Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Bu formaliteler de canımı sıkıyor. Banka, senet, temdit, ciranto filan falan. Sen olmasan bu işleri katiyen yürütemem." Kendisine kadın getiren Ferit'e söylüyor bunları. Bizimkine yalnızca 'yataktaki' işler kalmış. İçinde bulunduğu durum Clara Lucas Balfour'un 'Fare Kapanı' için söylediklerini anımsattı; "Girişi kolay, çıkışı zordur." Birazcık sorumluluk sahibi olsa bunca acı çekilmez, Ferit de dürüst bir insan olurdu belki.
Adı önce 'İntikam Yolu' olarak düşünülen filmin çekimleri Aralık, 1966'da ve ilk gösterimi 6 Mart 1967, Pazartesi günü Şık Sineması'nda. 'Plato olarak' Cevat Mahruki'nin Etiler, Basın Mahallesi'ndeki evi kullanılmış. Mizah yazı ve senaryolarıyla tanıdığımız Süavi Süalp, romantik filmlerde de başarılı. Mahkeme sahnesinin çekimleri 11 Aralık 1966, Pazar günü Adliye Sarayı'nda yapılmış. Orhan-Yusuf Sezgin 'koridorun sonundaki pencereden' atlayıp kaçıyor. 'Yiğit Yaralı Olur'daki (1966) Yusuf-Yılmaz Güney de aynı şeyi yapmıştı. Büyük olasılıkla o pencere iptal edilmiştir(!).
'Korkunç Arzu'nun değişik yıllardaki gösterimlerini izlediğimiz zaman ülkemizdeki sansür hakkında fikir sahibi oluyoruz. TRT1'in 2000'lerdeki gösteriminde Sabina'nın striptiz sahnesi ve Selim'in Mine'ye 'orospu' demesi çıkarılmış. Oysa aynı TRT1'in 90'lardaki gösteriminde vardı bu sahneler. Adı da sakıncalı bulunup 'Masum İstek' olarak değiştirilebilirdi.
Filmin başında yabancı dilde konuşmalar var. Bir buçuk yıldır 'gurbetçi' olan Orhan'ın yetersiz, Alman ustabaşının daha da yetersiz Almancası. Dil öğrenemediğimiz gibi Onlarınkini de bozmuşuz. "Heute Türkei brief kommt" diyor bizimki. "Bugün Türkiye'den mektup geldi" gibi bir şey galiba. Alman 'Meister'in yanıtı; "Brief lesen fertige arbeit. Ein monat urlaub Türkei. Sie liebe Nilgün heiraten. Aber nicht denken, ja?" Anladığımız kadarı ile 'mektup okuyacaksa bunu iş saatleri dışında yapmasını' istiyor. Üstelik Nilgün'ü de öğrenmiş. Senaryonun burasında bir hata var. Ustabaşı 'ein monat urlaub (bir ay izin)' demişti. Ama Orhan 'kesin dönüş' yapıyor. Nil'in abisi bu kez evet derse evlenecekler.
Geçen aylar, kahramanımızın fikirlerinde, Selim'e hak verdiren değişiklikler yapmış; "Seni Abinden isteyeceğim. Eskiden istemiştim, vermemişti. Haklıymış meğer. İnsan önce para kazanmalıymış." Bir tamirhane açacak kadar para ve '34 FS 150' plakalı araba ile döner oralardan. Bu sahnelerde diğer ülkelere karşı ne denli ezik olduğumuzu görüyoruz. "O'na (Nilgün'e) ve size layık olmak için gurbete gittim" diyor Selim'e. Bir buçuk yılda 'iş kuracak parayı biriktirmiş'. Bir de araba. 'Buralarda kalsa bunu kazanamayacak ve sevdiği kızla abisine layık olmayacaktı' hissi uyanıyor seyircide. Üstelik orada yıpratıcı bir çalışma içinde göremedik kendisini. Mektup yazmak ve okumaktan başka bir şey yaptığı yok; "Buram buram sen kokuyor mektupların Nilgün'üm. Onları kokluyorum. Öpüyorum onları. Küçücük parmaklarının tuttuğu mektuplar yegâne tesellim. Mektuplarınla bana sen de geliyorsun. Sen de yaşıyorsun kalbimde. Seninleyim her an. Her dakika senle doluyum." Kendisini öyle kaptırmış ki Ustabaşı, çalışma saatinde mektup okumaması için ricacı olmuştu. Almancasını gösterme fırsatı bulur kahramanımız; "Jawohl, Meister! Danke schön." Nilgün de farklı değil. İşi gücü mektup. "Birbirine benzeyen sakin günlerime mektupların tatlı bir güneş ışığı oluyor. Adeta onlardan yaşama kuvveti alıyorum. Onları hep buluştuğumuz aynı yerde okuyorum. O zaman sanki sen de yanımdaymışsın gibi geliyor bana. Hayata devam etmemi istiyorsan yaz, daima, daima yaz bana." Delikanlı da öyle yapıyor zaten.
Keşke herkese iş imkânı sunsa ülkemiz. 'Kapağı yurt dışına atan, paçayı kurtarır' düşüncesi siyah beyaz filmlerde kalsa. O yıllarda bize de yabancılar gelirdi 'çalışmak için'(!). Ama 'Barış Gönüllüsü' olarak.
Selim Taşçı varsıl bir iş adamı. Üç sahnede sigara iki sahnede puro tüttürüyordu. Üçer kez de içki içerken ve Şantöz Mine ile yatakta görüyoruz kendisini. Filmin başında bir başka sevgilisi ile beraberdi. 'Çok hoş bir garsoniyeri var'. Şişli, Alemdar Sokağı, Gönül Apartmanı, 4. kattaki garsoniyerin dili olsa da konuşsa(!). Sevişmediği zamanlar Playboy veya Penthouse gibi dergilere bakıyor. Ortağı ve en yakın arkadaşı Ferit "Çok zengin, çok zeki, çok çapkın ama mert adamdır" demişti. ('Ama' niye? 'Çok zengin, çok zeki, çok çapkın' olmak 'mert' olmaya engel mi?)
Tanışma faslından saniyeler sonra Mine ile yataktaydı. Taptığı, hayran olduğu afet yanındaymış. Nefesini hissediyor, kokusunu duyuyormuş. Böylesine 'şairane' laflar. "Siz şarkı söylerken gözlerimi kapatır 'acaba ne zaman' diye düşünürdüm" diyor. Sanatla ilgili bir şey 'düşündüğünü' zannettik. Meğer "Acaba ne zaman benim olacak" diye 'düşünürmüş'. Ülkemizde bayan olmak zor, bayan sanatçı olmak daha da zor. Mine "Çok acele etmiyor musunuz" dediğinde Selim, sarmaş dolaş olmuş ve üç kez öpmüştü bile kendisini.
Ertesi gün arkadaşına "Kadın değil volkan. Değdiği yeri yakıyor" diyecektir. Böyle konularda 'kurt', iş konusunda 'kuzu'. Şirketin idaresini ortağına bırakmış. 'Banka, senet, temdit, ciranto, taksitlerin ödenmesi'. Bu hata yaşamına mal olacaktır.
'Zehirli Hayat'taki (1967) Saadet Hanım "Koca, evlendikten sonra sevilir" demişti. Selim de aynı fikirde. Kardeşine neden Ferit ile evlenmek istemediğini soruyor. 'Sevmediğini' öğrenince "Merak etme evlendikten sonra seversin" diyor.
Bir sahne sonra konu Orhan ile evlenmek olunca söyledikleri bambaşka; "O sersem herif mi seni mesut edecek? Kuru sevgi karın doyurmaz. İlk evlilik günleri geçtikten sonra her şey bitecek. Perişan olacaksın. Sana yazık olacak."
Nilgün ve Orhan. 'Geçen kuşlarla birbirlerine sevgilerini gönderen' iki âşık. Çekimler sırasında Selma Güneri 4 aylık evli. Yusuf Sezgin'in, filmlerde öpüşmesine izin verip vermeyeceği merak konusu olmuştu. 'Korkunç Arzu'da 6 kez öpüştüklerine göre en azından Yusuf Sezgin için bir yasak yok(!).
Selma Güneri buradaki bazı giysileri başka filmlerde de kullanmış. Resimdeki Selim'le konuştuğu sahnedeki elbiseyi 'Ağır Suç'ta (1967) Özdemir Han'la yemek yerken; Sigara içip kitap okurkenki giysiyi 'Namus Kanla Yazılır'da (1966) "Vallahi, çok ani oldu. Hem, sinemaya gidecektik biz" derken; Mahkeme sahnesindeki mantoyu 'Ağır Suç'ta (1967) yine mahkeme sahnesinde; Son sahnedeki yakası beyaz elbiseyi 'Namus Kanla Yazılır'da (1966) Nevin-Çolpan İlhan'la konuşurken giyiyordu.
Ferit, filmin 'kötü adam'ı. ('İyi' Feritler için daha birkaç yıl var). Dört sahnede sigara ve bir sahnede viski içiyor. Mine'nin 'yardımı' ile Selim'den para sızdıran biri. Şarkıcıya "Senin eline düşen kazda yolunacak tüy kalmaz" diyordu. Sonraları genç kadın hoşuna gitmeye başlar. "Ne diye o salak Selim'e elimle getirdim seni. Ama artık aramızda kimse yok. Biz ikimiz de aynı hamurdanız. Birbirimizi çok iyi anlarız." Mine'nin yanıtı çok hoş; "Aynı hamurdan değil aynı çamurdanız."
Mahkeme sahnesinde bir hata var. Ağır Ceza Üyesi, cinayetin 3 Eylül pazartesi işlendiğini söylüyor ve duruşmayı 14 Ekim pazartesi gününe bırakıyor. Takvimde 3 Eylül ve 14 Ekim'in pazartesi olduğu bir yıl hiç olmamış ve olmayacak.
Nilgün, görüş gününde 'iyi bir avukat bulacağını söylemesine karşın Orhan'ı savunan biri yoktu duruşmalarda. '6. Henry'deki (1591) (Shakespeare) Dick'in 'bütün avukatların öldürülmesi' isteği gerçekleşti herhalde; "The first thing we do, let's kill all the lawyers."
Silvana Panpani'nin seslendirilmesi de hatalı. Ses "Neredeymiş, ne diyor" derken dudak hareketleri "Ne diyor, neredeymiş" şeklinde.
Filmdekiler birbirlerine demedik laf bırakmıyorlar. Selim, Orhan için 'Orhan budalası', 'sersem', 'o sersem herif', 'o herif'; Ferit, Orhan için 'Orhan denen kılkuyruk', 'it (iki kez)', 'canavar', 'Orhan iti'; Orhan, Ferit için 'it (iki kez)', 'aşağılık', 'namussuz', "Yürü be köpek. Havlıyor musun hâlâ"; Selim, Ferit için 'kalleş köpek', 'kanımla beslediğim yılan'; Ferit, Nil için "Vay dişi köpek vay", 'kahpe', 'budala', 'kansız', 'şerefsiz'; Ferit, Mine'ye 'kahpe', 'kancık', 'aşağılık karı'; Selim, Mine'ye 'orospu'; Nil, Ferit için 'sefil adam'; Mine, Ferit için 'iğrenç mahlûk' diyor.
Aslında Nilgün ile Orhan'ınki dışında hiçbir ilişki güvenilir değil. Ferit, Selim'i oyuna getiriyor. Selim, Ferit'le kız kardeşini evlendirmek istiyordu oynanan oyunu anlayınca vazgeçer. Mine, Selim'den para sızdırmak istiyordu sonradan âşık olur. Orhan, Selim'e para konusunda kızıyordu ama Almanya'dan dönünce hak verir. Ferit, ilerde pişman olacağı şekilde Mine'yi Selim'e getirir.
Yine Nilgün-Orhan beraberliği dışında iki, en azından, 'tutarlı'(!) ilişki var. Selim ve Mine hep yataktalar. Ferit de, ne zaman Nilgün'ü görse saldırıyor. Sonuncusunda "Bütün hayatım kaydı benim. Boşuna olmasın bari" diyerek yatağa atmaya çalışıyordu genç kızı. Üstelik biraz sonra polislerin geleceğini bilerek yapıyor bunu. 'A Murder of Crows' da (1998) Lawson Russell-Cuba Gooding Jr. "When you are guilty you expect the worst" demişti.
Orhan film boyunca Ferit'e 20 yumruk, 6 tekme 5 judo darbesi ve Hasan'a 10 yumruk 3 tekme vuruyor. Ferit'ten 4 yumruk, 4 tekme ve Hasan'dan 1 tekme yiyor. Şiddetli dövüş sahnelerinde pantolonu yırtılmış Yusuf Sezgin'in.
Komiser rolündeki Mehmet Gerçek, Tunceli doğumlu (1924). Sinema için Erzincan Ortaokulu'ndaki öğrenimini yarım bırakmış. İlk rolü 'Ölmeyen Aşk'ta (1956). Diğer filmlerden bazıları; 'Acı Hayat' (1962), (Türk-İtalyan ortak yapımı) 'Maça Ası' (1966), 'Kalbimin Efendisi' (1970).
Filmdeki melodiler.
'Somewhere Over the Rainbow' (1939) (Harold Arlen / Edgar Yipsel Harburg) Jenerikte.
'From Russia With Love'daki (1963) (John Barry) 'Gypsy Camp' İki sahnede (Selim, Mine ile tanışınca ve yatakta). 'Meeting in St. Sophia' İki sahnede (Orhan, mahkemede masum olduğunu söylerken ve gazeteler Mine'nin ölüm haberini verirken).
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Gassing the Gangsters' 5 sahnede (Orhan, Selim'i ziyaret ettiğinde; Ferit, Mine'ye "Abiniz herhalde gecikecek. Şu anda şantöz Mine'nin kollarında" derken; "Sen benimsin" diye saldırırken; Muhasebeci Hüsnü, şirket kâğıtlarını Selim'e gösterirken; Ferit'in Selim'e attığı ilk kurşunda). 'Teasing the Korean' 2 sahnede (Orhan arabasının başında Nilgün'ü beklerken ve Mine itiraf için polise gittiğinde). 'The Arrival of the Bomb and Count Down' 2 sahnede (Ferit, yatakta Nilgün'e saldırırken ve Doğan, Nilgün'ün kaçırıldığı eve geldiğinde). "Alpine Drive-Auric's Factory" 3 sahnede (Orhan "Ben de gitmeliyim. Abin her şeyi bilmeli" derken; Ferit, Nilgün'e "Yemin ederim ki seni mesut edeceğim" derken; Mine için "O aşağılık karı balonuma tabanca sıktı" derken). 'Dawn Raid on Fort Knox' 3 sahnede (Selim'e affetmesi için yalvarırken; Nilgün "Anladım, Abimin katili sensin" derken; Ferit, Nil'i kaçırırken). 'Golden Girl' (0.49-0.56 arası) 2 sahnede (Ağır Ceza Üyesi Bedri Çavuşoğlu, Nil'e "Sanık Orhan Demir'le sevişiyordunuz, değil mi" diye sorarken ve Nilgün "Kaçacaktık fakat kötü bir hadise oldu kaçamadık" derken). 'The Laser Beam' 2 sahnede (Ferit "İçim gidiyor sana, içim" derken ve Nilgün'e saldırırken).
'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Bond Below Disco Volante' (02.07'den itibaren) Ferit "Nereye böyle Nilgün Hanım? Kaçıyor musun yoksa" derken.
Mantovani'nin 'Film Encores' (1957) albümündeki 'Summertime in Venice' (1955) (Alesandro Icini / Carl Sigman) 7 sahnede (Nilgün, Orhan'ın mektubunu evde okurken; Karlı tepede kavuşurlarken; Orhan, Selim'in işyerinden çıkarken; Abisinin 'hayır' dediğini Nilgün'e anlatırken; Genç kız "Ne yalvarma ne gözyaşı hiçbiri para etmiyor. Aklına Ferit'i koymuş bir defa" derken; "Elveda güzel çocukluk günlerim. Elveda odam. Elveda eşyalarım. Beni unutmayın" derken; Hapisteki Orhan'ı ziyarete gittiğinde).
'Cleopatra'daki (1963) (Alex North) "Main Title/Entr'acte (Caesar and Cleopetra)" 3 sahnede (Fatma Hanım, Ferit'in geldiğini haber verirken; Nil, abisinin resmi ile konuşurken; Mine son nefesini verirken).
'Du Rififi Chez Les Hommes' (1955) (Georges Auric) Sabina'yı iki buçuk dakika izlediğimiz striptiz sahnesinde.
'Hyperprism' (1923) (Edgar Varese) 3 sahnede (Mine, gazetedeki "Savcı, Gül Palas Cinayeti faili Orhan Demir'in idamını istedi" haberini okurken; Ferit, Mine'ye bıçak atarken; Ferir arabada gazeteye göz atarken).
'Charade'deki (1963) (Henry Mancini) 'Latin Snowfall' 2 sahnede (Mine, yatakta Selim'den para isterken ve Ferit ile konuşurken).
'Hatari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'The Sounds of Hatari' (ilk 10 saniye) Ferit, Selim'e 2. ve 3. kurşunları sıkarken. (İkinci dakikadan sonrası) Orhan ve Ferit, filmin ortasında ve sonunda iki kez dövüşürken.
'Love is a Many Splendored Thing' (1955) (Paul Francis Weber / Sammy Fain) Film biterken.
74 dakikalık filmde, 8 dakika süre ile Sabina'nın striptizi ve Mine Suna-Pervin Par'ın (Sevim Şengül'ün sesi ile) söylediği iki şarkı var; 'Sen Aşk Nedir Bilmez Misin' (1966) (Suat Sayın) ve 'Aşka Gönül Vermem (Unut Sevme Beni)' (1966/67) (Ahmet Baki Çallıoğlu). Striptizle Selim arasında bir bağ var ama özellikle şarkıların senaryoya katkısını ve anlatılanlarla ilgisini anlayamadık.
Karlı sahneler; Almanya(!) çekimleri; Muhasebeci Hüsnü-Necdet Tosun; Fatma Hanım-Silvana Panpani; Mahkeme-Adliye sahneleri; Polisler-Hüseyin Güler ve Zeki Sezer; Komiser-Mehmet Gerçek çok güzeldi.
Nilgün'ü Nevin Akkaya; Orhan'ı Fuat İşhan; Mine'yi Alev Koral; Ferit'i Pekcan Koşar; Selim'i Süha Doğan; Yargıç Bedri Çavuşoğlu'nu Mümtaz Ener; Fatma Hanım'ı Sacide Toroğlu seslendirmiş.
'Charade'deki (1963) 'Latin Snowfall' (Henry Mancini). Gayesine ulaşmak için hiçbir şeyden kaçınmazmış. "Ne yapalım güzelim, mesut olmak için biraz yalan, biraz hile, biraz da dolap çevirmek lazım. Bu dersimi unutma çok istifade edersin" diyor Ferit. Genç kadın öldüğü ve kendisi de hapse düştüğü için 'bu dersten kimin istifade ettiği' belli değil. Neden 'kötü' olduğunu kendi sözlerinden anlıyoruz; "Çok süründüm Mine."