "Boş, avare"; "Hayatın yükünü taşıyamaz"; "Cahil" falan diyordu. Meğer (ilerde kendisinden duyacağız) çok seviyormuş. Bu durumda neden başkasıyla evlendiği anlaşılmıyor.
Namık, Zülâl'in deyişiyle 'çok efendi, çok sempatik'. Nedret Güvenç'e göre 'tahsilli, terbiyeli, hali vakti yerinde'. Amerika'da 4 sene mühendislik tahsil etmiş. '06 HN 713' plakalı muhteşem arabası da oradan. Şimdi Ankara'da (romanda '8 aydır İzmir'de) çalışıyor. Amerika'da nasıldı bilmiyoruz ama burada arabaya ve yatağa atmadığı kız kalmamış. 3 sevgilisi var. Zülâl'le, başka türlü elde edemeyeceğini anlamış olmalı ki 'evlenir'. İlginç bir şekilde üç metresi de Tijen Par'ın sesi ile konuşuyor. Platonik aşkla kıvranan Nejat'tan çok farklı. Bollywood yönetmenlerinden birinin filmlerdeki iyi ve kötü adamlar için' söyledikleri geliyor aklımıza; "Good guys 'FALL in LOVE'; Bad ones 'MAKE SEX'."
Hülya Koçyiğit'in kostümlerini hazırlayan Faize-Sevim kardeşler yoksul bir çocukluk yaşamışlar. Sonrası zekâ ve çalışkanlıkları ile masal gibi. Kız Sanat Enstitüsü, Dikiş ve Şapka Kursları, Devlet Tiyatrosu, Ankara ve İstanbul'un en önemli modaevleri. 1964'te mankenlerinden biri de Ayten Kaçmaz (sonradan 'Gökçer'). NazanYeşim'le yaptıkları söyleşide Faize Hanım 60'ların kalitesini gösteriyor; "Ben devamlı müşterilerimizin her şeyini ama her şeyini, hatta içinde bulundukları ruh hallerini bile hesaplamadan onlara tavsiyede bulunmam. Kocasını, evini, muhitini düşünür öyle kumaş, biçim, aksesuar seçerim." İşçiye verilen değer/önem; "Onları çocuklarımız gibi tutarız. Tatilleri ücretlidir. Vitaminleri, gezmeleri, istirahatları ayarlanmıştır. Son derece disiplinli çalışırlar, fakat iş saatleri dışında arkadaşlık ederiz."
Muammer Gözalan'ın canlandırdığı Yaver Süha Bey nişan konuşmasını yapıyor. Romandaki daha da önemli Nejat için. İş verir ve öykülerinin dergilerde yayınlanmasını sağlar.
Kitapta 'Değirmenimden Mektuplar'a (1866) (Alphonse Daudet) 4 sayfa ayrılmış. Provanslı küçük Çoban ve Stephanette ile kahramanlarımız arasında benzerlik kurulması amaçlanıyor.
Filmin sonunda Namık, Nejat'ı iki kurşunla yaralar. Sonra da, Zülâl'in anlattığına göre üçüncü kurşunu kendi şakağına sıkmış (romanda kalp krizi geçirmiş). Oysa bu sahnede 4 silah sesi vardı.
'Samanyolu'nu Berkant'ın sesinden dinleyememek bir eksiklik duygusu yaratıyor. Televizyon Plak'tan 45'lik olarak çıkması için bir yıl beklemek gerekecek. Belki bestecisi/bestecileri bile önceleri ne kadar önemli bir eser olduğunu anlayamamışlardır. 'Samanyolu' filmde 10, 'Charade' (1963) (Henry Mancini) 5 buçuk dakika duyuluyor.
Nejat'ın babasının evi 'Lekeli Melek'te (1969) Selmalarındı.
Zülâl'i Jeyan Mahfi Ayral; Nejat'ı Ediz Hun; Namık'ı Abdurrahman Palay; Zülâl'in annesini Nedret Güvenç; Didar'ı Suna Pekuysal; Şükran'ı Alev Koral; Mine Sun ve Namık'ın diğer iki sevgilisini Tijen Par; Nejat'ın babasını Rıza Tüzün; Muammer Gözalan ve "Bu hafta liste başıydı bu plak" diyen delikanlıyı Erdoğan Esenboğa; Erol ve Hemşire'yi Birsen Kaplangı seslendirmiş.
Pırıl pırıl İstanbul; Didar-Uğur Kıvılcım; Şükran-Sevim Emre; Erol-Ömercik; Esved Kalfa-Güzin Özel; Nejat'ın üvey annesi-Nedime-Meral Kurtuluş; Nebahat-Mine Sun; Süha Bey-Muammer Gözalan; Namık'ın babası-Dişhekimi Arşavir Alyanak çok güzeldi.
Filmdeki melodiler.
'Charade'deki (1963) 'Charade' (Henry Mancini) Jenerik dâhil 5 sahnede.
'Samanyolu' (Metin Bükey / Teoman Alpay) Enstrümantali. Sondaki sahne dâhil 7 sahnede.
'Ellerim Böyle Boş Boş Mu Kalacaktı' (Nihavent) (Şekip Ayhan Özışık) Baştaki Karaköy sahnesinde.
"Gioconda's Smile" albümündeki (1965) 'Portrait Of My Mother' Askerlik dönüşü teyzesinin evine geldiğinde; Zülâl ve teyzesiyle Namık hakkında konuşurken. 'Countess Esterhazy' Yağmurlu gecede Erol dua ederken. 'Concerto' Tahta iskeledeki konuşmanın başında. 'Mr. Noll' Babasının hasta olduğunu bildiren telgraf geldiğinde. 'Virgin In My Neighbourhood' Anneannesinin Erol'u sevdiği sahnede.
Franck Pourcel'in "Je L'aime" uzunçalarındaki (1967) 'Little Man'(Sonny Bono) Zülâl "Kusura bakma Nejat. Hemen gitmem lazım. Arkadaşlar bekliyor" derken. (Sonny and Cher'den dinlediğimiz orijinali de çok sevilmişti).
Paul Mauriat'nın 'World Top Hits' 33'lüğündeki (1967) "Noir C'est Noir (Black is Black)" (1965) (Michelle Grainger / Tony Hayes / Steve Wadey) Arkadaşlarıyla plak dinlerken.
Caravelli'nin 'Mérci Cherie' albümündeki (1966) 'Mérci Cherie' (1966) (Udo Jürgens) Namık öpüşerek sevgilisinden ayrılırken; Elinde çiçek Zülâl'e gelirken.
'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'The Zoo Chase' Yıllar sonra Nejat ve Namık karşılaştıklarında. 'Dream Street' Nebahat "Benim hiçbir suçum yok" derken; Zülâl "Senden hiçbir şey istemiyorum" derken; Namık; "Yalnız anlayamadığım bir şey var. Maden bu kadar sevişiyordunuz beni araya sokmaya ne lüzum vardı" derken.
'A Grande Orquestra De Paul Mauriat' uzunçalarındaki (1967) 'Céline' (1966) (Mort Shuman / Vline Buggy & Hugues Aufray) Nejat ve Namık çayevinde konuşurken. (Mavi Çocuklar, Sezen Cumhur Önal'ın yazdığı Türkçe sözlerle söylemişti: 'Bilir Misin Seni Sevdiğimi').
Fausto Papetti'nin 'I Remember N.1' albümündeki (1962/67) 'Perfidia' (1939) (Alberto Dominguez) Nejat ve Namık 'Red Label' viski içerken.
Fausto Papetti'nin 'I Remember N.3' uzunçalarındaki (1966) "Let's Face the Music and Dance" (1936) (Irving Berlin) Zülâl'in nişanında. ('Follow the Fleet' filmi için yapılmış).
Juanito'nun söylediği 'Arkadaşımın Aşkısın (Le Femme de Mon Ami)' (1962/67) (Enrico Macias / Fecri Ebcioğlu) Zülâl ve Namık nişanda dans ederlerken.
'Artık Seni Sevemem' (Nihavend) (Suat Sayın / Ülkü Aker) Nejat "Artık O'nu tamamen kaybettim" derken.
'Dönsen De Artık Sevemem Seni' (Hüzzam) (Mehmet Bürün) Zülâl ve Nejat dolaşırlarken.
'Kokkina Fenaria' albümündeki (1963) 'To Tragoudi Tis Perasmenis Meras' (Stavros Xarhakos) Zülâl, kıskanmış bir şekilde "Oo, demek randevunuzdan döndünüz küçük bey" derken.
'Major Dundee'deki (1965) (Daniele Amfitheatrof) 'The Escape-Lt. Graham-Artillery' Zülâl yağmurda bayılırken ve Nejat'ın kolundan iki kurşun çıkarılan ameliyatında.
'Saba Makamında Tambur Taksimi' Nejat babası ile konuşurken.
"Gel kalbimin tahtında saltanat süren güzel//Gel muzdarip ruhuma saadet veren güzel//**Gel yalnızım bu dünyada//Aşkın bir tesellidir//Ben sensiz yaşayamam//Hayatım şüphelidir." (Nihavent) (İsmet Nedim / Mehmet Karaca) Hastaneden kaçıp köşke geldiğinde.
Namık, Onları birbirlerine beraberken yakalamış. Zülâl "Bugüne kadar hiçbir günah işlemedik. Fakat ruhen o kadar çok birbirimizin olduk ki sen bunu anlayamazsın" diyor. Nejat da "Adeta birbirimizin manevi varlığında eridik" demişti. Bunca sevdiği, 'manevi varlığında eridiği' genç kızın Namık'la evlenmesine ses çıkarmaz. Ama aynı Namık üvey kardeşini metres tutunca ortalığı birbirine katıyor.