Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Nietzsche'ye göre unutabilmek büyük saadettir. Unutkanlar Tanrının talihli kullarıdır, çünkü hatalarının derdini çekmezler (sf. 83)." Oysa 'hatırlayamadığı geçmiş' Orhan dâhil pek çok kişinin canını yakıyor. Yine kitaptan bir alıntı; "Unutkan insanlar seneler geçtikten sonra hatalarını bile gayet güzel bir şey gibi hatırlarlar."
'Kanun Benim', hafızasını kaybeden, bu arada bir de aşk yaşayan delikanlının geçmişindeki çete ile mücadelesi.
Ülkemizde 'Gölgedeki Adam' adı ile yayınlanan (Altın Kitaplar-1963) (Çeviren A. Semih Yazıcıoğlu) 'The Longest Second'ın (1957) (Bill Ballinger) ilk Yeşilçam çevrimi (ikincisi 1970'deki yine Ayhan Işık'lı 'Gölgedeki Adam').
Giovanni Scognamillo'ya göre ('Türk Sinema Tarihi') (Kabalcı-2003) 'Kanun Benim'e kaynak olan kitap James Hadley Chase'in ('You Have Yourself A Deal').
Filmin adı, Mickey Spillane'in 'I, The Jury' romanından alınmış. Bunu Ayhan Işık'tan duyacağımızı zannettik. Ama El Seyid söylüyor. 1966, Ağustos-Eylül aylarında çekilmiş. Gösterime girişi 27 Mart 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lüks Sineması'nda.
7. Antalya Film Festivali'ne katılan 12 film arasında olmasına karşın aldığı bir ödülü yok. Yarışmada gösterimi 'Hudutların Kanunu' ile birlikte ve 01 Haziran 1967, Perşembe günü. Altan Demirkol'un haberine göre 'ilgililer Komünizmle Mücadele Derneği tarafından çıkarılacak muhtemel bir hadise ihtimali üzerinde duruyorlarmış'. Neyse ki bu, sadece bir söylenti olarak kalmış.
Romanın, anlaşılması zor, ilk paragrafı filmin de başında duyuluyor. "Gezegenlerin boşlukta durakladıkları ve bütün kâinatın heyecandan nefesinin kesildiği anlar olur (filmde 'vardır'). Saniyeler bir ömür kadar uzun sürer. Ve o saniye insana dünyanın en uzun saniyesi imiş gibi gelir."
Hastane sahneleri için Rahmi Duman Kliniği ve Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi kullanılmış.
'Vur Emri'nin çekimleri sırasında (27 Nisan 1966) topuğu kırılan Ayhan Işık, 105 günlük bir aradan sonra tekrar kamera karşısında. Ayten rolündeki Gloria Lee ile Fransızca konuşuyormuş. Alman sanatçı, Türkçe bilmemesine rağmen Altan Karındaş'ın dublajı ile hiç aksamıyor. Çeviride yardımcı olan Ayla Algan'ı renkli ikinci çevrimde 'Cevhere' olarak göreceğiz.
Gloria Lee'nin Nişantaşı, Ruj-E-Nuar'da, Kadri Ünalan Yıldızlar Orkestrası eşliğindeki gösterisi çok güzeldi. (Romandaki Rosemary Taylor, Gaynor Modaevi'nde model).
Senaryoda bir yer tam olarak anlaşılmıyor. İş Bankası, Sirkeci Şubesi'ndeki kasa Ayten adına kayıtlı. Üstelik anahtarı da Ayten'de. Bu durumda anahtarı bir mektupla Tarık'a bırakması ve hissesini istemesi neden? Kendi gidip sadece 'hissesini' değil mücevherlerin tümünü alabilirdi.
Romandaki 'Vic'in nefes borusu tamamen kesilmiş (sf. 25). (Bizimkinin ise 'parçalanmasına ramak kalmış'). Bu nedenle konuşamıyor. İkinci çevrimde Ekrem'in yapacağı gibi, 'evet' demek için bir, 'hayır' demek için iki parmağını kaldırıyor. Tarık daha şanslı, konuşabiliyor. Polis müdürü Seyfettin "Suallerime evet-hayır demen kâfi" demişti. Ancak sordukları 'evet-hayır' ile yanıtlanabilecek cinsten değil; "Yaralı bulunduğun zaman üzerinde hüviyetin yokmuş. Kimsin? Oturduğun yer? Bir şeyler saklıyorsun sen. Niçin?"
Romanda ve ilk Yeşilçam çevrimindeki kahramanların yaşı 36. İlki New Yorklu, ikincisi İstanbullu. Sırasıyla İkinci Dünya ve Kuzey Afrika'da lejyon savaşlarına katılmışlar. Geçmişleri karışık.
'Tarık' da 'Vic' de, anımsamak için kıvrandıkları saatlerde, ellerine bakıp "Ağır bir işte çalışmadığım belli" diyorlar. Boğazını kestikten sonra Hülya Gözmen'in Mehmet Gönenç Sokağı, 17 numaradaki evinin önüne atmışlar kendisini. 'Köşedeki beyaz köşkmüş'. (Çekimler Armatör Suat Sadıkoğlu'nun Ortaköy'deki Yalısı'nda yapılmış). Kitapta bu adres 'Newton Mews Sokağı, 36 numara'; 1970'deki renkli çevrimde ise 'Meydan Caddesi, 13 numara'.
Ayhan Işık'ın filmde 3 adı var; 'Tarık Mutver', 'Orhan Kutman' ve Kont Otel'de kullandığı 'Ahmet Bafralı'. (Kitaptaki 'Vic/Victor Pasific'in ismi, Castillo Otel'de 'Harold Rocks', Wall Street'deki asansörde 'Mr. (Howard) Wainwrigt' ama sonunda Rommel'in ordularındaki Albay Hans Horstman olduğu söyleniyor). Boğazını pala ile kesmişler, ameliyatla ölümden dönmüş, hafızasını yitirmiş. Geçmişini hatırlatır umuduyla Hülya'nın evine gelir ve genç kızın davetiyle oraya yerleşir. (Ayten de oradaydı). Kahramanımız yalnız kaldığında aklı 'Türk Erkeği' gibi çalışıyor; "Güzel kız. Hem iyi kalpli. Ama Ayten daha güzel."
Vic bulunduğunda üzerinde yalnızca ayakkabıları ve içinde de 1000 dolar varmış. 63 dolar ile taburcu olur. Geri kalanı hastane masrafı olarak almışlar. Tarık'ın ise üstünden 1300 lira çıkmış. Bulunduğunda çıplak olduğu söylenmediği için hastaneden kaçarken Refik'in elbiselerini alma nedeni ancak romanda anlaşılıyor. 1300 liranın ne olduğu belli değil. Öylesine parasız ki Hülya'dan istemek zorunda kalıyor. Üstelik "Yaşarsam öderim" diye duygu sömürüsü yaparak.
Sekreteri Cevhere ile buluştukları Dolmabahçe sırtlarındaki Güney Park çok güzeldi. Zavallı kadının öyküsü iç parçalayıcı. 2 yıl önce üniversite tahsili amacıyla Mekke'den gelmiş. Parası olmadığı için Tacir Nakliyat'ta sekreter olarak çalışmaya başlamış. Orhan paralarla ortadan kaybolunca işkence görmüş. Tırnakları sökülmüş. Eldiveni çıkarıp parmaklarını gösterir. (Ancak telefon ahizesini tutarken manikürlü ve gayet normal görünüyorlardı). O da kahramanımızdan 'söz verdiği paraları' istiyor. Memleketine dönecekmiş. Ne yazık ki birkaç gün sonra boğazı kesilerek öldürülür.
Filmdeki melodiler.
'The Alamo'daki (1960) (Dimitri Tiomkin) 'The Mexicans Arrive' 2 sahnede (Jenerik ve sondaki kavgalı sahnede).
'Hatari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'The Sounds of Hatari' Ayten, Tarık'a mektup yazarken. 'Theme from Hatari!' 2 sahnede (Tarık, Ayten'in Tarabya Otel'deki odasına geldiğinde ve depoda bıçak atarak öldürdüğü nöbetçiyi taşırken).
'Dr. No'daki (1962) (Monty Norman) 'Audio Bongo' 2 sahnede (Ameliyat sırasında ve hastaneden kaçarken).
'Lawrence of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Overture' 2 sahnede (Ameliyatta Kuzey Afrika'daki çatışmaları anımsarken; Hülya ile Ayten'in ölümü hakkında konuşurlarken). 'The Miracle' İş Bankası'nda imza atılırken. "Sun's Anvil" Ammar'ı bıçakla öldürdükten sonra El Seyit ile konuşmak için yürürken. 'Horse Stampede / Ali Resques Lawrence / Lawrence and His Bodyguard' 2 sahnede (El Seyid "Nihayet gelebildin. Getirin" derken; El Seyid ölürken). 'The Resque of Gasim / Bringing Gasim into Camp' Rıhtımdaki antrepoya gittiğinde.
'Charade'deki (1963) (Henry Mancini) 'Bye Bye Charlie' Hülya "Mazini ve Ayten'i unut. İstersen ben de geleyim, beraber gidelim buralardan" derken. Burada hoş bir şey var. Delikanlı 'mazisini zaten unutmuştu'(!).
'From Russia With Love'daki (1963) (John Barry) 'Girl Trouble' 5 sahnede (Tarık, hastaneden kaçıp Hülya'nın evine geldiğinde; Bıçak atarak Danyal Topatan'ı yaraladığında; Sona doğru Hülya'yı telefonla aradığında; Ayten, kulüpten çıkıp taksiye bindiğinde; Köprünün havaya uçurulması sırasında).
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'The Arrival of the Bomb and Count Down' 4 sahnede (Seyfettin, Hülya'nın evine geldiğinde; Tarık, Ayten'in mektubunu okurken; Hülya "Demek önceden tanışıyormuşsunuz" derken; Ammar ve adamları Orhan'ı beklerken). 'Dawn Raid on Fort Knox' 2 sahnede (Tarık, Ammar tarafından izlenirken; Kont Otel'deki odasında bıçak atarken). 'Death of Tilley' 2 sahnede (Nişantaşı, Ihlamur Sokak, 13 numaralı eve gittiğinde; Fotoğraftaki yazının kendisine ait olduğunu anladığında). 'Gassing the Gangsters' 4 sahnede (Depoda nöbetçiyi bıçakla öldürdüğünde; Cevhere'yi ölmüş bulduğunda; Danyal Topatan balkondan atladığında; El Seyit, Danyal Topatan'ın cesedine bakarken). "Pussy Galore's Flying Circus" 2 sahnede (Tarık, Tacir Nakliyat'a geldiğinde; Bankadaki kasa açılırken). 'Golden Girl' Orhan, antrepoda çeşitli yerlere bomba yerleştirirken. 'Teasing the Korean' Cevhere'nin mektubunu okurken. 'The Laser Beam' Depodaki sandıklarda silah bulduğunda. 'Bond Back in Action Again' Silah deposu havaya uçurulurken.
Refik Ertürk (romanda Edward Merkle) filmin şanssız kişilerinden. Tarık'a kan vermiş. Pardösü, pantolon ve şapkasının delikanlı tarafından izinsiz alınmasını da hoş görür. Ayrıca anahtarın ne işe yaradığını buluyor. Bu nedenle çete tarafından mimlenmiş. Önce bir temiz dayak yer (üstelik hastaneden yeni çıkmıştı). Birkaç gün sonra da öldürülür. Ameliyat sonrası kendine gelen kahramanımıza "Bankacıyım. Bekârım. Bir trafik kazası geçirdim" diyor. Yeni ayılan birine bunları ve özellikle 'bekâr' olduğunu söylemesi garibimize gitmişti. Senaryo gereği öleceği için 'kimsesiz' olması, seyircinin üzüntüsünü bir nebze olsun azaltır diye düşündüler herhalde!
Anahtardaki yazıyı 'Tarık', KSO 2301, Refik ise CSO 2301 olarak okuyor.
Romandaki Merkle şakacı biri. Hemşireye "Vic, sedyeyle buraya getirildiğinde yüzü üzerine örtülü çarşaftan daha beyazdı. Tabii, buradaki çarşafların fazla beyaz olmayışının da bunda rolü büyük" diyor (sf. 15). Yeşilçam çevriminden farklı olarak bankacı değil. Bir toptan hurda şirketi olan 'Sampson, Smith ve Toblar'da çalışıyor.
Hülya'nın oturduğu sokağa adını veren Üsteğmen Mehmet Gönenç, gönüllü gittiği Kore Savaşı sırasında şehit düşmüş. Bu savaşa (TBMM kararı olmadan) katılmamıza bir bildiri ile karşı çıkan Türk Barışseverler Cemiyeti üyeleri ise 15 ay hapis yatmışlar. 50'lerde adını ve yerini bile bilmediğimiz bir ülkedeki çarpışma için çekilen bunca acı nasıl açıklanabilir? O hüzünlü ortamda Metin Ersoy'un (ve ülkemizin) oralarda kıpır kıpır 'Kalipso Müziği' ile tanışması da yaşamın şaşırtıcı bir tarafı.
Yılmaz Gruda, her olasılığı önemseyen, kuşkucu, dudaklarından sigara (7 sahnede), başından şapka eksik olmayan polis müdürü Seyfettin rolünde. Romandaki Burrows gibi, bu meslekte çok önemli bir gerçeği öğrenmiş; "Zaman, daima polisin hesabına çalışır."
Esmer güzeli Hülya rolündeki Sevda Ferdağ baş döndürücü. Tarık'ı 'maziye bağlayan zincirin son halkası'. Muhteşem evine nasıl sahip olduğu belli değil. Kitapta 'sarışın' Bianca Hill'e annesinden; İkinci çevrim 'Gölgedeki Adam'daki Meral'e ise babasından kalmış. Bianca, mücevherci-kuyumcu; Meral, manken.
Hülya, Ayten'i evinde misafir etme nedenini şöyle açıklıyor; "Okul arkadaşımdı. Sonra yıllarca kaybettim. Geçen ay rastladım... İstediği gibi bir apartman buluncaya kadar kalmak istedi. Can yoldaşı olur diye kabul ettim." Tarık'ın evin önüne bırakıldığı gece Ayten, İzmir'de; Rosemary, Chicago'daymış.
14 yaşındaki kız enstitüsü öğrencisi Gülgün Erdem eli işe yatkın, sevecen bir hemşire (romanda Miss Pierson).
Rahmi Duman Kliniği'ndeki doktoru 'Krallar Ölmez'de (1967) tekrar göreceğiz.
Hemen her filmde sigara dumanını savuran Ayhan Işık, bu kez belki de 'hafızasını kaybettiği için'(!) hiç sigara içmiyor.
Tarık/Orhan'ı Abdurrahman Palay; Hülya'yı Alev Koral; Refik ve Danyal Topatan'ı Rıza Tüzün; Seyfettin'i Yılma Gruda; Ammar'ı Mümtaz Ener; Doktor'u Muhip Arcıman; Akbank, Hasırcılar Çarşısı Şubesi'nde "Evet efendim, buyrun" diyen görevliyi Fikri Çöze seslendirmiş.
Kitapta bir hata var. Vic, Acton-Plaza'da Rosemary'yi izlerken asansörün durduğu katları 3-9-15 olarak not etmişti (sf. 99). Fakat ertesi gün otele tekrar geldiğinde bunu 3-5-9 olarak okuyor (sf. 100).
Yüzü yaralı, parmağı yüzüklü Ammar rolündeki Hasan Ceylan; Tarık'ın ablası Güzin Özipek; Top sakallı El Seyit-Süha Doğan; Cevhere-Nurhan Nur; Refik-Ali Şen; El Seyit'in adamları Hüseyin Zan, Zeki Tüney, Ali Ekdal, Danyal Topatan, Özdemir Akın; Güvercinleri ile Yeni Cami; Hülya ve Tarık'ın dansı; Ayten-Gloria Lee'nin bir Arap mankenle yaptığı gösteri; Nişantaşı, Emlak Caddesi'ndeki 'Ruj-E-Noir' (telefonu 47 36 90'mış) ve Kadri Ünalan Yıldızlar Orkestrası; '34 EU 902' plakalı taksi; Tarabya Oteli ve 330 numaralı oda; Bıçakçılar Çarşısı; Kont Otel; Haliç; Unkapanı Köprüsü; Çeteye ait '34 HA 529' plakalı araba çok güzeldi.
Genç kızın söyledikleri sevgiden başka neyle açıklanabilir; "Burada kalamaz mısınız? Bir zaman için. İyileşene, kim olduğunuzu öğrenene kadar. Hem bana yük olacak değilsiniz ki. Kimsem yok zaten. Köşk de benim. Üst katta bir arkadaşımı misafir ediyorum. Siz de zemin katta kalırsınız." Tarık'ın "Yakında burası düşkünler evine dönecek desenize" sözlerine de yanıtı hazır; "İnsanlar birbirlerine yardım etmelidirler, öyle değil mi?"