Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Doğru, gözyaşı bu! Musluğu yok ki kapatasın!" Hülya, Erol'u anımsamış, ağlamamak elinde değil. 'Doktor' da O'na bu sözlerle hak veriyor. Gösteremediği kendi gözyaşlarını içine akıtarak.
Adı önce 'Beni Sever Misin' olarak düşünülen 'Serseri Âşık', 'Limelight'ın (1952) Yeşilçam uyarlamalarından biri. İsmi de yine Charlie Chaplin'li 'The Tramp'tan (1915). Şöhretini kaybetmiş Palyaço Calvero, Kuklacı 'Doktor'; İntihar aşamasındaki yatalak Balerin Terry ve âşık olduğu 'genç müzisyen' Neville, sesini kaybeden Şarkıcı Hülya ve 'milyoner çocuğu' Erol olmuş.
Azıcık da sınıf çatışması var; "Sen sayılı bir ailenin el üzerinde tutulan tek oğlusun. Bense kenar mahalleden gelmiş bir şarkıcı." Hem Hülya ile Erol'un, hem de 'Doktor'un karşılıksız aşkı yama gibi duruyor 'Serseri Âşık'ta.
Şubat, 1965'te çekilen film, 03 Mayıs 1965, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle; (Kadıköy) Özen; Bulvar sinemalarında gösterime girmiş. 84 dakika sürüyor ve 8 buçuk dakikası şarkı. İlk ikisi ve söylenemeyen üçüncüsündeki gitarist 'Erdoğan Üçkaya'.
Sadri Alışık 'Şarlo' benzeri bir rolde. 'Küçük Hanımefendi'de (1961) zengin Bülent; 'Helal Olsun Ali Abi'de (1963) Turist Ömer; 'Afilli Delikanlılar'da (1964) Piyangocu Salih; 'Sokakların Kanunu'nda (1964) Yakışıklı Ertuğrul; 'Avare'de (1964) Avare Sedat; 'Şaka ile Karışık'ta (1965) Ofsayt Osman olarak izlemiştik.
'Serseri Âşık'taki adı sanki pek olmamış. Calvero'yu çağrıştıracak şekilde 'Kalender' veya benzeri daha mı iyi olurdu. "Önce kendimi tanıtayım. Bendenize 'Doktor' derler. Tıbbiye yüksek mektebinin resmini bile görmedim ama gene de 'Doktor' derler işte. Hayvanlara zaafım büyüktür. Kazaya belaya uğramış bilumum hayvanların vaziyeti sıhhiyesi benden sorulur (ama böyle bir şey göremeyeceğiz filmde). İnsan sıfatıyla ilk hastam siz olacaksınız" diyor intiharına engel olduğu Hülya'ya.
Saçları kırlaşmış bir kuklacı. 'Yolun yarısı' çoktan geride kalmış. Eskimiş 'av ceketi'ni üzerinden hiç çıkarmıyor. 'Belki mutlu günlerinin bir hatırası'. Sadri Alışık bu tiple 'ağırbaşlı, romantik, duygulu seyirciye kendisini sevdirmiş'.
Galata Köprüsü'nden ölüme atlamak isteyen genç kıza söyledikleri; "Vazgeç be meleğim, yazık. Bu köhne dünyanın yolları dikenlidir ama senin seçtiğin bu yolun sonu da balıkların midesinde biter... Zatınıza karışmak bizim gibi berduşlara düşmez ama göz göre göre de pırlanta gibi çiçeği burnunda bir tazenin canına kıymasına vicdanımız razı olmaz."
Kız milleti, 'intihar edersem başkaları haksızlıklarını anlar, mezarımın başında ağlar dümeniyle' yazık edermiş kendisine. "Havagazı fikirler bunlar. En yakın bellediğinin hafızası bile üç gün sonra sünger diyorum sana. İki ah vah sonunda da tarih olup gittin demektir." Konuşmasındaki 'Sadri Alışık Lügati' ve tınısı öyle muhteşem ki "Kendimi yeni doğmuş gibi hissediyorum" diyecektir genç kız.
Milyoner işadamı Hulusi Kentmen 'aşkı maddiyatla ölçecek kadar basit ruhlu, duygusuz bir insan'. İki sevgiliyi ayırmaya kararlı. Filmin 'kötü adamları' Haydar Karaer ve Necdet Çağlar "Biz istedik mi değil oğlunuzla o şarkıcı kızı, Leyla ile Mecnun'u bile ayırabiliriz" diyorlar. 20 binle başlayan pazarlık önce otuza yükselir ve nihayet "Şunu kırklasanız da biz de bu büyük aşkın köküne kibrit suyu döksek"le biter. Yarısı peşin yarısı işin sonunda. İşe başlamaları, nedense, Erol'un 'yüz manzarasını biraz bozmakla'. Ardından, Garson Ahmet'in de yardımıyla, sanatçının her program öncesi içtiği limonlu suya ilaç koyarlar. Sonuçta Doktor Muzaffer Yenen "Ses telleriniz harap olmuş" diyor. (Adalet Cimcoz'un sesi ile) Konuşabiliyor ama (Nesrin Sipahinin sesi ile) şarkı söyleyemiyor!
Şarkıcımızın tam adı Hülya Yıldız. Soyadıyla 'müsemma' Yıldız Bar da assolistti. Biricik aşkı, sevgilisi Erol'a göre 'bütün memleketin hudutsuz bir hayranlıkla, kalplerinden kopup gelen coşkunlukla alkışladığı bir sanatçı'. Ancak delikanlının 'milyoner' babası (filmde adı olmayan) Hulusi Kentmen'e göre 'alt tarafı bir şarkıcı parçası'. Genç kız da şöhret denen şeyin ne kadar güvenilmez olduğunun farkında; "Sesim dinleyicilerin hoşuna gittiği müddetçe alkışlanırım. Ama uzaktan. Bugün övdükleri biri yarın aralarına girmeye kalkışırsa gülen yüzler derhal asılıverir. Övme yerine sövmeler başlar."
Şarkı sesini kaybedip intihar etmek üzereyken 'Doktor' ile karşılaşır. Kuklacımız da, bu denli olmasa bile, hayattan bezmişti. Dostlukları sayesinde toparlanıp birbirlerine çekidüzen vereceklerdir.
Hülya Koçyiğit, 'Serseri Âşık'taki giysilerini başka filmlerde de kullanmış. İlk şarkıdan sonra Erol'un kollarına koşarkenki kürk etol ve çantayı 'Posta Güvercini'nde (1965) Semra-Sevda Ferdağ'ın konserinde; Yüzündeki yaraların temizlendiği sahnedeki bluzu 'Sevgili Öğretmenim'de (1965) okulda dans ederken, 'Sevgim ve Gururum'da (1965) Mahmure Handan ile konuşurken; Doktor-Renan Fosforoğlu tarafından muayene edildiği ve evde 'Doktor'a "Geceleri hiç çıkmazdın. Nereye gidiyorsun" dediği sahnelerdeki bluzu 'Sevgim ve Gururum'da (1965) gazete okurken; (Söyleyemediği) Üçüncü şarkıdaki elbiseyi 'Hicran Gecesi'nde (1968) Celal-Ediz Hun, kendisine "Ne olur, seni bir doktora götüreyim" derken; Filmin sonundaki mantoyu 'Katilin Kızı'nda (1964) Ayhan-Ayhan Işık'ın evine geldiğinde [ve 'Siyah Gözler'de (1965) Nilüfer Koçyiğit] giyiyordu.
Bakkaldan dönen 'Doktor'un yere düşürdüğü paket sesine uyandığı sahnedeki sabahlık, 'Eceline Susayanlar'da (1967) Nilüfer Koçyiğit'in üzerindeydi.
'Doktor', demokrasi âşıklısıymış 'ayıptır söylemesi'. Hürriyetine yediveren gülü gibi bakar, kimseye el sürdürmezmiş. Ama 'kafa kâğıdına erkek diye kayıt düşülmesi münasebetiyle kendi çapında bir aşk çevirmiş Romantik Ayşe ile'. Hülya'yı 'köşe yastığı gibi' evine alması didişmelerine neden oluyor.
Rüstem Baba'nın Kahvesi. 'Mahallenin nabzı, konuşan ağzı, gören gözüymüş. Memleket meselelerinden tutun da her türlü ailevi vızırıklara kadar hepsi burada halledilir." Çayı 'Emirgan Çatlatan Marka'. Önce Kahveci Rüstem ve çırağı Kıymık Ali'yi tanıyoruz. Müdavimleri de bir âlem. Pimpirik Kazım iyi bir gazete okuru. 'Çapkınım diye zart zurt palavralar atan' Keşafettin (namı diğer Zampik Nuri) de hep Mustafa Dağhan ile tavla başında hep. Bir de 'Kıymık'ın yanlış kullandığı sözcükleri düzeltmekle meşgul. "Dilini eşek arısı soksun lan! 'Mamken' değil manken, manken."
Bakkal Arif-Necdet Tosun. 'Doktor'un kendisinden 50 lira borç tırtıklaması çok hoş. "Bana şurdan yarım kilo yeşil tartsana" diyor kuklacımız. Beriki hiçbir şey anlamayınca "Canım yani 'Yeşil'. Bir 'Yüzlük'. Yarım kilosu elli kâğıt eder" diye açıklıyor. Arif'in yüzü görülmeye değer.
Bir başka sahnede, dosta düşmana parmak ısırtacak şekilde 'trink, trink, trink' peşin parayla borcunu ödüyor 'Doktor''; "Söyle bakalım borcumuz ne... 180... Peki öderiz, tamam. Çıkart paraları bakayım. 180 lira borcum var. Ver 100 daha. Ne eder... 280... Ben sana şimdi peşin ödeme yapacağım. 280 lira borcun 30 lirasını derhal ödüyorum. Al şu 100 lirayı ver 70 lira. Şimdi 250 lira borcum kaldı, tamam mı? İşte böyle."
Bakkal Arif'in sondaki konserde uyuklaması da başka bir harikaydı.
Cüneyt Arkın'ın burun ameliyatı sonrası ilk filmi. 14 sahnede yer almış. Hülya Koçyiğit'in göründüğü 36 sahne ile kıyaslandığında çok az. İlginç bir şekilde 'Erol' ismini 81. dakikada duyuyoruz. Odasında, sevdiğinin özlemi içinde bir ileri bir geri yürüyor hep. Baştaki dövüş, filmin en hareketli kısmı. Necdet Çağlar'a 3, Haydar Karaer'e 1 kez vururken kendisi 11 yumruk yiyor. Sonradan, Malkoçoğlu olunca bunun hesabını soracaktır!
Sanatçı buradaki 2 gömleği başka filmlerde kullanmış. Babasına "Kahvaltı etmeyeceğim. İçim istemiyor" dediği sahnedekini 'Dudaktan Kalbe' (1965) ve 'Sevdim ve Gururum'da (1965); "Bu işin ardında bir şeyler çevrildiğine eminim. Ne yapıp edip öğreneceğim, göreceksiniz" derkenkini 'Sevgim ve Gururum'da (1965) Haşmet Tunç-Mümtaz Ener'e "Anlıyorum. Dediğinizi derhal yapacağım. Bekleyin beni" derken giyiyordu.
'Benliyi Aldım Kaçaktan' eşliğinde 'sünnet düğünü'. Rengin Arda, keman; Mualla Sürer, ut; Talia Salta, kanun; Necdet Tosun, tef; Hüseyin Baradan, darbuka çalıyor. Sonra sahnede 'Kavuklu' İsmail Dümbüllü ve 'Pişekâr' Tevfik İnce var. İki tuluat sanatçısı 45 yıldan fazla beraber çalışmış. 'Tevfik Bey, espri yapılacak cümleleri hazırlıyor (pas), İsmail Bey de şakayı patlatıyor (gol)'.
Mualla Sürer 'dedikoducu ve cadaloz mahalleli' rolünde çok etkili. Ama 'iyi yürekli' olduğunda aynı şeyi söylemek zor. Ameliyat sonrası Hülya'nın odasına girerken mantosunun kol ağzı kapı koluna takılıyor. Ama hiç aksatmadan rolüne devam etmiş.
Yeşilçam'ın, talebi karşılamak için, nefes nefese çalıştığı yıllar. Bunu, Hülya Koçyiğit'in 'en sevdiğiniz romancı' sorusuna verdiği yanıttan anlayabiliriz; "Benim belli bir romancım yok. Elime ne geçerse okurum. Zaten bu günlerde vaktim yok. Fırsat bulursam ancak senaryo okuyabiliyorum!"
Hülya Yıldız, 25 Kasım, Cuma günü konser verecekmiş. Oysa filmin çekildiği yıl çarşambaya denk geliyordu.
Genç kız kızamık için mahalleliye bilgi verir. 'Doktor' ne kadar gururlandığını anlatırken İngilizce bir sözcük kullanıyor; "Erkeklik dalgasına kendimi tutmasaydım gözyaşlarım tam yol 'fayrap'dı (fire up) yani."
Hulusi Bey'e gittiğinde uşak kapıda çok bekletir. Kahramanımızın tepkisi; "Yahu kardeşim, kaç ay bekleyeceğiz söyle de tedarikimizi yapıp şuraya bir çadır kuralım bari. Bak gelirken sinekkaydı tıraş olduk. Sakal yeniden filiz verdi yahu."
Romantik Ayşe, Hülya'dan kıskandığı 'Doktor' için 'Tahtakale molozu' diyor. (Arif de "Vay çayır zamparası vay" demişti). Kuklacımızın, O'nu sakinleştirmek için söyledikleri; "Ruhumun kandili; Kalbimin Fatih Sultan Mehmet'i; Gözlerim senden başkasına kör, kulaklarım başka sese sağır." Ama Hülya ile aralarında bir şey olmadığını söylerken Ayşe'yi kırabileceğini düşünemiyor; "O, kiraz çiçeği gibi kız ben emsal kirpi hurdasına tenezzül eder mi?"
Sona doğru birkaç saniye izlediğimiz polis rolünde Ahmet Koç var.
İki konu çözüme ulaşmıyor filmde. Erol, hep Hülya'nın kaybolmasının ardındaki sırrı bulacağını söylüyordu. Komiser Nubar Kamçılı da soygunu yapan için (Erol'a bakarak) "Mesela evin içinden biri" demişti. İki konu da sonuçlandırılmamış.
Hulusi Kentmen, 'şarkıcı kız'dan ayrılmadığı için oğlunu tokatlıyor bile. Filmdeki tek olumlu hareketi 'soygun şikâyetinden' vazgeçmesi.
Nur Erkut, Hülya'nın kamyon altında kalmaktan kurtardığı çocuk olarak çıkıyor karşımıza. Taksim İlkokulu öğrencisi. Ekim 1965'te 'Çocuklar ve Büyükler'de (Oraloğlu Tiyatrosu) (Yazan Lilian Hellman) (Çeviren ve sahneye koyan Lale Oraloğlu) 'Evelyn' rolündeydi. Ayrıca 'Noktacık ve Antuan' (Oraloğlu Tiyatrosu) (Aralık, 1966) (Yazan Erich Kastner) ve 'Hair' (Mart, 1971) (Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu) (Yazanlar James Rado ve Gerome Ragni) piyeslerinde sahneye çıkmış.
'34 DV 719' plakalı ve kapısında 'Akyüz Kardeşler' yazılı Fargo kamyonu 'Son Vurgun'da (1968) tekrar göreceğiz.
Hulusi Kentmen'in evinde rastladığımız Ayhan Aktunç'un çok az filmi var. 50'lerde Aksaray'daki Bulvar Sineması'nda başmakinistti. Sonradan Laleli'de, bir trikotaj dükkânında çalışmış.
Yönetmen yardımcıları Mehmet Aslan ile Zühal Üstüntaş önemli roldeler. Mehmet Aslan-Zampik Nuri, elinde bir demet karanfil, Dolmabahçe Saat Kulesi önlerinde kız beklerken uyuya kalmış. 'Doktor' da çiçekleri alıp yerine iki pırasa bırakır.
Ülkü Erakalın 'rejisi'nin çarpıcı bir özelliğini 'Serseri Âşık'ta da görüyoruz. Bir önceki sahnedeki son sözcük veya hareket, sonraki sahnenin başlangıcını oluşturuyor. Örneğin, Erol "Ne olursa olsun, ne derse desin babam bizi ayıramaz" demişti. Sonraki sahne Hulusi Kentmen'in "Ayrılacaklar" sözcüğü ile başlıyor. Necdet Çağlar "İlk işimiz oğlunuzun yüz manzarasını biraz bozmak olacak" demişti. Sonraki sahne Erol'un yediği yumrukla başlar. 'Doktor',evde, "Paramız yoktur ama itibarımız vardır" demişti. Sonraki sahne Bakkal Arif'in "Ne itibarı be! İtibarı kim atmış da sen buldun" sözleri ile başlıyor. Yine 'Doktor', "Benim bildiğim, aşk denilen yaraya en keskin ilaç bile fayda vermez. Onun için ne yaparsan yap unutamazsın bu hikâyeyi" demişti Hülya'ya. Sonraki sahne Erol'un "Hikâye değil baba. Benim saadetimle, varlığımla ilgili bir şey bu" sözleriyle başlıyor.
Filmdeki melodiler.
Franck Pourcel'in 'Amour, Danse et Violons No. 17' albümündeki (1961) 'Il Faut Savoir' (1961) (Charles Aznavour) 2 sahnede (Hülya, ilk şarkısından sonra dışarıda bekleyen Erol'un kollarına koşarken; Filmin sonunda Galata Köprüsü'nde).
'Shake Hands With The Devil'daki (1959) 'Trouble' (William Alwyn) 4 sahnede (Hulusi Kentmen, Hülya'ya oğlundan ayrılmasını söylerken; 'Doktor', "Ben de hayatım boyunca senin gibi bir kardeşim olsun istedim hep" derken; Hulusi Kentmen tarafından terslenen 'Doktor' eve geldiğinde; Sünnet düğününde şarkı söyleyemeyen Hülya eve kaçarken). 'Death at Ashtown Docks' Garson Ahmet-Orhan Çoban "Sıranız geliyor Hülya Hanım. Limonlu suyunuzu getirdim" derken. 'The Black and Tans' 2 sahnede (Erol, babasıyla Hülya'nın kayboluşu hakkında konuşurken; İkinci kez aynı konuyu konuşurken). 'Men of the Republic' Kuklacımız, iki gencin aşkını konuşmak için Hulusi Kentmen'in evine geldiğinde. 'Pretty Kitty Brandy' 'Doktor', Hülya'ya 'bir arkadaşına kadar gideceği' yanını söylerken. Aslında ameliyat parası için soyguna gidiyor.
Robert Maxwell ve Orkestrası'nın 'Harp in Hi-Fi' albümündeki (1956) 'Ebb Tide' (1953) (Robert Maxwell / Carl Sigman) Erol, arabada, "Bizi ölüm bile ayıramaz demiştin. Aşkımız ölümlerimizden sonra bile devam edecekti. Hani nerde o söylediklerin" derken.
'Charade'deki (1963) (Henry Mancini) 'Bateau Mouche' 6 sahnede ('Doktor', Galata Köprüsü'nde Hülya ile konuşurken; Hayatı tahterevalliye benzetirken; Ev sahnesinde "Asıl bizim sana ihtiyacımız var" derken; Kamyon olayından sonra "Bir saat önce hepsi arkandan veryansın ediyordu. Ama şimdi Onlar için bir meleksin" derken; "Şu fakirin göğsüne bir düzine madalya taksalar azdır yani" derken; Hülya'ya, Zampik Nuri'den yürüttüğü, bir demet karanfil verirken).
Ken Griffin'in "You Can't Be True, Dear" uzunçalarındaki (1963) 'My Heart Cries For You' (1950) (Percy Faith / Carl Sigman) 3 sahnede ('Doktor', Hülya ile mahalle kahvesinde çay içerken; Genç kızı eve götürdüğünde; Hülya evi temizlerken). "You Can't Be True, Dear" (1948) (Hans Otten / Ken Griffin / Gerhard Ebeler/ Hal Cotton) Bakkaldan gelen 'Doktor' elindekileri yere düşürüp Hülya'yı uyandırdığında.
'On the Beach'deki (1959) (Ernest Gold) 'Mysterious Signal' 2 sahnede (Ameliyat parası için Hulusi Kentmen'in evindeki kasayı soymaya geldiğinde; Ameliyat sırasında).
Segâh makamında 'Salât-ı Ümmiye' (32 saniye) Hülya, Galata Köprüsü'nde yürürken.
'Son Ümidim de Bitti'(Hicaz) (Enstrümantal) (67 saniye) (Sadettin Kaynak / Mustafa Nafiz Irmak) Galata Köprüsü'nde.
'Kadifeden Kesesi' Bakkal Arif, Kahveci Rüstem, Zampik Nuri ve 'Doktor', meyhanede, başarılı geçen ameliyatı kutlarken.
'Hüzzam Peşrevi' (Tamburi Büyük Osman Bey) Sondaki konserde Romantik Ayşe "Bu ağır şarkıları bıraksalar da kızcağız oynak tarafından bir şeyler söylese" derken.
Hülya Yıldız, Nesrin Sipahi'nin sesiyle 2 şarkıyı 4 kez söylüyor.
'Uzun Yıllar Ötesinden (Canım Benim Gülüm Benim)' (1966) (Hüzzam) (Rüştü Şardağ / Fuat Edip Baksı) 2 sahnede [Jenerikte (şarkı sırasında Erol'un masasına 'gül' atıyor); Filmin sonundaki konserde].
'Hani O Bırakıp Giderken Seni' (Muhayyer-Kürdî) (Yusuf Nalkesen / Orhan Seyfi Orhon) 2 sahnede [Gazinoda (Erol'un masasına bu kez 'karanfil' attığı) ikinci; Sondaki konserde ilk şarkı]. Güftedeki 'Bu' ve 'elime', Hülya'nın söyleyişinde 'O' ve 'eline' olmuş.
'Yaban Gülü' Sanatçının söylemek isteyip de söyleyemediği şarkı. Orkestra, 80 saniye süre ile giriş kısmını tekrar ederek yardımcı olmaya çalışır ama nafile. İlaçlı limon suyu nedeniyle uzunca bir süre şarkı söyleyemeyecektir Hülya.
'Benliyi Aldım Kaçaktan' (Karcıgâr) Mahalle korosundan bir dakika dinliyoruz.
Hülya'yı Adalet Cimcoz; 'Doktor'u Sadri Alışık; Erol'u Hayri Esen; Hulusi Kentmen'i Kemal Ergüvenç; Ayşe'yi Alev Koral; Necdet Çağlar, Zampik Nuri ve Doktor-Renan Fosforoğlu'nu Erdoğan Esenboğa; Doktor-Memduh Alpar'ı Rıza Tüzün; Hotozlu Müzeyyen'i Mualla Sürer; Kapısında Akyüz yazılı kamyonun şoförünü ve Kıymık Ali'yi Zafer Önen; Kahveci Rüstem ve Doktor Muzaffer Yenen'i Süha Doğan; Garson Ahmet ve Mustafa Dağhan'ı Mustafa Dağhan; Kahveci Rüstem ve Kamer Baba'yı Fikri Çöze; Bakkal Arif'i Timuçin Caymaz seslendirmiş.
Galata Köprüsü; Yakaları karanfilli Haydar Karaer ve (ilave olarak 'ağzı sakızlı') Necdet Çağlar; Muhteşem gözlükleriyle Fahriye Şemahi; Gazino patronu Bedros Çiçekyan; Keşafettin/Zampik Nuri-Mehmet Aslan; Romantik Ayşe-Rengin Arda; Kahveci Rüstem-Faik Coşkun; Kıymık Ali-Ersun Kazançel; Mahalleliler Mustafa Dağhan, Kamer Baba, Talia Salta; Doktorlar Muzaffer Yenen, Memduh Alpar çok güzeldi.
Filmin sonunda 'Doktor'u Galata Köprüsü ne bırakan '34 AA 634' plakalı cip birkaç sene sonra (Kasım, 1969) gazetelere haber olacaktır. 'Ehliyetli gece bekçisi' Aslan Muşlu yönetiminde Bağdat Caddesi'nde yol alırken, Fenerbahçe Lisesi önünde, Bostancı yönünden gelmekte olan Salih Karacan yönetimindeki pikapla çarpışmış. Devrilen cipte bir polis vefat etmiş.
'Doktor'; "Ama üzülme be kızım. Hayat bu, tahterevalli gibidir. Allah baba büyük. Bir bakarsın seni, hoop, gene yükseklere çıkarmış. İnsan ömrü dediğin kaç sayfalık hikâye. Onu da olur olmaz şeylerle karalamak yanlış. Her şeye gülüp geçmek lazım... Hayat dikenli de olsa yaşamak lokum gibi." Yine 'Doktor'un 'mangır' ile ilgili sözleri; "Para denen şey, malum, boyuna el değiştirir. Ne zaman kimin olduğu, ne zaman kimin olacağı bilinir mi hiç. Para ekspres, cüzdan istasyon." Hulusi Bey'in kasasından yürüttüğü 10 bini, ameliyat parası olarak doktora verirken söylüyor bunları.