Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Camille Claudel'i tanımayan kişiler için sıradan bir Fransız filmi kategorisine girecek olan film, bu şartlar altında gerçek değerinden çok şey kaybedecektir. Camille Claudel, ünlü heykeltıraş Rodin'in hem sevgilisi hem de en büyük rakibidir. Bir heykeltıraş dehası olan bu bahtsız kadın, bir süre sonra akli dengesini kaybetmeye başlar ve ailesi tarafından bir akıl hastanesine kapatılır. Bruno Dumont'un yazıp yönettiği Camille Claudel filmi de bu dahi kadının hayatının tam da bu safhasını mercek altına alıyor ve anladığım kadarı ile de yeni bir yaklaşım sunuyor.
Bu güne kadar pek çok kişi Camille Claudel'in hayatını tiyatro ya da film haline getirdi. Fakat bu filmin özelliği, Claudel'in hayatının yalnızca akıl hastanesindeki bölümünü konu alıp hikayeye yeni bir yorum kazandırıyor olması. Claudel'in bilinen biyografisine göre aklını kaybederek kapatıldığı hastanede öldüğü güne kadar öldürülme korkusu ile yaşadı. Dumont'un filminde, bilinen bu bilgilerin hiçbirini inkar edilmedi ancak yine de durumun çok daha farklı olduğunu savunuyor yönetmen. Yönetmene göre Claudel aslında delirmedi. Ailesi ve Rodin tarafından oyuna getirilerek akıl hastanesine kapatıldı. Normalde Claudel de gerçek yaşamında hep buna inanmış. Ancak bu filmde Claudel'in haklı olduğu savunuluyor. Yani yönetmenin gözünde gerçekten de Claudel'i bitirmek için böyle bir oyun tezgahlandı ve genç kadının hayatı mahvedildi. Elbette ki bu uzun uzun üzerinde tartışılacak bir konu. Ancak yönetmen teze bu denli inanmasa zaten pek çok defa sahnelere ve beyaz perdeye taşınmış bir eseri yeniden yorumlamak için bunca çaba harcamazdı.
Claudel ile ilgili tarihte bulunan belgeler sınırlı olduğu için, Claudel'in gerçekten bir deli olup olmadığı meselesi ne derece gün ışığına çıkar bilemiyorum. Bu filmin diğerlerinden tek farkı yapımında kullanılan kaynağı Claudel'in bir yazar olan erkek kardeşi Paul Claudel tarafından o yıllarda tutulmuş olan kız kardeşi ile ilgili notlar.
Filmin konuya ilgisi olana katacağı çok şey var. Özellikle Claudel'in dram dolu yaşamına yeni bir bakış açısı katan film bence yalnızca olaya yeni bir boyut getirmek için değil aynı zamanda Claudel'in çektiği çileyi de birebir hissetmemiz için çabalıyor. Başka bir açıdan bakarsak, bu film Camille Claudel'in söyleyemediklerini söyleyen bir yapıt niteliği de oluşturduğu için, eğer bu tez doğru ise gerçekten tüyler ürperten bir film. Bu bilgiler ışığında filmi izleyenlerin etkileneceği bir yapıt olduğunu düşünüyorum.