Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
'Saba Makamında Ney Taksimi'. Fatih Camisi. Kahramanımız, annesinin mezarlığa götürülüşünü uzaktan seyretmek zorunda; "Affeyle anacığım. Seni omuzlarımda taşımayı bile çok gördüler. Son vazifemi bile yapamıyorum sana. Oğlundan bir istediğin vardı belki. Söyleyecek bir sözün, belki bir dileğin vardı. Duyamadım, yapamadım." Milyonluk soygunun küçük insanlardaki yansıması böylesine acımasız.
Yaz aylarında çekilen film, 11 Aralık 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Şan, (Kadıköy) Opera, (Kadıköy) Özen ve Şık sinemalarında gösterime girmiş. Jenerikteki gezimize siyah beyaz İstanbul eşlik ediyor. Bir taşıtın üzerinde 'Zetina Dikiş Makinesi Radyosu' yazılıydı. 'Cherry Pink and Apple Blossom White' (1950) (Louis Guglielmi / Mack Davis) melodisi ardından gelen "Her gelin kızın rüyası Zetina Dikiş Makinesi//Damat Bey'in arzusu Zetina Radyosu" reklamını anımsadık.
Hayri'nin Şoförler Kahvesi. Birkaç metre ilerdeki mezarlığa zıt bir hareketlilik içinde. Kahramanımız burada çok seviliyor. Arkadaşları "Ahmet abimiz bir tanedir be" diyorlar. Yalnız, annesi Ayşe'nin 'biçimsiz zamana gelen hastalığı' nedeniyle 'işleri tersoya dönmüş' bu aralar. Ameliyat falan derken 'eski düldülü' satmak zorunda kalmış. Araba sahibiyken el taksisinde gündelikçi olmuş da gık bile dememiş. '34 DT 263' plakalı yeni taksi de, annesinin deyişiyle 'tam gelin taşınacak araba'. Öylesine güzel.
Mahallelerinde keşke biraz daha kalabilseydik. 'Bal küpü, şeker gibi kavunlar' satan sokak manavı; Ay Yıldız Bakkaliyesi ve sahipleri İsmail-Hasan Sezgin.
Yaşlı kadının hastaneye kaldırılışı 'sedye ile'. Bu durumda bile "Ben iyiyim. Hastanede ne işim var" diye bağırıyormuş. İki ay çok çekmiş. "Sen varsın diye gayret ettim, dayandım. Doktorlar bile şaştılar" diyor oğluna. Taburcu oluşu, 'Allaha şükür', yürüyerek. Komşuları Şükriye'ye "Bunca masraf için bir kenarda 40 paramız mı vardı" demesinden ne durumda olduklarını anlıyoruz. 24 numaralı evleri 'Çıtkırıldım'da (1966) Orhanların ve 'Gelincik Tarlası'nda (1968) Sadık Usta'nındı.
'Anacığını' hastaneden çıkardığı gün arabasına 'telaş içindeki' bir genç kız biner. O dönemin filmlerinde (büyük olasılıkla çalışır durumdaki) taşıta binip hareket ettirmek 1-2 saniye sürerken Ahmet bunu 10 saniyede ve güçlükle başarıyor. Takır tukur vites sesleri de cabası. Yönetmen epeyce söylenmiş olmalı.
Selma'nın babası seneler önce milyonluk bir soygun işine karışmış. Çete reisi Orhan "Bize kazık attı. Hepsini alıp kaçtı. Ama korkumuzdan yiyemedi. Bulup geberttik. Sana da yedirmeyeceğiz" diyordu. Kanlarını, canlarını vermişler bu işe. "O servetin ölümüne peşindeyiz." Çetenin diğer elemanları Lütfü Engin, Behçet Nacar, Hasan Ceylan, Kudret Karadağ, Necmi-Ali Seyhan ve Cemil-Mustafa Yavuz.
'Rahmetli', çalıntı mücevherleri bir arkadaşına vermiş saklaması için. Filmin sonunda Cahit Irgat'ın sözleri; "Babası bana getirdi serveti. Diğerlerine kazık atmıştı. Yakalanmaktan korkuyordu. 'Şayet bana bir şey olurda bari kızım paralı yaşasın' demişti. Selma'yı tanımıyordum. Bir parola bulduk sonunda. Mücevherlerin içinden o madalyonu aldı. Bunu kim getirirse çantayı O'na verecektim. Öyle söyledi ve gitti". Gidiş o gidiş. Kendisini bulup 'temizlemişler'.
Genç kızın kaldığı Hotel Topkapı, Fındıkzade'de ve telefon numarası '21 40 83'müş. Birkaç saat sonra gidip 'emaneti' alacaktı. Ancak çete kendisini bulmuş. Söyletmeye çalışıyorlar. Direnince canından olur. Cinayet de kahramanımızın üzerine atılmış. Selma son nefesini vermeden önce Ahmet'e şunları söylüyor; "Bana yardımcı oldun. Para da senin olsun bari. Bu madalyonu götürünce milyonu sana verecekler." Ne yazık ki "Kim verecek, nereye götüreceğim" sorularını yanıtlayamıyor.
Sonrasında, hayat arkadaşı Gülay'ı bulup annesini kaybedeceği bir macera var Ahmet için. Geriye dönme şansı olsaydı Selma'yı taksisine alır mıydı acaba?
Sevda Ferdağ iki şarkı söylüyor. İlki Sevim Tuna'nın sesiyle 'Bağdat Yolu' (Cevat Ultanır); İkincisi Mediha Demirkıran'ın sesiyle 'İzmirlim-Şu Güzeller Güzeli' (Necip Mirkelamoğlu).
'S Clob'daki konuşmalar harika. Ahmet "Bana Gülay'ı çağır" dediği garsondan "(Sahnedeki sanatçıyı göstererek) Programda, Efendim" yanıtını alıyor. Yine de bozuntuya vermez; "Şarkısı bitince gelsin." Yıllar süren nota, sahne eğitimi. Terzilere akıtılan paralar. Hepsi "Bana Gülay'ı çağır" ve "Şarkısını bitirince gelsin" için. 'Şarkısını bitirince gelmiş'. Biraz önce 'sanatçıyı sahnedeyken tanımayan' kahramanımız bu kez "Sizi tanımayan var mı" diye pohpohluyor. Kendisini de 'Mustafa' olarak tanıtır. 'Dokumacıymış ama tezgâh kendisininmiş'. Ne demekse? Genç kız "Acemi ve mahcupsun. Gelir gelmez kadın çağırmandan belli" demişti. Acemilik neyse de 'gazinoya gelir gelmez' assolisti çağırmanın mahcupluk neresinde?
O gece beraber olacaklar. Gülay, 'otele gitmez, yabancı eve de gitmezmiş'; "Bize gelir misin? Kimse yoktur evimde." Aynı 'mahcup delikanlı'nın yanıtı; "Gelmez miyim? Biraz sonra dünyayı bile unutacaksın. Gidelim."
Ahmet'in amacı 'kızı konuşturup çetenin yerini öğrenmek'. Fethi, Onları Gülay'ın Etiler, 4. Sokak, 16 numaradaki evine getirmiş. Çapkın bir gülüşle "Kızdan bir şey öğrenemesen de zahmetin boşa gitmeyecek. Gene de kârdasın Abiciğim" diyor. Biraz duraklayıp [Ayhan Işık ve Sevda Ferdağ'lı 'Helal Olsun Ali Abi' (1963) filmine selam gönderir gibi] ekliyor; "Helal olsun Ahmet Abi."
Selma'nın adını ilk kez filmin 65. dakikasında duyuyoruz. 'Milyonluk servet' hakkında konuşurlarken "Nasıl bulacağız? Selma öldükten sonra imkânsız artık" demişti Gülay. Ancak 'rahmetlinin ismini' nerden öğrendiği belli değil. Asıl 'imkânsız' olan 'söylemeyen bir adı bulması'.
Fethi'nin muavini Çakal rolündeki Doğan Özinan, 1968 Ses finalisti. Demek ki sinema başlangıcı çok daha önce. 1946 Mardin doğumlu. 'Ortaokuldan sonra hayata atılmış'. Muhasebecilikten tezgâhtarlığa kadar birçok işte çalışmış.
Ahmet'in Annesi Ayşe-Kadriye Tuna ayrıca Şehir Tiyatrosu'ndaki birçok oyunda sahneye çıkmış. Bunlardan bazıları; 'Sultan Gelin' (1964) (Cahit Atay), 'Hülleci' (Adile Dudu rolünde) (1965) (Reşat Nuri Güntekin), 'Aynaroz Kadısı' (Birinci kadın Zahide rolünde) (1968) (Musahipzade Celal).
Karadayı-Arap Celal'in '34 DD 398' plakalı 'şevrole' taksisini 'Bekârlık Sultanlıktır' (1963) filminden anımsıyoruz. Nurşen-Filiz Akın'ı kuaföre götürmüştü. Çakal-Doğan Özinan'ın kullandığı '34 FA 709' plakalı 'Chevrolet' 16 Şubat 1993, Cuma günü Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Kavacık çıkışındaki kazada parçalanmış. Aracın sahibi Ahmet Coşkun, bagajdan yedek lastiği almak isterken arkadan gelen '34 BPV 05' plakalı kamyonun (şoförü Hüseyin Gülle) çarpması sonucu ölmüş.
'Ölüm Saati'nde dört Hollywood filminden melodiler kullanılmış.
'The Night of the Generals'daki (1967) (Maurice Jarre) 'In The Museum' İki sahnede (Ahmet, Selma'nın yerini göstermesi için zorlanırken; Gülay ile yatakta konuşurken). 'Drive Around Paris' (Selma otelde telefon ederken). 'War and Madness' İki sahnede (Ahmet otel odasında bayılırken ve Rıfat ile konuşurken). 'On the Bridge' İki sahnede (Otelde ayılırken ve eski çiftlikte). 'Exit Maxim' İki sahnede (Ahmet annesine "Benim için dua et" derken ve Orhan ile kavga ederken).
'A Man Could Get Killed'deki (1966) (Bert Kaempfert) 'Main Title' Üç sahnede (Jeneriğin ilk kısmında; Selma'yı otele götürürken; Gülay kaçırılırken). 'Beddy Bye-(Strangers in the Night)' Jeneriğin ikinci kısmında; 'But Not Today (Sale Fish) / No a Go Go' Gülay'ın evinde.
'You Only Live Twice'daki (1967) (John Barry) 'A Drop in the Ocean / Bond Averts World War Three' Selma'yı haydutlardan kaçırırken.
'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'The Zoo Chase' Tüm benzinci, tamirci ve şoförler '34 FS 810' plakalı 'chevrolet' için alarma geçtiğinde. 'Dream Street' Elinde İngilizanahtarı, Orhan'ı ararken.
Diğer melodiler.
'A Taste of Honey' (1960) (Bobby Scott / Ric Marlow) Gülay, gazinoda çeteye telefon ederken.
'The Maigret Theme and Other Film & Tv Scores'daki (1960/63) (Ron Grainer) 'Lost Memory' Gülay "Madem arzu ettiniz bir içkinizi içerim" derken.
'Neyle Bayati Makamında Giriş Taksimi' Muammer Kurtalan "Ahmet'in masum olduğuna inanacağım geliyor" derken.
'Saba Makamında Ney Taksimi' Ahmet "Affeyle anacığım! Seni omuzlarımda taşımayı bile çok gördüler" derken.
1967'de çevrilen 'The Night of the Generals-Generallerin Gecesi'nin ülkemizde gösterime girmesi 25 Ocak 1971, Pazartesi günü (Beyoğlu) Yeni Melek, (Şişli) Kent, (Çemberlitaş) Şafak, (Fatih) Renk sinemalarında. Ama 'soundtrack'taki melodiler, 'Ölüm Saati' gibi birçok Yeşilçam filmiyle yıllar önce gelmiş bile.
74 dakikalık filmin 5 buçuk dakikası şarkı. Ayrıca 17 dakikası, araba takibi ve elde İngilizanahtarı, haydut arama ile geçiyor.
Sevda Ferdağ, şarkılardaki elbisesini ve gazinoda omuzlarını örten kürkü 'Cibali Karakolu'nda (1966) giymiş. 1968, Ocak ayında 'şarkıcılar kervanına' katılmaya hazırlanıyordu. 'Gönül Yazarvari şarkılar söyleyecekmiş'. 1-2 hafta sonra vazgeçer. Karlı bir günde yapılan söyleşisinden; "Sahneye çıksam böyle kartopu oynayabilir miydim? 'Sesim bozulur' diye kat kat giyinir evde pineklerdim. Amaan, boş verin siz bana. O zaman da bal gibi oynardım işte. Sanki ses var da bozulacak." Kişiliği, kendisini bile iğneleyebilecek güçte. Ekim, 1968'de 'astronomik' bir ücretle (gecede 2 bin lira) İstanbul, Luna Park'ta sahneye ilk adımını atmış. Daha sonra Maksim var. 1980'de bile 'şarkıcı olarak adından söz ettiriyordu'; "12 yıldan beri şarkı söylüyorum ama hâlâ ders alıyorum. Şimdi Sadun Aksüt Bey'le çalışıyoruz. Her gün işimle ilgili yepyeni şeyler öğreniyorum. Bana sorarsanız zaten insan 'artık tamam, benim öğreneceğim şey kalmadı' dediği gün bitmiştir. Kendini yenilemek ve kalıcı olmak isteyenler her gün bir şeyler öğrenmek için çaba harcamalıdır."
Fala inanırmış ama bir şartla; 'Kendisinin değil başkalarının falına'.
Orhan'ın 61 model, tek kapılı, '34 FS 810' plakalı 'şevrole'sini 'Suçsuz Firari' (1966), 'Parmaklılar Arkasında' (1967), 'Zehirli Hayat' (1967), 'Eceline Susayanlar' (1967); 'S Clob'u ise 'Çifte Tabancalı Kabadayı' (1969), 'Fatoş Talihsiz Yavru' (1970) filmlerinden anımsıyoruz.
Hayri'nin Şoförler Kahvesi; Taksim Meydanı; Ahmet'in, bizim gibi benimsediğimiz mahallesi; Sokak manavı; İlk Türkçe ezanın okunduğu Fatih Camii; Fethi-Ali Ekdal ve '34 FU 242' plakalı 'Dodge' taksisi; Ay Yıldız Bakkaliyesi ve sahipleri İsmail-Hasan Sezgin; Orhan-Süha Doğan ve adamları Necmi-Ali Seyhan, Cemil-Mustafa Yavuz, Behçet Nacar, Hasan Ceylan, Lütfü Engin, Kudret Karadağ; Morgdaki Doktor-Ali Demir; Komşu Şükriye-Sabahat Işık; Cinayet Masası Başkomiseri Muammer Kurtalan; Rıfat Usta'nın tamirhanesi; Ankara Yolu üzerindeki eski çiftlik çok güzeldi.
Ahmet'i Abdurrahman Palay; Gülay'ı Nevin Akkaya; Selma'yı Altan Karındaş; Orhan'ı Muhip Arcıman; Cahit Irgat kendini; "Validehanım nasıl, iyidir inşallah", "Baksana küçük, kapalı mı" ve "Çocukların hepsi seferber zaten" diyen şoförleri Zafer Önen; "Bal küpü kavunlar bunlar" diye bağıran manavı Fikri Çöze seslendirmiş.
'The Night of the Generals'daki (1967) 'War and Madness' (Maurice Jarre). Rıfat'ın tamirhanesinde saklanıyor. Yaşlı adam bundan yakınıcı değil. 'Sayesinde dinleniyormuş'.
Ahmet; "Kapana kısıldım burada. Dört duvar arasında mahpustan beterim... Cinayet suçu üstümde. Polis peşimde. Hem günahsızım hem kaçağım. Deli olur insan, çıldırır be."
Rıfat; "Ya bir de gebertseydin. İçeri girseydin. 15 sene yatsaydın benim gibi. Karın sen zindandayken hastalıktan ölseydi. Kızın kimsesiz büyüyüp evlenseydi. Tahliyeden sonra gidip bulduğun zaman kovsaydı seni. 'Katil' diye bağırsaydı sana. 'Anamın ölümüne sen sebep oldun' diye ağlasaydı... Üzülesin diye anlatmadım. Boş bulundum, affeyle." Yaşam öyküsü başlı başına bir film gibi. Ahmet'in temize çıktığı gün Boğaz'da çekeceklerdi kafaları. "Palamutla midye salatası. Âlâ bir midye." Umarız yapmışlardır.