Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Gel, ne edeceksen et. Alnıma kara yazılmış bir defa. Ak Mestan'ın kızı Zeynep ziyan olmaya doğmuş." Kendisini Mahmut'tan kurtaran Murat'a söylüyor bunları. Delikanlının da 'aynı şeyin' peşinde olduğunu düşündü galiba. Gerçi kahramanımızın (şimdilik) bunda gözü yok. Ama bir gece önce 'kadınsız geçen onca yılın hırsını' dansöz şarkıcıdan almış olmasaydı durum ne olurdu. Neyse ki birbirlerini severler de Zeynep 'kurtarıcıdan kurtulmak' zorunda kalmaz. 'Biricik müttefikimiz'in Japonlardan 'kurtardığı' Filipinler geliyor aklımıza.
Yaz aylarında çekilen filmin ilk gösterimi 20 Kasım 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lüks Sineması'nda. Gazinocu Mahmut'un evi Emirgan Korusu'ndaki Sarı Köşk. Dış çekimler burada yapılmış.
Murat Kullukçu kan davası nedeniyle 15 yıl yattıktan sonra (nerede olduğunu bilmediğimiz) T.C. Bölge Cezaevi'nden gecenin bir vakti çıkıyor. Namuslu, dürüst ve yürekli bir genç. Osman Emmi ile konuşmasından İstanbul'a gideceğini öğreniyoruz. (Sonraki bir sahnede "Ele geçmemek için gece vakti tahliye oldum. Dosdoğru buralara geldim" diyecektir Zeynep'e). Keşke herkesin Selahi İçsel'in canlandırdığı Osman Emmi gibi bir yakını, tanıdığı olsa. 'Damda yatan' Murat'a 'para, ekmek' götürürmüş. Hep yardımcı, yapıcı. Ama kahramanımızın kanlıları (Köselerin Mehmet, babası Abdullah ve amcası Rüstem) Okmeydanı'ndaki evi bulmaları ihtiyarın yazdığı bir mektuptaki adresten. Hapiste Namık Bey'i korumuş, kollamış. İşadamı da bir mektupla iş vermesini istiyor ortağı Mahmut'tan. Sonuçta Beyoğlu'ndaki Deniz Kızı Bar'da çalışmaya başlar delikanlı. Sarışın Afet Suzan Avcı şarkı söyleyip dans ediyor.
Kahramanımızdaki 'kadın açlığı' çok belirgin. Hapiste geçen 10 küsur yıldan sonra olmasın mı? Sarı Köşk'te 'nu' resim ve bir bayan görünce ağzı yüzü değişmiş, eli ayağı birbirine karışmıştı. Dansözün yalnızca elbisesindekini değil elinde bıraktığı kokuyu bile ciğerlerine çeker. Suzan Avcı "Kokum güzel mi?" diye sormadan edemiyor. Birkaç saat sonra "Hadi sarıl bana. Soluğumu kes deminki gibi" diyecektir. Dostu olmasını ister. "Beyler gibi giyinip kuşanacaksın. Racon keseceksin." Çalışmasına da gerek yokmuş. "Dostumu çalıştırırsam rezil olurum. İsmimi iki paralık ederler." Ama dansözümüz esrar-eroin tutkunuydu. "Bu marifet de var mı sende. Yazık! Bir defa alışan bir daha iflah olmaz. Çürütür, ufalar insanı... Yaramazsın bana. Böyle bir heveslisini bul" diyerek terk eder güzel kadını. Artık nasıl bir gece yaşadılarsa sonrasında (kavga sahneleri hariç) hep sakindi delikanlı.
Deniz Kızı Barı. Böyle yerlerin vazgeçilmez konukları Silvana Panpani ve Sıdıka Duruer de orada. Ali Seyhan da arkadaşları Kudret Karadağ ve Alp Aslan ile gelmiş. Sinirli davranışlarından bir şeyler olacağı belli. Suzan Avcı'ya bıçakla saldırıyor. Nedenini ancak ikinci çevrim olan 'Erkeksen Kaçma'daki (1974) Osman Han'dan öğreneceğiz; "Paramı yiyip kaybolmak var mı, ha?"
Hamdi'nin Oteli, konsomatris fabrikası gibi. Anadolu'daki şehir ve kasabalardan çeşitli nedenlerle kaçan genç kızları, allem edip kalem edip gazinolara pazarlıyor. Zeynep de bunlardan biri. (Daha doğrusu 'biriydi'). Önce vaatle sıralanır; 'Peşin peşin 10 bin, süs, giyim, her gece 300 lira yevmiye, apartman katı'. Yapacağı şey ise "Hiiç! Geceleri kulübe geleceksin. Kibar beylerle arkadaşlık edeceksin. Dans edeceksin. Sana Onlar da para verecekler, hediyeler alacaklar." Genç kız 'kahpe olacağını, kötü yola düşeceğini' anlamış. Buna razı olmaktansa acından ölmeye razı. "Çorap fabrikasında iş buldum. Pazartesiye başlıyorum. İlk işim sana (otele) borcumu ödemek olacak" diyor ama nafile. Hakkında karar çoktan verilmiş. 'İyilikle' olmayınca yüzüne üç jilet atıp ırzına geçilme tehdidi var. Hırsızlık iftirası da cabası.
Pavyon sahibi Mahmut, Zeynep'i çok beğenmiş. Hamdi'ye söylediklerinde, o ışıklı dünyanın acıları gizli; "İçim gitti. Kendime ayırdım. Önce ben doyacağım. Sonra müşteriye çıkaracağım... Biraz oryantal öğretip dans ettirmeli. İsmini de Necla filan yapmalı... Gecede 2 bin lira kazandırır bu kız. 6 ay hızlı çalışsa yeter." Buralarda 'çıkış' hızlı, 'iniş' daha hızlı.
Murat, Zeynep'i bu uçurumdan kurtarır. Üstelik Mahmut ve adamları İsmet Erten, Selim-Erdoğan Seren, Rüştü-Doğan Özinan'ı bir güzel döverek. Gazinocu avaz avaz bağırıyordu; "Bunu senin yanına bırakırsam alçağım. Yılan deliğine girsen bulacağım seni."
Ok Meydanı, 17 numaralı evde iki genci daha yakından tanıyoruz. Kanlıları fellik fellik Murat'ı arıyor. "Deli etti bizi soyka (Bu sözcüğü Orhan Kemal çok kullanırdı). Öbür dünyaya kaçsa (bile) bulamayacak mıyız sanki." Rüstem, içinde bulundukları ruh halini dillendiriyor; "Babamızın ahı 15 yıldır ciğerimizi yakıyor. Mezarına gidecek yüzümüz yok." Tersanede Müslüm konuşurken az bilinen bir deyim duyuyoruz. "Yüreğine gussa düşürme."
Zeynep, Nazilli'nin köyünden. "Bir abim var. Evermek istedi beni. Zorla. Yaşlıydı adam. Ama bağı, bostanı, tarlası, mağazası vardı. İki de karısı. Nikâhsız." Yalvarıp yakarmış genç kız. "Fakirsek hakir değiliz Ağabey, dedim. Bilirsin cibilliyetini o herifin. Tefeci, domuz, sarhoş cüce dedim. Topuğuma eremeyen su başımdan aşmaya kalkışıyor, sebep olma dedim." Dövdü. Ben de o zaman..." İstanbul'a kaçmış. Abisi Sabri bulsa, daha ağzını açamadan kurşunlarmış.
O zor koşullarda birbirlerini severler. Peşlerinde Murat'ın kanlıları; Sabri; Gazinocu Mahmut. Yine de şanslıymışlar. Murat hemen başka bir iş buluyor. Günümüzdeki yüksek okul mezunu gençler gibi torpil aramak zorunda kalmamış.
Filmdeki melodiler.
'Light Cavalry (Leichte Kavallerie)' (1866) (Franz von Suppé) 'Overture' Jenerikteki 15 saniyede.
"(It's) Patricia" (1958) (Pérez Prado) Trenle Haydarpaşa'ya gelirken.
Paul Mauriat'nın 'Russie De Toujours' (1965) albümündeki 'Les Yeux Noirs' Suzan Avcı, Murat'a "Senin için kul köleyim artık" derken.
'Our Man Flint'teki (1966) (Jerry Goldsmith) "Take Some Risks, Mr. Flint" 3 sahnede (Murat, Mahmut'un evindeyken; Mahmut, Namık Bey'in mektubunu okurken; "Beyoğlu'nda Deniz Kızı Barı'na. Kime sorsan gösterir. Kapısında da ismi koskoca ışıkla yazılıdır" derken). 'In Like Flint' 5 sahnede (Murat kâbus görürken; "Rıza'yı öldürmüştüm de ne faydası olmuştu. Babam geri mi gelmişti" derken; Sabri'yi görmeye gittiğinde; Mahmut, Sabri'ye "Ah, bir bulsam senden önce ben kan kusturacağım o Murat'a" derken; Murat'ın babası öldürülürken). 'Tell Me More About That Volcano' Zeynep ve Murat'ın nikâhında. "It's Gotto Be A World's Record" Mehmet ve Rüstem'in Zümrüt Otel'de kaldığını öğrendiğinde.
'Unter Geiern'deki (1963/64) 'Die Geier Im Tal Des Todes' (Martin Böttchen). Kanlısı Lütfü Engin, Murat'ın babasını öldürdükten sonra kaçarken.
'From Russia With Love'daki (1963) 'Girl Trouble' (John Barry) 4 sahnede (Murat, çalıştığı yerde memleketlisi Müslüm'le karşılaşınca; Rüstem, Abdullah ve Mehmet, İstanbul'a geldiklerinde; Murat, kanlıları Lütfü Engin'i öldürürken; Mahmut, Murat'a "Senin pis kanınla elimi kirletmeyeceğim. Rüstem'le Mehmet'e haber vereceğim. Onlar temizlesinler. Uça uça gelecekler" derken).
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Dawn Raid On Fort Knox' Mahmut, Murat'a "İşime yaradıkça daha çok kazanacaksın" derken.
'Thunderball'daki (1964) (John Barry) 'Main Title Thunderball' Otelci Hamdi, Zeynep'i gazinoya getirip parasını aldığında.
'El Cid'deki (1960) (Miklós Rózsa) "El Cid's Death" Osman Emmi, koynundan çıkardığı Murat'ın mektubunu okurken. 'Love Scene' Zeynep "Beni kurtardın, borluyum sana" derken. 'Battle of Valencia' Murat, Sabri'yi ölmüş bulunca. 'Prelude' Filmin sonunda.
'Lawrence of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Main Title' Zeynep, Murat'ın tabancasını görünce. 'Continuation of Miracle' Abdullah, Mehmet ve Rüstem kahramanlarımızın kaldığı evi bulduklarında. "Nefud Mirage-Sun's Anvil" Zeynep, perdeyi açıp Abdullah'ı görünce. 'Overture' 2 sahnede (Abdullah gömülürken; Rüstem ve Mehmet, Sabri'yi izlerken).
'Cleopatra'daki (1963) (Alex North) 'Better Late Than Never' Murat, hapisteki Zeynep ile konuşurken.
'Gurbet' (1959) (Zeki Müren); "Rüzgârlara kapılmış kuru yaprak misali//Gözlerimden gitmiyor nazlı yârin hayali//Gurbet yolu hasret dolu//**//Yalnızım bu ellerde içim hasret doludur//Kimsesizim dertliyim yolum gurbet yoludur" 3 sahnede (Zeynep, Murat'ın evine geldiğinde; Saçını tararken; Pencerede beklerken).
"Kara tren gelmez m'ola//Düdüğünü çalmaz m'ola//Gurbet ele yar yolladım//Mektubunu yazmaz m'ola" 5 sahnede (Zeynep, evde yemek yaparken; Abisinin yaptıklarını anlatırken; Birbirlerinin oldukları gece uyandığında; Uyuyan Murat'ı seyrederken; Murat "Yaşayacağım, ölemem artık. Sen canımı iyice kıymetli ettin" derken).
"Alişimin kaşları kare//Sen açtın sineme yare" (Uşşak Rumeli Türküsü) Kendi meyhanede aklı Zeynep'te şarap içerken.
Suzan Avcı, gazinoda Sevim Tanürek'in sesiyle 'Sus Sus Sus' şarkısını (1967) (Suat Sayın) söylüyor.
'Patricia' (1958) (Pérez Prado) ilk şekliyle sözsüzdü. Müzikal 'El Dengue Del Amor'da (1965) Bob Marcus'un yazdığı sözlerle kullanılmış. "Mambo, cha-cha or meringue it's Patricia//Heaven, that's where you'll be when she's in yor arms//**//In Japan they brag about Geisha//Who care, long (as long as) Uncle Sam has got Patricia." Sam Amca, şarkıda bile Patricia'yı 'kapmış'.
Hoş bir sahnede Murat etrafı kolaçan ederek mahallesine gelir. Eve girmeden önce siyah, girdikten sonra arkasına basılı beyaz pabuçlu.
Tersane'de iş bulmuş. (Yaptığı iş de çok ilginç; Geminin parmaklık demirlerine çekiçle vurmak). İstanbul'u, dahası denizi ilk görüşü. "Hüseyin'in ranzasının başında cıbıl cıbıl renkli kocaman bir resim asılıydı. Denizde toplu tüfekli Yavuz Gemisi. Askerliğini orda yapmışmış... Diyeceğim denizi bir orda gördüydüm. Şimdi ekmeğim ordan çıkıyor. Şaşmaz mısın?"
Nejat Okçugil. 60'larda görüntü yönetmeni olduğu (ve Ertem Göreç'in yönettiği) filmleri ['Eceline Susayanlar' (1967); 'Son Vurgun' (1968); 'Belalı Hayat' (1968)] 70'lerde yönetmen olarak tekrar çekmiş. Sırasıyla 'Erkeksen Kaçma' (1974); 'Şeytanın Kurbanları' (1973); 'Korkusuzlar' (1974).
Murat'ı Sadettin Erbil; Zeynep'i Jeyan Mahfi Ayral; Suzan Avcı'yı Nevin Akkaya; Sonda "Rüstem'le Mehmet mi, varlıklıdır Onlar. Gelip burada mı yatarlar" diyen otelciyi Fikri Çöze seslendirmiş.
Filmin başındaki Haydarpaşa; Şarkıcı dansöz Suzan Avcı; Sakallı Hakkı Haktan; Bıyıksız Sadri Karan; Sivil ve üniformalı komiserler Kayhan Yıldızoğlu ve Ali Demir; Mahmut'un adamları Erdoğan Seren ve Doğan Özinan; Kösenin Rıza rolünde Lütfü Engin; Yenikapı Sahil Kahvesi garsonu Hüseyin rolünde Süheyl Eğriboz; '34 HK 336' plakalı Dağıstanlı Turizm otobüsü; Murat'ın bir bardak şarap içtiği meyhane; Karakol ve Komiser Ali Demir; Sabri'nin Fatih, Kıztaşı'nın ardında Bostan Sokak, 8 numaradaki evi; Dicle Hotel; Sağlam Turizm; Zümrüt Otel; '34 DT 222' plakalı polis aracı çok güzeldi. Hep 'iyi' olmasına alıştığımız Yılmaz Köksal'ı, kan davalı acımasız Mehmet olarak benimseyemedik.
'Parmaklıklar Arkasında' (1967), 'Ölüm Saati' (1967), 'Beyoğlu Esrarı' (1966), Zehirli Hayat (1967) filmlerinden anımsadığımız '34 FS 810' plakalı 1961 model 'şevrole' sonda polis arabasıydı.
Nilüfer Koçyiğit buradaki bazı giysilerini ablasından ödünç almış. Başka filmlerden anımsıyoruz. Çiçekli basma elbiseyi ve hırkasını 'Son Hatıra' (1968); İkinci yarıdaki gecelik-pijamayı Hülya Koçyiğit 'Parmaklıklar Arkasında' (1967); Gazinoya getirildiği sahnedeki pardösüyü Hülya Koçyiğit 'Seni Affedemem' (1967) filminde giymişti.
Kan davasının neden olduğu ruhsal yıkım. Murat; "Köselerle aramızda kan davası vardı. Onlar da biz de dikene batmış kelebek gibi yaşıyorduk. Çırpıntılı, hem de umutsuz. Kurtuluş yoktu biliyorduk... Şimdi pişmanım ama kaç para. Parmakla tetik yan yana gelmesin bir kere. Pek çokları gibi ben de öç almaya kurban gittim." Benzer şekilde 'Dirty Little Trick'teki (2011) Danny Di Marco-Joe Jones "Bu yolda ilerlemeye başladığında geri dönüşü yoktur" diyecektir.